antikçağda [gbkz:leukophrys], yunan mitolojisi'nde ise [gbkz:tenedos] adıyla bilinen bozcaada'nın mitolojide ilk geçtiği yer tenedos ismini alması sırasında. homeros'un truva savaşları'nı anlatan ünlü destanı [gbkz:ilyada]'da tenedos'un adı geçiyor. antik kent troya'nın karşısında yer alan bozcaada savaş boyunca akhalar tarafından üs olarak kullanılmış. hatta ünlü truva atı hilesi gerçekleşirken akha donanması adanın arka tarafında bir limanda saklanarak anakaradan gelecek işareti beklemişler.
nasıl bir histir çok merak etmekteyim. tıpkı bu kadın programlarında yaşanan aniduygu değişimlerini anlayamadığım gibi.
hep derler ya yıllardır 70 milyon diye. hah işte tam da 70 milyonun önünde götü başı sallamanın nasıl bir his olduğunu merak ediyorum.
bu kadınların hemen hepsi evli. hemen hepsinin kocası ve en az 2 çocuğu var. o programa katılabildiklerinden dolayı ev hanımı olduklarını da biliyoruz. malum işten izin alıp da gidecek değiller ya. peki bu kadınlar nasıl ev kadınları ya da hani hep diyoruz ya türk kadını diye, bunlar ne biçim türk kadını lan? ya da kocaları nasıl erkek bunların?
bunlar sabahın 7sinde evden çıkıyor. temizliği, bulaşığı ne ara yıkıyor.
koca evde daha uyurken yola çıkıyorlar programa gideceğim diye ve mesaiden döner gibi saat 6-7 civarı eve dönüyorlar. yemeği kim yapıyor, kocayı kim karşılıyor?
bir de üstüne kadın o kadar adamın önünde aşure kazanı gibi olan koca poposunu ekrana sallıyor. abaov!
bu mudur türk aile yapısı, bu mudur örf ve adet bilgisi.
benim bildiğim türk kadını hasta da olsa aç koymaz, mutlaka kapıda karşılar, evi temizlemeden sokağa düşmez, hele ki televizyonda göt, baş hiç çalkalamaz.
ama bunlar bir de utanmadan mikrofonu kapıp 'dün programa gelemedim sizi izlerken yemeği yaptım benim herife de yumurta kırdım' diyebiliyor.
düşünsenize mahmut abinin karısı seda sayan'ın programına gitmiş. kahvede arkadaşlarla tavla atmaya gidiyor. tesadüfen de kahve televizyonunda seda sayan'ın programı açık. mahmut abinin hanımı çalkalıyor ekranda. mahmut abi tam kahveye dalıyor, kahvenin çırağı mahmut abiye sırata sırıta 'mahmut abi yenge de maşallah asena gibiymiş süper çalkalıyor. mahallade ibbrahim tatlıses'in yengeye didem'in yerine dansözlük teklif ettiği dedikodusu konuşuluyor'dese.
hay ben bu kadını alıp da sokakta erkeğim diye gezenin de erkana çıkıp hatun pozları satan kadının da ...
belirli ağaçların altında ve çayırlarda meydana gelen halka şeklinde sıralanan mantarlara veya bu şekildeki mantar sıralanışına verilen isimdir.
elverişli toprak koşullarında bir mantara ait miseller bir noktadan çevreye doğru ışınsal olarak ve eşit boyutlarda gelişir. çevrenin en dışındaki uç kısımlarında üreme organlarını oluşturur ve buralardan yeni mantarlar meydana gelir. böylece bu mantarlar bir çember üzerinde bulunur.
chp ve değişim kelimelerini aynı cümle içinde görünce insanın güle güle altına sıçası geliyor. biz Pleistosen çağa yeniden geçriz hatta aramızda yeniden homo sapiensler salınmaya başlar ama bu ağaca tutunmuş koala misali chp'ye yapışmış baykal gitmedikçe chp yerinde saymaya devam eder.
geçen yıllarda değil değişmek bir arpa boyu dahi yol aldığına şahit olan yok. ne baykal'ın ağzından çıkan ne de chp tarafından vaad edilen kelamlara artık kimsenin itikatı kalmadı.
%90'nın bel altı bakire olabilir ama kafada bu %90'ın %89'u bozuktur.*
bekareti kaptırmasın diye yatakta her tülü cehti harcamakta ve çeşitli atraksiyonlara girişmektedirler aradaki farkı kapatabilsinler diye.
yani yatakta her halt yeniliyor ama zar tutmak yasak.
ne acuzeler var ki kızlık zarını geçtim makatını diktirenler var ama sorarsan ablam kız oğlan kız, el değmemiş taze çiçek.
herhangi bir organı kaybetme korkusu nasılsa aynısıdır. kişi vücudunun bir parçasını kaybetse belki daha az can acıtır annenin yokolmasından içinde bulunduğu hayattan çıkıp gitmesinden.
hele bir de evin çatısı yıkıldıysa yani baba artık o eve benzeyemen dör duvar arasında değilse artık bu korku daha da sarar insanı. daha çok panikletir, düşündürür.
sen annenin bir parçasısındır anne canının diğer yarısı. annesiz belki yaşar insan ama hep yarım yaşar. canının bir yarısı eksik yaşar.
anneyi kaybedene kadar belki sadece korkusunu yaşar da kaybedince korkusuzluğun boşluğunu yaşar.
arkeometri kelimesi arkeoloji ve metric (grekçe meitron kelimesinden "ölçme işlemi" bir ölçüm) kelimelerinin birleşiminden meydana gelmiştir ve arkeolojik buluntuların değerlendirilmesinde kullanılan ölçüm veya sistemler anlamına gelmektedir.
erkek milletinin salyalar akıtarak izlediği şarkıcı.
ambalajda her ne kadar taş denilse de memelerinin göbek deliğini kapatmaması için dekoltesi bol kıyafetlerde koli bandı ile yapıştırıldığına rivayet edilmekte.
her güzelin bir kusuru vardır. hadise montofon gibiyse suç yer çekiminde.
bir bizim millete sökmez bu yasaklar. hatta neyi yasak edersen inadına yapar. yapmayacağı varsa da inadından yapar.
sen yemeğe para bulamayıp da her gün sigaraya en az üç tl ayıran adama bu yasağı koyarsan adam seni uçkuruna dahi takmaz.
misal cafelerde yasaklanacak dendi yasaklandı da. ama yurdum insanı çareyi tuvalette buldu. cafeler değil ama şimdilerde mekan tuvaletleri dumanaltı.
asıl ilginç olanı güvenliği bulunan kapalı mekanlarda görevi sigara içilmesini de engellemek olan cengaver güvenlikçilerin o burada sigara içmenin cezası x liradır yazısının önünde sigara içme cesaretini gösterebilmeleri.
anadolu'nun en eski yerli üzümlerindendir. diyarbakır yöresinin kırmızı şarap yapımında kullanılan üzüm türüdür. diyarbakır, elazığ, malatya, gazinatep'te yetişir. buruk bir tad verir ve oldukça tanelidir. şarabı zengin aromalı ve yıllandırılmaya müsaittir. tadı acımsı olsa da şarapta harikalar yaratır. boğazkere adı tadından gelir. insanın boğazında yanma, ekşime duygusu bırakır.
kendi içinde çelişen beşerdir. lakin hem domuz yenmesi hem de içki içilmesi islam dinince haram edilmiştir. sanırım işimize geleni işimize geldiğince anlamak bu noktada fazlasıyla öne çıkmış durumda.
bu tip yasaklar siyah ve beyaz kadar net çizgilerle ayrılır birbirinden. kişiye göre grileşemez. ya da isteğe göre tercih edilemez.
şimdi sen domuzu haram diye yemeyeceksin, yiyene de dince haram kabul edilmiş diye gavur ilan edeceksin, sonra da bilmemne pavyonda sarışın, koca memeli ablanın karşısında rakıları lüp lüp götüreceksin.
bir çoğu aslında domuz etinin neden yasak sayıldığını bilmiyor. kulaktan dolma abuzambak bilgilerle kendini şartlandırıyor. şeytanın girdiği kılıklardan biri olarak bilindiği için haram olduğunu sanan da var. Domuz eti yiyenlerde, kıskançlık hislerinin dumura uğradığını bu sebeple de namusunu kıskanmadığı için eşlik görevini yerine getiremeceği düşüncesiyle haram edildiğine inanan da var. esas haram edilme sebebi ise tamamen sağlıkla alakalı. ancak zor durumda kalınınca yenmesi haramdan sayılmıyormuş.
alkol mu?
islamiyete göre bilindiği üzere o da haram. sağlık çin zararları malum. ama işte naparsın. domuz yemeden yani harama el sürmeden duran müslümanlar o aslan sütü mevzu bahis olunca değil sağlık dört kitabı da tanımıyor.
