Yine yeniden bir bar tuvaletinde karşıma çikan Didem Madak şiiri.
...
Ben bu zehir zıkkım şiirin ağlak kalemi olacak kadın mıydım?
raif bey şiir için soyunmama karşıydı
cinayetin sebebi buydu
üstelik raif bey’i kürk mantolu madonnadan araklamıştım.
raif bey baloda benle dans etmeyince, inadına
tanrıyı dansa kaldırmıştım.
raif bey tanrı’yı ben raif bey’i derken
zincirleme cinayet tamlaması olmuştuk.
...
Yapmayın artik şunu. Bu insanlar zaten tanınmak için yapiyorlar. Korktun mu kadını gibi bir kaç gün topta tutup tanınir hale getirmeyin ya da sevgilisiyle kek yiyip fenomen yaptiğiniz digeri.Şimdikinin başlığının altına da bu yüzden yazmiyorum.
Her türlü fikre sahip(!) Kişilerle yaşiyoruz bunu kabullenelim. Istesek de istemesek de. Humanist, yaratilmiş her şeyi içimden gelerek seven bir insan olarak beni bile kinlenecek seviyeye de getirdiniz.
Tek isteğim sadece insanlar kendilerini gözümüze sokmaya çalıştıklarında yok sayın. Bu daha yeni havaalanındaki çıplak kadın icin de geçerli.
Daha yazacagim belki de sizde bu şekilde yaşamak bir yerde bir kaç dakikalıgina ünlü olmak, olamadiğiniz ve olmak istediginiz kisi gibi gorunmek için bu sosyal medyada varsinizdir.
Bu başlığa özlü söz olarak da;
Cahil ile etme sohbet küstürsün,
Cam kırığı ile alma taharet yırttırırsın.
neden mi en azından akpliler davalarından vazgeçmiyorlar.
mhp akp ile birlikte rte oylarını çoğalttı
bu nasıl bir kafadır ki saydırdığın insanın yanında yer alıp üyelerine yine saydırdığın insanlara oy verdirttin ve eminimki 5 gün sonra yine arkasından saydırmaya devam edeceksin!
bu böyle çoğalırda çok işim var şu an.
edit: canımlar siz çok yanlış anlıyorsunuz ya herhaldeki yönetenlerinden ve vekillerinden bahsediyorum ve türküm!
galvaniz gelbiraz'ın söylediği bir bea şarkısıdır. hayal kurarken ama olmayacaksa üzülürüm diye kurmaktan vazgeçer gibi olur vazgeçermezsiniz ya o an ki mutsuzluk gibi şarkı.
sözleri şöyle :
karanlıkta gürlüyor şelale
bilen bile bilemez beni
konuşmadıklarımız da gerçek değil mi
ihtimallerin heyecanına üzülüyorum
sırtımı verdim resimlere
anılar telefonda duruyorlar
peşimi bırakmıyor yükselişlerin
her şey benimle ilgili değil ki
insanlarin kendi kendilerine evlenmesiymis. baya baya tören yapanlar, kendine evlilik teklifi edenler, evlilik yemini okuyanlari var.
kendinle olmayi secersinde niye kendinle evlenirsin ki kesin yine kavga edeceksin cikar catismasi yasiycaksin ama bosanamayacaksin.
Zeynep Selvili'nin Ted konuşmasının başlığıdır.
Bizi yargılayan iç sesi ve bizi nasıl etkilediğini anlatmakta.
aynı zamanda öz şevkatten bahseden konuşma için; https://www.youtube.com/watch?v=W2BpOXoFRPA
James Redfield kitabı.
Elime nereden geçmişti hatırlamıyorum ama öğretilere söylenip öğreti oluşturan bir kitap onu hatırlıyorum.
güzel bir kaç paragraf vardır ve birisi :
Tanıdığın insanlardan kaç tanesi işlerine tutkuyla bağlıdır, çalışmalarına ara vermedikleri için kaç tanesi stresle ilgili hastalıkların esiri olmuştur. Çalışmalarına ara vermezler çünkü kendilerini ancak bu şekilde oyalarlar yaşamı pratik öneme indirgerler. Ve neden yaşadıklarına emin olmadıklarını anımsamaktan kaçındıkları için böyle davranırlar.
All i'm looking for
is a little bit more rope
to wrap around my throat
i'm in trouble
i'm in trouble
And all i'm gasping for
is one last breath of hope
to hear the hearts i broke
i'm in trouble
i'm in trouble
When you lay my body down
when you throw me in the ground
don't be sorry
when you lay my body down
when i'm buried in the ground
save your prayers
don't shed a tear
don't shed a tear for me
save your prayers
don't shed a tear
don't shed a tear for me
Turn your heart to the trail of souls behind me
save your prayers
don't shed a tear
don't shed a tear for me
All the fearful eyes
stay burnt up on my mind
the gift they left behind
i'm all troubles
i'm all troubles
Still they find the words
ring louder than my thoughts
they're heavy as a curse
i'm in trouble
i'm in trouble
When you lay my body down
when you throw me in the ground
don't be sorry
when you lay my body down
when i'm buried in the ground
save your prayers
don't shed a tear
don't shed a tear for me
save your prayers
don't shed a tear
don't shed a tear for me
Turn your heart to the trail of souls behind me
save your prayers
don't shed a tear
don't shed a tear for me
These are my confessions
i'm singing out my dying words
These are my confessions
make peace before i hit the dirt
These are my confessions
here are all my sins laid down in verse
These are my confessions
Oh these are my confessions
Save your prayers
don't shed a tear
don't shed a tear for me
save your prayers
don't shed a tear
don't shed a tear for me
Turn your heart to the trail of souls behind me
save your prayers
don't shed a tear
don't shed a tear for me.
kuruyemiş satmıyorsa zeytin de satmasın canım.
ve daha bir sürü şey...
arkadaki sigaraları da kartlı çekimle 50 kuruş farkla satmasın zira faiz haram.
tuvalet kağıtları da nereye çeksen oraya gider.
genel olarak farklı dillerin etimolojisine de diyecek lafım yok no el ne lan asdfd
Sahi, mutsuz muydun?
Orada, seni ilk kez nereme sığdıracağımı bilemeyip
Bütün mahcubiyetimi tırnaklarımdan cıkarırken
Karşında bir yeni yetme gibi tırnaklarımı kemirirken
Orada, kızılcıklıyla doktorların kesiştiği o yerde
Sabah ezanı okunmak üzereyken
Ben çok yorgunken, ve sen çok içmişken
Telefonda usulca konuşup bana seni nerede bekleyeceğimi tarif ederken
Saat 4 felan iken
Ben olağanca yorgunluğuma rağmen değilmişim gibi davranıp
Sana doğru yürürken..
Sen ne kadar yorgun olduğumu görünce
Hemen ilerideki bankı gösterip,
"istersen biraz oturalım" derken,
Oturduğumuzda bankın tam ortasına, dizlerimiz birbirine değerken..
Mutsuz muydun harbiden?..
Sahi, mutsuz muydun?
Oysa sabaha karşı açık fırın bulunca
Çocuk gibi sevinmiş ve bana taze ekmek almıştın..
Ben yolda yarısını yemiştim,
Ve sen; "Evde zeytin var, günah" demiştin.
Yalan mı söylemiştin, değil miydi günah?
Sahi, ben mi abarttım?
Zeytine, ekmeğe ve sana yemin edip
Doğru düzgün bir adam olmaya karar verdiğimin sabahı,
Abarttım diye mi?
Böyle hem manalı, hem manasız baktın yüzüme.
Sahi herkes, herkes aldatır mı?
Sahi, utanmayı unutunca mı geçecek bütün mutsuzluklar?
Ben sesini ilk duyduğumda seni sevmeye karar vermiştim..
Sen başın ilk sıkıştığında, beni sevmekten vazgeçtin..
Sahi, ben sana denk mi geldim?
Geçerken uğradığın benzin istasyonu gibi.
Bir daha dönmeyeceğin,
Mağrur ve yalnız,
Sakin ve telaşlı,
Bedbaht ve mütefessir,
Bokuna kadar zıt anlamlı,
Dibine kadar çelişik..
Ben gibi iken işte ben
Sahi sen, benim nasıl ben gibi olduğumu en iyi bilen iken
Niye işim var deyip, yol vermedin bana?
Yalnızlıktan it gibi korktuğumu biliyordun!
Yalnızlıktan it gibi korktuğumu tanıştığımızın ikinci günü söylemiştim sana!
Sana demiştim ki;
Bak, iyi dinle
“Beni bir gün unutacaksan, bir gün bırakıp gideceksen, boşuna yorma derdi; boş yere mağaramdan çıkarma beni. Alışkanlıklarımı özellikle yalnızlığa alışkanlığımı kaybettirme boşuna. Tedirgin etme beni. Bu sefer geride bir şey bırakmadım. Tasımı tarağımı topladım geldim. Neyim var neyim yoksa ortaya döktüm. Beni bırakırsan sudan çıkmış balığa dönerim. Bir kere çavuş olduktan sonra bir daha amelelik yapamayan zavallı köylüye dönerim. Beni uyandır.”
Kelimesi kelimesine ezber ettiğim bu Oğuz Atay satırlarını okumuştım sana..
Beni yalnız bırakma demiştim!
Ee, neredesin?..
Sahi, bütün bu anksiyetem , taşikardim
Nesneli nesnesiz serzenişlerin
Arkandan kırıp döktüğü ne varsa işte
Sahi, hepsi benim hezeyanım mı?
Sen aslında hiç olmadın
Ben mi mana yükledim manasız varlığına?
Oysa ben hala, her sabah, kötü bir rüyaya dalıyor gibi uyanıyorum dünyaya
Beni asla beklemeyeceğini bildiğim yerlere
Beni bekleyen, ama bekleyip beklemediklerini umurumda bile olmayan insanlar için kuruyorum telefonun alarmını
Ve bir kez bile ertelemeden, hep vaktinde doğruluyorum
Niye biliyor musun?
Niye, biliyorsun..
Niye?
Sahi, biliyor musun?
Beraber bir Kurusova filmi izlemiştik seninle, hatırlarsın
Bari bunu hatırla
Evet, bunu hatırlarsın
Al işte, şimdi itiraf ediyorum;
Filmi değil seni, seni izliyordum
Çünkü sen o ara bütün filmlerdeki bütün kadınlardan daha güzeldin
Sahi, hiç mi fark etmedin?
Ahh, olan oldu artık..
Unutulacak olanlar çoktan unutuldu
Unutulmayacak olanlar mıh gibi beynimde
Artık tek bir soru var aklımda
Cevabının hiçbir işime yaramayacağı, deli gibi bildiğim fakat buna rağmen cevabını deli gibi merak ettiğim tek bir soru var şimdi
Sahi, bu aşkta
Tek ben miyim kaybeden?
-Ali Lidar-
Belki çok derin şeyler yazmıyor pek de sevmem ama doğal geldi bu. Her şiirinde ya sevgilinizi bulursunuz ya da kendinizi. Ben sanki bana yazılmış gibi ama biraz da ben yazmışım gibi buldum.
dili hiç ağır değildir herkes okuyabilir ama anlar mi bilemem.adam o kadar üstün insan siradan insanlari aşağilamasi da çok normal. bu bana ağır geliyor deseniz anlarim tabi.
tamam anladık herkes bir yere yetişiyor, herkes planını uygulamaya çalışıyor.
herkesin işi acil anlıyorum peki nereye yetişiyorsunuz?
caddenin köşesinde araba çarpsa size varmış mı olacaksınız gittiğiniz yere?
saat 5 te teslim edeceğim işi 6 da teslim etsem ölecek misiniz?
çay mola saatinde demlenmemişse molaya geç çıksa çalışanlar ne kadar para kaybedeceksiniz patron bey?
ütüsüz gömleğinizle geldiğiniz iş yerinde kolunuzu saklamaya çalıştığınızın farkındayım asiye hanım nereye yetişemediğiniz için oldu bu?
bu acele neden, nereye gidiyorsunuz?
emeğimizi satın aldıklarının farkında değiller. boş zamanlarımı çalıyorlar kaliteli verimli geçirdiğim zaman 5 6 saat o saatte tüm işi bitirebiliyorken tüm gün çalıştırmaya çalışıyorlar. kişinin kendine zaman ayırması gerektiğinin farkında değiller. beni satın almıyorsunuz yaptığım işi satın alıyorsunuz ve ben de bu işi başkalarına satabilirim tıpkı sizin başka eleman bulabileceğiniz gibi.
herkes kendini bazı konularda biraz fazla sanar. bu zeka, duygusallık, iyilik, kötülük vs. olabilir. ama bir fark yok. mesela x ile ilgili soru sorduğumda bana c den cevap verdiğinizde ulan diyorum ki ya ben çok zekiyim ya da anlamıyorlar. ama insanız bir fark yok.
bazen kendimi promosyon gibi hissediyorum. makarna aldiginizda hediye edilen uyumsuz plastik kepce gibi.ne makarnayla alakam var ne de ciktigimiz yol ile alakali ortak bir fikrimiz.
iyi ki kötü şeyleri yapmışım, yanlış insanları sevip yanlış yataklarda uyuyup, yanlış insanlara emek vermişim, vazgeçmemeyi kolay vazgeçmeyi kolaya kaçmayı sevmişim. iyiki yaşamışım.
doğru yanlış yaptığınız her şeyi sevin onlar sizi büyütüyor.
pop art akımı; 1950 yılında popüler kültürü eleştiri olarak çıkmış sonra üzücü bir biçimde popüler kültür içinde kaybolmuştur.
Türkiye de TV de oynayan tüm kliplerde pop art izleri olması; pop artın yeni keşfedildiğinin göstergesidir.
lütfen daha fazla yapmayın.
seni şimdi sevsem de olmaz, inanmam gerek.
bana geri dönsen de olmaz, güvenmem gerek.
rüyalara dalsam da olmaz, uyanmam gerek.
seni görüp kalsam da olmaz, yol almam gerek,
önceleri bir heves, sonraları tek nefes,
şimdi olsan bir kadeh akşam rakısı, dudağımda...