tolga çevik bari buraları okusun da bilgilensin şu konu hakkında dediğim tiyatro türüdür. caner özyurtlu’ya konuk olduğu programda herkes kadar beni de deli etti kendisi. bir robin williams tutturmuş gidiyor. lütfen tolga bey bırakın şu face to face tir o, olur mu hiç in yer face diye bir şey yok yeaa küfürdür o laflarını. bilmediğiniz şey hakkında ahkam kesmeyin bari yahu.
lüksemburg mudam müzesi'nde kitabını bularak keşfettiğim lübnanlı sanatçı, yazar, yapımcı, akademisyen. ne kadar da harika bir kitap ve yazar keşfettim, bu yazarı türkiye'de olsam keşfedemezdim diye düşündükten sonra kendisinin kadir has üniversitesi'nde dersler verdiğini öğrenip baya şaşırdım.
şiir gibi resim yapan, resim gibi şiirler yazan; araştırılması, okunması ve de kitaplarının daha fazla türkçeye çevrilmesi gerektiğini düşündüğüm, epeyce de yaşlanmış hanımefendi. serhan ada'ya "arap kıyameti" çevirisi için ayrıca teşekkürü bir borç bilirim. umarım bir kitabını çevirmek de bana nasip olur.
an itibariyle fındıklı kampüsünde çıkan yangın, galatasaray üniversitesi yangınını hatırlatmaktadır. tam da tahliye edilme haberleri sonrasında çıkması manidar mıdır? bilemedim.
james joyce’un teknik anlamda taklidi olarak anılmayı hiç istememiş, bilinç akışı tekniğinden etkilendiğini itiraf etmiş fakat joyce’un fazlasıyla gereksiz cümle kurduğunu kafasındakini süzmeden olduğu gibi dile getirdiğini ifade etmiştir. (mina urgan’a göre)
bununla beraber; her okuyan, düşünen, izleyen kadının okuması gerekendir. her hisli insan ne yazdığını bir köşesinden anlayabilir fakat kadın’ın algısı yazılana ister istemez empati kuracağı için daha açıktır.
bana kalırsa woolf düzyazı halinde çok güzel şiirler yazmıştır. iyiki doğmuşsun çiçeklerin ve renklerin kıralıçası !
benimdir efendim maymundan da evrildim algden de evrildim hepsinden evrildim, mutasyona da uğradım. insanın atası nasıl insan olabilir anlamış değilim.
bir çuval ön yargıyla mecburiyetten okumaya başladığım tolkien'in yüzük kardeşliği. ana dilinde okuyunca harika bir kitapmış meğersem. popülist deyip öyle her şeyi hor görmemek lazımmış. sonra taşlanırsınmış.
orjinal adının "on fairy stories" olduğu tolkien makalesi. faerie ile fairy'nin ayrımını da çok güzel yapar. ayrıca yetişkinlerin bu fantastik dünyayı anlayabilmeleri için kendilerine bir ikinci dünya yaratmaları gerektiğini söyler ki katılmıyorum. bence bunun için 2. bir dünyaya gerek yoktur. eğer ki sanatsal algıları da açık bir insansanız ikinci bir dünya yaratmadan da hayal etmek mümkün. ayrıca "masal okumak için ya da yazmak için çocuk olmaya gerek yok!"
etinin gerçekten et olarak satıldığı tek ülkenin bosna-hersek olduğu küresel fast-food zinciri. boşnaklar zamanında kendi etlerinin satılması karşılığında açılışına müsaade etmişler.
seramik sanatçısı olmanın yanında, tobb etü'de küratörlük ve sergileme yöntemleri dersi veren neşeli, öz güveni bolca yüksek, sanatın her türlüsünden (teoride de pratikte de) anlayan hocamız. aynı zamanda ankara sanat inisiyatifi (asi keçi)'nin sanatçılarından bir tanesi. göz-gözü-gör internet sergisi için seslendirdiği ve muhtemelen de kendisinin yazdığı iş çok hoşuma gitmişti. istese "creative writing" alanında ödülleri kapıda dizebileceğini düşünüyorum.
zamanında ankara-next level cinemaximum'da son seansına son dakika yetişip citizenfour ile tanıdığım şahıs. belgesel-film tadındaki 2 saatten fazla sürdüğünü hatırladığım filmini izledikten sonra, avm içerisinde kameralara ve güvenlik görevlilerine kıl olduğumu hatırlıyorum. ses görüntü alan tüm teknolojik aletlere de ayrıca bir kıl olmuştum. snowden'ın da karşısında gibi gözüktüğü hareketin yanında olduğunu düşünsem de bu konuyu açıp beyin yakmaya hiç niyetim yok. her ne kadar snowden'ı artık show-offçu bulsam da yani samimi bulmasam da yeni çıkan biyografik filmini de izleyeceğim.
edit: filmi izledim ilk çıkan belgesel-film daha güzel çünkü adı üstünde belgesel.