kendime gore nick bulamadim
-15 (nihilist)
altıncı nesil yazar 1 takipçi 1.40 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    sevgilime ne hediye alacağım

    1.
  1. yeni bir internet fenomeni olmaya aday blog. tatile çıkmak için para isteyen gençlerden sonra, şimdi de sevgilisine hediye almak için öneri isteyen bir genç adam söz konusu.

    arkadaşımız çok dertlenmiş, çok çekmiş bu hediye işinden. çareyi bir blog açmakta bulmuş. ne yalan söyliym, internetteki milyonlarca konusuz, gereksiz, bomboş blogların yanında biraz da ilginç bir blog olmaya aday gibi geldi bana. ama arkadaş bu blog'u nasıl geliştirir, sürdürür orasını izleyerek göreceğiz.

    hemen bir tane öneri de bizzat kendim gireceğim.

    http://sevgilimenehediyealacagim.blogspot.com
    0 ...
  2. filibe köftecisi

    1.
  3. sirkeci'de, bab-ı ali yokuşunun başındaki meşhur köfteci. hiç tartışmasız türkiye'deki en iyi, en lezzetli köfteyi yapmaktadır kendileri.

    mekan salaş bir mekandır, tam bir köftecidir yani. ama köfteleri çok küçük ve azdır. yani porsiyonu küçüktür, genelde 1,5 veya 2 porsiyon yenilmesi önerilir, ki tadınca zaten lezzetinden dolayı baya köfte götürüyorsunuz.
    1 ...
  4. otobüste fütursuzca cam kenarına geçen yolcu

    1.
  5. büyük bir zevkle yaptığım iştir. biletimi alırken asla belirtmem koridor tarafı mı cam tarafı mı diye. çünkü otobüs kalkana kadar yaşanacak o heyecanı hayatımdan silip atamam ben. binerim otobüse, teker teker bakarım sayılara. ama ayıların koridor mu cam mı olduğunu görmez gözlerim, onlara duyarlılıklarını kaybettirdim bilerek.

    sonra benim numaranın olduğu çift kişilik boş koltuğa gelir, hemen cam kenarına yapışırım. takarım kulaklığımı da, çıkarırım kitabımı da. ama ne kulaklıktan gelen sese konsantre olabiliyorumdur, ne de okuduğum kitabın tek kelimesini anlıyorumdur. çünkü o anda adrenalin seviyem tavan yapmıştır.

    "acaba koridor tarafında mıyım cam kenarında mı?", hepsinden önemlisi "eğer koridor tarafındaysa biletim; yanıma oturacak kişi, ne sesini duyurabileceği ne de kendisini görebilecek birisine(kulaklık ve kitap kombinasyonu) dokunarak kendisine baktırıp(kitaptan başımı kaldırmam), kulaklığını çıkarttırıp, o kişiye 'pardon benim biletim cam kenarında' diyebilecek midir?". ne büyük stres, ne büyük heyecan!

    genelde benim gibi tiplere uyuz olurlar. neden olurlar hiç anlayamam. en büyük kozları "ilk gelen herşeyi yaparım mantığında olamaz, benim biletim cam kenarı çünkü" dür. ama şunu hiç fark edeni görmedim: cam kenarı bilete sahip olmanın sebebi de, aslında o bileti benden önce almış olman değil midir? ben senden önce almış olsam biletimi, cam kenarını alırdım zaten. demek ki yine bir öncelik söz konusu olan.

    eee o zaman nasıl karar vericez kimin cam kenarında oturacağına? kim hak ederse o oturacak! eğer yukarda anlattığım tüm o işleri yapıp beni yerimden kaldırabilirse, hak eden kendisi olacaktır, ve sike sike yerimi vereceğimdir. ama eğer bunu hak edemezse, hayatta kopardığını parçalayamayacak, hakkını arayamayacak bir tipse eğer, zaten sevmem öyle tipleri, hak ettiğini bulsundur. senin gibiler yüzünden herkes sessizleşti bu ülkede, kimse hakkını aramaz oldu, evcilleştirildik(genel çıkarımımı da yapar, yazımı öyle tamamlarım*).

    edit: geç gelen tanım-> yukarıda anlattığım işleri yapan yolcudur.
    1 ...
  6. bülent bayraktar

    ?.
  7. a milli futbol takımı doktoru. galatasaray kulüp doktorluğu da yapmışlığı vardı, bir ara bıraktı sanırım ama tekrar dönecekmiş haberlerini duydum bir yerlerden.

    kendisi istanbul tıp fakültesi spor hekimliği kürsüsündedir. aynı zamanda anatomi derslerine de girer. çok eğlencelik bir hocadır, derslerinde geyik yapmayı sever, ama öğrencilerin derste konuşmasını sevmez. bir konuşan gördü mü, hemen ona yönelerek "ne anlatıyosun bizimle de paylaş" şeklinde o öğrenciyi amfi önünde rezil etmek, yerin dibine batırmak için uğraşır. konuşan müstakbel tıbbiyeli de bu yaptığından utanır, kendi köşesine çekilir ağlar.
    0 ...
  8. bünyamin button

    1.
  9. gelmiş geçmiş en efsane haber bülteni olan flash tv ana haber'de bir haber sırasında gördüğüm altyazı. beni benden almış, kopmanın son noktalarına götürmüştür. sevgili sunucumuz zenci olduğunda bile bu kadar kopmamıştım ben.

    haber şöyleydi, arkaplanda benjamin button denilen filmden kareler yer almakta. yanlış hatırlamıyorsam, yaşlandıkça gençleşen bir türkiye cumhuriyeti vatandaşıydı haberin konusu. ekranın alt tarafındaki yazı ise, yaratıcılıkta sınırın olmadığını bana bir kez daha kanıtlamıştır: bünyamin button.

    joseph'e yusuf dedik, john'a can dedik, ama benjamin'e bünyamin demek hiç aklıma gelmemişti. teşekkürler flash tv, iyi ki varsın.
    3 ...
  10. laik ülkede dini bayramların resmi tatil olması

    1.
  11. efendim evet vardır böyle bir şey. senin anayasan bas bas "laik ülkeyiz ulan!" diye bağıradursun, bu tek başına o ülkeyi laik yapmaya yetmiyormuş. çelişkilerin anavatanı türkiyede yine bu konuda da çarpıcı örnekler görmekteyiz. en trajikomik olanı da, ramazan ve kurban bayramlarının resmi tatil olmasıdır.

    anayasanın sesi kısıldı bağırmaktan, devletin dini olmaz diye. ama sanıyorum ki şu ülkenin %99unun müslüman olması olayı psikolojik bir baskı üretiyor devlet üzerinde. bu laiklik denen şeyi doğru düzgün uygulamasına izin vermiyor, yan çiziyor devlet. osmanlının torunuyuz ya hani hepimiz, onun getirdiği bir takım alışkanlıkları kaybedememiş olmaktan da kaynaklanıyor olabilir tabi bu durum.

    şimdi senin devletinin resmi bir dini yok(devletin resmi dini de nasıl oluyorsa artık, o daha saçma bir konu tabi), senin ülkeni hiç tanımayan ütopik bir uzaylı geliyor. şimdi bu uzaylımız ütopik ya, bilgisayar mantığıyla yaşıyor diyebiliriz. hayatı evet ve hayırlardan ibaret, ortası yok. canım ülkemin anayasasını okumaya başlıyor, daha başlarda laiklik diye görüyor. laikliğin ne olduğunu wikipedia'dan öğreniyor, alıyor hafızasına. sonra ülkenin herşeyini incelemeye devam ediyor tabi, derken yeni takvim almış insanların hemen daha ilk başta birşeylere baktıkları dikkatini çekiyor.

    (bkz: resmi tatillerin haftasonuyla birleşmesi)

    bizim alf merak ediyor hemen, nedir bu resmi tatil denen şey diye. araştırmaya başlıyor, 23 nisan, 19 mayıs falan derken, birden bire sempatik aktivitesi artıyor, kalbin debisi artıyor ki beyne daha fazla kan gitsin, daha iyi çalışsın diye. çünkü bir yerde o ütopik beyni kısadevre yapmıştır, içinden çıkılmaz bir paradoksla karşı karşıya kalmıştır zavallı beyni. bu devlet laik değil miydi? o zaman neden resmi tatilleri içinde dini bayramlar da var? hadi onu geçtim, neden sadece tek bir dine mensup bayramlar resmi tatil? noel, paskalya gibi birşeylere rastlamıştı internette, onlar neden tatil değildi ki? bu ülke nasıl laik olabiliyordu o zaman?

    tam beyin kanamasından gidecekti ki, sağolsun yeni nesil hükümet yalakası yazarlarımızdan birisi koştu imdadına, bir cümleyle kurtardı onu: "yahu kardeşim, bu ülkenin %99u müslüman!" bu cümleyle birlikte uzaylımız daha fazla dayanamayarak, caaanım 3 tarafı denizlerle çevrili ülkem hakkında kafa yorma, herşeyi mantığa yorma işkencesinden kurtularak hakkın rahmetine kavuştu.
    4 ...
  12. © 2025 uludağ sözlük