türkcell süper lig 22. hafta karşılaşması. biri liderin hemen 3 puan gerisinde 42 puanla trabzonspor. diğeri ligin 14. sırasında 22 puanla antalyaspor. ***
(bkz: bize her yer trabzon)
trabzonspor garip bir şekilde yoluna devam ediyor. evet çok garip çok iyi oynuyoruz hakemler sayesinde okadar puanımız gidiyor ve biz halen daha kazanmasını biliyoruz. halkemler sayesinde 100 metrelik bir ofsayt pozisyonundan gol yiyip ağır bir darbe alıyoruz ama ligden kopmuyoruz. hakemler hep trabzonspor u tutuyor. lincoln haksız kırmızı görüyor fener eliyle gol atmıyor beşiktaş hak ettiği yerde bulunmuyor. ama nedense trabzonspor kötü oynuyor maç kazanıyor dimi? diye sormak gerekir. ama zoruna gidiyorsa trabzonspor(um)un bulunduğu pozisyon haksız eleştiri yapmaktansa bir buz sok götüne bence kızgınlığını alır ve olaylara bakış açın değişir.
bu takım değilmiydi kadıköyde feneri domaltıp domaltıp ittiremiyen, bu takım değilmiydi fenerin 4, 5 gol attarak yendiği o büyük takımların oynadığı sahada ev sahibini bir puan aldığı için sevince boğan. nedir bu trabzonspor antipatiliği? şuan ligde adam gibi oynayan 2 takım var biri sivas öbürü trabzonspor. zaten herkes şuanda hakettiği yerde değilmi? ankaragücü maçında penaltılar verilmiyor hem trabzonspor(um)un hem ankaragücünün. ben bir ts taraftarı olarak bunu söylüyorsam hiç bir kasıtla maçı izlemediğime delalettir. hayır senin takımın yeniliyorsa bir ibb ye, yada berabere kalıyorsa bir kayseri ile bir konya ile bunun faturasını trabzonspor a mı keseceksin. trabzonspor un futbolunu mu kötü eleştireceksin. trabzonspor sezon başından bu zamana kadar ki en dağınık futbolunu oynamış ama yinede kazanmasını bilmiştir. iyi yada kötü 3 puanı hak eden taraf olmuştur. vicdan muhasebesi yapın biraz ve hak edene hak ettiği muameleyi gösterin. hiç bir takım kötü oyunuyla buralara kadar gelemez bunuda kafanıza sokun. he ayrıca ersun yanal takımları 10 hafta sonra düşüşe geçer dediniz eywallah dedik izleyelim görelim dedik. sonra baktınız olmadı bunu 14 haftaya çıkardınız, sonra 15 sonra 16. bu götten uydurmalar bitti şimdide trabzonspor un kötü oynadığını mı savunuyorsunuz. merak ediyorum ya şampiyon olursak ozaman ne diyeceksiniz.
efendim bu gençler bıkmıştır artık. düğünlerde yaşı kemale ermiş insanların ikide bir yanına gelip "hadi hadi sıra sende" demesine uyuz olan kişilerin aynısını cenazelerde onlara yapması durumudur. *
hayır neden hep kızlar üzerinden yapılır bu siyaset anlam veremiyorum. kızlar yaptımı urospu erkek yaptımı "vay amuna goimm çocuğa bak nasıl yiyoo" oluyor. he bu yeşil cübbeliler yiyişmiyormu şimdi? ben gördüm hemide türbanlıydı karşısındaki hatun he başı açığınada gördüm ama laik değildi çünkü alnında laik yazmıyordu vallaha yazmıyordu çok dikkatli baktım.
aslında başlık : kitapçının gülünün solduğu akşam adlı kitapı satmak istememesi. ama karakter sınırına takıldım. böyle bir başlık saçmaladım ne alakaysa işte o alaka.
neyse yer söyleyip deşifre etmeyeceğim. geçenlerde gitmiş olduğum bir alış veriş merkezinin içinde bulunan bir kitapçı gördüm yanımda arkadaşlarım vardı onlara gülünün solduğu akşam adlı kitapı anlatmıştım ve çok beğenmişlerdi dar ağacında üç fidanı okumuş ama onu okumamışlardı merak ediyorlardı. neyse götürdüm kitapçıya. dedim "gülünün solduğu akşam" var mı? adam bir heves gitti kitabı buldu ve getirdi. "şansa bak bitane kalmış" dedi. kitabı elime aldım işte şöyle böyle denizim gezmişim yusufum aslanım felan anlatmaya başladım. sonra kitapçı arkadaşlarıma dönüp "böyle kitapları okumayın önümüzdeki 50 seneye bakın" dedi. uyuz oldum yani başıma bir iş gelmeyeceğini bilsem ana avrat küfretmek istiyordum ama yakışmazdı. adama fikrini soran olmamıştı zaten fikri zerre kadar skmde değildi ama onun zorana giden birşeyler vardı anlaşılan kitapı satıyor ama zorunluluktan hani elinden gelse o tarz kitapları yasaklayacak önmüzdeki 50 seneyi yazan kitapları satacak. bende döndüm adama "ne demek böyle kitapları okumayın? geçmişini bileceksin" dedim. o da dönüp arkadaşlarıma "bunlar yalan geçmişler" dedi. yahu dedim "senin geçmişin yalan olmuş siz kimsiniz biliyormusunuz?" diye sordum adama nazım hikmet in bahsettiği türkiye nin %43 lük bölümüsünüz dedim.* adam mal mal yüzüme baktı ne demek istediğimi anlamamıştı bile. sonra bana baktı baktı ve dedi ki "dua edin sayın başbakanımıza o olmasaydı türkiye şuan hangi durumda olurdu kim bilir" dedi. güldüm gözlerinin içine bakarak "doğru diyorsun dua ediyorum alllah ım neydi bizim suçumuz? neydi bizim günahlarımız? bazen diyorum ki şu senin beğenmediğin yalan geçmiş dediğin kitaba gireyim keşke o günlerde yaşasaydım keşke 24 yaşında asılsaydım da bu türkiye de doğmasaydım" dedim. " senin beynini yıkamışlar " dedi. " en azından benim yıkanacak bir beynim var sende o bile yok be dayı ve ayrıca bu kitabın parasını veriyor ve sana hediye ediyorum he daha çok bilgi istersen mail adresimi cep telefonumu yazayım ben seni bilgilendiririm" dedim. " git kardeşim allahını seviyorsan git" dedi. arkadaşlarımın zoruyla ordan uzaklaştım. yazık dedim yazık... *
pek çok öreniğini görmüşüzdür yakın geçmişte. dün akşamda tarih tekerrür etmiş bir akepelininde nasıl bir üslüba sahip olduğunu göstermişlerdir bize. kılıçdaroğlu yolsuzlukları ortaya çıkarmakla beraber akepeli saygı değer insanlarında nasıl bir üslüba sahip olduğunu ortaya çıkarıyor. **
(bkz: ya bırak sen şimdi ankara halkını)
(bkz: yamyamlar)
türkcell süper ligin zirvesinde yer alan 31 puanlı trabzonspor ve 19 puanla 8. sırada yer alan bursaspor arasındaki saat 15:00 da başlayacak 15. hafta karşılaşması.
koyuyorsun butonu derdime çare olmak için, yazdırıyorsun oraya derdimi, derdime çare olmak için, bir de hızlı ve etkili sorun iletme-çözüm bulma aracı yazıyorsun. yazınca niye ilgilenmiyorsun* denilen hede höde ya da ne b*ksa işte.
ferman toprak ın mükkemmel ötesi şarkılarından birisi.**
can yangını akşamlar
içimde kıyametler
acılarım misafir
kapımda hüzün bekler
kimi gün sevgiliden
kimi gün benden geçtim
yoruldum gitmelerden
kendime bir son seçtim
geleni yalan gideni de yalancı
aşk dediğin de falancı filancı
kalp unutup el açan bir dilenci
yürek yok işin içinde
çok uzun zaman oldu
kapım çalınmayalı
ne keder
nede hüzün
misafir olmayalı
ağlamayı unuttum
gidene yanmayalı
ne ben ne yürek perişan
sevgili gelmeyeli
geleni yalan gideni de yalancı
aşk dediğin de falancı filancı
kalp unutup el açan bir dilenci
yürek yok işin içinde
içimde kıyametler koparttım
ne acılar misafir ettim
her nasıl lazımsa o biçimde
bunun adı pişmanlık mı
adı hüzün mü
adı herneyse
kalp binbir türlü telaş içinde
ama anladım ki herşeye rağmen
yürek yok işin içinde
bu mektubu okuduğunuz zaman artık aranızda olmayacağım. mektubumu senatonun idamlarımızı tastik ettiğini öğrendiğim anda yazıyorum. şundan emin olmalısınız ki, bugüne kadar davama inancım sarsılmamıştır. sehpaya gidene kadar en ufak bir sarsılma olmayacaktır. ben halkımın kurtuluşu, türkiye nin tam bağımsızlığı için savaştım. sizler beni tanıyorsunuz. bir yıldan beri bu bir avuç sömürücüler, vatan satıcıları, işbirlikçiler elindeki bütün imkanlarla bizi dışarıdan yardım gören, beyinleri yıkanmış, vatan haini, dışardan emir alan bölücü, diye tanıtmaya ve halkımızdan bizi koparmaya çalıştılar. bu bir avuç azınlığa göre vatanseverlik; vatan satmak, yabancılarla işbirliği yapmak, nato'yu ve amerika'yı savunmak, 6. filoyu ağırlamak, milyonlarca köylünün geçmişi olan haşhaş ekimini elinden almak, işçinin grev hakkını engellemek, amerika'ya ve emperyalizme hizmet etmektir. biz bunlara karşı çıktık. bunun için biz vatan haini, onlar yurtsever oldular. bizi bu mücadeleden dolayı, güya adil mahkemelerinde yargılayan ve yine adil kurumları eli ile asacak olanlar bilmelidirler ki. bizi asanlar ve astıranlar ise hergün bin defa ölecekler..
son sözüm; yaşasın işçiler, köylüler! yaşasın devrimciler! yaşasın halkımın kurtuluşu ve bağımsızlığı için savaşanlar! yaşasın tam demokratik türkiye'nin kurulmasından yana olanlar. kahrolsun emperyalizm! kahrolsun faşist koalisyon.
kim susturabilir bizim türkümüzü kim
biz ki bu hasreti semahların seyrinden alıp gelmişiz
biz ki onu sitemkar anaların kirpiğinden derlemişiz
süzülsün de acının derin izler bıraktığı gül yanaklardan
yere dökülsün istememişiz
bizim türkümüzü rüzgar söyler her gece
ay vurdukça parıldar gün dokdukça hız alır
nevroz ateşleriyle sağaltarak çırpınan yarasını
can havliyle kardaş
kan içinde bir kartal gibi vadilere saldırır
türkülere ilişmeyin
türküler nehirdir gecenin bağrına akar
fazla eşelemeyin kardaş
taşınca ne siperler kalır ne dev barikatlar
deşmeyin diyorum deşmeyin
kim susturabilir bizim türkümüzü kim
biz ki nice amansız badirelerde serden geçmişiz
biz ki ilmikler boynumuza takılıyken bile türkü söylemişiz
sonra ırmak boylarında göğertip körpe otların serinliğinde
dağlara emanet etmişiz
biz ki her yangın külünden diri canlar yaratmışız
biz ki mazlumların defterine kanlı resimlerle sıralanmışız
banaz yaylasından kerbelaya kar götürsün turnalar
ölürüz sanma kardaş
dostun attığı gülden yaralanmışız
türküleri dövmeyin
türküler gökyüzüdür karanlığa yıldızlar çakar
üstümüze gelmeyin kardaş
namuslu bir devrimcinin alnında kavga ışıldar
incitmeyin diyorum incitmeyin
kim susturabilir bizim türkümüzü kim
biz ki karacaoğlanı aşkla veyseli toprakla yüceltmişiz
biz ki köroğlunun narasıyla nice beyleri yere çökertmişiz
yine de masum bir bebek gibi avuç avuç sevdamızı
kalanlara vasiyet etmişiz
adam dediğin sapına kadar yiğit olmalı
ne karıncayı incitmeli ne ozanları yakmalı
öyle sansar gibi punduna getirmek de neymiş
adam dediğin kardaş
yüreği varsa eğer getirip ortaya koymalı
türküleri yakmayın
türküler çiçektir en umutsuz zamanlarda açar
kavgayı uzatmayın kardaş
yüzyıllardır tuz döke döke çürüdü bu yaralar
kanatmayın diyorum kanatmayın **