ağır ağır alınmış alkol misali biriktirmektir kılcal damarlarında aşkı. usulca kanına karışırken gözlerini acıtır anımsamak teninin beyazlığını.kıvranırsın soğuk yatağında bir başına, gülümsediğinde dudaklarının kıvrılışını duyumsayarak. işte o an kalbini atlı karıncadan müzik kutusuna hapsetmelisin,yoksa gözyaşların kendi girdabında boğacaktır seni...
belki de sevdiği adamı özlediğinde gözlerineden akan yaşların makyajını dağıtmasını umursamadığı andır. gözyaşları yanaklarından dudağına kadar ıslatır usulca yüzünü, bilir ki uzun zaman dönmeyecektir o, koynunda saklanamayacak, firarın hüznünü kimseyle paylaşamayacaktır...kadın ağlar hıçkırıklarını kendine saklayarak; öyle saf,öyle sahici, kendi gibi, olduğu gibi...sigarasının dumanına kaşırışır kan kırmızı ruju, alışkın olduğu yekvücut omuzları arayarak...
Günümüz icatları bu benzerliği birkez daha düşündürmektedir.Şöyle ki; efenim bu ayılar sırtlarını ağaçlara yaslanarak kaşır.Peki ya insanlar? https://galeri.uludagsozluk.com/r/38020/+*
gözlerinizi açtığınızda; akmış siyah kaleminizi, darmadağın saçlarınızı, uykudan şişmiş gözlerinizi ve dudaklarınızı yada omzunuzu sıyıran çarşafı düşündürmüyorsa, günaydın sevgilimlerle bakıyorsa iyi ki uyanmış sevgilidir.
bir erkek bünyesinin, kasap önü camekanlarındaki piliç çevirmelere bakar gibi, güzel bir dişi görünce reflex babında salya sıvısı üretmesi haliyle ağzından taşan iki kelimeden biridir piliç. örnek mi? buyrun... piliceee baaaggghh ohhşşş. *
bir bukalemun türüdür. çok çabuk renk değiştirdikleri için çıtır mıdır kaşar mı farketmeniz zorlaşır. dilleri boylarının 1-1.5 katıdır aman laf yarıştırmayın yalnızca başınız ağrır. gözleri birbirinden bağımsız hareket edebilir biri size bakarken diğeri kim bilir kimleri kesiyordur... *
Kant`ın çeşitli kategorilerini yeniden değerlendirmek şeklinde ortaya çıkmışlardır. Özellikle 19. yüzyıl ortalarından itibaren etkili olan 20. yüzyıl felsefesi, 19. yüzyıl sonlarından başlayıp günümüze kadar gelen ve devam eden düşünce geleneklerini ve felsefi akımları kapsar.Yeni-Kantcılık akımı, Kant sonrası Kantçılığın önemli örneklerindendir. Kantçılık daha çok akademik ya da kürsü felsefesi olarak gelişmiş ve öyle adlanırılmıştır. Ana eğilimleri itibariyle Kant'ın aşkınsal idealizmini benimseyen yaklaşımlar ve eleştirel felsefesine dayanan yaklaşımlar olarak belirtmek mümkündür.
Yeni-Platonculuğun çeşitli okulları ve anlayışları arasında en sistemlisi ve etkilisi Plotinosçuluktur. Plotinosun öğretisi, her türlü Maddeciliği yadsıyan ve Tüm-tinciliği ileri süren katıksız bir idealist öğretidir. Plotinosa göre evren ve insan, Tanrıdan gelmiştir ve Tanrıya dönmektedir. iniş merdiveninin ilk basamağında ruhlar, ikinci basamağında hayvanlar, üçüncü basamağında nesneler vardır. Çıkış merdiveninin ilk basamağındaysa anlamak, ikinci basamağında sonuç çıkarmak, son basamağında mistik seziş vardır. Böylece Tanrıdan ruh olarak çıkan nesnel varlık, dünyaya inerek maddeleşir ve madde olarak da esrime yoluyla yeniden Tanrıya döner (sudur ve uruc, emanation). *
darbe öncesi bazı dillere pinhani'den hele bir gel adlı eser çalınırken,darbe sonrası aynı diller neşet ertaş'tan kendim ettim kendim buldum nidalarıyla çalkalanır.
ince bir belle ve diğer muhim ölçülerle bayanda hoş durur.yok len o sadece büyük olanı için geçerli çok büyük için değil.olmadı kestiri-kestiriver tıp çok gelişti yavrum.nitekim bunun da seveni var.
generallerinin, askeriyeden çok siyasetle uğraştığı canım ordu.darbe günlüklerinin ortaya çıkmasıyla netleşen günümüz gündemi.darbe istemeyince korkak ve yurdunu sevmeyen vatandaş konumuna düşüren bir jandarma kuvvetleri genel komutanı...ayrıca 18 gün eğitim alıp asteğmen 3 ay kurada doğu görevine komando düşen bir askerden vatan uğruna gösterilen gözüpeklikten başka ne bekleyebilirsin?bunca şehit haberi duyan kulaklar sağırlaşmaya başladı söylenenlere. peki ya sorumlusu kim bunca kaybın?söylediklerim yanlış anlaşılmasın bunlar bir ordu düşmanın sözleri değil.yalnız öz eleştiri.korkum 3 yanlışın 1 doğruyu götürmesi...
kaçak elektrik tarihe mi karışır acep sorusunu akla getiren başlık.
birkaç saniye sonra...
yok yauuw bulunur bi yolu denen cevap
ve birkaç saniye daha...
naapcaksın ki kablo yook şeklinde havada kalan beyin fırtınası
sonuç:aslı gelmeden kaçağına çare arayan zihniyet. (bkz: ah şu çılgın türkler)
ewet kabul bizzat kendim *
''ben şuyum ama bu değilim'' (ben arabesk müzik yapıyorum ama dünya standardında. yani arabeskçiyim ama popçuyum ayy kararsızım ben. yok yok değilim)''ben şöyleyim ama böyle değilim'' adamı.ne ayaktır seçemediğimiz şarkı bişeycisi..
kampüs çevresi kafe sahipleriyle kanka moduna girin ki para olmayınca bendensin güzelliğini yaşayabilin.
evde kalıyorsanız dolapta bira bırakmayın. size kısmet olmayacaktır.
sigarayı paketle taşımayın. elinizde kalan yalnız paket olabilir.
şifrelerinizi aileye söylemeyin başınıza iş almayın.
bizden söylemesi...
çok sinir öğrencidir, en sinir öğrencidir. onun yaptığı yaramazlıklar hiç göze batmaz. tenefüslerde kızların eteğini kaldırıp kaçarken derste; büyük bir özenle defterine hebele hübeleler yazar. havasından geçilmez.
aziz nesin ustanın tam yerinde söylediği,lafı gediğine oturttuğu yazı.okudukça canım ülkemde hiçbirşeyin değişmediği (bkz: nokta dergisinin toplatılması),yapılanların nasıl yanlarına kaldığı ve anayasa maddeleri gösterilerek yazılan savunmalara, maklalelere (bkz: uğur mumcu suçlular ve güçlüler),yapılan başvurulara rağmen nasıl suçların/suçluların hasıraltı edildiğini bir kez daha hatırlatan yazı.iç acıtan yazı.
denizli şehirlerde yaşıyorsanız yağmur bambaşka yağar size.mp3 ve kapşonlu sweat t-shirt ü de kapıp hızlı adımlarla kordona ilerlersiniz cem adrian yağmur der,teo mavi,lamb gorecki...damlalar denizle birleşirken siz yalnızlığınızı koynunuza alıp hüznünüzü hazmedersiniz.