yaklaşık 2 yıl önce yazar oldum buraya. bir kaç entry girdikten sonra devamını getiremedim. nedense aklıma geldi bugün. dedim ''benim uludağda hesabım vardı bakayım gerçi şifreyi unuttum ama muhtemelen şudur'' deyip açtım sayfayı. şaşırtıcı ama sürekli unutkanlığından yakınan ben şifremi hatırladım. neyse girip baktım neler yazmışım diye. bu ne lan dedim. bunları ben mi yazmışım. o entryi bir yerde karşıma çıksaydı ve kimin yazdığını sorsalardı 'ne biliyim lan, yazılırken yanında mıydım?' falan derdim herhalde. insanın yazdığı bir yazıyı hatırlayamaması ne kadar tuhafmış.
ayrıca yeni tasarımını da çok beğendim sözlük. belki artık daha fazla zaman ayırabilirim sana.
aziz yıldırım'ın, bir kulüp başkanı olarak taraftarı sakinleştirmesi gerektiği yerde, taraftarın içinde zaten var olan fanatizm ateşini iyice körükleyen açıklaması.
askerde sıkça karşılaşılan bir durum uyku sayıklamaları. zira kimi zaman 190 kişiyle aynı anda uyuyorsunuz. yan ranzadaki arkadaşımın sayıklamaları beni yarmaktan çok, korkutmuştu. fakat sabah olunca yaşanan diyalog hafiften yarmıştı.
sayıklayan arkadaş:
-allah allah allahu ekber allah allah alahu ekber.
sabah olunca ben:
-es-es hayırdır? niye bağırıyodun gece bişey mi oldu?
sayıklayan arkadaş:
-ne bağırması lan?
başka bi arkadaş:
-evet biri baya bağırdı ya. sen miydin es-es?
sayıklayan arkadaş:
-lan oğlum bağırmadım ben, manyak mısınız?
arkadaş bir türlü kabullenmiyordu ki koğuşun en uzak noktasından bir arkadaş
-ulan kimdi o gece ezan okuyan?
dedi de arkadaşı ikna ettik.
cevabı basit olsa da günümüz türkiye'sinde cevaplanması zor olan soru. benim köyümde yıllar önce ermeni, kürt beraber yaşamışlar. tıpkı şimdi kürt ile türk'ün yaşadığı gibi. aynı sofraya oturmuşlar. her şeyi beraber göğüslemişler. dini, dili, mezhebi, rengi yüzünden insanlarla aralarına mesafe koyan bir kısım insanların bunu anlamaması sürpriz değildir.
eksik kürtçeme rağmen parçalarını anlayabiliyor olmam kendisine karşı bir hayranlık doğuruyor bende. sesinin güzelliği de cabası. bir çok parçasında boşluğa dalıp gidiyorum.
çok sevdiğim kürt müzisyen.
tadını bilemez. hele saatlerce o kuyrukta bekleyip de sıra kendisine gelince 'ekmek bitti' cümlesinin yaşattığı dramı hiç bilemez. ekmek almak için yola çıktığında sokaktaki kadınlar görmesin, onlar da ekmek aldırmasın diye nasıl dua edilir, onu da bilemez. sırada beklerken yaşlı teyzelerin, amcaların sıranın önüne geçişine ses çıkaramamak nasıl koyar o çocuğa bilebilir mi? her şeye rağmen ekmekleri alıp eve doğru yola koyulmuşken, poşetten bir parça ekmek koparıp yiye yiye gitmenin verdiği huzuru da bilemez.
üfürük yardımı ile uçurulabilecek bir tayyarenin yare selam iletmesi ihtimalindeki zayıflığın, herhangi bir şahsın inandırıcı olmayan sözlerine karşılık örnek olarak gösterildiği kafiyeli ve kullanılması keyifli cümle.
askerliğim sebebiyle 11 ayımı hibe ettiğim şehir. 11 ayın her günü helali hoş olsun. çünkü çok güzel anılar verdi bana karşılığında. imkanım olduğu takdirde tekrar gidip görmek istediğim şehir.
isteyip de yapamadığımdır. bir kürt olarak kürtçe konuşarak büyüyemedim. çok zaman sonra fark ettim kaybımın büyük olduğunu. çocukken önemsiz görünen bu eksiklik, büyüyüp babaannenin yanında tek kelime edemeden sessizce bekleyince okkalı bir tokat gibi yüzüne çarpıyor adamın. halbuki ne kadar da istemiştim onunla doya doya konuşmayı. yılların özlemini gidermeyi.