kasabanin serifi
490 (mtv icon)
yedinci nesil yazar 9 takipçi 226.41 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    kedilerle kizlar arasindaki benzerlikler

    10.
  1. bir kediyi istemedigi sürece kucağınıza alıp sevemessiniz, kadını da. Ayrıca ikisi de sırnaşmayı bilir, ilgi ister, küçük oyunlara bayılırlar.
    8 ...
  2. rap müziğe keko müziği diyen top

    7.
  3. Her şeyi sevmeme hakkı olduğu gibi, Rap müziği de sevmeme hakkı olan, top olmayan insandır. Rapten nefret ederim. Çaldığı ortamda durmak bile istemem. Ve rap müzik dinlemeyen biri, aleyna tilki dinler diye bir kaide yok. Son yıllarda türeyen Yeni yetme şarkıcıları tanımam bile.

    Rap ve Aleyna tilki yerine türklerden mor ve ötesi, manga, kurban, zardanadam, almora, pentegram, duman, pilli bebek, cem karaca, gece yolcuları vb. dinleyebilir. Yabancılardan led zeppelin, metallica, scorpions, pink Floyd, manowar, Queen, guns n'roses, acdc, nirvana, the beatles, sinatra tarzı grup ve şahısları dinleyebilir. Cazz, blues, klâsik müzik, türk sanat müziği de dinleyebilir. Şimdi rapinizi alıp siktirip gidebilirsiniz.
    11 ...
  4. kalabalık içinde yalnızlık

    27.
  5. her dizide illa ki olan olaylar

    37.
  6. Başrol ya da en önemli yan karakterlerden birinin, elektro şokla hayata döndürülmesi. Tabi bölüm sanki ölmüş gibi biter. Yeni bölümün ilk sahnesinde hayata döndürülür.
    2 ...
  7. v for vendetta

    1102.
  8. insanlar hükümetlerinden korkmamalı..
    3 ...
  9. anın görüntüsü

    46038.
  10. monte carlo yanılgısı

    7.
  11. monte carlo yanılgısı, 18 Ağustos 1913'te, monte carlo'daki bir kumarhanede yaşanan olaydan sonra çıkan bir terimdir. anlamını bilmeyenler için yazalım. bir şeyin üst üste çok defa gerçekleşmesinden sonra, artık gerçekleşmeyeceğini ve tersinin gerçekleşeceğini düşünme yanılgısıdır. bu başlıkta da güzel bir örnek verilmiş aslında. havaya atılan bir paranın 20 kez tura gelmesi sonucu, kişi 21. kez atılacak paranın yazı geleceğini düşünmeye başlar. çünkü 20 defa tura gelmiştir, artık yazı gelmelidir diye düşünür. ama yanılır. çünkü her defasında oran %50'dir. 20 kez tura geldi diye, 21.'de yazı gelme ihtimali daha yüksek değildir, yine yarı yarıyadır.

    kumarhanedeki olay da şöyle gerçekleşmiş. insanlar daha önce hiç görmediği ve gerçekleşmesi neredeyse imkansız gibi görünen bir olaya şahit olmuşlar. rulet masasındaki top arka arkaya siyah renk üzerine defalarca kez düşmüştür. bunun üzerine, kumarhanedeki bahisçiler daha fazla siyah gelemez mantığıyla sürekli kırmızı renk üzerine bahis yapmaya başlamışlar. fakat top tam 27 defa arka arkaya siyah renk üzerine gelmiştir. bunun sonucunda kumarhanedeki insanlar milyonlarca dolar parayı dakikalar içinde kaybetmişler. çünkü herkes, bu kadar üst üste aynı renk gelemez, artık diğer renk denk gelir mantığıyla bahis yapmışlar. fakat yanılmışlar. çünkü istatistik ve matematik bilen biri için aslında çok normal bir olaydı bu. bahsettiğimiz gibi top 500 kere de üst üste siyah renge gelse, 501.'de yine siyah gelme ihtimali %50'dir.

    ama bu mantıktan çok uzak olan insanlar milyonlarca dolar gibi devasa paralar kaybedince, bu terim tarihteki yerini "monta carlo yanılgısı" olarak alır.
    3 ...
  12. bir otel odasında olması gerekenler

    2.
  13. Bazen yalnızlık. En sevdiğim yalnızlık türüdür otel odası yalnızlığı. teflon. kullan at. üzerine yapışmayan geçici bir dünya. senin değil, başkasının da değil. öylesine amade.
    Otelde kaldığımda geç uyurum, erken uyanırım. Gece O soğuk beyaz çarşafı, televizyondaki 1000 tane kanalı tek tek zaplamayı, bu sırada acıktığında yemek sipariş etmeyi ve gece atıştırmasını, sabah hazır kahvaltıyı, kahvaltıdan önce hazır olan kahveyle bir sigara çakmayı severim.
    otel iyidir. ev gibi değildir mesela. yakana yapışmaz, hakkından fazlasını istemez. bakmazsan bozulmaz, kirlenmez.

    otellerde geceler hep sıfırdan başlar. temiz, düzenli. Bence oteller insanın kendini dinlemesi için de en güzel yerlerdendir.
    6 ...
  14. fakat müzeyyen bu derin bir tutku

    161.
  15. “bazen sadece bir ‘çıt’ sesi duyarsın. bu sesi duyduğun zaman da gitmen gerekir. Bu bazen bir eşyadan gelir, bazen üçüncü bir şahıstan. çünkü bazıları abajur alır evlerine, bazıları da portatif bir lamba taşır yanında. bazılarının koltuk takımı vardır, bazıları da otelde yaşar. bazen her şeyi birden istersin, bazen de her şeyi bırakıp, siktir olup gitmek.”
    4 ...
  16. bir kadına yakışan en seksi kıyafet

    16.
  17. net eski dönem kıyafetleridir. kadınları ne kadar zarif, ne kadar asil ve seksi gösteriyormuş.

    https://galeri.uludagsozluk.com/r/2334982/+
    7 ...
  18. üstteki yazar hangi ünlüye benzer

    110.
  19. Silvana Pampanini'nin fotoğrafını profil fotoğrafı yapmış. Silvana Pampanini diyelim o zaman.
    3 ...
  20. sekizinci nesil yazar olmak

    48.
  21. Çömezimiz olurlar. Zamanında getir götürümüzü yaptırmıştık.
    9. Nesil gelince onlar da rahatladılar.
    1 ...
  22. bir erkeğin bir kadına verebileceği en iyi şey

    12.
  23. Güven, sevgi dieyerek romantiklik yapanları anlamıyorum. Güven ve sevgi zaten olmazsa olmazıdır bu işin. Lütufmuş gibi söylenmesi çok saçma.

    Bir erkeğin bir kadına verebileceği en iyi şey, kadının en çok istediği, aradığı şey neyse odur. Erkeğin verebileceği şeyler kadının aradığı şey değilse, ne verirse versin önemi yoktur.
    5 ...
  24. tavla vs satranç

    42.
  25. Satrançta hiyerarşik bir düzen vardır.
    Tavlada bütün pullar eşittir, daha komünist bir görüşe sahiptir.

    Satranç mantık ve tedbiri öğretir.
    Tavla cesareti ve risk almayı.

    Peki hayat, her hamlesini oyuncunun seçtiği, öngörü ve ustalık sayesinde kazanacağı bir tür satranç mıdır?
    Yoksa sonucunu zarların saptadığı, kimilerinin şans, kimilerinin önceden belli bi yazgı olarak kabul ettiği bir tür tavla mıdır?
    8 ...
  26. mitoloji

    91.
  27. Gerçekliğine inananlar da var, masal olarak görenler de. Ama şu da bi gerçek ki, bundan 2000 sene sonra bugün türkiye'de yaşanan olaylar da kulağa mitolojik hikayeler olarak gelecektir.

    hikayemiz tanrılar dağı ankaryra'da geçiyor. 1994 yılında yaşanan ekonomik buhrandan sonra demirelis, ecevitos, erbakanyus gibi titanların devri bitmiş; mesutus, çilleris, baykalus ve stepneyus baraj altında kalmıştır.

    baykalus, stanpoli kralı tayyipis'i zincirlerinden kurtarmış ve ankaryra'ya giden yolun kapısını açmıştır. anatolia ve troya'nın başına geçen kral tayyipis "reisos" unvanına kavuşmuş ve uzun süre hüküm sürmüştür. krallığı süresince çok defa yanıltılan tayyipis'i en gafil avlayan ise sinsi fetos olmuştur. onu tahttan indirmek için yaptığı plân başarısız olmuş ve reisos elini daha fazla güçlendirmiştir.

    ülkesini vergilere boğan tayyipis, kızını medya tanrısı'nın oğlu beratis'le evlendirmiş ve önce enerji sonra hazineyi ona emanet etmiştir. beratis bir gece vakti ansızın kaybolmuş ve arkasından 128 milyar kayıp sikkeyle beraber sırlara gömülmüştür.

    kendisiyle yıllardır kavgalı olan altı ok simgeli tanrı kemales, tanrıça meralis ve diğer krallarla bir ittifak kurmuş ve mücadele etmeye başlamıştır. bunu duyan tayyipis, en güvendiği yardımcısı keltos aracılığıyla doğu'nun halay tanrısı selos'u zindana attırmış, kısmî afla tanrı stepneyus'un arkadaşı çakıcis'i de affetmiştir.

    tüm bu sıkıntılara bir de salgın hastalık eklenince reisos'un gücü zayıflamaya başlamıştır. dönemin ünlü filozofu ve fahrettin sabiti'nin mucidi medipolis'i salgınla savaş için görevlendirmiş ve "süreci çok iyi yöneten" medipolis sayesinde vaka sayıları artmıştır.

    reisos'un döneminde suçlular silivrybria kentinde bulunan bir zindana atılırmış ve bir rivayete göre bu zindan hep soğukmuş.

    komşu krallıklarla sürekli sorun çıkarmayı seven reisos'un yaşadığı beştipis külliyesi bugün ankaryra antik kentinin ortasında tüm ihtişamıyla ayakta durmaktadır. yapılan kazılarda ikinci dinozor çağının gökçesikis döneminde başladığına dair kanıtlara rastlanmıştır fakat, 128 milyar sikke ile ilgili hâlâ hiçbir ize rastlanamamıştır. kazılar devam etmektedir..
    10 ...
  28. pokemon the first movie

    4.


  29. Hayatımızda olan bazı şeyler, ne kadar zaman geçerse geçsin veya çevremizdeki dünya ne kadar değişirse değişsin sonsuza dek bizimle kalır. tıpkı pokemon'un 1998'de çekilen ve efsane bir müziğe sahip olan bu ilk filmi gibi. çocuk filminden çok, yetişkin filmi desek kesinlikle yanlış olmaz.

    büyüdük, koca adam olduk ama yine de her izlendiğinde tüyleri diken diken edebiliyor. varoluşu sorgulayan, yaradılışı ve yok oluşu anlatan, çok derin mesajlar veren muhteşem bir dram filmidir. mewtwo'nun, mew'den klonlandığını öğrendikten sonra olağanüstü gücüyle ortalığı yakıp yıkması, varoluş amacını sorgulaması, insanlara ve orijinal pokemonlardan nefret edip, kendisi gibi klon pokemonlar yaratarak onlarla evreni ele geçirip kendilerine ait ayrı bir yaşam kurmak istemesi, mew ile olan efsane savaşı, klon ve orijinal pokemonların birbirleriyle savaşmaları, ash'ın bu savaşı durdurmaya çalışırken mew ve mewtwo'nun saldırısının ortasında kalıp taşlaşması, klon pokemonlar dahil tüm pokemonların ağlayıp gözyaşı damlalarıyla taşlaşan ash'e yeniden can vermeleri ve mewtwo'nun ash'in bu iyiliğinden, dürüstlüğünden, yardımseverliğinden ve kalbindeki güzellikten etkilenerek doğru yolu bulması ve savaşa son vermesi, hepsi efsane sahnelerdir.

    mewtwo'dan bir replik bırakalım;
    "artık nasıl doğduğumun önemli olmadığını anladım. kim olduğunu, armağan olarak verilen bu hayatta yaptığın işler belirler.."
    5 ...
  30. gece

    1103.
  31. Baya yıllar önce yan komşunun bi kızı vardı. Yaşlarımız o zaman 17 falan. her gece gizlice odasının camında sigara içerdi. Hep aynı saatte. onun içtiği sigaranın dumanı, benim odamın açık camından odama sızardı. Bazen uyuyor olduğumda uykumdan uyanırdım. bazen, zaten uyumamış olurdum. Onunla beraber ben de pencereye çıkar bi sigara yakardım. Tek kelime etmişliğimiz yoktu öncesinde de. Yine tek kelime etmeden yan yana pencereden sigara içtik hep aynı saatte. bir keresinde apartmanın girişinde karşılaşmıştık. göz göze gelmiştik orada, o kadar güzeldi ki. Ve biz yine tek kelime etmemiştik. Daha sonra şehir dışında üniversite kazandığını öğrendim. 1-2 yıla ailesi de taşınmıştı bizim buradan. işte Bazen, bazı geceler, şu anda da olduğu gibi o bakışı geliyor aklıma. Göz göze gelmelerimiz, tek kelime etmeden her gece aynı saatte yan pencereden sigara içmemiz. Aramızda gizli bir anlaşma varmış gibiydi. Bu entryi yazdığım saatte içerdik hep, vaktin geldiğini bilir ve pencereye çıkıp yakardık.

    Şimdi yine yatağımdan kalkıp, odamın camının önündeki yerimi alıyorum. baktığımız cephe yine aynı. bir sigara yakıyorum. Ama bu sefer tek başıma. O olmasa da ben yine kendimce ona eşlik ediyorum. onun şu an bundan haberi bile yokken.
    8 ...
  32. arkadaşını aslan yerken mal mal bakan antiloplar

    1.
  33. Behzat amirim gibi yine gece gece belgesel izleyeyim dedim. Ve bu durum hakkında iki kelam etmek istedim.

    daha iki dakika önce aslanlardan sürü halinde, topukları götlerine çarpa çarpa, kader birliği içinde, tek yumruk kaçarlarken, aslanların içlerinden birisini devirmesi ile hemen durur bu antiloplar. Oldukları yerde bekleyip geviş getirmeye, ot yemeye devam ederler. bir yandan da sanki kumpanya varmiş gibi izlerler. Tamam gidip kurtarın demiyoruz da, lan bari biraz uzaklaşıp orada yiyin otunuzu. kulaklar havada, böyle mal mal bir bakış. ne bir üzüntü, ne bir korku, ne bir ders çıkarma, ne bir düşünme, hiçbir şey yok.
    aslanlar kovalıyor kaç, birisini yakaladıklarında dur, otlamaya devam.
    bir organizma hayatını bu kadar basit bir algoritma üzerine kurar mı vallahi pes.
    16 ...
  34. mevlana

    1371.
  35. "bilemezsin, sana verecek bir armağanı ne çok aradığımı.
    hiçbir şey içime sinmedi.
    altın madenine altın sunmanın ne anlamı var?
    ya da okyanusa su.
    düşündüğüm her şey, doğu'ya baharat götürmek gibiydi.
    kalbimi ve ruhumu da vermemin bir yararı yok.
    çünkü sen zaten onlara sahipsin.
    o yüzden sana bir ayna getirdim.
    kendine bak ve beni hatırla."
    3 ...
  36. yaran fıkralar

    4961.
  37. Köyden şehre gelen Bir çocuk, şehrin en büyük marketinde işe başvurur. dünyanın bu en büyük alışveriş merkezinde her şey satılmaktadır. patron sorar;

    - daha önce hiç satıcılık yaptın mı?
    + evet, köyümde bu işi yaptım.

    patronun gözü çocuğu tutar.

    - iyi, yarın gel başla o halde.

    ertesi gün akşam olur ve patron çocuğu karşısına alır.

    - evet, bugün kaç kişiye satış yaptın?
    + bir.
    - ne, bir mi? diğerleri 20-30 kşiye satış yaptılar, nasıl bir? kaç dolar tuttu peki?
    - 320.334 dolar.

    patron şaşırır ve sorar;

    - nasıl becerdin bunu?
    + adama başta küçük boy bir olta sattım. nerede balık tutacağını sordum. kıyıda deyince bir tekneye ihtiyacı olduğunu söyledim. tekne bölümüne indik ve çift motorlu, yelkenli, lüks bir yat sattım. vosvosuyla bunu çekemeyeceğini söyleyince de son model 4x4 bir jeep sattım.

    patron kendinden geçer.

    - ne diyorsun, bütün bunları sadece küçük bir olta almaya gelen adama mı sattın?

    genç çocuk cevap verir.

    - yoo, aslında karısı için bir tane orkid istemişti. ben de ona şöyle dedim; hafta sonun mahvolmuş, sen en iyisi balığa git.
    14 ...
  38. dünyanın en samimiyetsiz ortamı

    5.
  39. iş yerlerinde yapılan "biz bir aileyiz" temalı toplantılar. Y.rrak ailesiniz.
    3 ...
  40. still loving you

    134.
  41. başlığı görünce beni 2000'li yılların başlarına, gri rengine rağmen mutlu, huzurlu, kendi yağında kavrulan güzel günlere götüren, dünyanın bence en güzel ilk 5 şarkısından biri olan efsane parça.

    insan geçmişin mutlu anılarını daha canlı tutarmış. bende de durum aynı. Birine aşık olmuştum daha sonraki dönemler. yaş 16-17 filan. ilk kez bara gitmiştim, bu şarkı çalmıştı mesela. Daha bir sürü anı bu parçayla ilgili.

    insanın içinde bir şeyleri kıpırdatan, bir enerjiyi başka tür bir enerjiye dönüştüren parçadır kendisi. bir şeyleri değiştirmek için, tekrar başlamak için güç alınacak bir parçadır. illa bir kişiye duyulan aşk için değil, bütün yeni başlangıçlar için gazlayabilir insanı.
    8 ...
  42. türkiyenin en iyi aktörü

    13.
  43. Kemal sunal, yılmaz güney, tuncel kurtiz, şener şen, münir özkul, ali şen, ihsan yüce, şevket altuğ, erdal özyağcılar, ilyas salman, zeki alasya, metin akpınar, halit akçatepe, sadri alışık, çetin tekindor, kartal tibet, tarık akan, cüneyt arkın, kadir inanır, kenan imirzalıoğlu, haluk bilginer, yiğit özşener, barış falay, rıza kocaoğlu, zafer algöz, güven kıraç, özkan uğur, cem yılmaz, erdal beşikçioğlu, nejat işler.

    Bunların hepsi mükemmel aktörler.
    4 ...
  44. sevilen film karakterleri

    9.
  45. iyi kötü çirkin’deki muhteşem üçlü. Sarışın, tuco ve melekgöz.

    V for vedetta.

    Joker.

    Yüzüklerin efendisi’nden saruman ve gandalf.

    Godfather’dan michael corleone.

    Scarface’den tony montana.

    Calito’nun yolu’ndan carlito brigante.

    Esaretin bedeli’nden red.

    Agatha christie filmlerinden hercule poirot. (David suchet’in canlandırdığı)
    2 ...
  46. sesi güzel olan yazarlar

    10.
  47. Sesin güzel olması ne demek? insanların neredeyse tamamının yanıldığı bir şey var, o da güzel şarkı/türkü söyleyebilen birinin “sesinin güzel” olduğunu sanması.

    Arkadaşlar şarkı/türkü/şiir bunları güzel okuyabilmekle sesin güzelliğinin alakası yok. O şarkıyı yönetebilmek, namelerine dikkat ederek başarılı bir şekilde telaffuz etmek önemli. Dünyadaki herkes çok güzel şarkı/türkü söyleyebilir. Ama yeteneği yoktur ve o şarkıyı gerektiği gibi yönetip, ses tonunu ayarlayamaz ve ortaya iyi bir şey çıkmaz. Sonra da sesim güzel değil der. Sesle alakası yok. Mesela müslüm gürses’in ses tonu karizmatik mi? Hayır. Allah affetsin ama keş gibi, sarhoş gibi, berduş gibi ses tonu var. Ama rahmetli on numara şarkı okurdu. Ya da kaan tangöze (duman solisti) sesi uyuşturucu bağımlısı gibi. Ama o tarz rock parçalarını söylemekte başarılı. Çoğu kişi sevmez ama karakterini bir kenara bırakırsak, ibrahim tatlıses’in ses tonu çok mu karizma? Kıronun önde gideni bi ses tonu var konuşurken. Ama adamın türkü/uzun hava söyleyebilme yeteneği ülkede tartışmasız 1 numara. Tersini örnek verirsek, okan bayülgen’in, haluk bilginer’in ses tonunu hemen herkes karizmatik bulur. Ama bu adamlar şarkı/türkü söyleyemez sanatçılar gibi. Yani neymiş, ses güzelliği diye bir şey yokmuş, şarkı söyleyemeyen yeteneksiz insanlar varmış.
    4 ...
  48. en çok sevilen ahmet kaya şarkısı

    2.
  49. lost adasına düşseniz kimle işbirliği yapardınız

    3.
  50. Eğer “diğerleri”ni saymazsak, kesinlikle john locke.
    Ama bay eko’yu, sawyer’ı, jack’i ve sayid’i de severiz tabii.
    6 ...
  51. yanlış anlama ben burdaki abazalar gibi değilim

    7.
  52. yanlış anlaşılmak

    195.
  53. Bununla ilgili bi anım var. Anlatayım.

    Yıllar önce. Aşağı yukarı 4-5 yılı var. Benim kerim diye bi arkadaşım var. Adam karim benzema hastası. Pes falan oynarken sırf benzema için real madrid’i alırdı hep. isimleri de benzediği için, biz arkadaşlarla kerim’in adını “karim” koymuştuk aramızda. Telefonda bile öyle kayıtlıydı. Neyse biz bir gün buluşacaktık akşam. Aradı beni nerde buluşalım vs. Sözleştik, Tamam akşam görüşürüz dedik kapattık. Aradan biraz zaman geçti. Hazırlandım çıkacağım, o sırada o zamanki kız arkadaşım mesaj attı acil görüşelim diye. Hayda bir şey mi oldu acaba derken gittim yanına. Kafede bekliyordu beni. Noldu canım falan dedim. Hiç seni özledim görmek istedim dedi. Güzel düşünmüşsün ben de özledim ama acil falan deyince ben de bir şey oldu sandım, arkadaşla görüşecektik buraya gelmek durumunda kaldım dedim. Sonra lavaboya gittim bi. Telefonu masada bırakmıştım. Döndüğümde benimki saydırmaya başladı. Alttan girdi üstten çıktı. Millet bize bakıyor. Lan noldu derken kendi kendime, Meğerse benim onun sürprizine çok sevinmediğimi düşünüp bunda bi haller var deyip telefonuma bakmış. O sırada da bizim kerim mesaj atmış. “hadi seni bekliyorum nerdesin ağaç oldum” yazmış. “Karim” diye kayıtlı olduğu için bizimkinin başından aşağı kaynar sular dökülmüş haliyle. Durumu anlatınca da baya bi gülmüştük.
    Yani Siz siz olun beyler, kadın milletine karşı her zaman kılı kırk yararak düşünüp hareket edin, yanlış anlamaya mahal vermeyin. Durum daha vahim yerlere gidebilirdi.
    20 ...
  54. sesi işitilince mutlu olunan enstrümanlar

    79.
  55. Duyma şansı bir hayli düşük ama arp diyorum.
    2 ...
  56. daha fazla entry yükleniyor...
    © 2025 uludağ sözlük