almanca'da "ih" diye okunan "ich" kelimesini "iş" diye okuyan özentidir. "ich" e "isch" diyen tipler almanya'nın köylüleri ve bol aksanlı güneylilerdir. almanca'yı sonradan öğrenip de bir de üstüne güney aksanı yapan dürzüler çok fena sinirimi bozuyorsunuz.
gayet olağan olan durumdur. 1970'li yıllarda alevi olan herkesin solcu olması zorunluymuş gibi bir durum söz konusu olup solcu olmayanlara sanki kendi akrabalarına ihanet ediyormuş muamelesi yapılırdı.
2015 yılına geldiğimizde durum bayağı bir değişti. chp'den sonra alevilerden en çok oy alan 2. parti mhp oldu. bunun yanısıra mhp'ye köpekçiler falan diyen dinazor aleviler de yok değildir. mhp'nin bu başarısında payı olan kişi sayın dr. devlet bahçeli'dir. izlediği politikayla türk milliyetçiliği bağlamında güzel adımlar atmıştır. mhp, bugün dinciliği değil atatürk ilke inkılapları çerçevesinde laik devleti ilke edinmiştir. o yüzden takdir görmüştür.
ankara'da bizim köyde 258 oy geçerli oy içerisinde 97 tane mhp vardı. gerisi full chp 2 tane akp 1-2 tane de sik kırığı hdp vardı. o iki tanesi de medyanın oyununa gelmiştir kesin.
cumhurbaşkanı tayyip erdoğan ak saray'dan taşındıktan sonra yapılması gerekendir. biliyosrunuz ak saray mimarlar odası tarafından dava edildi ve tayyip erdoğan'ın saraydan tahliyesi söz konusu.
gazi üniversitesi dışındaki ankara'daki diğer üniversitelerin böyle bir yapıya ihtiyacı yok. odtü'nün zaten kampüsü çok büyük ve bütün imkanlar yeterli. fakat odtü'den 2 kat daha fazla öğrenciye sahip olan gazi üniversitesi son derece küçük kampüslü olup tam da ak saray gibi bir binaya ihtiyacı vardır.
o yüzden ak saray'ın, gazi üniversitesi mümkünse hukuk fakültesi ya da iibf'ye verilmesi elzemdir. gazi üniversitesi camiasının buna acilen ihtiyacı vardır.
bazı kürt aleviler ve birkaç arkadaşım gibi türk alevilerdir. haydi kürtlere bir şey demiyorum da o türk olup da ortalıkta alevi'yim diye geçinen yavşaklar var ya işte ben onların taaa...
keşke atatürk laikliği getirmeyip şeriatı devam ettirseydi de bunlar gibi malları alevi diye imha etselerdi. atatürk'e ve türkiye cumhuriyeti'ne ihanet ettiniz şerefsizler. modernizme değil terörizme, gericiliğe ve bölücülüğe oy verdiniz.
kimsenin sikinde olmayacak durumdur. artık alıp 80 milletvekilinizi götünüze sokabilirsiniz. hdp ve kürtler zafer kazandığını falan sanıyor ama akp'nin hezimeti kürtlerin hezimetidir. artık akp'nin hdp'ye ihtiyacı yok mhp'ye ihtiyacı var. bundan sonra mhp ne derse o ulan.
o kaldırdığınız "ne mutlu türk'üm diyene" tabelaları geri dönecek. zaman beyaz torosların zamanıdır.
ak trollerin uydurduğu yalandır. chp'den hdp'ye oy geçişi olmuştur fakat çok az olmuştur. akp'nin diyarbakır'daki yüzde 20'si güneydoğunun tamamındaki yüzde 30'luk bir dilim nereye gitti diye sormak lazım.
chp türkiye genelinde yüzde 0.7 oy kaybetmişken akp yüzde 5 oy kaybetti bu oyların çoğu güneydoğuda olduğu için hdp'ye gitti. özetlersek dinci kürtler akp yerine hdp'ye verdi. alevi kürtler ise chp yerine hdp'ye verdi. bunun yanı sıra cihangir solcusu olarak adlandırdığımız yüzde 0.01'lik kesim de chp'yerine hdp'ye verdi.
sonuç olarak hdp'ye oy veren vatan hainleri akp'den çıkmıştır.
yine bir seçim sonrası bu düşünceye sahip olan arkadaşlar varsa tek yapmaları gereken üniversiteden mezun olup almanya'daki üniversitelerden birine yüksek lisans başvurusu yapmaktır.
hayaller dünyasında yaşıyordur. SıK SıK doşland'dan türkiye'ye kesin dönüş yapma kararı alıp sonra vazgeçer.
almanya'da spd, die grünen (yeşiller) gibi partilere oy verip türkiye'de chp'yi dinsiz diye eleştirir. üstelik yeşiller partisinin gay adayları da mevcuttur.
bu klasik muhafazakar seçmen biraz delikanlı olsaydı ve çizgilerini korumuş olsaydı. almanya'da gidip oylarını neo nazi parti olan npd'ye verirlerdi. tabi götleri yemez.
bugün türkiye'de ayan beyan ortada olan durumdur. nerede aşırı dinci, şeriatçı birini görseniz bilinki onun soyunda ve zihniyetinde bir türk düşmanlığı vardır. amaçları islam değildir. islam'ı türk düşmanlığını gizlemek için kullanırlar. türkiye cumhuriyeti'nin varlığına ve birliğine karşıdırlar çünkü onların amacı etnik süprüntülerin egemen olduğu bir düzen kurmaktır. bunun adına ümmetçilik de denir.
Türkler, isa'dan en az 2000 yıl önce Anadolu'da yaşamaktaydılar.
Türklerin Anadolu'ya yerleşmesi 1071'deki Malazgirt Savaşı'ndan sonra hızlandı. Selçuklu komutanı Kutalmışoğlu Süleyman Şah Anadolu'daki fetihleri batıya yayarak 1075'te iznik'i Bizans'tan aldı ve burayı başkent yaparak bağımsızlığını ilan etti.
Böylece Anadolu Selçuklu Devleti kuruldu. ilhanlıların son Anadolu sultanını tahttan indirdikleri 1308'e kadar varlığını sürdürdü.
Selçuklu döneminin iki büyük tarihçisinden biri olan Aksaraylı Kerimeddin Mahmud, Türkler hakkında şunları yazmıştır: (10)
''HUNHAR TÜRKLER KÖPEKLER VE KURT GiBiDiRLER. ELLERiNE FIRSAT GEÇERSEN YAĞMAYI GANiMET BiLiRLER FAKAT DÜŞMAN KUVVETLERi GELiRSE KAÇARLAR.''
Selçuklu döneminde en öne çıkan isimlerin başında hiç kuşkusuz Mevlana gelmektedir.
Mevlana Celaleddin-i Rumi (1297 Beth-1273 Konya), islam ve batı dünyasında tanınmış, şair ve düşünce adamıdır.
Bugün Afganistan'da bulunan Beth kentinde doğmuş, Konya'da ölmüştür.
Mevlana'nın etnik kökeni ise tartışmalıdır. Fars, Tacik veya Türk olduğu yönünde görüşler vardır.
Mevlana, başta en ünlü yapıtı Mesnevi olmak üzere tüm kitaplarını Farsça yazmıştır.
Selçuklu Sultanı Alaeddin Keykubat'ın davet ettiği babasıyla Konya'ya geldiğinde Mevlana, 21 yaşındadır.
Tebriz'li Şems, Mevlana'nın hocasıdır.
Mevlana, Türk düşmanıdır.
Mevlana, Oğuz Türklerine, Türkmenlere, Ahilere düşmandır.
Mevlana'da Türk; kaba, çirkin, bayağı, bir varlıktır.
Mevlana'ya göre Oğuz Türkleri 'KiNDAR, KAN DÖKÜCÜ, iŞKENCEYi SEVEN' insanlardır.
iŞTE, ÜNLÜ MESNEVi'DEN BiR ALINTI: (11)
-Kan dökücü Oğuz Türkleri geldiler, yağma etmek için ansızın bir köye saldırdılar.
-O köyün ileri gelenlerinden iki kişi buldular, onlardan birisini öldürmek istediler.
-Başını kesmek için ellerini bağladılar. O zavallı adam can korkusu ile''Ey padişahlar, ey yüce kişiler!'' diye yalvarmaya başladı.
-''Ne yapıyorsunuz? Beni neden öldürmek istiyorsunuz? Niçin benim kanıma susadınız?
-Benim öldürülmemde ne hikmet var? Beni öldürmekteki maksatınız nedir? Görüyorsunuz ki ben zengin değilim, çıplak yoksul bir kişiyim.''
-Oğuzlardan biri; ''Şu arkadaşın korksunda, varını yoğunu çıkarsın diye seni öldüreceğiz.'' dedi.
-O zavallı adam dedi ki: ''Korkutmak istediğiniz arkdaşım benden daha yoksuldur.'' Oğuz; ''O öyle görünüyor ama onun altını vardır.''dedi.
MEVLANA'NIN MESNEVi'SiNDEN TÜRK DÜŞMANLIĞI iŞLEYEN iKi ALINTI DAHA YAPALIM:
-''O kıtlık babası Oğuz oğlu Uc...''(12)
-''Ey ecel, ey köyü yağmalayan Türk...''(13)
-Mevlana'da Türk, güçlü kuvvetlidir ama akılsız ve kan dökücüdür.(14) Mesnevi'de padişahların ve beylerin övüldüğüne sık sık rastlarız ama yoksullarla ilgilenildiği hemen hiç görülmez.
-Türk karşıtı Mevlana'yı biraz daha yakından tanıyalım:(15)
-Mesnevi, o devrin magazin haber bülteni değerindeydi.
-Mevlana birileri ile mücadele etmek ve zafere ulaşmak için Mesnevi'yi kaleme almıştır. Doğrudan kendisi Mesnevi'nin yazılış amacını böyle saptamaktadır.
-MEVLANA KARŞITLARI ARASINDA ŞUNLAR BULUNMAKTADIR: Ahi Evren, Ahi Ahmed ve Ahiler, Hacı Bektaş, Baba ilyas ve Türkmen ileri gelenleri... (Ahiler ve Alevilen öz Türk'türler.)
-Mevlana ağza alınmayacak küfürlü sözler kullanmaktan çekinmediği gibi bazı iftira ve suçlamalarda bulunmuş, çirkin sözler söylemiştir.
-Mevlevi çevreler ile Ahi ve Türkmen çevreler arasındaki mücadele ve sürtüşmeler asırlarca devam etmiştir.
-Mevlana, çocuğu olmayan Ahi Evren'nin bu durumuyla alay ederek onun hadım ve eşcinsel olduğu imasında bulunan sözler söyler.
-Mevlana ünlü kitabı Mesnevi'de anlattığı bir hikaye, eşcinsel olduğunu belirttiği Cuha'nın bir delikanlıya Mevlana'ya göre çirkin bir ilişkide bulunma teklifini söz konusu etmektedir. Yine başka bir hikayede bu Cuha'nın kadın elbisesi giyerek kadınlar meclisinde Mevlana'ya göre edep dışı bir davranışını anlatmaktdır. Burada Mevlana böyle bir tabloyu ayrıntılarıyla anlatarak, Türkmen çevrelerin kadın ve erkek bir arada dini sohbet meclislerinde bulunmaları adet ve töreleri ile alay eder. Mavlana, kadınlarla erkeklerin bir arada bulunup sohbet etmelerine, eğlenmelerine karşıdır.
-Ahi Evren'nin karısı, Fatma Bacı'dır. Ahi Evren'nin ölümünden sonra kimsesiz kalan Fatma Bacı, Hacı Bektaş'a sığınmış, Hacı Bektaş'ta onu kendisine bacı edinerek himayesine almıştır. Mevlana, Hacı Bektaş'a ''BACISI KAHPE'' derken Fatma Bacı'yı kastetmektedir.
-Yine Mesnevi'deki bir hikayede Mevlana, Ahi Evren'in iri vücutlu köse diye tarif etmekte ve bir delikanlıya sarkıntılık yaptığını anlatmaktadır. Delikanlı bu iri adamdan uzaklaşmak isterken ''BENDEN KORMA EY DELiKANLI. BEN EŞCiNSEL BiRiYiM. BU iLiŞKiDE SEN ÜSTTE KALACAKSIN BANA DEVEYE BiNER GiBi BiNECEKSiN, DiLEDiĞiN GiBi SÜRECEKSiN.'' dediğini naklederek onun homoseksüel ilişkide edilgen konumunda olduğunu yazarak, (Mevlana kendi değer ölçülerine göre) çok onur kırıcı bir biçimde ona iftira etmektedir. Mevlana, diğer bazı hikayelerde de Ahi Evren'i eşcinsel, iri cüsseli, ekşi suratlı çirkef gibi sıfatlarla anmaktadır. (Ahi Evren, Oğuz Türk'üdür, yani öz Türk'tür.)
-1243 yılında, Ahiler ve Türkmenler, yağmacı ve işgalci bir güç olan 'Moğol Emperyalizmi'ne karşı savaşırlarken Mevlana ve çevresi Moğollarla çok iyi ilişkiler kurarlar ve Moğol iktidarının meşrutiyetini vurgulamaya çalışırlar. Mevlana ve yandaşları, güç kimdeyse, yani iktidar kimdeyse ondan yanadırlar.
-islam dünyasında çok eskiden beri akılcılar (Rasyonalistler) ile sezgiciler (içe Doğuşcu) birbirleriyle mücadele halindeydiler. AKILCILAR; gerçek bilgiyi elde etmek için aklın ve mantığın ölçü olduğunu savunmuşlar hatta aklı, imana varmanın ve Allah'ı bulmanın vasıtası olarak görmüşlerdir. Bilim adamları, yazarlar ve filozoflar bu görüşün temsilcileridir. SEZGiCiLER iSE, gerçek bilginin içe doğuş ile elde edilebileceğini, içe doğuş ile Allah'a varılabileceğini, iman edilebileceğini tezini savunurlar. işte Mevlana bu ikinci düşünce tarzının öncülerindendir. Yani Mevlana, aklın öncülüğünü kabul etmez.
-Mevlana'nın Mesnevi'sinde akılcılığı yeren birçok hikaye bulunmaktadır.
-Şunu da hatırlatmakta yarar vardır. Mevleviliğin Selçuklular zamanından beri Anadolu'da fikir üstünlüğü sağlaması, akılcılığın büyük ölçüde zayıflamasına ve hatta silinmesine neden olmuştur. Bu durum, Mevlana'nın Anadolu'nun fikir tarihindeki yerinin ve etkisinin ne kadar önemli olduğunu göstermektedir.
-Mevlana, 'kadın karşıtı' bir görüşe sahiptir. Onun bu yönü üzerinde hiç durulmamış veya fark edilmemiştir. Bu görüş ona hocası Tebriz'li Şems'ten gelmektedir. Çünkü Şems, çok daha aşırı bir kadın karşıtıdır. Ahmed Eflaki'nin anlattığına göre, bir gün Şems namuslu bir hanımı övdü ve sonra şöyle dedi: ''BU iYi MEZiYETLERiNE RAĞMEN BiR ARŞTAN DAHA YÜKSEK MAKAM VERiLSE, O BU MAKAMDA iKEN YERDE KALKMIŞ BiR ALET (erkeğin cinsel organı-YD) GÖRESE DELi GiBi O ALETiN ÜZERiNE ATLAR. ÇÜNKÜ KADININ MEZHEBiNDE ONDAN DAHA YÜKSEK BiR MAKAM YOKTUR.''
Mevlana, Mesnevi'de kadınları konu alan onlarca hikaye anlatmış ve bütün hikayelerde kadınları değersiz gösterip alay etmiş, hor görüp hakaretler yağdırmıştır. Kadının doğasında aşağı ve kötü eğilimleri şairane ve abartılı bir üslupla anlatmaya çalışmıştır.
-Mevlana'nın ölümünden sonra da Mevleviler Moğollarla iyi ilişkiler içinde olmuşlar, Türkmen ve Ahi çevrelere karşı düşmanca tutumlarını sürdürmüşlerdir.
-Osmanlı Devleti, istanbul'un fethinden sonra çok uluslu bir devlet haline gelince giderek Türkmenlerin denetiminden ve Türkmen topluluklarının hakimiyetinden çıkmıştır. Türk olmayan etnik gruplardan olan kişiler devletin yüksek kademelerinde yer almaya başlamışlardır.
-Osmanlı Devleti çok uluslu bir devlet haline dönüşünce XV. Yüzyıl sonlarında Mevlevilik de Osmanlı Devleti'nin yapısı içinde yer almaya başladı. II. Beyazıt zamanında istanbul'da ve taşrada Mevlevihaneleri açılmaya başlandı. Devletin Mevlevihaneleri açması Türkmen ve Ahi çevrelerce hoş karşılanmamıştır. Selçuklular zamanından beri devam eden, Mevlevilerin Ahi ve Türkmenlere karşı savaşımı yeniden baş göstermiş ve kızışmıştır.
-MEVLANA'NIN VE DOLAYISIYLA MEVLEViLERiN TEMEL AHLAK KURALI, DEVLETiN VE YÖNETiMiN BAŞINDA OLANLARA KAYITSIZ ŞARTSIZ BOYUN EĞMEKTiR. Yani güçlü olana, iktidarı elinde tutana biat kültürü, Mevlana'nın ve Mevlevilerin temel dünya görüşüdür. Osmanlılar, Mevlevilerin bu görüş ve tutumlarının, yani güçlüye boyun eğme duygusu, biat etme ahlakının yaralı olacağını düşünmüşlerdir. Bu yolla ''KUL iLE HALK'' yaratmaya çalışmıştır. Şeyh Sadi bu ahlaki kural ve düşünceyi şöyle ifade etmektedir:
-''Sen, ben miskini gözettikten beri eserlerim güneşten daha çok ün kazanmıştır. Pek çok kusurlarım bulunmasına rağmen sultanın beğenip kabul ettiği kusurlar sanat ve hüner hükmündedir.''
-Şeyh Sadi'nin 'Gülistan'ının Osmanlı tarihi boyunca en çok okutulan ve okunan eser olması da bu görüşünü dayatmış bir eser olmasındandır.
-işte Mevlana'nın Mesnevi'de ve diğer eserlerinde öngördüğü ahlak anlayışı budur. Mesnevi'de Emir Ayas'a verdiği öğütte bu ahlak kuralını uzun uzun dile getirmekte ve Emir Ayas'ı buna uymamakla suçlamaktadır. Buna göre doğru ve yanlış, iyi ve kötü, güzel ve çirkin siyasi otoritenin belirlemesine göredir. Allah gücü ve kudreti kime vermişse, hakkı ve adaleti belirleme yetkisi de onundur.
Mevlana'nın torunu Ulu Arif Çelebi, kendisine niçin Müslümanları (Karamanoğullarını) bırakıp Moğollara destek verdiğini soranlara: ''GÜNÜMÜZDE ALLAH GÜCÜ VE KUDRETi MOĞOLLARA VERMiŞTiR. BiZ MEVLEViLER ONLARA iTAAT ETMEYi KENDiMiZ iÇiN ZORUNLU GÖRÜRÜZ.''demiştir.
-XV. Yüzyıl ortalarından itibaren Cihan Devleti kurma yoluna girmiş bulunan Osmanlı Devleti'nin üst düzey yetkilileri bu düşüncenin, bu anlayışın Devlet'in hayrına olacağını düşünmüşler ve bütün vilayetlerde 'Mevlevi Evleri' açarak bu görüşün ve ahlak anlayışının yaygınlaşması çalışmışlarıdır. Yüksek devlet memurluklarına da Mevlevi ocaklarına bu ruh ve ahlak anlayışı ile donanmış Mevleviler tayin edilmeye başlanmıştır.
Mevlana'nın sahip olduğu ve yaydığı, 'KiM OLURSA OLSUN iKTiDARI ELiNDE BULUNDURANA BiAT ETME AHLAKI', üzerinde çok dikkatli düşünülmesi gereken bir kültürdür.
Türk Milletine Suikast düzenleyenlerin içimizdeki işbirlikçilerin büyük bir çoğunluğu bu kültürden gelmektedirler, yani sadece ve sadece 'GÜCÜ ELiNDE TUTANA BiAT EDENLER'dir.
GÜNÜMÜZDEN BiR ÖRNEK VEREREK BUNU VURGULAMAK iSTiYORUM:
12 yılı aşkındır Amerika Birleşik Devletleri'ne gönüllü olarak sığınmış bulunan Fethullah Gülen, henüz Türkiye'de iken bakın ne diyordu: (16)
''Amerika şu anda bütün konum ve gücüyle bütün dünyaya kumanda edebilir. Amerika hala bu dünya gemisinin dümeninde oturan milletin adıdır. Bütün dünyada yapılacak işler buradan idare edilebilir ve hatta denilerbilir ki, şöyle veya böyle Amerikalılarla dostça geçinmeden destek almak değil, dostça geçinmeden Amerikalılar istemezlerse kimseye dünyanın değişik yerlerinde hiçbir iş yaptırmazlar.''
Fethullah Gülen, dünyanın en güçlüsü gördüğü Amerika'ya biat ediyor, Amerika'ya itaat etmeyi zorunlu görüyor ve gösteriyordu.
Biliyorsunuz, 'Hoca Efendi' unvanlı Fethullah Gülen, çok sayıda dindar müslümanın 'lideri'dir.
Peki, nasıl oluyorda dindar Müslüman Hoca Efendi, Hristiyan Amerikalılara biat ediyor?
FETHULLAH GÜLEN, MEVLANA AHLAKINI SÜRDÜRÜYORDU: Güçlüden ve zenginden yana olma, güçlüye ve zengine biat etme... BiAT KÜLTÜRÜNE SAHiP KiŞiLER iÇiN; GÜÇLÜNÜN DiNi, iNANCI, MiLLiYETi HiÇ ÖNEMLi DEĞiLDiR! Tek önemli olan iktidardır, güç yani iktidar kimdeyse onun önünde eğilinir!
Mevlânâ’nın ilk eşi Gevher Hatun’dan iki oğlu vardı: Sultan Veled ve Alâeddin Çelebi.
Anadolu’yu işgal eden Moğollar, Mevlânâ’nın tekkesinin bulunduğu Konya’ya da girdiler.
işgalci Moğollara karşı Konya’da iki ayrı cephe oluştu.
Mevlânâ ve yandaşları, Moğollarla işbirliği yaptılar, işgale karşı çıkmadılar.
Mevlânâ’nın baş düşmanı Ahi Evren ve yandaşları ise işgalci Moğollara karşı çıktılar, işgalcilerle işbirliği yapan Mevlânâ’yı suçlayıp dışladılar.
Ahi Evren, ahilerin başı, Alevi Türkmen’di. Yalnız Konya’da değil tüm Anadolu’da büyük bir taraftarı olan çok saygın bir önderdi.
Mevlânâ’nın oğlu Alâeddin Çelebi, işgalcilerle işbirliği yapan babası Mevlânâ’ya baş kaldırdı, işgalcilere karşı savaşan Ahi Evren’den yana oldu.
Ahi Evren ve yandaşları Konya’da Moğollara karşı direnişte başarılı olamayınca Kayseri’ye çekildiler, Moğollarla savaşı Kayseri’de sürdürdüler.
Mevlânâ’nın oğlu Alâeddin Çelebi, Kayseri’deki çarpışmalar sırasında öldü.
Alâeddin Çelebi’nin cenazesi Konya’ya getirildi.
Mevlânâ, öz oğlu Alâeddin Çelebi’nin cenazesine katılmadı, tüm ısrarlara karşın oğlunun cenaze namazını kılmadı.
Kendisini dinlemeyip Ahi Evren önderliğinde Moğollara karşı savaşmış olan öz oğlunu Mevlânâ bağışlamamış, kin tutmuş, cenazesine katılmamış, cenaze namazını kılmamıştı.*
ulan bizi düşürdüğünüz şu duruma bakın. bu sadece küçük bir örnek. bunun gibi yüzlercesi var. bütün dünya kızları türkiye'yi interpals'te kicklemiş. sırf bu yüzden menşeimi almanya yaptım.
en içler acısı durum ise türk erkeklerine bu tribi atan kızın tipi bu: