a- asosyalliğin varlığına ve birliğine iman etmek
b- teknolojik aletlere her yıl zekat vermek
c- bir üst modelin çıkacağına inanmak
d- gecenin gündüzden üstün olduğuna inanmak.
şimdilik bu kadar yeter.
bunları gerçekleştirenleri kulübe alıyoruz. devamı kulüpte.
her insanın bir şeye sarılma ihtiyacından dolayı ateistlerin ahlaka sarılmaları olabileceğinden ve ahlakın sadece dine ait bir terim olmamasından dolayı gayet doğaldır.
okunuşu doğru değildir, fakat okunuşunu siz düzeltmeye kalkın bir de görün bakalım; neler oluyor. sözleri yazldığı tarihe hitap eder fakat günümüze hitab etmez, tamam şiir olarak güzeldir, fakat bir ülkenin marşı olmamalıdır. çünkü içinde türklük ve müslümanlık kavramları geçmektedir, ülke kimsenin babasının malı değildir, vergisini veren ve buranın kimliğini taşıyan herkes bu ülkede hak ve söz sahibidir, o yüzden çoğunlukçuluk değil de çoğulculuk istiyorsak, çoğunlukçuluk içeren kavramlardan ve bunları destekleyen istiklal marşlarından sakınalım.
atatürk yaşadığı dönemdeki propagandası ile seçimlere girseydi, iktidar olma şansı yok idi, çünkü MHP-CHP karışımı birşey olacaktı, karşısında ise akp gibi bir parti olacaktı, fakat döneme göre politika uygulasaydı iktidar olma şansı yüksektür, çünkü zeki adam vesselam.
eski kuralların uygulanmasından kaynaklanır, dünyanın değiştiğinin ve idamın ceza olmaktan çıkarılması gerektiğini anlamayan ülkelerin yaptığıdır; bu islam ülkeleri için geçerlidir, farklı ülkelerde farklı gerekçeler vardır. isterseniz suç oranlarına bir bakın, idam uygulanan ülkeler ve uygulanmayan ülkeler karşılaştırması yapın; suç oranının idam ile halledilemeyeceğini anlayamayan ülkelerin yaptığıdır.
tebrik edilesi harekettir, zira bugüne kadar gördüğüm somut tepki budur. Çoğu kişi ben de dahil olmak üzere bunu yine internet üzerinden bloglarda, sözlüklerde, forumlarda dile getirdik; lakin bunu somut bir hareket olarak göstermedik. Ne bileyim bir mail olur, bir mektup olur, başka birşey olur, bunları yapmadık hep içimizden küfrettik. Tepkili olan herkes somut olarak tepkisini göstermeli ki somut bir karşılık alabilelim.
otoriter bir kişilik sergilemektedir, yarım yamalak demokrasinin yok olmasıyla anında otoriter bir yönetim kurabilir, ki zihniyet polisliğine destek vererek bu otoriter yönetim temellerini desteklemektedir. bir gün evet dediğine yarın hayır diyebilmektedir, statükoya en çok darbe vurandır, fakat kendisine ait bir statüko kurulmasına da yol açandır. hamdolsundur.
her şeyin boş olması kozmosun sizi nasıl ittiğine bağlıdır, herşeyin boş olmasına mı itiyor, başka yere mi? burada algı da önemlidir, siz yaşadıklarını nasıl algılıyorsunuz? algılama da tabiki duyumlar, düşünceler gibi veri toplayan şeyler belirleyicidir hayatın boş olup olmadığına cevap verme hususunda. bu durumda hayatın bir iradesi yoktur, boşluk ve doluluk gibi, bunu belirleyen yine sizsiniz. isterseniz hayatı dolu olarak algılayabilirsiniz, isterseniz dolu dediğiniz şeyler belirleyip onları yaşarsınız ve hayat dolu olur. ya da siz belirlediğiniz şeyleri yapmasanız bile hayat algınız size hayatı dolu olarak gösterebilir. tamamen algısal.
bunun herşeye karşı olma durumu vardır, başlarda iyidir, hoştur; fakat işin ayarını bulamazsanız saçmalığa ulaşır. eleştirel yaklaşmak güzeldir, düşündürür adamı, ama herşeye itiraz ederseniz artık ilgi çekmek gibi bir amacınızın olduğu anlaşılabilir ya da salaksınızdır, ilki daha doğrudur, çünkü bir salak herşeye karşı çıkmaz; ilgi çekmek isteyen biri yapar bunu daha çok.
olunmazdır. Nedenine gelirsek, laikliğin felsefi anlamı, referanslarını dünyadan almaktır; müslüman bir adam referanslarını dinden alır. Bu yüzden laik değildir. Gerçi günümüzde çoğu insan müslüman olmasına rağmen referanslarını dünyadan alır ve laik denilebilecek bir yaşam sürer aslında, ama laikliğin anlamı pek bilinmediğinden bunun böyle olduğu görülmez. Laiklik sivillik demektir, kelimenin çıkış anlamı, rahip olmayandır. Bizde de çoğu insan imam olmayan gibi davranır karşılıklı özne-nesne ilişkilerinde, fakat domuz eti yemez. Bu da geleneksellik ve modernizmin çatışmasıdır kişinin hayatında ama oraya girmemek lazım şimdi, o başka konu. Sonuç: hem laik hem müslüman -kavramları içeriği ile yaşarsak- olunmaz.
Gece yarısı dolabı açıp bakarsın ve evde zeytinden başka birşey olmadığını görürsün, kapaklara bakarsın elbet bir ''makarna'' vardır diye. O makarna senin hayatını kurtaracak birşeydir o an için. Saatin kaç olduğu önemli değildir, çünkü öğrenci için zaman kavramı yoktur.
Zamanla değişir. Örneğin çocukken, ben nasıl oldum sorusu en büyük sorudur? Allah nerede sorusu da olabilir bunun yanında ve Ay Dedenin yukarıda nasıl durduğu da kafamızı en fazla meşgul eden sorulardan olabilir. Biraz daha büyüdükten sonra 31 nasıl çekilir sorusu kafamızı kurcalar, vajina nasıl birşeydir acaba deriz kendimize, dersler mi? O da ne? Sonra biraz daha büyüyünce ulan hangi mesleği seçsem acaba sorusu oluşabilir en azından üniversite düşünenler açısından. Sevgilimle ben ne yapacağım sorusu da çengel olur kafada gençlik döneminde. Şu okulu nasıl bitireceğiz acaba? Büyüdükçe sorular değişir? Aylık ücret ne kadar sorusu gelir kafaya, para varmı herif sorusu da olabilir ilerleyen zamanlarda. Baba bana harçlık verir misin de Türkçe'de sözde soru cümlesi olarak geçer içinde ''para ver'' anlamı olduğu için ama olsun sorudur. yaşlılıkta ise namaz kaçtaydı? Öhö Öhö!
Bence bu konuda IMDB bir numaradır. Oranın TOP 250 listesine bakıldığında çok güzel filmler var, mesela ben oradan izliyorum ve boş geçen film gerçekten çok az oluyor; tavsiye ederim. Özellikle listedeki ilk 25 filmi.
kadın cinayetlerinin bizim ülkedeki sebebi, kadınların ikinci planda görülmesidir. Şöyle bir söz vardır ülkemizde: Erkeği değil mi sever de döver de. Orhan Kemal'in kitaplarında da ''küçük tanrısı'' olarak geçer kadının erkeği. Şöyle bir sözde var: ''Erkek yaparsa elinin kınası, kadın yaparsa yüzünün karası''. Bunlar aslında kadına bakışı gösteriyor. Kendi çevremize de bakabiliriz bunu anlayabilmek için, örneğin en yakına bakalım; babamızın annemize ve annemizin babamıza bakışı, sevgililerden erkeğin kadına, kadının erkeğe bakışı, kız kardeşimize bakışımız vb. Bunların hepsinde erkeğin bir iktidarı vardır ve işin ilginç tarafı kadının da bunu içselleştirmiş ve değiştirmek istememesidir. Bunun çözümü de sanırım kadının hayatta yer almasıdır. iş sahibi olmasıdır, dolayısıyla ekonomik özgürlüğüne de kavuşacaktır ve bunun getirisi de kadının özgürlüğüne doğru gider.
bazıları sap olarak otobüse binmişlerdir ve o yüzden bu eyleme katılamamışlardır. katılırlarsa başka birşeye isyan ettikleri anlaşılabilir çünkü. Eylemi rayından çıkarmamak adınadır.