doğduğumda adımı kendine seçen anneme söylemek istiyorum ki hayatımı siktin be kadın!!! çocukken kocanla olan kavglarınla, gençken vurdum duymazlığınla, büyüdüğümde bencilliğinle ve sorumsuzluğunla hayatımı siktin!!! sırf boşanma sonrası o kıçını rahat gezdirmen için sana açtığım işte bana huzur vermedin, kovaladın gittim, dedim ki annemdir kötü olmayalım. beni insanların ağız kokularını çekmeye mecbur bıraktın. her zaman beni güvenilmez görerek kendini akladın, işine geldiğinde başın sıkıştığında sana karşı olan zaafımı kullanıp bana yalandan şefkatlerinde istediğini yaptırdın, kullandın. bana her yalan söylediğinde, her bi başka adamla görüşmeye gittiğinde sana söylemek istediğim her şeyi yutmamın tek bi sebebi vardı ki boşanmadan sonra kendi hayatını kurup biraz mutlu olman. ama sen her seferinde beni enayi yerine koymaya çalıştın. içindeki o tarif edilemeyecek acizliğin ve aşağılık kompleksinle kendince yaptığın hırsta önüne gelen her şeyi ve herkesi yakıp yıktın. senden nefret ediyorum!! evliliğini bile ben ayakta tutuyordum temizliğini yemeklerini ben yapıyordum. üniversiteye gittim 2.senesinde sen beceremedin boşandın!!ben senin bi günden bi güne evde yemek kokularıyla beni karşıladığını hatırlamıyorum. yılda bikaç kez yoğun ısrarlar üzerine yaptıklarını da yemeği yerken bakın amma çok uğraştım diye başımıza kakman haricinde... ama sen öyle bi kadınsın ki anneler gününde bile sana aldığım hediyeyi beğenmezsin nede olsa ben senin sağılmalık ineğinim öyle değil mi? bana onca sene bakmanın sorumlusu ben değilim ben senin gibi bi annem olacağını bilseydim bu dünyaya gelmek istermiydim hiç??
ama jübileni muhteşem yaptın ne yalan söyliyeyim... sen götünü gezdirmek için bi başkasının yanında girip çalışmadığın için sana açtığım işten, sülalemi toplasan çıkışmayacak kadar parayı başıma bırakıp bide arkasından beni ilgilendirmiyor diyip sıyrıldın. hem insanlara karşı beni dolandırıcı durumuna düşürdün hemde daha 23 yaşında sahibi olmadığım her şeyi elimden aldın... senden nefret ediyorum. sen şimdi kim bilir nerde kiminle kahkahalar atarken, ben burda hem olan biteni dışarıya yansıtmamaya çalışıyorum hemde kendimi korumaya çalışıyorum. bunca zaman yalanlarınla beni oyaladın insanların gözünde senden habersiz bi enayi oldum. ve sen tüm bunlara rağmen beni ilgilendirmiyor diyebildin... sen ne kadar aşağılık bi insansın yaa sana anne demeye dilim varmıyor.
ben senin için kazandığım halde okumadım, çalışıp 600 lira maaşımla bile sana baktım. sana iş açtım, destek oldum hep arkanda durdum bir kez teşekkür etmedin bile, bu muydu benim suçum??? Allah belanı versin senin!! hayatımdaki en zor zamanlarımda hiç yanımda olmadın. aksine hayatımdaki en zor zamanların sorumlusu sen oldun...
senden nefret ediyorum!!!
üç maymunu oynamayın... kesk ankaraya yürüyor!
Ankara caddeleri ve sokakları polis kuşatması altında ! Haklılar tabii, karşıdan öğretmenler değil düşman geliyor ya !
zavallı erkeklerin kendilerinde olmayan güveni bir kadında gördüklerinde kuyruğunu kıstırıp kaçma bahanelerindendir. bugüne kadar kişiliksiz olduğunu düşünerek mi yanında durduğu sorunsalını da kendiliğinden doğurur ve en tez şekilde bu insancıktan uzaklaşmak doğru olanı yapmaktır.
insanın içinden gelmesi muhtemel olan durum. bazı zamanlar hiç tanımadığın birini esir alırcasına her şeyini anlatıp daha sonra bilmediğin bir yere uğurlamak acaba rahatlama yöntemi olabilir mi diye sık sık düşündüğüm konudur.
toydur. ne iş olsa yaparım ablalar abiler modunda, eli götünde ortalıkta dolaşan ve bu kafayla gittikçe uzun süre bunu yapmaya devam edecek olan kişidir.
babamın benden dinledikten sonra etkilendiği için bir daha bu türküyü söylemek sana yasak senin bu kadar ne derdin var diye sorup ambargo koyduğu türküdür. ne zaman aklıma gelse kendimi hep uzakta bi yerde ölecekmişim gibi hissederim.
anlamsız edalar bi tripler bi ben bilirimciliklerle kendilerini abartmayı başarabilmiş insanların zamanla gözünün önünde koskocaman bir boka dönüştüklerini fark etmek zaman zaman şaşırtıcı, üzücü ve zaman zaman da eğer aynı ortamda bulunmaya mecbursan korkutucu bir olaydır. işte tamda böyle durumlarda bazılarının başının üstünde taşıdığı bir sifon olduğunu hayal ediyorum ve onca zamandır çekilmemiş sifonu çekerken arkalarından el sallamak son derece haz verici olabilirdi diye düşünüyorum.
yıllarca uzun saça alışmış bir kadının bunalım sonucu saçlarını kısacık kestirmesi yeni bir bunalıma girme sebebi olabilir. ta ki yakıştığını kendisi kabullenip elini saçına götürmekten vazgeçinceye kadar.
tüm bunlara rağmen, kısa saç cesur kadınların ani ve uzun süre etki yaratabilen silahıdır.
her seferinde doktorla ayrı muhabbetlere girip sonunda kendini acayip bir teşhisle kapı önünde bulan bünyedir. illettir. insanın tüm keyfini bi anda kaçırıp daha sonra amaaaan canım ne olacak geçen ay da başka bir şey vardı diye sallamazlıktan gelinesi durumdur. herhangi bir hastalık belirtisine kaşarlanmış olan bu bünyeyi ancak toprak paklar.
bu yaşına kadar kendinde sorumluluk alacağı bir konu bulamamış olan erkektir. tabii olağan dışı durumlardan dolayı sıkıntıya düşmemişse eğer. bu yaştan sonra anca eli maşalı bir kadın haklar.
gururdur. özel günlerde babamla kadehleri tokuşturduğumuzda babam; "bigün bu yaşanılanların hepsini tebessüm ederek hatırlayacağız" der ve o en zor günlerimizde bizi bu sözlerle telkin ettiği her kare gözümün önünden geçer. rakımızdan birer yudum içeriz ve tebessüm ederiz.
cevabını vermekten an be an kaçtığımız durumlarda yapılası eylemlerde, okan bayülgen'in sesine yakıştırarak okuduğu bu şiirle duygusala bağlanılır. etkileyici ve iyi bir şiirdir.
3 yaşındaki yiğenim bakkalda beğendiği oyuncağı almak isteyince:
-amma bende bu yenkte oyuncak hiç yok ki
+ olmaz paramız yok alamayız biz onu
- sen bimiomuşun biz yasdırıyoş ki
+ olmaz yazdırmak yok borç iyi birşey değildir.
sonrasında bakkal devreye girer:
- parasını ver bakayım sen onun
+ alla allaaa kaçmıyoj ya olummm boç dedik
bakkal dumur... oyuncak kazanılmıştır.
------------------------------------------
yine aynı yiğenimle
+ sen bu bilgisayardan oyunu nasıl açabiliyorsun bakayım
- sen bilmiyomuşun?
+hayır bilemiyorum
-sende kafa yok mu?
kilitlenmiş bi durumda ardından gelecek lafı merak ederek
+ yok
-cık cık cık yajık yajık...
diyerek küçümsemesini gördüğümde yaşadığım duygunun hala adı yok.
ailesi boşanmış bir insan olarak bir aile kurmanın nasıl olması gerektiğini ailemden öğrenmesem de nasıl kurulmaması gerektiğini yaşayarak öğrendiğim için olması gerekenlerin çok iyi farkında olduğumu düşünüyorum. benim insiyatifimde olmayan bi konu için beni yargılayacak birinin zaten hayatımda herhangi bir noktada yer alamayacağını kesin ve net bir şekilde söyleyebilirim.
hayatta sorumlulukları daha fazla olan bir insan olarak kendi ayaklarımın üstünde durmayı başardıktan sonra bi başkasının benim yanımda çok ta fazla sıkıntı çekeceğine inanmam çünkü hiç kimseye yıkılmak gibi bir durum söz konusu olamaz. aksi taktirde hiç kimsenin 'olmazsa olmaz' olamadığını da yaşayarak öğrendiğim için eşimle yada sevgilimle yıpratılmayacak çerçevelere sahip olmamız gerektiğine inanır, bunu bilir bunu söylerim arkadaş...
an itibariyle ofise gelen bir salağın mide bulandırıcı kokusundan esinlenerek diyorum ki; bu kadar parfüm sadece ozon tabakasını değil seni bile deler. parfüm dediğin olduğun yerdeki herkesi kendine baktırmak için değil yakın mesafene girebilen insanlara karşı saygı unsuru olarak kullanılır. bugüne kadar bu konuda uyarı almamış ve karşımda durduğu yaşa gelmiş bir embesil için bunları söylemek artık çok geçtir. koku duyusu insanlar arasında biyolojik olarak bi iletişim şeklidir. bunu nükleer bi silahmış gibi kullanmaya çalışmak geri zekalılıktan başka bir şey olamaz. yıkıl karşımdan!!!