nasıl bu kadar tutulduğunu anlayamadığım dizi. artık bir noktadan sonra herkesin birbirine cool görünmek için ballandıra ballandıra anlatıp izlediği konusunda kanaat kıldım
ama çok beğenilen bir şeyi beğenmemek de çağımızın coolluk belirteci olduğu için yavaş yavaş haterları fanlarını geçmeye başladı şu günlerde
ha kitapları defalarca okudum on numara beş yıldızlar ama beyazcama aktarılacak türden değiller, beyaz perdeye aktarılacak türden de değiller, hiçbir cama, perdeye aktarılamazlar. aynı anda birbirlerinden kilometrelerce uzakta, birbirlerinin varlığından habersiz 20 farklı başrolün etrafında dönen 450 yan karakterli bir kitap yazmış piç yazar. televizyonun en temel kuralı olan devamlılığa aykırı bu kitabın sistemi.
senaristler de kitabın bu yolunu izleyerek her karakterin olayını bir puzzle gibi yavaş yavaş tamamlıyor ve sezonun sonunda da büyük bir resim ortaya çıkarıyorlar.diğer dizilerdeki gibi bölüm içinde başlayıp biten, birbirleriyle bağlantılı hikayeler(ki doğru olan da bu) burda yok.
belki de bu yüzden bütün olayların ve karakterlerin muhtemelen birleşeceği o son sezona-belki de son bölüme- kadar hiçbir zaman breaking bad veya o diğer efsane dizilerin seviyesine ulaşamayacak olan dizidir. en azından seyir keyfi olarak
keşke en azından netflix'in yaptığı gibi her yıl bütün bölümleri aynı anda yayınlasalar. öbür türlü cidden 10 saatlik bir filmi alakasız yerlerde durdurup 'bekle bi hafta sonra gelecek devamı' der gibi oluyor. her sezonun giriş gelişme ve sonuç bölümleri var istisnasız ve bunlar aslında çok güzel, ince ince işleniyor ama araya 4-5 hafta girdikçe bunları takip etmen ve diziden soğumaman mümkün değil tabii
alakası yoktur.
sadece düzgün tipli gayler daha göz önünde ve kendileriyle barışık olduğu için öyle sanılmaktadır.
tıpkı diğer düzgün tipli insanlar gibi
hayatımı mahveden durumdur
şimdi okuldan eve geliyorum tamam mı, mutlaka hormonlarımın harekete geçmesini sağlayacak birşeyler olmuş oluyor o gün içerisinde, kafamda hepsini biriktirmiş oluyorum eve gelene kadar. sonra yatağa uzandığımda planlar yapıyorum böyle kafamda, şu işi bi aradan çıkarıyım sonra ders çalışırım, biraz ağırlık kaldırırım, barlara akarım falan filan diye sonra otuzbiri bi çekiyorum, bir de üstüne günün yorgunluğu eklenince sanırsınız morfin almış gibi sızıyorum oracığa.
sonra sabah 5'te falan anca ayılıyorum sonra da hoop bi daha okul, bug'da kalmış gibiyim. ne şerefsiz bi şey cidden şu şehvet
keşke sadece kaba, kıro ve cahil olsa dediğim yarışmacı
olm bencil de biri lan bu. yeminle eskiden diyodum ki çocuk komik komik laflar ediyo biraz mal ama en azından iyi bir team player, kendini takımının önüne koyuyor canını dişine takıyor falan
yok ulan kendi başarısız olduğu bir yarışmayı başka bir erkek takım arkadaşı alsın, nası bir kıskançlıkla bakıyor nasıl huzursuz oluyor yeminle, hem de sözde yakın bir arkadaşı bu bahsettiğim kişi. kendinden başka kimseyi düşünmüyor bu amk çocuğu daha fazla oy verip de götünü kaldırmayın şunun
başı açık bir bayanın yapması pek mümkün olmayan eylem.
zira çoğu ya pantolon giyiyor ya da dize gelen etek. dize gelen eteğin altına da külotlü çorap veya don giymeme gibi bir durum pek söz konusu değil, bir rüzgar esse götü başı açılır çünkü. burda ablamız kıyafet tercihinin avantajlarından yararlanmış
ne diyorum ya ben.
eylemin tam o esnada gerçekleştiğini de düşünmüyorum. daha ziyade, önceden altına kaçırmış sonra da donunun arasından silkeleyerek oraya bırakmış gibi geldi bana. üzüldüm gerçekten. yaşlılık zor
edit:son iki cümle ironi