bir bakıma insanlar 3'e ayrılır: özenti olanlar, özenti olmayanlar, özenti olmamaya özenen özentiler. bu yazarda özenti olmamaya özenen özentiler kategorisi içinde bulunmaktadır kanımca. ya da amacı troll'lük yapmaktır.
yazarın altını çizmek istediği yerler:
"...Ve bir topluluğa karşı duyduğunuz kin, sizi adaletten saptırmasın..."
"... zalimlerin bir kısmını, bir kısmına çeviririz (musallat ederiz)."
lâkin şu da bir gerçektir ki dindar kesimin bir çoğu bu olaylardan (bkz: casusluk davası) bi haberdir.
değişik fikirler üretmenize neden olabilen eylem. bazı türk arkadaşlarım her sıçtıktan sonra banyo yapıyorlar mesela. günde bazen 3 kere bu iş için tuvalete giden ben için bu iyi bir fikir değil. peki ben ne mi yapıyorum? kuru tuvalet kağıdı + ıslak mendil kullanıyorum.
orta kapinin hemen onundeki koltuk diger koltuklara gore daha az yatma ozelligine sahip olabilir. bazi otobus firmalari orta kapinin hemen onundeki koltugu az yatirilabilir yapiyorlar orta kapidan gecisi engellememek icin. bu da konforunuzu olumsuz yönde etkileyebilir.
türkiye'yi seven ve fırsatını bulduğunda gezmeye gelen kızdır. hatta bir tanesiyle tanışmışlığım vardır. kısaca söz edersem taksim'de vodafone arena'nın oradaki bir parkta dinlenirken yanımdan geçti, gözden kaybolduğu anda birden hızlı adımlarla yanıma geldi. bir şeyler anlatmaya çalışıyordu heyecanlı bir biçimde. sonradan çözdüm olayı ilerideki bir adam bu avrupalı sarışın ince kızı görünce cinsellik içeren, belden aşağı bir el hareketi yapmış buna. kızda korkup yanıma gelmiş hızlıca. bende dedim gel ben seni geçireyim gideceğin yere kadar adam hala oradaysa bile yanında birisi* olacağı için bir şey yapamaz dedim o da tamam dedi. kızı geçirdim sapık adam gitmişti. biraz daha eşlik ettim kıza bu arada muhabbet koyulaştı. tam hatırlamıyorum ama sanırım isviçrelimiş ismi de yolante tarzı bişeydi. daha önce çoğu kez istanbul'a gelmiş tek başına. çok sevdiği, beğendiği için her fırsatta geliyormuş. hatta benimle aynı isimde bir türk arkadaşı varmış.
yani bir kere geldi mi illa başına kötü bir şey gelecek diye bir şey yok. tabi bunun garantiside yok. gelen kız aklı başında birisi ise kendini kollamayı başarabilir. tabi bir yere kadar.
yalnız kız çok iyi ingilizce biliyor ve yanında da az buçuk türkçe de biliyor. ama ben sadece az buçuk ingilizce biliyorum utandım valla. hatta bana neden ingilizce öğrenmedin çok yararlı demişti ben de daha öğreniyorum dedim kıvırmaya çalışarak.
yahu kimi görsem, duysam, okusam herkes insanlara çok kolay güvenmekten şikayetçi. ay ben hep insanlara güveniyorum ama guvenimi boşa çıkarıyorlar, ay hemen kanıyorum arkamdan vuruyorlar vs. vs.
tamam da dünyadaki herkes birilerine her defasında güveniyorsa şu arkadan vuran insanlar kim, neredeler o zaman ben bunu merak ediyorum. herkesin sırtında bıçak varsa o bıçağı saplayan
varlık kim oluyor ne oluyor?
aklıma tek bir açıklama geliyor, bu etraftakilere sürekli güvenmekten yakınanların yarısı hatta bir çoğu aynı zamanda başkasının kendisine karşı duyduğu güveni boşa çıkarıyor. yani hem arkasından bıçaklayanlara laf yapıyorr hem de kendisi başkasının arkasına bıçak saplıyor. ama yine de bilemiyorum.
kan davası onlarda, namus cinayeti onlarda, büyüklerin yanında kendi öz çocuğunu sevememe tarzı garip kültürler onlarda, ahlak bakımından batıya göre daha yoksun olduklarını her doğuya giden bilir, vergileri ödememek devlet suyu elektriği kesince de haklıymış gibi eylem yapmak onlarda, ülkenin bölünmesini isteyenler onlar... vb.
bu gibi nedenlerden nefret edilinebilir.
gecenin üçünde düğünümüz var mazeretiyle balkonda bağıra bağıra şarkı söylüyorlar milleti uyutmuyorlar, dayanamayıp polise şikayet ediyoruz, polis geliyor uyarıyor. sonra bir 45 dk sonra yine aynı yüzsüzlükle şarkı söylemeye devam ediyorlar. aynı gün sabahın körünün sessizliğinde yine balkonda genç yaşlı çoluk çocuk iğne ile balon patlatıp yine rahatsız ediyorlar milleti.
sonra biz size ne yaptık ?
ha bunlar dışında eli öpülesi, baş tacı yapılası kürtlerde var onlar ayrı.
kürtlere karşı kürt olduklarından dolayı bir kin beslemiyoruz ama genelleme yaparsak nerede bir bokluk olursa altından kürt bir insanoğlu çıkıyor. asıl mesele kürtlük değil, bazı kürtlerin sahip olduğu etik olmayan kültür.
oynanıldığında geçmişi hatırlayıp bir kaç damla göz yaşı akıtmanıza sebep olan oyundur. geçenlerde oynarken sonsuz puan kasmanın bir yolunu buldum. şöyle ki :
duvarı patlatınca çıkan bombanın ateşinden etkilenmeme özelliğini ve bombayı istediğiniz zaman patlatma özelliğini alınca bombayı art arda sürekli bırakıp ve patlatın böylece yenilmez olursunuz.
oyunun süresi bitince birden ortaya çıkan, döne döne giden varlıkları aynı şekilde patlatın.
sonra çıkış kapısının önüne gelin ve bombayı art arda sürekli bırakıp ve patlatın böylece kapıdan yeni varlıkların çıkmasını, çıktığı gibi de patladığını göreceksiniz. böyle böyle puanınızı canınız sıkılana kadar sürekli artırabilirsiniz.
hatta bunun için video bile hazırladım.
ayrıca canımın sıkıldığına çok kez şahit oldum lâkin bu kadar fazla sıkıldığını görmemiştim. bu salak buluş için video hazırlamakta nedir sorarım sana ey sözlük!?
şampuana karşı çıkan, şampuan kullanmadan da saçın temizlendiğine inanılan bir akım denilebilir. bunun yapanlara no pooer deniliyor. saça sadece karbonat ve elma sirkesi uygulanıyor. no pooer lere göre şampuan saç derisinin daha çabuk yağlanmasına yol açıyor.
uygulayıp memnun kalanlar oldukça fazla. kötü sonuç alanlar da yok değil.
"fidayda" şarkısı ile ünlü hatice isimli şarkıcının rahmetli eşi. ölmeden önce lösemi hastası teşhisi konuldu. bu teşhise dayanamayıp beyin kanaması sonucunda hayata gözlerini yummuş. (bkz: http://galeri.uludagsozlu.../g%C3%BCney-aydan-628704/)
eylül öztürk'ün veya fenomenleşmiş adıyla memelimestan'ın mestansong diye tabir ettiği bir parçasının/şarkısının adı. enerjik vinelarına göre ağır bir parça. sözleri ise şöyle:
içtiğim kaçıncı şişe şarap belli değil ah
gördüğüm kaçıncı ihanet onca aşk arasında
ah o gözleri kapalı, bense burda mayın tarlasında
yarı çıplak üşüyorum...
geçtğim kaçıncı beden ah bu kurtlar sofrasında
baktığım kaçıncı göz ah içim yana yana
ölmediysem vardır bir hikmeti dedim senin yolunda
kala kaldım can veriyorum
ölüyorum...
içimde yorgun savaşcılar bıraktın
başında durmayınca başa çıkamıyorum
jilet niyetine ah dikine dikine
bir vuruyor bir ölüyor direniyorum
gözlerim kâğır kulaklarım sağır
yokluğunda adımı bağır boşluğun ağır
duyamıyorum
direniyorum ama ölemiyorum