DÜŞÜNCESi DÜŞÜNCELER
Göz kapaklarını kapadığında, dünyanın bütün ışıkları söner;
Güneşin ki bile Boşlukta merkeze sürüklenmekte olan bir ruh çekim alanının dışına sıçramak ister çünkü çekim kendi iradesinin dışındadır. Ancak iyi bir sıçrama güçlü bacaklardan önce yeterli odaklanma zamanına bağlıdır ve zaman herkes için ayrı akar.
Zaman ölçülemeyen yegâne büyüklüktür. Büyüklükse ölçülemeyen şeylerin ölçülebilinenlerle kıyasına denir. Kıyas yapmak zihnin işidir fakat her zihin zamanda farklı hızlarda hareket eder. Hız aynı zamanda bir ivmeye sahip olmayı gerektirir. Hız hareketin ölçülebilen bir değere dönüşmüş halidir. Öyleyse düşüncenin hızı nedir?
insan karanlığı görmek için geceyi beklemek zorunda değildir. Karanlık zaten gözlerimizde gizlidir. Göz; ışığı algılayan organın adıdır. Karanlıksa ışıksızlık durumu, görmek için ışık gerekiyorsa ve karanlık ışıksızlık durumuysa karanlığı görebilir miyiz?
Bir insanın en karanlık noktası sadece bilinçaltıdır. Bilinçaltı her şeyin bilinçsizce depolandığı yerdir. Karanlık aslında insanın habersiz olduğu duygularının beyne olan yansımasıdır. Beyne düşen her yansıma bir düşünceye gebe kalır. Düşüncelerde tıpkı dünyanın geri kalanı gibi ışıktır ve ışık başka bir kaynaktan yansıdığında kendinden bir şey kaybetmez.
Karanlık korkutucudur çünkü bilinmezlikten gelir. Bilinmezlik düşüncenin yarar sağlayamadığı tek durumdur. insan doğada ki diğer canlıların aksine kendini bedeniyle değil sadece düşünceleriyle korur. Korunaksızlık durumu dehşet vericidir. Böylece karanlık bilinçaltının karanlığında dehşet olarak algılanabilir.
insan zihninde her duygunun bir çocuğu olur. Henüz büyümemiş olan duyguların sınırları asla keskin değildir fakat büyüdüklerinde yani korkunun dehşete dönüştüğü yerde her şeyin sınırı bir kılıç kadar keskinleşir. Keskin sınırlar hareketi güçleştirir. Güçleşen hareket ise bir zihin felcinin bariz işaretidir.
Tek bir duygunun keskinleşmesi kimseye gerçekten acı vermez. Acı veren şey iki keskin duygunun birbirlerini parçalamasıdır. Parçalanan her duygu yerine varis olarak bir düşünce doğurur. Düşünceler duyguların ölümünden sonra dünyaya gelirler bu yüzden hiçbir düşünce hangi duygudan geldiğini hiçbir zaman öğrenemez tabi düşüncelerin sahibi olan insanda. işte bu yüzden duygusuz insan aynı zamandan düşüncesiz insandır.
Düşüncesiz olmak asla kendinden başkasını düşünememe durumu değildir. Düşüncesiz olmak tam da gerçek anlamı gibi hiçbir düşünceye sahip olmama durumudur. Hiçbir insan düşüncesiz değildir. Dünyaya yeni gelmiş bebeklerin zihninde bile çok fazla düşünce birbirine çarpmadan ve diğerini yaralamadan yaşamlarına devam eder.
Düşüncelerinde diğer tüm biyolojik organizmalar gibi bir ömrü vardır. Ömrü dolan düşünce zihni terk etmek zorundadır. Tabi terk ederken de yerine yenisini bırakarak. Zihni terk eden bir düşüncenin varisi genelde bir akrabası olur. Fakat çok nadir durumlarda yerine düşmanını da bırakabilir. Böyle durumlar zihni sık sık çelişkilere düşürür. Sürekli kendiyle çelişen bir zihin için intihar tek seçenek olabilir.
Ancak intihar düşüncenin sonu olur. Son kelimesinin her zihinde ifade ettiği anlam farklıdır. Son bazen karanlığı hatırlatırken bazı zihinlerde anlamı yeni bir başlangıç olarak telaffuz edilebilir. Ancak hiçbir telaffuz düşünceyi birebir ifade etme gücünde değildir. Bir ustanın da dediği gibi düşünceler mükemmel, eylemler kusurludur.
Kusur standartlara uymama durumudur. Standart genel ölçülerin adıdır. Her davranış aslında bir kusursa o zaman kusurlu olmak bir standarttır. Ve standart olan bir şey kusurlu sayılamaz. Standartlaşan her kusur zihinde kusursuzluk etkisi yaratmaya mecburdur.
Mecbur olma durumu iradenin etkisiz kılınması olayıdır. iradesi etkisiz kalmış bireyin düşünceleri hiçbir şey ifade etmez. Düşünceleri yararsız olan bir birey hayatta kalmak için başka zihinlerin düşüncelerini eyleme geçirmek zorundadır. Bu şekilde yaşayan bireylere düşünce tetikçileri denir.
Bir düşünce tetikçisinin görevi başka bir zihinden gelen sinyali eyleme dönüştürmektir. Eylemin bütün sorumluluğu sadece eylemi gerçekleştirenindir. Böylece asıl işi yapmakta olan zihin zarar görmez zarar gören sadece kendi düşüncelerine sahip olamamış posadır.
Posa meyvenin suyu sıkıldıktan sonra geriye kalan parçalarına denir. Her meyve kendi öz suyuna sahip olarak dünyada bulunur. Yani kendi düşüncelerine sahip olamayan bedenlerin düşünceleri zihinlerini terk etmişlerdir. Zihni terk eden kişisel düşüncelerin yeri ise başka bir zihnin düşünceleriyle doldurulmuştur. Yani aslında bu bir düşünce soykırımıdır. Peki, bu nasıl olur?
Düşünce soykırımının tek sebebi bireyin kendi düşüncelerine gereken değeri göstermemesidir. Zihinde yeterli değeri göremeyen düşünce zihni terk eder. Zihinde ki düşünce boşlukları beş duyu sayesinde doldurulmaya çalışılır. Ancak zihin bu düşüncelerin doğruluğunu kıyas yaparak anlayamaz bunun sebebi ise zihnin kıyaslayabileceği bir materyali olmamasıdır.
Bazı dogmatik inançlara göre insan vücudu iki zıt kutbun harmanlanmasından oluşmuştur ve her zaman insan bu iki zıt düşüncenin savaş alanı olmak zorundadır. Aslında bu insanın varoluş sebebidir. Sebepler büyük sonuçlar doğuramadıkça aslında hiç var olamazlar. Hiç var olmamış bir sebebin büyük sonuçlar doğurması aslında bir yoktan varoluş olarak yorumlanabilir.
Yoktan var olmak Tanrının sıfatlarından sadece bir tanesi Düşünmenin bile insan zihnini çılgına çevirebileceği bir sıfat. Düşüncenin sınırlarının ötesinde var olan ayrı bir dünya, bilinmezlikler dünyası.
insan yırtıcıların en büyüğüdür. Oysa ne ayılar gibi büyük pençeleri vardır ne de kaplanlar gibi keskin dişleri. Ama hepsinden tehlikeli olan düşüncelerin sahibidir insan. Doğumdan ölüme dek sürecek olan, ilk insanla beraber genlerimize kazınan düşünceler, dürtüler ve önseziler
Doğa kuralları diğer tüm kurallara baskındır. Hiçbir insan yasası doğa kurallarının önüne geçemez. Doğanın temel kuralları vardır. Doğ, yaşa ve öl
Doğan her şey ölmeye mahkûmdur tıpkı fırlatılan bir taşın düşmeye mahkûm olması gibi. Düşmek için tek şart yükselmiş olmaktır. Ölmek içinse doğmak
insan aslında tanrının dünyaya fırlattığı bir taştır. Ağırlığı sadece düşüncelerinin ağırlığında olan bir taş. Sert ama bir o kadar da kırılgan. Kulak kabartması gereken iki sesi de bünyesinde barındıran bir yırtıcı; Akıl ve vicdan.
.
afedersiniz ama bu ülkede o kadar çok orospu çocuğu zengin var ki kapıcı kızlarının tırnağı olamazlar sonuçta o ekmeğine taştan çıkaran bir babanın kızıdır ve ailesiyle ne kadar gurur duysa azdır.
3. dünya harbinin çıkış sebebi olacaktır. onlarca ülke ihtiyacından çok daha fazla silah stokuna sahip zaten sonuçta bunların bi şekilde eritilmesi gerek.
öğrencidir daha garibim. benimdir mesela ya da sen artık her kimse. ama fena koyar adama ay başı geldi mi "baba para lazım" demek. ezer adamı parça pinçik eder hele birde okul falan uzadıysa teeeeeyyyyyyy iş uzun.
sandıklı diye bir ilçesi var ki düşman başına. sokaklarda bir kadına rastlamak neredeyse imkansız. yabancıysanız ve yanınızda es kaza bir kadın varsa ayvayı yediniz. çünkü bütün caddenin sizi izlediğinden emin olabilirsiniz. haa bide umumi mekanları da oldukça bakımsız ve kirli. mümkünse gitmeyin görmeyin arkadaşım harcadığınız zamana yazık.