haberleri izlerken kendisini bir anda feyriye erdala çok benzettiğimi farkettiğim oyuncudur kendisi. sanırım onun oynanması gereken bir film olsa rahat rahat oynayabilir hiç zorlanmadan *
bir pazar günü yağmurlu ve soğuk bir günde çalışmaktan beyninizin sulandığı bir haftanın akabinde yağmurun cama vurduğu pencerenin dibinde otururken sigaranızdan bir nefes çektiğinizde ağzınızdan dökülen cümledir. sizin olan her şeyin sizin için bir ehemmiyeti olmadığı geliverir aklınıza ya da size ait "benim o" diyebileceğiniz etten kemikten bir bedene bürünmüş bir varlığın olmadığı.. 32 yaş arefesinde "benim o" diyemediğinizi farketmek işte bu cümleyi söyletiverir size.. tıbben bu bir depresyon belirtisidir aslında.. amma velakin benim müzmin bir depresif olduğum düşünülürse bu cümleyi farkındalık cümlesi olarak addetmek daha doğru aslında.. sanırım "benim o" diyebiliyorsanız bir sonraki yaşınızın bir manası var.. diyemiyorsanız da o yağmur damlalarının vurduğu camın dibinde bu güne kadar bu cümleyi neden söyleyemediğinizi düşünüp durursunuz.. bu cümleler zannımca intihara meyilli cümleler ama allahtan öyle bir düşüncem yok ama yine de sanırım bundan bir on sene sonra da hala "benim o" diyemiyorsam işte o zaman yemişim o yaptığım kariyeri elde ettiğim başarıları.. evet bu doğumgünümde bana ne hediye istediğimi soran arkadaşlarıma söylüyorum "benim o", "onun gibi mükemmel bir şeye sahibim" diyebilmeyi istiyorum.. ve de bu doğumgünümde "benim olan hiçbir şeye ve benim olan hiç kimseye" içiyor olacağım...beklerim efenim :)
şöyle hafızamı zorladığımda - ki 17-18 sene öncesi olduğunu düşündüğümüzde baya baya bi zorladığımda- edi' yi altan erkekli' nin, büdü' yü de köksal engürün seslendirdiğini hatırladığım dublajlı yayınlardır. şu anda her ikisinin de kelli felli adamlar olduğubu düşünürsek yüzümüzde hem güzel bir tebessüm bırakıyor hem de ne kadar yaşlandığımı yüzüme şlaaaak gibi vuruyor.
yeni ayakkabıları eskimesin diye kalenin yanına çıkarıp bırakan çocuktur. sonra da topla ilgilenmeyip ayakkabılarını izleyen çocuktur. tabi ki sonra da kaleden çıkartılır bu çocuk. (bkz: uçmalı kaleci) (bkz: eneee fırat lan bu)
hafızaları. şayet bir kadın bir erkeği deliler gibi seviyorsa o erkekten ne kadar kazık yerse yesin erkek yamacına geldi mi hele bir iki de canım cicim dedi mi her şeyi saniyesinde unutur o kadar.
şimdi bu yazacaklarım kesinlikle kendi düşüncelerim olmamakla birlikte etrafımdaki düşünceleren derlediğim tamamen anonim olan ve de çok güldüğüm hatta bir kısmına katıldığım düşüncelerdir.
gözlerinin altı çökük erkekler pipilerinin boyu 5 cm civarı olup (belki bu savı çıkaran kişinin abartısi olabilir efendim ama) hadi taş çatlasın 10 cm i geçmeyen erkeklermiş. daha önce er kişinin parmak boyuyla pipi boyu arasında orantı kuranları ya da kişinin boyuyla orantı kuranları duymuştum ama bunu yeni duydum.
edit: sözlükte ne çok gözlerinin altı çökük erkek varmış...
dans estetik olduğunda, göze ve ruha hitap ettiğinde güzeldir. yahu bu kolbastı denen şey (bakın dans demiyorum) ne göze hitap ediyor, ne ruha. estetik desen zaten o da yok.. bence uydurmasyon hareketler bütünlüğü gibi bir şey. zaten bu kolbastı denen şeyi oynayabilenlerler de sanırım emo denilen yeni jenarasyon.. en azından benim izlediklerim hep o şekil. bu bir halk dansı falan değil kardeşim yıllarca folklor oynamış biri olarak bu kolbastının herhangi bir kültürü yansıttını da düşünmemekteyim. trabzonlu olsaydım şayet kolbastıyı yöre dansımız olarak ısrarla savunmazdım. kim isterse o alabilir benim için hiiiiiç sakıncası yok derdim.
81. oscar ödülleri açıklanmıştır efendim. öncelikle vatana millete hayırlı olsun diyor "the curious case of benjamin button"un ödülleri alamamış olmasının ne kadar memnuniyet verici olduğunu belirtiyorum. neden mi? her ne kadar "slumdog millionaire"yi henüz izlememiş olsam da diğer filme nazaran kat be kat haketmektedir (diğerinin 3 saatlik bir işkence olmasından mütevellit kesinlikle haketmediğini düşünmekteyim). ayrıca brad pitt angelina jolie gibi tutuk oyunculuk sergileyen (tamam biri çok yakışıklı biri çok güzel olabilir ama bu bu gerçeği değiştirmemektedir) bir çiftin nasıl oluyor da dünyanın en iyi kazanan oyuncuları olduğunu sorguladığım şu sıralarda brad pitt yerine sean penn' in en iyi erkek oyuncu ödülünü alması da içimi oldukça rahatlatmıştır (gerçi mickey rourke' un hakkı yenmiş olabilir ona tam emin değilim). penelope cruz' a gelince (ki kendisi "volver" den bu yana hayranlığımı kazanmış ve yakın takibimdedir) "vicky cristina barcelona"da kısa da olsa mükemmel bir oyunculuk sergilediği oscar ahalisinin de gözünden kaçmamıştır tebrikler. en iyi kadın oyuncu ödülünü alan kate winslet' in doğru bir evlilik yaptığı da bizim gözümüzden kaçmamıştır, yine de tebrikler.
üzerinden yıllar geçmesine rağmen bir arkadaşımın avrupa yakasındaki tahsin amcadan bahsetmek için kullandığı adıyla hüsnü kuruntudur kendisi. çocukluğuma ait bir karakterdi hüsnü kuruntu. tıpkı adile naşit, selim naşit, suna pekuysal gibi o da gitti ve sanki çocukluğumu kaybetmişim gibi ağlamama sebebiyet verdi. ne diyim hüsnü kuruntu yıktın perdeyi eyledin viran. nur içinde yat gazanfer özcan nur içinde yat.