edit: kaypakkaya kürt alevilerindenmiş diye biliyordum, değilmiş. fark etmez, her sosyalist önder kahramandır gözümde, türkü kürdü, fransızı vs. önemli değil.
bazı ırkçı şeref yoksunu insanların nefretini kusmak için yazdığı başlık olmuş bu konu. kimi nereden kovuyorsunuz ulan klavye delikanlıları? sekiz çocuklu kürt ailesi köyünde gayet mutluydu canlarım benim, ailesinden almasa akrabalarından, arkadaşlarından her türlü alırdı gereken ilgiyi. önce bunları atın köylerinden, sonra da şehirde bocalayınca bik bik diye ötün. ayrıca genelleme yapmanın aptalca bir şey olduğunu kavrayamamış hala bazı kişiler. bir sözlükte yazar oldunuz diye milyonlarca kişi hakkında ithamlarda bulunma hakkına sahip mi oldunuz hayatı televizyonlardan öğrenen gözü milliyetçilikle boyanmış karaktersizler? istanbul da bizim, hakkari de bizim, trabzon da bizim, diyarbakır da bizim. esat oktay'a boyun eğmedik, size hiç eğmeyiz.
sözlüğün tipik ırkçılarından biridir, muhattap alınmaması gerekir. çok var bunlardan, bırakın biraz ırkçılık yapsın, sanki kürtler onu pek sikliyormuş gibi hakaret etsin. başka türlü yaşayamaz bu kurtçuklar.
öncelikle vahşi bir olaydır. ayrıca her bokta serap eser'in adını ağzınıza almayın, binlerce masum kürt öldü, bir tanesine üzülmediniz ama serap'a gelince mi üzülüyorsunuz? bundan serap'ın ölümüne sevdindiğimi çıkaracak kadar da mal olmayın bu arada.
edit: yüce türk ordusu tabi ki psikolojisi bozulduğunda insan haklarını hiçe sayabilir. ne dangalaklar var şu hayatta yahu.
kürtçe ile türkçenin farklı dil ailelerine mensup olduğunu bilmeyen dangalakların ortaya attığı iddiadır. ayrıca, kürtçe ile türkçenin cümle yapıları da farklıdır. bir dilci olarak, hodri meydan diyorum bu dangalaklara, kopyala yapıştır ile bir şeyi savunmaya çalılacağına git iki kitap oku önce.
edit: dilbilimci değil dilciyim, ama dilbilimcilerin aldığı hemen hemen bütün dersleri aldım. tercümanlık bölümünde sadece çeviri dersleri verilmez, filoloji dersleri de verilir. ayrıca, kendim de araştırdın bu konuları.
bir dilin başka bir dilden etkilenmesi o dilin aslında başka bir dil olduğu anlamına gelmez. kürtçenin farsçadan etkilenmediğini iddia eden yok zaten, ki türkçe de son derece etkilenmiştir farsçadan. hatta anadolu ve mezopotamyada, farsçadan etkilenmeyen dil yoktur demek yanlış olmaz sanırım. bugün türkçe dediğimiz şey, osmanlıcanın, ya da osmanlı türkçesinin, latin alfabesiyle yazılmış şekli değil midir? atatürk yeni bir dil icat etmedi nitekim, zaten var olan bir dilin alfabesini değiştirdi. bugün arapçanın nasıl okunduğunu bilen osmanlıcayı rahat rahat okuyabilir ve biraz uğraşırsa anlayabilir de. farklı kelimeler tabi ki var, sonuçta dil yaşayan bir varlık. ama dilleri değerlendirirken başka dilden aldığı kelimelere bakılmaz, sonuçta bugün konuştuğumuz kelimelerin kaçı öz türkçe?
kürtçe tek başına bir dil değildir, farklı lehçelerden oluşan bir karma dildir. kurmanci*, gorani, sorani ve zazaki diye dört farklı lehçeye ayrılır bu dil. zazaki; zazaca ve dimili de denilebilir, konusundaki tartışmalar her ne kadar sürse de, diğer üçü için dilbilimciler görüş birliğin varmışlardır. yukarıda da belirttiğim gibi, farklı kelimeler vardır bu diller arasında, ama bu farklı oldukları anlamına gelmez. lehçelerin oluşma sebepleri, farklı coğrafyada yaşama ve buna bağlı olarak farklı toplumlarla yaşamaktan kaynaklanan dillerin birbiriyle olan etkileşimleridir.
kürtçe irani bir dildir, farsça da irani bir dildir. aynı coğrafi bölgelerden çıkmış, aynı dil ailesine mensup dillerdir bu diller. aynı dil ailesinden gelen bütün diller bir midir? bırakın bunları arkadaşım, kart-kurt türü yaklaşımlarla, ya da gelmiş geçmiş en saçma dil teorisi olan güneş dil teorisiyle yaklaşmayın bu dile. dil insanların birbiriyle iletişimini sağlayan araçtır, bu kadar basit. milliyetçi yaklaşımlarla başka anlamlar yüklemeyin bu dile.
şimdiye kadar girdiğim sözlükler arasında en çok ırkçı ve faşist popülasyonunu barındıran sözlüktür. bazı yazarların ise sanırım sözlükteki tek işlevleri kürtlere hakaret ederk ırkçılık yapmak. ne diyeyim, toplumumuzdan farkı olmayan sözlüktür.
kürtçe konuşsa 'niye türkçe konuşmuyorsun lan, burası türkiye 111!!!!1111' denilip, türkçe konuştuğunda da 'hehehe türkçe konuşuyorsun, kürt değilsin' denilen şirindir. em kurdin demesini de bilir, ben kürdüm demesini de bilir, lakin ne dese yaranamaz.
edit: bir gün bütün kötü şirinler birleşip, kendilerinin artık kürt şirin olmadığını ve bunu kabul etmeyenlerin işkence ve ölümle bitirileceğini söylerse eline silahı alacak olan şirinlerdir. diğer adı kenan evren olan gargamel ve onun alçak kedisi, esat oktay yıldıran olarak da bilinir bu kedi, zamanında bunu yapmaya çalışmışlardı nitekim. ancak türk şirinlerin bilmesi gereken bir şey var ki, türklere karşı savaşmamıştı bu kürt şirinler, hedefleri kötü şirinlerdi. yoksa şirinler köyünde kimse kimseye düşman olmaz kötü şirinler olmadıkça, türk şirinler bir türlü göremediler bunu.
bulunduğum kısa süre içerisinde, gerçekten bende iz bırakmış güzel şehirdir. güzel anılar bırakmıştır. üniversite öğrencisi olduğumuzu anlayan o ninenin kalacak yeriniz yoksa bizde kalın demesini mesela hatırlarım hala. tam da halka karşı nefret duymaya başlamışken, o nine çok şey öğretti bana. munzurda, o buz gibi suda, kahvaltı edişimizi de unutamam, ayaklarım karıncalanmaya başlamıştı soğuktan. ben polislere, askerlere yiyecek satmam diyen pastane sahibini de gördüm, bunu bir polise söylüyordu. sandığım gibi kemalist falan da değilmiş halkı, bütün dükkanlarda seyit rıza'nın fotoğraflarını gördüm. zaten şehrin ortasına da dikmişler heykelini dersimli yiğitin. solun gerçekten güçlü olduğunu gördüm, bütün fraksiyonlar üniversitede açmışlardı standlarını. bir de cemaat okulu açılmış, görünce üzüldüm. kadınları da gerçekten özgürdü bu şehrin, hayatımda ilk kadın ayakkabı boyacısını da burda gördüm. diyarbakır'da yıllarca yaşamış biri olarak halkı zazaca konuşan bir yerde olmak da ayrıca mutluluk verdi şu nacizane zazaya, ama farklılıklar da varmış diyarbakır'daki ile dersim'deki zazaca arasında. telaffuzlar biraz farklı sanırsam. velhasıl, küçük ve çok güzel bir şehirdir dersim. munzur festivaline denk getirerek bir gün gitmenizi öneririm bu güzel memlekete.
daha önceden de yazdım bu başlığa, ama gerçekten okunması gereken bir kitaptır. sanıldığının aksiine 1984 ile ortak yönleri o kadar fazla değildir. zihin kontrolüyle insanlığın köleleştirilmesinin mümkün olduğunu anlatır, ve sınıflar da bu kontrol ile yaratılır***. marx amcamızın yanılması halinde başımıza geleceklerin göstergesidir. marx kapitalizmin bir süre sonra kendisini yok edeceğini, sosyalist yönetime ordan da komünizme geçileceğini öngörmüştü. lakin aldous amcamız, kapitalizmin son üretim şekli olduğunu, yeni bir üretim şekli gelmeden insanlığın daha vahşi bir kapitalizmle yönetileceğini söylüyor. kimin yanıldığını biz göremesek de sanırım zaman gösterecek.
nickiyle akşam akşam kahkaha atmama sebep olmuş yazardır. diyarbakırlıyım ve bu espri benim hiç aklıma gelmedi, ilginç. belki de her dinlediğimde hüzünlendiğimdendir. neyse, uzattım. nickiyle gönülleri fetheden şahıs.
imagine adlı şarkısı tanıdığım bütün sosyalistler tarafından oldukça sevilen sanatçıdır. bu lafımdan sadece sosyalistler seviyor bu şarkıyı anlamını çıkarmaya çalışmayın, pis ederim. sadece kendi gözlemimi belirtiyorum. ayrıca, illa marş okutulacaksa okullarda, bu şarkı okutulmalıdır. okutulmalıdır ki bebelerimiz yaşasın o hayal edilen dünyayı.
edit: kendisi de sevilir tabi, sadece bu şarkı değil.
- atatürk'ün amaçları arasında milli burjuvayı kurmak vardır ve komünist olmak onun zamanında bir suçtu.
- deniz gezmiş'in son sözlerinden birisi 'yaşasın marksizm-leninizmin yüce ideolojisi' idi.
hakkında bir tane bile kitap okumayanların bok atmaya çalıştığı, belki de insanlığın son şansı olan ideoloji.
edit: he gülüm, açlıktan ölen çocukların, vücudu satılan kadınların, öldürülen binlerce insanın ve daha sayamadığım birçok vahşiliğin sebebi de komünizmdir, di mi? sovyetler yıkıldıktan sonra çok mu güzel oldu her şey? siz gidin amerikan rüyalarıyla yaşamınıza devam edin, görüyoruz da okuyoruz da biz, merak etmeyin canlarım.
- kendisi komünizmle mücadele derneğinin başkanıydı.
- amerika birleşik devletleri komünizmin en büyük düşmanıdır.
- kendisi şu an amerika birleşik devletlerindedir.
gerçekten psikolojik destek almasını önerdiğim kişidir. kendisi devletin zerre umurunda olmamasına rağmen devlet konularında ahkam keser. ona göre savaşa girilirse ülkemiz için daha hayırlı olur, insanların ölmesinin onun gözünde hiçbir değeri yoktur. kendini övme başlı başına bir rahatsızlıkken, bu kalkar tarihiyle övünür; tarihiyle övünmesindeki esas amaç ise kendini diğerlerinden üstün tutma isteğidir. ona göre devlet toplumdan önce gelmelidir ve devlete karşı hiçbir şekilde isyan edilmemesi gerekir. milliyetçi ve ulusalcı kişilerin çok büyük çoğunluğu bu grup içindedir ve malesef bu kişiler toplumumuzun büyük kısmını oluşturmaktadır. dün devlet yapmaz böyle katliamlar, işkenceler, zulümler vs. derken, bugün ise yapmışsa da oh etmiş diyecek kadar insanlıktan çıkmış kişilerdir. umarım devlet bize yaptıklarını size de yapar diyecem de, yine sizi korumak için ölenlerin yoldaşlarımız olacağını bildiğim için diyemiyorum. ne diyeyim, umarım milliyetçilik ve onun getirisi olan ırkçılıktan kurtulursunuz da bu tür saçmalıklardan tamamen arınmış bir nesil yetişebilir.
sadece uludağ sözlük'ün değil, bütün sözlüklerin en boş başlıklarıdır. hiçbir işe yaramayan ve bilgi vermeyen bu başlıklar genellikle başlıkların büyük bölümünü oluşturur. örnek vermek gerekirse;
- 1.50 boyundaki türk kızı
- 1.90 boyundaki türk erkeği
- rus kızları vs. türk kızları
- galatasaraylı ezikler
- şikeci fenerliler
- bir kadının en güzel yeri
- büyük memeli, uzun boylu, başarılı türk kadını
daha çok örnek verilebilir ama bu kadarı yeter sanırım, bunları da kendim uydurdum. bazıları gerçkten var olabilir, kontrol etme gereği duymuyorum. lakin gerçekten illallah ettiren başlıklardır. sözlüklerin en çok entry içeren başlıklarının bu başlıklardan oluşması is gerçekten durumumuzun vahim olduğunun bir göstergesidir.
muhtemelen yalan bir olaydır. akrabalarımdan biri korucu malesef. o anlatıyordu çatışmaya gitmeden önce telsizlerle haber verdiklerini pkk'lılara, sonra da dağı taşı bombaladıklarını. biraz gazınızı alırlar, sonra da şişirme sayılarla sizi kendinizden geçirtirler. sanki basketbol maçı, kim daha çok öldürürse o mu kazanacak? tenis topu kadar küçük beyninize yazık sizin, milliyetçilikle yoğrulmuş köleler sizi.
ülkemizin hala ırkçılık damarından kurtulamadığının göstergesidir. ve bu ırkçılarla neden masaya oturulmayacağını gösteren onlarca sebepten biridir bu olay. çözüm ise malesef devrimci şiddettir.
devletin sosyalistlere göz dağı vermek amacıyla düzenlediği katliamdır. ateşlerden korunmak isteyen mahkumlara benzinli battaniye verilmiştir, normalin çok çok üzerinde gaz bombası kullanılmıştır, devrimciler konuşma şansı verilmeden kurşunlanmıştır, operasyon için elazığ'dan özel timler getirtilmiştir ve devletin ne kadar vahşi bir kurum olduğunu anlamak için bir tek bu olaya bakmak yeterlidir.
bu güzel ülkemin bir kısmı unutmadı bu katliamı, intikamı da alınır elbet. kendi ellerinizle yarattınız bu öfkeyi ve döktüğünüz kanda boğulacaksınız. er ya da geç, gün olur devran döner elbet.
hayatım boyunca yapmadığım, yapmamaya da özen göstereceğim olaydır. bu hayatta kendimi başarılı gördüğüm tek konudur. bir gün öleceğini biliyorum bu yaşlı kadının, ve büyük ihtimalle de benden önce ölecek. üzmemek, kırmamak gerek güzel insanları.