insana güven verir. Kalbinin atışını dinlersiniz, nefes alış verişleri kulağınızın dibindedir hemen. Bir de içinizden "ben bu adama aşığım" diyebiliyorsanız gerçekten kıymetli anlardır. Bir de sevdiğinizin uyurken sizi izlemesi vardır ki hatırlıyorum da kitap okurken uyuyakalmıştım kanepede burnumu gıdıklayarak uyandırmıştı beni. Uyandığımdaki gülümseyerek beni izleyişi hâlâ aklımdadır.
Yalnız yaşadığım için sürekli yaptığım şey. Ara sıra yapılırsa keyifli bir eylem ama sürekli yapılınca hoş olmuyor açıkçası. Çoğu zaman ayakta geçiştiririm hatta hazırlamam bile.
Bir süre önce birine karşı yapmak zorunda kaldığım eylem. Geçen ingilizce dersinde öğrendiklerimi telefona sarılıp ya da eve koşup kendisiyle paylaşmak istedim fakat sonra artık hayatımda olmadığı gerçeği, bana kendini hatırlattı.
Kişinin hayatınızdaki yerine göre boşluğu değişen durum.
"Ayrılık diye bir şey yok.
Bu bizim yalanımız.
Sevmek var aslında, özlemek var,
beklemek var.
Şimdi neredesin? Ne yapıyorsun?
Güneş çoktan doğdu.
Uyanmış olmalısın.
Saçlarını tararken beni hatırladın,
değil mi?
Öyleyse ayrılmadık.
Sadece özlemliyiz ve bekliyoruz.
Zamanı hatırlatan her şeyden nefret
ediyorum.
Önce beklemekten.
Ömür boyunca ya bekliyor ya
bekletiyor insan.
ikisi de kötü, ikisi de hazin
tarafı yaşantımızın."
(bkz: beşinci mektup)
Sadece yanlış zamandı. Seni şimdi daha iyi anlayabiliyorum. Zamanın altında ezilen hislerimizin yok oluşuna uzaklardan birlikte tanık olacağız. Umut ettiğin hayatı, umut ettiğin bir insanda yaşarsın umarım.
Her şeyden habersiz olunan o andır. Bir de sevgilinin son görüldüğü o an vardır ki sonrasında yaşanacak her şeyden habersiz olunması kadar acı vermez hiçbir şey.