Bir türlü karar veremedim. Hiçbiri samimi gelmiyor, hiçbiri takip edilecek insan imajını taşımıyor. Bu hem zihin seviyelerinden, bazılarının karekter ve usluplarından dolayı bende oluşuyor.
Kararsızım. Birini sevmediğim için birini seçmekte bana doğru gelmiyor.
içlerinden hangisi kendi menfaatiyle ülkenin menfaati arasında kaldığında 2. şıkkı tercih eder, edecek olan bir babayiğit var mı?
Derya avcı diye biri o ses türkiye’ye katıldığında bu şarkıyı söylemişti. Bu yarışmaya katılan ses bakımından en farklı ve özgün yarışmacıydı. Yarışmadan sonra galiba bir şarkı çıkarmıltı ama gereken ilgiyi görmedi.
Yalnızlığa alışmak diye bir durum var. Arkadaşlarımla güzel bir geçirsem, o gün çok eğlensem de içimde daima odama gitmek, yalnız kalmak arzusu oluyor. Bazen 1 ay kimseyle konuşmuyorum ve ilk defa bir arkadaşla konuştuğumda karşımdakinin yüzüne, mimiklerine ve gözlerine baktığımda; sanki ilk çağda ateşi ilk defa gören biri gibi şaşırıyorum, zaman yavaşlıyor; onun tepkilerine ne tepki vermem gerektiğini düşünüyorum.
Aklıma Tolstoy’un insan ne ile yaşar diye bir kitabı vardı, ama isim yanlış olabilir.
Bir romanının sonunda tarlada işçilerle birlikte orak sallarken bu resmi mutluluk olarak adlandırıyordu.
Tırnağın veya saçın nasıl uzadığını ancak öncesiyle kıyaslarak farkedebiliyorsak, büyüdüğümüzü de kabuklarımız kalınlaşmaya başlayınca anlıyoruz.
Ama küçükken en sevdiğim şeylerden biri de çam ağacının kabuğundan araba yapmaktı.
Bazı insanlar özeldir, sadece birisi ismet özeldir.
Bir kitabının girişinde, intihar eden birçok arkadaşının olduğunu, kendisini önce şiir sonra siyasetle ilgilenerek bu yoldan kurtardığını söylüyor.
Ayrıca 40 yaşına kadar hep intiharı düşündüğünü ama bu yaştan sonra insanların intihara değecek değerde olmadığı için vazgeçtiğini söylüyor
Büyü-mek, kelimenin içinde büyü kalimesinin geçmesi tesadüf mü tam olarak bilmiyorum. Ama büyüdükçe büyükler tarafından büyüklüklerinin verdiği avantajla bizi büyüledikleri kesin. Yani bir şekilde bize dayatılan olmazlarla ve olurla yaşıyoruz. Sınırlarımız belirlenmiş. Herkes herkesi, kafasında bir olması gerekene yaklaştığı için ya beğeniyor ya da uzaklaştığı için yeriyor.
Büyüdük, büyülendik. Elbiselerimizin ütülü, ayakkabılarımızın parlak olması gerektiğini düşünüyoruz.
-Kardelen ayşe, kardelen ayşe ne yapıyorsun bize söyle
- büyüdüm, büyülendim, büsbütün delirdim
Türk bildiğim kadarıyla kelimene olarak bir sıfat. Biz türk diye bildiklerimizde türk değildi, ondan önceleri vardı büyük ihtimalle. Sıfat o sıfatı hakedene verilir. Bir zaman sonra bazı insanlar kendilerine kazak, kırgız, türk vs demeyinıygun buldular. Demekki türklük bir seçim gibi bir şey. Bende türk olmayı seçiyorum. Eğer kürtler bir dava güderlerse ve bu dava bir başkaldırı zihniyete başkaldırı, dünyaya başkaldırı olursa onların yanında olabilirim. Ama kendine kürt diyenler hiçbir zaman dünyayı fetetmek gibi bir hedefleri yok. Bazen youtube’ta türklerin dünyayı ele geçirme planları şaka amaçlı videolar yayınlanıyor ama bu bile büyük bir avantaj, bir yüksekliğin göstergesi. Bir rum, ermeni vs kaç millet bizim gibi kırıntılarınkalmış olsa bile böyle bir ufka sahip.
Türk olmak, kendi doğruları üzerine bütğn dünyanın karşısında durmaya cesaret edebilen insandır. Onun haricinde yok fizyoloji yok fenotip yok genotip bunlar saçma şeyler. Benim nazarımda hiçbir kıymeti yok.
Alışkanlıklar bir zaman sonra senin karekterin olarak algılanması ve daha da ilerleyerek alışkanlıklarını, kendin olarak algılama durumu nedeniyle bırakılmakta zorlanılıyor.
Benim gibi monotonluğu kendine bir güvenlik alanı olarak düşünen kişiler için alışkanlık vazgeçilmez bir hal alıyor. Bir markete gittiğim zaman her zaman oraya gidiyorum, ihtiyacım olmasa bile ufak bir şeyler alıp orada dolaşmak bana bir nevi huzur veriyor.
Alışkanlıklardan kurtulmak için onlardan daha üstün bir ilke, amaç ile çatışırsa ancak onları yenme imkanımız olabilir. Bazen amacımız alışkanlığımız yenebilecek seviyede olmasına rağmen biz amacımıza inanarak peşinden koşmadığımız için alışkanlıktan kurtulamama yüzünden artık hiçbir konuda insanın kendine olan güveni kalmıyor
Medeniyetin sonu buysa bir karkı yapmamaları ve bilinçaltında onların karşılarında olmaları dünyanın devamı için bir umut. Çünkü insanlığın bir döneminde avrupalılar umut ışığı oldular ama dünya savaşlarında içlerindeki vahşet ortaya çoktı. Avrupalılar her şeyin görünen kısmıyla ilgilenmeleri görünmeyenin insanlara kattığı bilinci yok etti.
insan genelde kendinden güçlü olana biat etme isteği, kültürel ve değer yargı alanlarınada sirayet ediyor. Zihinlerimiz karışmış, güçsüzlüğümüzü aşmaya çalışacağımıza zihinsel anlamda da onların kölesi olduk. Köle kalmaya devam ediyoruz. Konuşmaya, tartışmaya başlayan ama avrupa şöyle, böyle diyerek söze başlıyor. Ben kişisel olarak algımın, zihnimin kirletildiğini düşünüyorum. Bir aptal olarak her şeye, en çokta kendime kızıyorum. 10 yılda yaşasam, 100 yılda yaşadam yarın ölsemde yaşamım hayal kırıklığı bunun acısı bitün vücudumu sarsıyor. Her şey kişiliğimdeki gibi parça bölük, düzensiz, karmaşık. Ne benden diğer insanlara ne de onlardan bana bir fayda yok. Yaşadım doğarkwn ölmeyi hakettim.
Böyle saçma sapan bir şey ortaya çıktı. Türkmüş bir tane dünyada türk var mı merak ediyorum
Şimdiye kadar hiç sinemaya gitmedim, bir şekilde hep erteledim. ilerde eşimle ile giderim diyordum ama bu fikrimi değiştirecek bir film olabilir.
Nuri bilge ceylanın bir zamanlar anadolu’da filmini 10’a yakın izlemişimdir. Onun filmleri hoşuma gidiyor. Genelde filmleri uzun diye eleştiriliyor ama ben bazen süre kaygısından dolayı bazı sahneleri kısa tuttuğunu bile düşünüyorum. Kış uykusu daha uzun bir film olabilirdi mesela bazı sahnelerde istemeden de olsa konuşmalarda kendini frenlediğini düşünüyorum. Bir zamanlar anadolu’da süresi uygundu.
Merakla bekliyorum, yeminimi bozdurabilir bu film.
Nerde o eski bayramlar diye geçmişe duyulan özlemin bir ifadesi, genellikle çocukluk dönemi kastediliyor olsa gerek. Belki eskiden elinden kaçan bir şey veya gelmesini beklediğin bir beklenti yoktu, bir nevi cennetteydik, sadece anda yaşıyorduk, zaman kavramı beynimizde tam oturmadığı için anın duygularıyla yaşıyorduk.
işin garip tarafı, türkçede zekanın eş anlamlısının anlak olması, an ile ilgili bir şey olmalı yani algılama yeteneği olarak kabul edebiliriz. Hayvanlar gibi onların acıları vardır ama dertlerinin olduğunu sanmıyorum. Bir şairin dediği gibi, yemeğini yiyen inek mutludur. Bizler ise geçmiş ile gelecek arasına sıkışıp dertleniyoruz, efkarlanıyoruz.
Eskisi gibi olamamak benim için dert değil de olması gerektiği gibi olamamak daha insani bir problemmiş gibi geliyor bana
ismet özeli, başka bir şaire sevmediğiniz şair var mı sorusuna verdiği cevap sonrası ismini ilk defa duydum. O sıralar cevap veren şair beğendiğim bir şairdi. ismiyle ilk iletişimim bir nefret, yalnızlık, öteki olarak beynimde konumlandı.
Daha sonra onu ilk ne zaman okuduğumu hatırlamıyorum. Kendisi benim için saf yetenek ile çok çalılmanın vücud bulmuş hali. Genel olarak ondan önce şairleri okuduğum zaman şiir yazma isteğim artıyordu ancak onunokumaya başladıktan sonra şiir yazma isteğim azalmaya başladı. Beynime cebir uyguluyordu sanki ne zaman bir şiir yazmaya başlasam bir süre sonra yazdıklarımda onun mısralarına benzer şeyler bulmak, sahtekarlığımı yüzüme vuruyordu. Yazdıklarını da dikkatli ve irdeleyerek okumama rağmen. Düşüncelerini duyduğum zaman şiirdeki imgelerinin kendinin oluşturduğu yargılardan geldiğini anladım.
Köroğlunun sahibi benimde sahibim değil mi diye bir mısra yazmak için önce derin bir düşünme aşaması lazım. Sadece duygularını imgeleme dökmek değildi onun işi.
Şimdiki ilişkimiz bana şiir yazmayı bıraktırdığı için limoni. Allah uzun ömür versin kendisine ve şifekarı bir gün kapıyı açmazsa da aralamasını temenni edeeim.
insanların algıları ne de çabuk değişiyor. Çocukluk zamanlarımda bayan demek daha uygun karşılanıyordu. Şimdi ise bayan ile kadın kelimelerinin kullanımı bile tartışma yaratıyor.
Ben şahsen ilerideki hayat arkadaşıma karım demeyi tercih ederim . Onun da bana kocam demesi hoşuma gider. Nerede okuduğumu veya izlediğimi hatırlamıyorum ama bu karı koca kelimeleri muhteşem bir meteforun sonucunda ortaya çıkmış, türkçeye hayran olma sebeplerimden bir tanesidir. Koca kelimesi kadının eline sen benim koca dağımsın demesinden koca, erkeğinde sen de benim başımdaki karımsın’ dan da karı kelimesinin ortaya çıktığını biliyorum.
Karı-koca kelimeleri türkçeyi ileri taşıyan, duyguyu, tasavvurdaki inceliği gösteren kelimelerdir.
Akıllara cem adrian’ın ilk parçalarından biri olan, ben bu şarkıyı sana yazdım’ ı getirdi. Fazıl say’ın onu tanıttığı videoda bu şarkıyı söylemişti. Sözleri değil de sesinin tınısı hoşuma gitmişti. Naiflik ve berraklık barındırıyordu
Kitap okuma alışkanlığını kazanmak için iyi bir yöntem ama belli bir aşamadan sonra daha bilgilendirici yazılara yönelmek gerekir. Roman okurken sıkılmaya başlamıltım, bu okuma eylemimin yerini arrık şiir almaya başladı