bir yerden bir yere giderken yol boyu ışıklar eşliğinde belki arabaları izleyerek düşünmektir. bugün bunu yaptığımda o kadar garip hissettim ki , yaşadığım her güzel anı gözümün önüne geldi , buruktu ama ayrıydık çünkü. çok boktan bir sebep yüzünden. benim yüzümden değil. duymayı hiç beklemediğim bir şey yüzünden. dolmuşta gezdiğimiz illeri düşündüm , ilçeleri. alanyada onu gara bıraktıktan sonra geri uyuklaya uyuklaya otele dönmeleri düşündüm. yaşadığım tatlı acıyı. yine de görüşmüştük dedim kendi kendime. antalyada otururdu alanyaya tatile gitmiştik orada görüşmüştük. ertesi gün yine gara bırakmıştım bu sefer son ayrılışımızdı ben ankaraya dönüyodum. son kez öptüm. çiçek bile almıştım kumsalda çiçek satmıştı bir çocuk. sonra saat 12yi geçmişti 2 gibiydi otobüsler bitmişti benim de param kalmamıştı on iki kilometre yürümüşüm otele kadar gardan. o kadar mutluydum ki ama sırıta sırıta 2 saatte koştum o mesafeyi. benden mutlusu yoktu. zaman geçti. izmiri beraber gördük. çok güzel şeyler yaşanmıştı. çok güzel şeyler ertelenmişti başka özel zamanlarda yaşanmak için. hepsinin anıları birer birer gözümden geçti. dışarıdaki karanlık daha bi düşündürüyodu sanki. hep eve giderken ayrı şekilde düşünüyorum onu. düşüncesi , eve gitme düşüncesi kadar sıcak çünkü. nedenini bilmiyorum ama belki de defalarca yanyana uyumamızdandır. birbirimiz için her şeyi göze alıp böyle sözlerden ayrılmak koyuyor. koyuyor tamam da yine de güzel anıları bir kereliğine bile unutturmuyor. o mutluluğu , paha biçilemeyen duyguyu. belki ben beklenmeye değmeyecek biriyim. belki tüm hayaller artık ona basit geliyor ama benim ona karşı olan anlayışımın bile hiçbir etkisi olmadan ''beklemek istemiyorum'' lafı koy koyuyor. belki sorunlarında yardım edemedim fakat hepsinde yardım etmek istedim. belki çoğu zaman zamanımı ona ayıramıyorum fakat aklımdan çıktığı tek an olmuyor ama elimden gelen buyken ne diyebilirim ki. olsun , varsın. allah benim cezamı versin. o benim defolup gitmemden mutlu olsun. işte bu da onun son sözleriydi ve sonra ışıklar bitti kaptan müsait yerde indirir misin dedim. indim evime girdim. şimdi o napıyor ? beni düşünüyor mu ? ya da gerçekten mutlu mu ? bilmek canımı yakacakmış gibi geliyor. insanın canını yakıyor işte kısaca. kısaca. ne kadar kısaca anlatsam da bitmez 15 ay. her anı aklımda.
kimsenin bilmediği , cevap veremediği ama aslında kimsenin düşünmediği tanımdır. bugüne kadar düşünmediğini kanıtlamak için kendine namus nedir diye sorması yeterlidir. cevap var mıdır ? yoktur. çünkü namus diye bir şey yoktur. verilecek ilk cevap ya kısıtlamaya dair ya da aileye karşı sorumluluğa dair olacaktır ama genel olarak düşündüğümüzde ''namussuz'' yakıştırması kişiye yapılır. bir aileye ya da bir topluma yapılır mı ? o zaman bu iki cevap da yeterlilik kazanmayacaktır. dahası hep bununla ilgili inançlarımızı savunan bir milletiz ama nedir bu namus ? namus diye bir şey icat edilmeden önce , kişinin ailesi ya da çevresindeki toplum olmasaydı hatta ve hatta kişi geleneksel gerçekleri belirleyen bir kişi olsaydı o zaman ne olurdu ? belki de birinin uydurmasıdır ve aptal gibi ona inanıyoruz. şimdi üçüncü cevap da şu kutsal kitapta yazıyor. onun namus olduğunu ya da bizim anladığımız şekilde olduğunu nereden bilebiliriz ki. yanlış anlamış olamaz mıyız , yanlış anlayıp kendimize yorup öyle bir yaratmış olamaz mıyız ? bana namusun tanımını yapın ama size şu kadarını söyleyeyim olmayan bir şey hakkında saatlerce konuşabilirsiniz üstüne kitap bile yazabilirsiniz ama evrensel nitelik taşımayan bir cevap gelmediği sürece bu sadece zaman kaybı olur. nesnel bir cevabı , nesnel bir mantığı olmadığı için anlamsızdır ve saçmadır.
genellikle bir tarafın diğer tarafa yakın olma çabasıyla başlayan aptalca muhabbetlerdir. bu muhabbetlerde '':)'' bolca görülebilir. sevgili konuşmalarındaki '':)'' şeklinde gösterilen ifadeyi kastetmiyorum. içten olmayan sohbetlerinizi sikiyim. oysa ki gayet güzel muhabbet bile edebilirsiniz karşınızdakiyle yeter ki yapaylık kokmasın.
insan ile ölçülür. nasıl mı ? bir insanı kandırabildiğiniz tek şey güvendir. o kişinin size güvenmesini sağladıktan sonra istediğiniz şeyi yapabilirsiniz. parmağınızda bile oynatabilirsiniz. o kişinin istediği gibi davranıp onun güvenini kazandıktan sonra her şey çok basittir ve karşıdaki kişi savunmasız kalır. insanın en zayıf anı size güvendiği andır. güvenmek , arkasını dönmesini gerektirir. çok insana güvenebilirsiniz ama çok insana arkanızı asla dönmeyin. aksini iddia edecek bir şey olamaz çünkü dünya çıkarlar doğrusunda dönüyor. yapacak bir şey yok o halde.
izlediğim saçma , sıkıcı bir film sonrası aklıma gelen şeydir. o filmi yapan herifi karşımda bulsam morga girer , koparıp koparıp ölü insan kulakları atardım. iki saatimi çaldın. köpek suratlı , at hırsızı , yaşlı teyze ve ninelere sarkan itoğlu it , babasıyla hiç lunaparktaki korku tüneline binmeden korku filmi yapmaya çalışan adi herif. ırz düşmanı ! öl lan !
aşırı garip olaydır. adamlar hem ermeni hem ecnebi bir de allahu ekber diyo tam da suite pee nin en gaz yerinde. güzel olmuş ama gayet niyeyse bana öyle geldi. güzel olmuş lan işte ;
burada bir zamanlar link vardı.
edit : buraya koyduğum youtube linkleri başkaları tarafından açılmıyor. videonun adı youtube da
Daron Malakian - "Allahu Akbar" ( Rock in Rio 2011 ) , böyle aratırsanız bulursunuz.
yarın akşam oynanacak türkiye - almanya maçı öncesi aklıma gelen ikilem. hani almanya yenilince biz de yenilmiş sayılıyoduk. peki biz yenersek ? almanya yenilirse , yendiğimiz halde yine yenik mi sayılcaz. resmen ikilemdeyim.
böyle kreş , etüt gibi paraya dayalı kurumlarda eğitmenlerin her aileye birebir söylediği yalandır. çocuğunuz gerçekten çok özel x hanım , çocuğunuz gerçekten çok özel y bey. buna hastahanelerdeki çocuk psikolojisine bakan bölümü de sayabiliriz. herkese çocuğunu özel hissettirmek dolayısıyla da aileye özel hissettirmek sanırım bir ego tatmin - para grafiği. ulan madem o kadar özel bu çocuklar yaşlarının belli dönemlerinde (ergenlik) belli sıkıntılar çekmiyorlar mı ? belli duyguları tatmıyolar mı. hatta birbirinin aynısı olan duyguları yine aynı şekilde dışarıya yansıtmıyolar mı ? yansıtıyorlar değil mi ? bence de. evet özelsiniz ama hepiniz özelsiniz. herkesin özel olduğu bir dünyada özel tanımına ne kadar uyabilirsiniz lan ?
asıl başlık acunun tabancı televizyon formatı çalarken polise yakalanmaması olacaktı. olmadı. olmadı lan.
senelerdir o ülke senin , bu ülke benim çalarak , hiçbir şey üretmeyerek gelip bizim türk halkına düdükledi. bizimkiler de bir güzel yedi. yemesine yedi hani diyecekler var kötü bir şey mi diye. kötü bir şey değil fakat sahte bir şey. senin hiç yaratıcılığın yok mu ? kullan onu. beynin var onu da kullan. illa polis mi çağıralım lan ? kırmızı bültenle mi aratalım. al hollandadan koy show'a al almanyadan koy show'a. bir de reyting rekorları kırsın adam iyi televizyoncu olsun. başını olsun başını.
kettle çok pratik bir şeydir. su kaynayınca hani kendi kendini kapatır. bizim evimizde kettle bozuldu ulan bozulalı 1 hafta oldu 7 kere ev yanma tehlikesi atlattı. çaydanlığı unutuyorum elli tane şeyle uğraşırken ev her seferinde büyük bir tehlike atlatıyor. hayır o değil en son çaydanlık da dayanamadı alev aldı. üstüne su koyuyum dedim fos fos fos küfrediyo götveren.
tartışılamaz. aşık olduğun insanın her hareketini ince eleyip sık dokuduğun için daha çok alınırsın. alınmışlıklar seni daha ciddi bir insan yapar. alıngan bir insan yapar. o yüzden bu dengeyi tutturmalı kendi düşünüş şeklinizden ödün vermemelisiniz. kimse kimseyi değiştirmek istemez ki. zaten böyle böyle değişen bireyler genellikle karşıdaki insanın görmek istediği tavırları sergiler. yapmacıktır. çekilmez. gerek yok. içten olsun , kendi olsun.
çoğu zaman inkar edilir fakat kesinlikle çok büyük bir yeri vardır. insan piskolojisi dışarıda yaşadığı bir çok şeyden etkilendiği gibi dinlediklerinden de doğal olarak etkilenir. beden dilinde çoğunlukla istemsiz olarak yapılan hareketler bir şarkının bir bölümünde tekrar yapılabilir. anlık his ile birlikte o da piskolojimizin bir parçası olmuş , düşüncemize girmiştir. zaten şarkılar da insan piskolojisinin bir yansıması değil midir ?
piskolojinizi etkileyen bir şarkı yaparsınız. insanlar o şarkıyı dinler. onu başka bir piskolojiyle yorumlar ya da aynı duygularla yorumlar ama yine de artık onu düşüncesinin , piskolojisinin bir parçası etmiştir. duygularının dışa vurumu olmuştur o şarkı.
herkesin duygularının bir dışa vurumu vardır illa ki. peki ya sizin ki ? sizi anlatan şarkı ?
artık beni çıldırtan olaydır. ne zaman bir şevk gelse müzik dinlemek için basıyorum winamp'a mouse'u play'e götürürken hobaaaaaaaaaaaaaa. hoca efendi giriyor arkadaş. hayır yani nasıl denk getiriyorum anlamıyorum. hep ama hep aynı. ben play'e tam gelirken allahüekber dine dön putperest pezevenk. pardon lan bu sönmezdi. ezan okunuyor işte. resmen maduru oynuyorum.
küçük iskender şiirlerine mahkumdur ! mutlu olmak istiyorsanız bir kaç insana selam verip selam almalısınız. onların sorunlarını dinleyip onlar gibi düşünmeye çalışmalısınız. herkes çekilmezdir bazen. insan kendi kendini çekemiyorsa depresyona girmez mi ? o zaman bazı sabahlar kendinize günaydın demelisiniz. işe yarayacaktır.
sanırım bir düşünce geri dönüşümüdür. bilmiyorum yazdıklarından daha sahte olan insanlar var mıdır ? fakat biliyorum ki sahte olmak için kendilerini farklı göstermeye çalışanlar çok. hiç samimi olmadığı birilerine yakın olma çabası ya da olduğundan daha çok bilgin biri olma merakı. ''google'ın varolduğu bir dünyada bilgin olsan neye yarar lan lavuk ?'' dahası hala gerçek dünyanın , sanal alemden daha yaratıcı ve daha eğlenceli olduğu görüşündeyim. biraz bilgisayarı kapatıp sosyal ortamlara bulaşmalısınız hem o zaman sivilcelere de bir çare bulabilirsiniz. herkes böyle demiyorum. fakat türkiyedeyiz ne kadar entel olabilirsin. sanırsın charles bukowski orospu çocuğu ama hayır aslen evde salatalık yiyo , tarhana içiyo. insanın da içten olanı iyidir be.
her insandır. yeniden bir şeylerle ilgili duygularını dışa vurmak için , önceki kırılmış olan hayallerini , yıkık duygularını iyileştirmeye çalışır. döngü yaratır. her seferinde yeni bir acıya katlanabilmek için o acıyı iyileştirmeye çalışır. ölene kadar bu duygu döngüsünde yaşar insan. aksini iddia eden ?
acaba ne düşünüyor diye merak ettiğim yazardır. hayır yani benim bunu yazmam nereden baksan otuz saniye. okuması nereden baksan 15 saniye adamın eksi oy vermesi 5 saniye. cins misin lan sen ? hayır eksileme demiyorum ama önce oku lan.
neden - sonuç ilişkisinden doğan ihtiyaçtır. efendime söyleyim yaklaşık 3 haftadır ''biriktirdiğim'' sakallarım var ve kendimi münafık gibi hissediyorum. hacca gitmeliyim. hacca gitmeliyim diye rüyalar görüyorum. ağlayarak uyanıyorum.
edit : kıllı bir varlığım 1 ay kesmeyim beni kimse tanıyamaz.
yok şunun erkeğine nasıl davranılır , yok şunun kadınına nasıl yaklaşılır , yok bu burcu duygusaldır yok diğeri havalıdır , uzak durmayı sever falan diye bik bik konuşan kişilerce bıktırılan meseledir bu burç meselesi. sıktı ama ya. sol frame'den bari gidin arkadaş.
kişiye göre değişecek şeylerdir. mesela ben hava karardıktan sonra hayvanların ne yaptığını merak etmem. gece görmem ve demem ki allah allah bu hayvanlar nerede ? bana ne lan ?