son zamanlarda adalet bekçiliğine soyunan galatasarayın türlü maç ayarlama, teşvik primi verme gibi olaylara karışan türk milli takımını da yakında fifaya şikayet edecek olması durumudur.
şu günlerde fenerbahçeyi şampiyonlar liginden etmesiyle övünen galatasaray yönetiminin yakında türk milli takımını şikayet ederek avrupa şampiyonası ve dünya kupasından da men ettirecektir.
çünkü kendileri evrensel hukuk kurallarına son derece saygılı, hukukun üstünlüğüne inanan , herhangi bir olaya adları karışmamış klüptür, herşeyin şeffaf olasını isterler ve hasır altı edilmiş her olayın da gün yüzüne çıkarılmasını isterler.
sadece kendi çıkarlarını düşünen ve bu tip olayların başına gelmeyeceğini düşünen bir klüpten açıkçası beklenen bir davranıştır. artık iyice uefanın yancısı ve yalakası olmuşlardır.
uefa ya yapmış oldukları şikayet neticesinde türk futbolunun yerlerde sürünmesine neden olmuşlardır. bu galatasarayın ilkokul çocuklarından farkı yokmuş, hocam bunlar kopya çekiyor der gibi ispiyon etmişlerdir. madem öyle biz şike yaptık, beşiktaş şike yaptı, tarabzon şike yaptı birkaç anadolu klübü bu işe bulaştı madem tek namuslu sizsiniz çekilin türkiyeden kendi liginizde oynayın, kimin ne olduğunu bilelim.çıkartın o armayı fransız armasını takın artık.
bunlar olayın ne olduğunu bilmeden hukuk hakkında en ufak bilgileri dahi olmadan fenerbahçe gibi bir büyük camiayı aziz yıldırım üzerinden vurmaya, küçük düşürmeye çalışmaktadırlar.
en nihayetinde federasyon şike hakkındaki kararlarını açıklamadan; ne mi olacak tabi ki fenerbahçe düşürülecek, o kadar belge var görüntü var anlayışında idiler ve bu suretle de kamuoyu oluşturma çabasındaydılar.
sürekli bu çapulcular, leş yiyiciler ya emniyetin günahı ne savcının günahı ne, o kadar gece gündüz çalışmışlar sen onların emeğini neden görmezden geliyorsun diyerek akıllarınca fener şike yaptı bunu federasyonda biliyordu ama düşürmediye getiriyorlar, hemde polisin ve hukukun adını kullanıp olayları başka yerlere çekmek istiyorlar.
en vahimi bu keneler ligden düşürülmeliydi demiyor da hep gereken yapılmalıydı, federasyon topu taca attı gibi kelimeler kullanmaktalar. korkmayın açıkça düşürülmeliydi diyin, fenerbahçe şike yaptı diyin, kusun kininizi ne bok olduğunuz, milletin gözündeki değeriniz zaten belli.
kadrosunda sabri, pino, stancu, kazım, cana, zapata, servet, gökhan zan gibi kalas, yeteneksiz topçularla ligde kalmayı başarmış olmasından dolayı akla gelen ihtimaldir.
savımı da bu deliller güçlendirmektedir, işte deliller.
1- yukarıda aklıma gelen kalas ve yeteneksiz oyunculara sahip olması, ayrıca bir başarısızlık abidesi olan bir teknik direktöre sahip olup ligde kalabilmek.
2- yıllarca klübü hep fakir göstererek dışarıya bunlar para veremez, şike yapamaz havası yaratarak olası bir emniyet takibini ve savcıların takibini engellemek.
3- olayın klüp içinde anlaşılmasından ötürü, buna sebebiyet verenlerin başta adnan polat ve adnan sezgin gibi kişilerin klüpten uzaklaştırılmaları.
4- hukuk profesörü olup ve bu yapılmış işlerin doğuracağı sonuçları bildiği için sürekli yönetim karşısında cephe alan mehmet helvacının davranışları.
5- rakibi olan fenerbahçenin müthiş performansın üzerlerinde yarattığı baskı sonucu ezik psikolojisine kapılıp şike yapmaları.
6- kümede kalamazlarsa rakiplerinin, basının ve taraftarlarının önünde küçük düşecekleri için şike yapmış olmaları.
kuran , mutlak bir pasifizme karşı olmakla beraber bağışlamayı cezalandırmaya üstün tutar . örnek vermek gerekirse ;
'kim sabreder ve ve bağışlarsa , şüphesiz bu , azme değer işlerdendir ' 42-şura ,43
kuran bağışlamayı üstün tutar , fakat her durumda pasif kalmayı onaylamaz . müslümanlar , saldırıya uğradıklarında ve yok edilmek istendiklerinde savaşa çağrılmıştır . mutlak pasifizm , saldırganların azgınlığını arttıracaktır ve bu ; çocukların ,kadınların ve yaşlıların öldürülmesine izin verilmesi anlamına da gelir . bu yüzden böyle bir pasifizm hem sağduyuya aykırıdır hem de etik açıdan sorunludur .
2010-2011 sezonunu şampiyonluğunu kaybeden ve tam şike soruşturması başlamış ve aziz yıldırm , şekip mosturoğlu , cemil turan ... gibi üst düzey fenerbahçelilerin tutuklanmasından sonra şampiyonluğun kendisine verileceğini zanneden (bkz: trabzonspor) dün federasyonun açıklamalarından sonra adeta ikinci kez şampiyonluğu kaybetmiştir ve lig tarihine geçmişlerdir .
sözde adalet olarak yapılan ve alınmasına herkesin kesin gözüyle bakılan şampiyonluğumuzun alınıp, madem adalet istiyorsunuz (ki istediğiniz sadece fenerbahçenin zarar görmesi) o zaman da denizlide ve geçen sene trabzonda elimizden alınan şampiyonluğu da hak eden, gerçek sahibine teslim edin. ancak bu fenere gelince adalet anlayışına sahip olanların böyle erdemli bir davranışta bulunmayacağı da apaçık bir gerçektir.
aklınca yazarların hakkında entry girerek, böylece kendi hakkında da entry girilip, ününü artırmaya çalışan, sözlük ortamlarında yazarak kendini bir şey zanneden, sanal alem ürünüdür.
bence insan ne olduğunu bilmekte dikkatli olmalı, iyi tarafını da kötü tarafını da aynı titizlikle ortaya çıkarmalıdır. eğer ben kendimi iyice olgun gösterseydim bunu bağıra bağıra söylerdim. kendini olduğundan alt düzeyde göstermek tevazu değil, budalalıktır; kendine değerinden az paha biçmek korkaklıktır, pısırıklıktır. hiçbir iyilik, sahtelikle bir arada gitmez, doğru hiç bir zaman yanlışa yer vermez.
astronomi ve fizik alanında incelediğimiz gelişmelerin yansımadığı dönemde; kozmik fon radyasyonunun bilinmediği, evrenin gelişmesinin gözlenmediği, entropiden ve radyoaktif elementlerden insanın haberinin olmadığı zamanda evrenin bir başlangıcı olduğu akılcı argümanlarla açıklanmış, savunulmuştur.
bunları sizlere şöyle özetleyebilirim ,
1-her var olmaya başlayan, başlangıcı için bir sebebe muhtaçtır.
2-evrenin bir başlangıcı vardır.
3-o halde evrenin var olmaya başlamasının bir sebebi vardır.
ikinci madde bu argümanların kalbini oluşturmaktadır. buna göre evrendeki hareket ve evrendeki zaman sonsuz olamaz, zaman kavramının başlangıcı evrenin de başlangıcıdır.evrendeki zaman, evrendeki hareketin ölçüsüdür, hareket eden evrenin parçaları, yani evrenin kendisidir. hareketin olmadığı bir evren düşünülemez. öyleyse evrenin başlangıcının zamanı varsa, bu başlangıç evrendeki hareketin ve evrenin kendisinin de başlangıcıdır. bu başlangıç, evrenin kendisinin dışında bir sebep'e ihtiyaç duyar.
bizim sonsuz zaman geçtikten sonra bu noktada olduğumuzu söylemek; sonsuz + 1 olabileceğini, sonsuzun geçilebileceğini demektir ki, bu sonsuzun tanımına aykırıdır. sonsuz kavramı kurgusal olarak kullananlar bunu gözden kaçırmışlardır. bunu kısaca şöyle özetleyebiliriz.
1-sonsuz sürekli olarak ilerleyen ve ilerlemeyle tanımlanmayan demektir.
2-evrendeki geçmiş zamanın sonsuz olduğu söylenmektedir.
3-o zaman bizim bu noktada var olabilmemiz için sonsuzun geçilmiş olması lazımdır. (2. maddeye göre)
4-sonsuz geçilemeyeceğine göre (1. maddeye göre) ve bizim var olmamız inkar edilemeyeceğine göre, evrendeki geçmiş zaman sonsuz olamaz.
5-öyleyse evrendeki zamanın başlangıcı vardır.
(bkz: caner taslaman) bunu maddelemiş kitabından alınmıştır.
sonsuz kavramının yanlış kullanılması düzeltilirse görüldüğü gibi evrenin zamanının bir başlangıcı olduğu da anlaşılacaktır. bir kere daha belirtmeliyim ki matematiğe, evrende var olmayan kurgusal unsurlar katılması değil, bu kurgu ile evrendeki gerçeğin karıştırılması yanlıştır.
başlangıçta boksör olmayı düşünüyordu.onun gözlemleri evrenin sabit, durağan bir yapıda olduğunu düşünen bir yığın bilim adamını tabiri caizse nakavt etmiştir.
evrim teorisinin içinde yer aldığı ve kabul edilmesinde en önemli önemli olan paradigmaların en önemli unsurlarından biri pozitivizmdir. auguste comte (1798-1857) pozitivizmin kurucusu ve en önemli temsilcisidir.
torunundan önce canlıların evrim geçirdiğini savunmuştur. onun eserleri, kendi döneminde özellikle alman doğa felsefecilerinin ilgisini çekmiştir. erasmus'un 1794 yılında yazdığı en önemli eseri 'zoonomia'da, sonradan kazanılan özelliklerin aktarılmasının evrime ilişkin rolünü göstermektedir.
isaac newton un ünlü eseri principia (ilkeler) yayımlandığı 1687 yılı, fizik tarihinde çok önemli bir dönüm noktası kabul edilir. insanlık ilk defa bu eserle detaylı bir kozmoloji (evren bilim) görüşüne kavuştu. kopernik-kepler-galileo süreciyle aristotoles'in fizigi sarsılmış olsa da ancak newton'un bu çalışmasıyla tamamen ortadan kalkmıştır.
atomculuk öğretisinde maddenin, gözle görülemeyen ve bölünemeyen en küçük parçacıklarına atom denilmiştir. oysa günümüzde atomdan daha küçük proton ve nötron gibi parçacıklar bulunmuştur ve hatta bunların altında alt-parçacıkların olmasının mümkün olduğu tahmin edilmektedir. atomculuk öğretisindeki felsefi yaklaşım, gözlenemeyen ve sadece spekülasyonun konusu olabilen dünyaya ulaşmadaki yetersizliklerden dolayı gözlenen evreni açıklamada yetersiz kalmıştır. mikroskoplar icat edilip geliştirildikçe önce biyoloji ve biyoloji felsefesinde, daha sonraysa mikro fizik ve bu alanla ilgili felsefi konularda çok önemli gelişmeler oldu.
abravanel gibi tevrat yorumcuları ''tavrat-tekvin bab 1-1'' bu ayetin ilk kelimesi olan ibranice 'bereshit' kelimesinin zamanın başlangıcında anlamına geldiğini söylemişlerdir. böylece zamanında evren ile beraber yaratıldığını tevrat'a dayandırarak temellendirilir.
ockhamlı william 1285-1347 yılları arasında yaşamış ünlü bir filozoftur. ockham ın usturası gereksiz spekülasyonları bitirmeye yönelik geliştirilen bir tutumluluk ilkesidir.
tanrının varlığı ve maddenin ezeli olup olmaması konusunda 3 temel görüş vardır agnostik görüş (bilinemezci), bu 3 görüşe girmeyen, fakat önemli bir yer işgal eden daha önceki kabul edilen görüşlerin doğruluğunun bilinmeyeceği iddiasındadır.
materyalist felsefenin en önemli tezi olan bu görüşe göre yalnız madde gerçektir.madde yaratılmamıştır, yok edilemez, kendiliğinden varlığını sürdürür, evrenin tek yapı taşıdır. materyalizmin bu inancından çıkarttığı sonuca göre tanrı yoktur, dolayısıyla tanrının fikri üzerine inşa edilmiş dinlere inanmak yanlıştır.
bir çok kişiye göre bilim tarihinin gelmiş geçmiş en önemli kişisidir.onun bu konudaki tek rakibi einsteindır.newton, ağaçtan elmayı düşüren kuvvetin, aynı zamanda ayı dünyamıza doğru çektiğini ortaya koydu.bu yasa sayesinde dünyanın altındakiler düşmüyordu, bu yasa sayesinde tüm gezegenler yörüngelerinde hareket ediyordu.
kurucuları karl marks ve friedrich engelstir.marksist teorisyenler, felsefenin en önemli sorununun, evrenin ve maddenin ezeli olup olmadığı meselesi olduğunu ve materyalistleri kendileri dışındaki felsefelerden en önemli özelliğinin evrenin ezeliyetini olduğunu savunmalarıdır.