reklamında demet evgar yerken gördüğünde onun gibi zevk alıp kendini kaybedeceğini sanıp kaybedemeyince hayal kırıklığı yaşayan kızdır. yine de brownisini yemeye devam eder.
bir elinde tesbihi diğer elinde de ettiği duaların, getirdiği selavatların hesabını tutup yarın öldüğünde allaha ahanda ben bu kadar dua ettim sana diyebilmesini sağlayan zikirmatiği ile parklarda bahçelerde, dolmuşlarda duraklarda, komşu ziyeterlerinde hasta ziyaterlerinde her daim karşımıza çıkabilen bıyıklı teyzelerdir.
zira asıl zikirin hesapsız gönülden ve yalnızken yapıldığı gerçeğini halen kavrayamamışlardır.
bir tür gösteriden ibarettir yaptığı, zikirden öte.
parkta oturmuş çayınızı yudumlarken okunmaya başlayan ezana ses veren imamdır. öyle bir davudi sestir ki oturduğunuz yerden fırlayıp camide huşu içinde namaz kılarken bulursunuz ruhunuzu. zira bedeninizin o hızda oraya ulaşabilmesi imkansızdır.
bu imam, ne yaparsan yap, yaptığın işe ruhunu katarak yap ki bir işe yarasın demektedir. helal olsundur o sese ve ruha.
ULUDAĞ SÖZLÜK YAZARIYSANIZ EĞER EMiNiM Ki BiR SÜRE SONRA ŞAKiRTLERi, LAiKLiK DÜŞMANLARINI, BÖLÜCÜLERi, SEVGi BÖCEKLERiNi, ABAZANLARI, ELMALARI, ARMUTLARI BiRBiRiNDEN iTiNAYLA AYIRABiLEN iNSANLAR OLURSUNUZ ARTIK.
geçen yılların kişiden fiziksel canlılığını, tazeliğini, pürüzsüz tenini alırken ruhuna sadelik, olgunluk, yaşanmışlıkların bıraktığı bilgi birikimi, hoşgörü, anlayış vs gibi değerleri bırakışında gençliğinden fazla ödün vermemektir. ruhun bilgeleşirken tenin canlılığını koruması demektir.
içinden içmek geldiği halde bir takım saçma salak fikirlerle kendini kısıtlayıp, ona buna laf eden iki yüzlü yavşaklardan farkı olan sözlük yazarlarıdır.
içelim güzelleşelim. nerdeymiş bu zirve?
avrupa yakasının kıyak çaycısıdır. bu dizinden sonra oyuncularının hemen hepsi bir başka dizide boy gösterirken bu oyuncu, beğenilerek izlenmesine rağmen yok olmuştur. bilenlerin insaniyet namına...
(bkz: şehsuvar kementoğlu)