açken sen, sen değilsin. yemek yerken arada bir nefes al insanlar kıtlıktan çıktın falan zannedecekler. sağa sola salça olmadan yaşamayı öğrenmen lazım. böyle giderse kibarlık budalası olup çıkacaksın, azıcık erkek ol. kalp dört odacıklı diye her birini doldurmana da gerek yok. şimdilik bu kadar. kendine iyi bak ve onu düşünmemeye çalış olur mu? en azından şimdilik.
eğer bir gün gidersen bütün gün evde kek yaparım.
müzik dinlerken keki fırında unuturum.
keki yakarım.
o yüzden gitme.
gitmeyi düşünürsen,üstüme sıkı bir şeyler giyinmeden dışarı çıkarım.
üşürüm,hastalanırım.
hastayken çekilmez biri oluyorum.
gidersen bütün müzikleri bitiririm.
müzik biter mi hiç deme.
sen gidersen biter.
o yüzden gitme.
sen gidersen dişlerimi fırçalarken aklıma gelirsin,ağlamaya başlarım.
bence beni öyle görmeyi istemezsin.
bu yüzden.
bence gitme.
eğer gidersen yağmur mu kar mı olduğunu bilecek zamanı kendinde bulamadan yeri çakılan dolu tanesi gibi olurum.
alan: bana bu kadar yakın birinin ölümünü bir daha kaldıramam, bu çok canımı yakıyor. büyükbabamın ölmesine çok üzülmüştüm.
phil: başın sağolsun, nasıl öldü ki ?
alan: ikinci dünya savaşında!
phil: çarpışmada mı öldü ?
alan: hayır, vermontta kayak yapıyormuş. sadece ii. dünya savaşına denk geldi.
'mendil melankolikse kurumasını beklemek aptallıktır dedi, adam.
gözyaşı akar yatağını bulur.
mevzubahis değildir her gecenin şeb-i yelda olması; zira hiçbir geçmiş yeterince geçmemiştir.
saman alevi gibi sevip, saman alevi gibi terk edenleri,
saman alevi gibi unutarak cezalandırmayı;
zaman alevinden öğrendi.
aşk, ateşin oksijene olan tutkusudur.
aşk, oksijenin yanma korkusudur.
belki de bu yüzden soluk almak muhteşem,
son nefesi veriyor olmak zor
ve ölüm,
en büyük elveda olmuştur.