kendiyarasinidikemeyencerrah
28 (self sufficient)
yedinci nesil yazar 9 takipçi 68.28 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    une infinite de trous en forme dhommes

    1.
  1. bir hrsta başyapıtı, stem stem in electro adlı albümden.
    tanımı ise, aşağılarda bir yerlerde...

    ...nasıl başlamak gerektiğini bilememek gibi bir şey...
    hayata nasıl başlamak gerektiğini bilememek gibi aynı. başlamak, farkında olmak; amacını hala anlayamamış olmakla beraber, farkında olmanın da verdiği anlamsız bir kızgınlık yaratıyor.
    bazen, bazı şeylerin ne kadar önemli olduğunu düşünmek... duymak, ne kadar önemli.. bu sesleri duyabiliyor olmak, herkesin hissetmeyeceği gibi hissedebiliyor olmak duyarken. fark burada mı peki? o'nu veya o'nları, o'nlardan herhangi birini 'gerçekten' duyabiliyor olmak mı, duyabiliyor olmanın ötesinde yüklü şeyler hissedebiliyor olmak mı?
    tekrar tekrar dinleyerek yeni bir şeyler bulabilme çabası, aslında var olan sayısız hissin tamamını buldurabilir mi zihne?
    sanırım, hayır.

    gezinti şimdi başlıyor: sesin çıktığı yerden, gittiği yere kadar geçirdiği tüm zaman, aldığı tüm yol, yüklendiği ve bıraktığı her şey, eksilttiği ve arttırdığı, var ettiği ve yok ettiği;
    ne varsa..
    adanmışlıkla başlamak, bu yazının yaptığı şey, sebebi, bu sesler bütünü: "une infinité de trous en forme d'hommes"
    kaynağı: "hrsta"
    yansıması: ben

    * * *

    geçmişin tozlu yapraklarından kopup gelen o koku, o toz parçacıklarıyla beraber, yaşananların geniş özetlerinin de hatırlanması, bir tesadüf değildi. bir çağrışımdı belki de. belki de, bir özlem. özlemenin hissettirdikleriyle ilgili hissettikleri, o’nun aklını karıştırmadı hiçbir zaman. bugün, dün, geçen yıl, önceki asır, geride kalan çağ.. yarın, sonraki ay, bir yıl sonrası, gelecek yıllar ve gelecek asırlar..
    neye inandığı veya neden korktuğu açık değildi. zaman ilerliyordu, ilerledikçe korkuyordu ve inanmaya çalışıyordu. kulakları, gözleri, zihni, pür dikkat bekliyordu geleceği. olanları, olacaklarla karşılaştırırsa, sonuçsuzluğa ulaşacağını düşünmekle geçirmişti zamanını. kaybetmişti bir bakıma, kaybettiği zaman da yanına kar kalmıştı. kazanabilecek miydi? vazgeçecek miydi? unutabilecek miydi? ölümün, bunların hepsine çare olacağını düşündüğü ilk anda, genç sayılırdı. fırtınalardan korkar, karanlıkta kalamazdı. sessizlik huzursuzluğun ta kendisiydi, koşar adımlarla uzaklaşmaya zorlardı.. neden uzaklaştığı o an önemli değildi, sadece yapmak istiyordu. korkuyordu.
    sonra uzandı. taşların, otların kapladığı zemine bıraktı kendini. zihninde canlanacak her şeyin sonu gelmişti o an. alnının ortasında, şakaklarında, kollarında, parmak uçlarında, baldırlarında ve topuklarında hissetti akışı.. zihnini boşalttı, zihnini serbest bırakmaya çalıştı. iki kulağı arasında gidip gelen seslerin monotonluğunu bir kenara bıraktı önce. göz kapaklarının önünde, dünyasını örten o karanlığın ardına geçmeye başladı.
    yaratılıyordu sonunda. yönetilmeye başlıyordu. fiilen hissetmemeye, zihnen hissetmeye başladığı anda, insanların bilmediği türde bir uykuya daldı.
    zamanın olmadığı, kavramlaşmadığı ve her şeye bulaşmadığı bir yerde, tamamiyle boşluk ve bu boşluğu kaplayan tek sonsuzluğu yöneten o belirsizliğin, yine o boşluğu, her şeyi kaplayan sonsuz yokluğu inleten sesi duyuldu:
    "uyan!"
    uyandı ve etrafına baktı, sonsuz bir boşluğun, sonsuz bir sessizliğin, sonsuz bir renksizliğin içindeydi. en son gördüğü şeyleri hatırlamaya çalıştı;
    "var olup yok olmak üzerine kurulmuştu her şey. bırakmıştı, alev alev yanmıştı ateş. ateş vermişti aleve, canlandırmıştı o'nu.
    ateşe vermişti zihnini bulandıran merakı, ateşe vermişti zihnini kaosa sürükleyen anlık saçmalıkları.
    bırakmış ve dinlemişti.."
    şimdi ise buradaydı. varlığını hissediyordu sadece, hissedecek başka bir şey yoktu. duyuyordu ama, ortada yoktu, göremiyordu da aynı zamanda..
    neyle baktığını, neyle duyduğunu da bilmiyordu, sadece varlığını hissediyordu. bedensizdi, belki bir zihinden, belki sadece hislerden ibaretti.
    bu, korkuttu o'nu. dünyadayken bile bir şeyler eksik yaşıyordu ve bu o'nu üzmeye yetiyordu.. şimdiyse, varlığından şüphe ederek bir şeyler anlamayı umuyordu sadece. ürkekliğini yok edecek bir işaret, bir hareket bekledi.
    bekleyişini "uyandım" diyerek sona erdirmek istedi.

    gerçekten uyanmış mıydı yoksa beklemek istemediği için mi böyle söylemişti?
    çünkü gözlerini açmış, sonsuz ve boyutsuz bir boşluğun içinde tek varlık gibi hissetmişti kendini. ama, göremediği bir benlikti bu.
    gerçekten açmış mıydı gözlerini?
    bir ses duymuştu, "uyan!" diye. bu sesle beraber hissetmeye başlamıştı.. ama bu.. bu sanki zihninin içinden gelen bir sesi..
    gerçekten duymuş muydu?
    bütün bunlar yormuştu o'nu, gördüklerinin ve hissettiklerinin yavaş yavaş kaybolduğunu hissetti.. bulunduğu ortamın değiştiğini, sonunda görebileceği bir şekle girdiğini farketti. fakat gördüğü şeyden pek hoşlanmadı, kendi bedenini görüyordu; gözleri kapalı, hareketsiz..
    yıllardır nasıl koktuğunu farketti o an, yüzündeki kırışıklar, ifadesinin silikliği ve hatta belirsizliği.. ellerinin yara bere içinde olduğunu gördü ve anlam veremedi, saçları dökülmüştü yer yer, dökülmeyen kısımlar beyazlamıştı. normalden daha kısa boylu ve şişman göründüğünü düşündü.
    nerede olduğunu anlamaya çalıştı bir süre. ama bedeninden başka bir şey göremiyordu. bedeninin üzerinde tek renkli bir örtü vardı ama o da görünmüyordu. "karanlıktan görünmüyor sanırım" diye düşündü, ama kendi yüzünü net görebiliyordu.
    ...
    uzunca bir süre kendini izledikten sonra, uzaklaşmaya başladı. yüzü neredeyse görünmeyecek kadar ufaldıktan sonra, durdu. bedeni hareket etti, gözlerini açtı, etrafına baktı. sonra, ayağa kalktı ve etrafında bir turdan fazla döndü...
    o sırada, daha önce hiç duymadığı sesler gelmeye başladı yine bilmediği bir yerden.
    kısa bir süre içinde, seslerin tanıdık olduğunu farketti..
    bir takım enstrümanlar, şimdiye kadar düşündüklerinin, hissettiklerinin, yaşadıklarının da ötesinde bir şeyler vermişti o'na.
    ...
    artık anlamıştı..
    sonsuz
    döngü
    o.
    2 ...
  2. martin wallstörm

    1.
  3. Mr robot dizisinde tyrell wellick karakterini canlandıran 1983 doğumlu isveçli aktör. Kendisi gibi oyuncu olan lisa linnertorp ile evlidir.

    1998 yılından beri sinema sektöründe olduğu göz önünde bulundurulduğunda, amerikan piyasasına biraz geç giriş yaptığı düşünülse de hem yetenekli oyunuculuğu ve mükemmel amerikan aksanı ile hem de seyirciye hitap eden yakışıklılığı ile 3-5 sene içinde hollywood'a adım atabileceğini düşünmekteyim.





    https://galeri.uludagsozluk.com/r/821018/+
    3 ...
  4. best rebellious

    1.
  5. the away days grubunun this isimli albümünde bulunan 4 parçadan biridir.
    60’ların saykodelikliğinde koştururken, shoegaze vokallerin kucağına düşmek isteyenler için link: https://www.youtube.com/watch?v=vRPngYx3UMM

    sözleri ise şöyledir:
    secret parts beneath
    it's all i know
    you're going out of this way
    would you come with me to far?
    the moment you float like roll
    denial, again
    so i always knew what future holds
    again
    secretly, soulfully
    i'm going home
    secretly, patiently
    i'm going home
    3 ...
  6. krem şanti torbası

    1.
  7. pasta süsleme, şanti doldurma ve tabak süsleme için tasarlanmış; ekonomik, kullanımı kolay, hijyenik bir mutfak gerecidir.
    1 ...
  8. melih gökçek in doktorları tehdit etmesi

    1.
  9. "ishal şikayeti ile doktora giden hastalara sudan dolayı ishal olmuşsunuz diyen doktorları bana bildirin. onları bakanlığına şikayet edeceğim. halkı huzursuz etmeyin."

    Şaşırtmıyorlar artık. Zaytung haberi gibi resmen.

    ilgili haber: http://m.sondakika.com/ha...u-diyeni-sikayet-6481370/
    2 ...
  10. mütevazı hakikatler

    1.
  11. Mütevazı hakikatlerin peşindeydim o gece. Bilmem gerekmeyen şeyleri öğrenmek istemiyordum. Ufak ama kritik bir görev bekliyordum. Ajan olmak isteyen bir çocuk gibi. Bütün gün soğukta gezmiştim, duygularım donsun diye. Küçük dersler almak istiyordum. Tepeden bakmayan insanların vereceği mütevazı dersler. Çevir aç kapağı kim icat etmiştir? Hawaii’de yaşayan etobur tırtıllar nasıl beslenirler? Bla bla bla.

    Yaşadıklarıma bir hikâyeymiş gibi bakmak istiyordum ayrıca. Kendi yaşamıma bir hikâye gibi bakarsam geriye dönüp düzeltme şansım olacaktı sanki.

    Sonra o gelmişti biraz mahcup ve çok güzel. Yanıma oturup susmuştu. Öfke olarak sessizlikler görmüştüm. Anlayış ifadesi olarak sessizlikler. Kabulleniş olarak sessizlikler. Pişmanlık olarak sessizlikler. Hayranlık olarak sessizlikler. Ama onun sessizliğini çözememiştim.

    “Bütün gün yaşadıklarımı bir ajan raporu gibi yazdım,” demişti ilk olarak. Sonra da bir kâğıt uzatmıştı. Kâğıtta şöyle yazıyordu: “24 tane sigara içti. 6 şişe bira. Radyo dinledi. 8 sefer iç çekti. Gizlice ağladı, 12 miligram.”

    Sabaha kadar konuşmuştuk orada. Çok zarif sorunları vardı. Bilekliğinin kapatma yeri sıkışmıştı. “Bazen konuşurken birbirimize dokunuyormuşuz gibi hissediyorum,” demişti bir ara. “Sanki konuşmuyoruz da sarılıyoruz.”

    Sonra bir daha görüşmedik. Birbirimize o tarz sorular sormamıştık çünkü. Bambaşka bir kafaydı o. Herkes birbirini götürmeye çalışırken çalan şarkıları dinleyen sadece bizdik.

    ilk başta tam olarak hissedemediğimiz kırılma anları var. Zamanla harap edici duygulara dönüşüyorlar. Yaralanmanın sıcaklığıyla ilk anda hissedilmeyen kurşunlar gibi. Böyle durumlarda “biraz zaman” her şeyi daha da beter ediyor. Bizi yere seren büyük sorunlar olmuyor hiçbir zaman. Bizi yere seren evdeki şekerin bitmesi oluyor, kaybolmuş bir kitap oluyor, kesilen elektrik oluyor. ikimiz de yere serilmiştik o gece. Öyle bir kafaydı işte.

    Şimdi tepelerden aşağı bakıyorum. Kara yılanlar gibi kıvrılıp giden asfalt yollara. Kayaların arasında, balkondan sarkan çocuklar gibi boşluğa uzanan ağaçlara. Sanki köklerinden kurtulup havaya karışmak istiyorlar.

    Bazen yine oturuyorum aynı yerde. O geceki tadı yok tabii. Kelimelerin gelip benimle konuşmasını bekliyorum. Onlar da gelmiyorlar. Bazen bir iki fısıltı duyuyorum, o kadar.

    “Aslında o kadar da önemli biri olmadığımızı anladığımızda neden üzülüyoruz ki?” diye sormuştu o gece. “Bunun temel bir aydınlanma anı olması gerekmez mi? Hepimizi önemli insanlar olduğumuza inandırdılar. Sonra da çekip gittiler.”

    Sonra da gitmişti. Evet. Önemsiz insanlar olduğumuzu hatırlamaya yeniden ihtiyacımız var.
    3 ...
  12. sensiz yapamıyorum sözündeki yapılamayan şey

    1.
  13. yön bulmak olabilir mesela, gözleri pusulanızsa zamanında.
    yen bulmak olabilir mesela, içinde kalsın diye kırılan yanlarınız.
    son bulmak olabilir mesela, yazdığınız hikayelere, romanlara.
    can tutmak olabilir mesela, yakan top oynarken bu yaşınızda hala
    var olmak olabilir mesela, dayanamıyorsanız kendi başınıza tüm bu saçmalıklara.

    ya da pilav olabilir. (yine lapa oldu)
    5 ...
  14. hannibal hayranı vegan kız

    1.
  15. Çelişkili bir hayat biçimini benimsemiş, kafası karışık bir kızdır kendisi.
    2 ...
  16. barda çile bülbülüm çalınca gerilen ateist

    1.
  17. "Ben bi lavaboya gidip geliyorum" diyerek şarkının nakarat kısmında ortadan kaybolan arkadaş.
    2 ...
  18. öğrencilerle aynı yerde yemem diyen akademisyen

    1.
  19. oturduğu evin ziline de isminin başına prof. dr. koymayı ihmal etmeyen akademisyendir. kendisinin de bir zamanlar ögrenci olduğunu unutmuş, sonradan görme, unvanın bir bok olduğunu sanan, insanlıktan nasibini alamamış tiplerdir bunlar.
    0 ...
  20. harun abi kimdir

    1.
  21. cevabını merak ettiğim soru. kimdir bu harun abi, şehir efsanesi midir? nasıl ortaya çıkmıştır? hepsini merak ediyorum uleyn. neden bütün bayan yazarlarımıza harun abi deniliyor? harun abi yenir mi içilir mi? ney lan bu harun abi?

    delirdim.
    5 ...
  22. miss grim

    1.
  23. Takdir edilesi bir müzik zevkine sahip yazar arkadaş.
    1 ...
  24. hesap ödetmeyen sevgili

    1.
  25. şimdi burada hangi cinsiyetten bahsettiğimiz önemli en başta. bir kız ve bir erkekten oluşan ilişkimizi ele alalım.

    bahsedilen kişi eğer erkekse; hesabı ödetmemiş değil, hesabı ödemek zorunda kalmış erkektir. bu türkiye'deki ilişkilerin neredeyse hepsinde böyledir. erkek egemen bir toplum olduğumuzdan dolayı hesabın her zaman erkek tarafından ödenilmesi gerektiği düşünülmüştür. artık bunu gururlu birkaç abimiz mi ortaya attı yoksa kafası çalışan kurnaz birkaç ablamız mı bilemem. ama bu erkeğin hesabı ödeme zorunluluğundan dolayı, nice cengaverler, nice yiğitler, kız arkadaşıyla buluştuktan sonra simit çay yaptı, kaç defa evine giderken otobüse binmek yerine yürümeyi tercih etti bilinmez. ha gerçekten değecek biri olur çıkarır böbreğini verirsin orası ayrı. ama ülkemizde çekilen ayrılık acısının büyük bir bölümünün sebebinin g.te kaçan faturalar olması kaçınılmaz bir gerçektir.

    bahsedilen kişi eğer kızsa; yüksek olasılıkla sevgilisini düşünen, ona maddi olarak yük olmak istemeyen, erkek arkadaşına gerçekten değer veren bir kızdır. alınıp el üstünde tutulmalıdır. her fırsatta "hayat müşterek" ve "kadın erkek eşitliği" kalıplarını savunan bayanlarımıza her zaman olmasa da zaman zaman ellerini ceplerine atarak sevdikleri erkeğe destek olmaya çağırıyorum.

    bir garip ukteydi, doldu.
    3 ...
  26. lol atmak

    1.
  27. league of legends oynayan bir grup arkadaşın çeşitli zaman kipleri ekleyerek cümle içinde kullandıkları eylem.
    "lol atalım mı?"
    "lol attım."
    "lol atmışım."
    "lol atın."
    örnekler çoğaltılabilir. ukteydi doldu.
    1 ...
  28. turkey 0 8 england

    1.
  29. (bkz: 14 ekim 1987 ingiltere türkiye maçı)

    edit: abicim ukte dolduruyoruz eksiliyorsunuz. yakışıyor mu?
    2 ...
  30. uydurmaca söylenen yabancı şarkılar

    1.
  31. (bkz: Smooth Criminal)
    şarkının nakaratında geçen "Annie Are You Ok?" kısmı genellikle "eni vici vokke" şeklinde söylenir. ukteydi doldu.
    0 ...
  32. ebu tufeyl amir leysi

    1.
  33. islam peygamberi hz. muhammed (s.a.v.)'i dünya gözüyle gören son sahabedir. hz. ali'nin bayraktarlarındandır. uhud savaşı'nın olduğu sene doğmuş, vefat eden oğlunun üzüntüsünden dolayı 103 yaşında vefat etmiştir. ukteydi doldu.
    0 ...
  34. arada bir gelen ahmet kaya dinleme isteği

    1.
  35. tam şu anda gelen istektir.

    "Ağladıkça ağladıkça , bozkırlar yeşerecek
    Görecek göreceksin , ağladıkça ağladıkça
    Güneşi tutacağız , görecek göreceksin"

    edit: başlık başa kalmış.
    3 ...
  36. tüm entrylerinin sonuna efendim yazan yazar

    1.
  37. Saygılı beyefendi veya hanımefendilerdir bu yazarlar efendim.
    1 ...
  38. türk futbolunun en büyük sorunu

    1.
  39. uzun vadeli ve gerçekçi planlar yapmak yerine günü kurtarmaya yönelik başarısız çözümler üretmektir.
    3 ...
  40. alternatif metal

    1.
  41. 1990'lı yılların başlarında metal müziğe bir alternatif gibi ortaya çıkan müzik türüdür.

    (bkz: Linkin Park)
    (bkz: Deftones)
    (bkz: Evanescence)
    (bkz: Flyleaf)
    0 ...
  42. sözlükte tüm konunun fenerbahçe olması

    1.
  43. ibrahim akının portekiz vatandaşlığına geçmesi

    1.
  44. beşiktaşa gerçekten transfer olmak istiyorsa yapması gereken iştir.
    1 ...
  45. keskin zarar küpüne sirke

    1.
  46. wade ve lebron un nowitzki ile taşşak geçmesi

    2.
  47. her gelene veriyon mu lan

    1.
  48. bitti demediniz mi lan

    1.
  49. işte şampiyon işte taraftar

    1.
  50. şampiyonluklara göre taraftarlık seviyesi değişen taraftar gruplarıdır. örnek olarak * verilebilir.
    0 ...
  51. 29 04 2012 hbbia nın uludağ sözlük e vedası

    1.
  52. lucky table

    1.
  53. daha fazla entry yükleniyor...
    © 2025 uludağ sözlük