(Karanlık kağıdın dağınıklığıyla tek özür,
gölgeler koğuşun duvarlarını tırmalıyor
ranzamın altında bağdaş kurdum, haplar kana karıştıkça
uykunun şerbeti derişiyor,
düşlerimin arasında tuttuğum pilli fenerin ışığını battaniyemle
örtmeye çalışırken, en sevdiğim kitabımın
arka kapağını yırtıp yazıyorum sana
-senin de hemen tahmin edeceğin gibi "Sonsuzluk Taşta"-)
mektubunu okuyarak dolaştım nehrin kıyısında
avucuma bir çekirge aldım
yirmiyedi adım yürüdüm çekirgeyle ne yapacağımı bilmeden
kitabımın el yazmalarını getirdiğim günü düşündüm sana
seninle
soğuyan şehriye çorbası tabağında unutulmuş
iki küçük kaşık gibiyiz
diye yazmışsın, devrilmiş iki iskemle
üstünde sevişilmiş mavi masa
seninle kapı
ve kapının altından atılan not gibiyiz
birbirine yanaşan tekneler
yanaştığını sanarak iskeleye
seninle hiç durmadan ne gibi
olduğumuzu yazıyoruz
çözemeden gerçekte ne olduğumuzu
not: denize oturduğumuz geceyi hatırla,
o arı dokunuşu ve yaprakları tutuşturan tuzu
1971 doğumlu, istanbul Üniversitesi Elektrik Mühendisliği mezunu şair. Auster, Stevens gibi şairlerin şiirlerini çevirmiş ve kendi şiirleri de neredeyse bütün avrupa dillerine çevrilmiş. "her kitabın el kitabı","söze mezar" ve "sırtında bunca sözcükle" isimli üç şiir kitabı var. ilk ikisini bilemem ancak üçüncü kitabın dizaynı ve içindeki resimler bana çocukluğumun en güzel kitaplarını hatırlattı.
sayıp dökmeler üzerine bir şiiri var sanıyorum ama içtenliğini içimden atamıyorum.
ama ben bensem kalkarım bu buralardan
vıcık vıcık buralardan üstüme gelin
kötü kokuyor buralardan. soru çıkar buralardan
kazın kuyumu kurusun huyum gideyim
kimse ne dediğinden emin değil
buralardan
benden bir a yap Mehmet büyümicem
akşam gel ıslatalım Nazire'nin şerefine
yanaklarımızı