dülger
isim, Farsça durūger
Yapıların kaba ağaç işlerini yapan kimse.
"Rumeli Hisarı'nda Fatih Sultan Mehmet'in duvarcı ve dülgerleri, Bizans üzerine açılacak büyük savaşın namlı hisarını ya bugün yükseltecek ya yarın."
Attila ilhan.
Kaynak: tdk.
sek içersek acı olurda ondan. çaya herkes, kendi damak tadına göre su katar. burada esas farkına varılması gerekense, içilen çayın, su ihtiyacımızı karşılamadığı, gerçeğidir. hatta, çay idrar söktürücü özelliği sebebiyle, vücutta su kaybına sebep olurmuş. onun için, işin uzmanları, içilen her bardak çay için, bir o kadar da su içilmeli derler, ayrıca.
"Mutlu olmak için içinde bulunduğunuz andan daha iyi bir zaman olduğunu düşünmekten vazgeçin. Mutluluk bir varış değil, bir yolculuktur. Pek çokları mutluluğu insandan daha yüksekte arar, bazıları da daha alçakta… Oysa mutluluk insanın boyu hizasındadır.”
Konfüçyüs.
"içinden ne zaman birini eleştirmek gelse, bu dünyada herkesin senin sahip olduğun üstünlüklerle doğmadığını anımsa, yeter.”
Francis Scott Key Fitzgerald.
Sigaranın, sağlığa verdiği zararları bilmeyen kalmadı desek, yeridir. Ancak her gün bırakanlar olurken, yeni başlayanlarda, olmakta sanırım. Sigaranın, ayrıca;
1. Koku almada azalmaya,
2. Erken menopoza,
3. Kısırlığa,
4. Görme kaybına,
5. Tat almada eksilmeye sebep olduğu da bilinirse, belki uzak durulur, ne bileyim?
1. çaresizlik duygusunu aşıp, umudu korumak,
2. masa, sandalye, yastık vs. ile evde aletli jimnastik yapmak,
3. düzenli uyku.
bunların dışında, koronavirüs aşısı bulundu, haberini aramak; basında, internette.
Kendini yetiştirmenin, içinde barınılan topluma bir zararı olmaz, faydası ise ölçülemez, neredeyse. Toplumuna yük olmaktansa, gelişim için elden gelen, her şey zamanında, mekanında yapılmalı. Buna üniversite eğitimi de dahil. Hiç bir şeye yaramadığı varsayılsa da, bir şeyi iyice öğrenmiş olmak, mutluluk verir insana.
Yarı iletkenlerin (germanyum, silisyum) keşfi ile mümkün olmuştur, denilebilir. Çünkü bunlardan yapılan transistör, diyot, zener diyot gibi elektironik elemanlar çok küçüktür, yerlerini aldıkları elektronik lambalara göre. Yine yarı iletkenlerle yapılan, entegrelerin ve dahasının keşfi ile küçülme, devam etmekte.
Böyle bir başlığa, en güzel su markasını yazmakla, evdeki musluktan akan suyu, en azından, içmede kullanamıyor olduğumuzu beyan, etmekteyiz. Keşke musluk suyu içilsede, damacanayla su alınmasa. Marka yazmak, ne kadar doğru, bilemedim.
Türk üniversitelerinde 1960 öncesinde, en az beş yıl profesörlük yapmış, bilimsel çalışmalarıyla kendini tanıtmış öğretim üyeleri arasından seçilerek bir kürsünün yönetimiyle görevlendirilen kimselere verilen unvan.
Kaynak: tdk.
Son zamanlarda, hiç duyulmamakta, böyle bir ünvan. Demek ki kaldırılmıştır, kim bilir.
1. Annesinden ayrılmayalar,
2. Okul bahçesinde oyuna dalanlar,
3. ağlayanlar,
4. Suratı asık bir köşede bekleyenler,
5. Çişi gelenler.
Her biri ayrı bir alem, okulun ilk günü, çocukların. Bizde; annesiyle aynı sırayı paylaşanlardandık, efendim.
Bir furyadır almış başını, gitmekte. Kişi kendi çektiği fotoğraf, kısa videolarla nerede ne yapmaktaysa, neredeyse hepsini, sosyal medyaya yüklemekte. Kişinin sosyal hesapları incelendiğinde o an ne yaptığı ayan beyan görülmekte. Kitabın paylaşılması ne ki, diğer paylaşılanların, yanında.
Artık herkes, her şeyden bir sonuç çıkarır olunca, bunada inandık. insanın duruşundan, bakışından, vücut dilinden ne manalar çıkarılmakta. Neredeyse kişiyi görmeden, gıyabında tanıyacağız. Bu gibi analizler sayesinde.
Turunçgillerden bir ağaçmış (Citrus bergamia) bergamot. Anavatanı hindistan olan bitki, yurdumuzda; Adana, Mersin ve Hatay gibi illerimizde yetişmekteymiş. En çok siyah çay ile hayatımıza giren bergamot, çaya kattığı hoş aroma yanında, stresede iyi gelmekteymiş.
Aşısı bulunmadığı sürece, tehlikeli olmayı sürdürmesi muhtemeldir. Eğer bulaş özelliğini, kendiliğinden, yitirmezse. Bir zamanlar deprem için söylenmişti, birlikte yaşamak. Ama gerekli tedbirleri alarak. Şimdilerde aynı cümle, koronavirüs içinde geçerli olacak, gibi.
Korunmak için;
1. Maske,
2. Sosyal (fiziksel) mesafe,
3. Hijyen,
4. Kalabalıktan uzak durmak, önemli der işin, uzmanları.
Hâlâ aşısının bulunmamış olması, üzücü. Aşı bulunsa da, grip aşısı gibi her türüne yeni bir aşı. Çok zor bir hal sanki. insan içinden, kendiliğinden sönmesi için dua etmekte, ancak.
Hoba: Dünyada bulunan en büyük göktaşıymış.1920 yılında Namibya’da bulunmuş ve ağırlığı 66 tondan fazlaymış. Dünyanın atmosferi varken bu kadar büyüğü düşmüş. Ya birde atmosfer olmasa, vay halimize.
Eskilerin önerisidir; nereden akılda kaldıysa. Eğer birini tanımak, iyiye ne tepki verir, zorda ne yapar, anlamak istersen;
1. Yolculuk yapacaksın.
2. Borç vereceksin.
3. Sırrını paylaşacaksın, derler.
Yanılsamadır. Sigaranın mahvettiği ciğerler sebebiyle, iki de bir de, öksürük nöbetine girenin/girecek olanın, neresi karizma? Kokusuda cabası sigaranın, üste sinen, yıkayınca bile çıkmayan.
Dayanışma. iyi günde de kötü günde de dayanışma. Babamın cenazesini, yaşadığı yere naklederken, bir arkadaşım denk geldi. Pikniğe gitmekteyken. Telaşımı görünce durdu. Durumu anlayınca, "bekle, bende geleceğim, cenaze; insansız defnedilemez, diyerek. O zaman anlamıştım, insanlarla dayanışmanın, önemini. Şimdi ise hem söylemimiz hem ilkemiz, dayanışma.
Hafif.
Vs
Ağır.
Sütlü tatlılara, rejim yaparken bile, müsamaha ederler. Hafif diyerek. Hele şekeri olması geren seviyeden, biraz düşükse. O sebeple, sütlü tatlılar, alır bence.
Yorgunluğa birebir, içecek. Üşüsen de çay, terlesen de çay. Hasta olsan da çay keyiflensen de çay. Üzülsende çay, sevinsen de çay. Her derde deva, gibi. Belki ucuzluğundan, belki dokunmamasından. Nedendir bilemedim ama, her şeye çay olduğu gibi, yorgunlugada çay.
Kendiliğinden açılan, pencereler. Gündüz, ortalığın güllük gülistanlık olduğu, gerilim filmlerinde, hava kararmaya görsün. Bir yağmur bir fırtına üstüne kendiliğinden açılan pencereler. Hani alışkın olmasak, sokağa zor atacağız, kendimizi. O kadar sık kullanılmakta, yani.
hiç kavga olmasın, umar ve dilerim. Günlük yaşamın, stresini atmak için, girilen sözlükte kavga, Olmasın daha iyi bence. Zaten yaşamımızın tümü, kavga neredeyse. Sözlükte hep olmaz belkide ancak, neşe yinede bol olsa.
Desteklense, çeşitlendirilse, reklamı yapılsa pizza ile yarışır mı diye düşünülendir. Ancak insanlara çeşitleri nasıl, sevdirilir. O muamma. Sebzelisi olsa, patateslisi olsa, meselâ. Şimdiki lahmacunun adı da klasik lahmacun olsa. Hep klasik lahmacun mu tercih, edilir?
O kadar kovboy filmi izledim, bunun ayırdına varamamışım, ne yazık ki. Demek dikkatli bir film izleyicisi değilim. Düşününce, olası geldi. Kovboy filmlerinde insanlar, hep at sırtındalar. Demek ki, ata binmek yorucu ki, terlemekteler.
Kuskusu, buğday gibi bitki sanmak. Sonradan, kışlık yapma sırası anneme gelince öğrenmiştim, kuskusun; Un, süt, yumurta, bulgur ile yapılan ufak ve yuvarlak taneler biçiminde kurutulan bir hamur, olduğunu.