odtü verimlilik topluluğu işbirliğiyle üniversitelerde bir sosyal sorumluluk proje yarışması tasarlayan oluşum. projeye 2-3 kişilik gruplar halinde katılım alınıyor ve üniversitelerde engelli sayısının az olması sorunsalıyla ilgili proje tasarıları istiyor. ayrıca ilk 3 giren proje ekiplerine çok güzel ödüller sunuyor. daha detaylı bilgi için
müslümanların kabul ettiği bir gerçektir, ateistlere göre ise var olmayan bir gerçektir. evlilik dışı seksi de zina olarak değil normal bir davranış olarak kabul görür.
teröristleri ellerinde çiçeklerle karşılayıp üstüne bir de maaş bağlayanları savunanlar tarafından pkk sempatizanı ilan edilmesi de bir hayli ironik tabi..
olayların daha sonrasında polis cop ve biber gazıyla karşılık vermiş olup, 26 kişiyi yaka paça polis otobüslerine bindirip gözaltına almıştır. ayrıca devamında yapılan eylem yandaş medyadaki söylemlere göre 15 kişiyle değil, binlerce öğrencinin yürüyüşüyle gerçekleşmiştir. daha sonra öğrenciler rektörlüğe yürüyüp, odtü rektörü ahmet acar'ı açıklama yapmaya çağırmıştır. niketim rektör binlerce öğrencinin çağrısına kulak asıp aşağıya inmiş ve akabinde polisin öğrenciye karşı olan şiddeti kınamıştır. fakat bunların hiçbiri nedense basında yer etmemiştir.
"gereği yapılsın" dediği için kendisini tebrik eden yandaşları olan başbakan. yoksa bu ülkede kanunsuz bir iş olduğu zaman gereğinin yapılmadığı zamanlarda mı oluyordu? "gereği yapılmasın" dese ne olacaktı acaba merak ediyorum.
öncelikle buradan summer'a olan tüm küfürleri gönderiyorum ve yorumuma başlıyorum.
--spoiler--
summer sen ne orospu çocuğuymuşsun. yazık değil mi tom'a ha? film başlarken anlatmış her şeyi aslında. "bitch". filmi izlerken hep nasıl olacak da tekrar birleşecekler diye bekledim. çünkü diğer klişe romantik-komedi filmleri gibi sanıyordum bu filmi. başta uyarmıştı halbuki. this is not a love story. daha sonra filmde kendimi buldum, bir çok kişi gibi ben de tm olmuştum ve benim de bir summer'ım vardı. filmin büyüsüne kapıldım birden. expectation vs reality kısmı ise filme olan hayranlığımın doruk noktasına çıkmasını sağladı. soundtrack zaten mükemmel. netice itibariyle filmi çok beğendim.
--spoiler--
şahsen artık ikisinden de haz etmiyorum. bence artık kendi köşelerine çekilip gençlere yol açmalılar. okan evlendi, çocuğu oldu ve dolasıyla eski o vurdumduymaz ya da eğlenceli insan yok karşımızda. beyaz da artık baymaya başladı, konuklar bile artık 2. 3. kez geliyorlar programına ve tahmin edebiliyoruz neler olacağını programda. dediğim gibi yeni yüzler gerek artık talk-show programlarına.
--spoiler--
son sezonda cevaplanması gereken bu kadar soru varken "uçak düşmeseydi ne olurdu?" kısmıyla senaristlerin bizi oyalaması çok saçma değil mi? biz bu kısımları kesinlikle boşuna izlemiyoruz bence büyük finalde çok önemli bir rol oynayacak eksiklikleri tamamlayacak tıpkı adadan kurtulduktan sonra flashforward'lar da olduğu gibi. bir de juliet'in ölmeden önceki son sözlerine dikkat çekmek istiyorum. bu sahne bana çok tanıdık geldi. charlotte da ölürken adada olduğu zamanki flash'ını görüp "yemekten önce çikolata yemem yasak" gibisinden bir şeyler söylemişti. juliet ise kahve içelim kardeş payı yapalım dedi. burada juliet bence flash görüyordu hem de alternatif zamandaki flash'ı ada dışında kardeşiyle birlikteydi belki de belki de sawyer'la. öldükten sonraki dediği şey ise "it worked". benim aklıma şöyle bir şey geldi şahsen. ada da ölen kurtuluyor ve alternatif zamanda kendini buluyor. bu yüzden bir bu alternatif zamanda "uçak düşmeseydi ne olurdu?" konsepti yerine adadan kurtuluşlarını izliyor olabiliriz. hatta dizinin sonlarına doğru tıpkı flashforward'lar da olduğu gibi birleşip tek bir çizgi üzerinden ilerleyecek ve finali bu alternatif zaman (ki o zaman bu tek çizgimiz oluyor zaten) üzerinden izleyeceğiz.
--spoiler--
ertesi sabah vize vardır. gece ders çalışmaktan sıkılan bir bünye olarak bilgisayar açılır ve en sevilen dizinin* çerez niyetine eski bölümlerinden biri izlenir. bünye o kadar çok sıkılmıştır ki bir bölüm yetmez. ardından izlenen bölümlerden sonra işte o an gelir.
dolmuşta gidilmektedir. yana yıllar önce tanınan bi teyze oturur. ege şivesiyle konuşmaya başlar.
-naptın kazandın mı okulu
-evet
-nerde?
-ankarada
-bölüm ne?
-endüstri mühendisliği
(beğenmez bir tavırla)
-heh biraz daha çok çalışsaymışın be çocuğum.
-yok teyze bu bölümden mezun olduktan sonra her işi yapabiliyosun hem odtüdeyim ben tıplardan falan daha yüksek puanı *
(kadın bişeyler der en sonunda verdiği tepki)
-keşke biraz daha çalışsaymışın zekidin sen küçükken*
3 yıl boyunca okuldan sonra gidip geldiğim dershane. tabi bana bir katkısı olmuş mudur tartışılır. şayet öğretmen kadrosu vasatın altındaydı*, birebir diye adlandırdıkları şeyleri 10 kişi birden girdiğimizi bilirim.
--spoiler--
özellikle sonu aşkın ölümsüzlüğünü anlatır. birbirine aşık olan iki insanın yaşayıp bu aşkı kirletmek yerine, birlikte ölüp aşklarını ölümsüz kılarlar. sonunda da salya sümük ağlatır.
--spoiler--