Arkadaşlar kabul edelim ki herkesimden insanı yordu bu virüs, öğretmeni, doktoru, polisi, inşaatçıyı, emekliyi, işsizi, öğrenciyi, devlet memurunu, işçiyi vs.. Yalnız yoruldum demenin de bir adabı vardır! bir işçiyle öğretmen aynı kefede tutulmaz. En çok yorulanın kim olduğu her daim bellidir. O yüzden empati kurmak gerek, ben kurdum, herkes yoruldu dedim. Öğretmen hanım sende kur, ve çok şükür maske takarak ders anlatmak yordu beni de.
Ahlaksız yanlarını saklama, herkesin içinde susmak bilmeyen birkaç canavar saklıdır. Sustukça boğazına dizilir nefsinin emrettikleri. Öldür! Seviş! Terk et! Kaç! Sustukça boğazına dizilecek her şey, kaburgalarının arasındaki cehennemi görmezden gelemezsin.
Bardak erkegi paradoks gibi yazdın dostum. Ama sorgulamak da önemli, sonuçta sorgulayarak Allah' ı bulmuş bir peygamber var ortada. Öyle değil mi? O halde sorguluyarak neden yarattığını da anlamış oluruz.
2003 yılında 0.42 olan katsayı, 2013 yılında 0.391' e gelmiş. Şu anda 0.4 'e düşmüş olması ülkeyi geliştirmiş değil, tam aksine Avrupa ın gerisinde olduğumuzu gösterir.
Yine kavgaya gidiyor bu olay. Yani sen böyle düşünüyorsun. Saygı duyarım, başka insanlar ne düşünüyor? Bi sen mi düşünüyorsun? Koca koca adamları düşünmeye davet ettim, zannedersin cennetin anahtarını sordum amk. Bu gördüğünüz am resmidir desem 30 tane adam düşüncesini dile getiriyor olurdu, yazık ya çok yazık. Sadece Bir kişi beni anladı, o da yanlış anladı. Geldi hayat standartlarımı yerin dibine soktu.
Aynı amk! insanları kendinden üstün görme! Okumayan adamdan hiç bir farkın yok, ben ortaokul mezunuyum. Okumadım diye övünmem, ama kendimi de ezdirmem. Hepimiz insanız, senin benden farklı hiç bir özelliğin yok.
Lan baktım ki hep bir aptal nedenden dolayı entry giriliyor. Hep bir siyaset, hep bir cinsellik, hep bir sözlük kızı, hep bir din ve dinsizlik üzerine ya kavga ediyoruz, ya da ağır hakaretler.
Buyrun sizi bilimsel konuşmaya davet ediyorum. Hepiniz aklı başında insanlarsınız, ve ortalama olarak 180 kişi var.
Tartışma konusu : sizce Türkiye 'de özel okullar kapansa, işçi, siyasetçi, sanatçı, doktor veya polis aynı maaşı alsa, eşit ceza sistemi olarak; misal "hırsızlık yapan kişi, çaldığı para kadarını, çaldığı kişiye ödeme zorunluluğu olsa (1000 TL çaldıysa, bu kadarını devlet kontrolünde çalışıp, bu parayı mağdurlara ödemesi), veya adam öldüren kişinin ölümle yargılanması, tecavüz eden kişinin (burası size kalmış).. Yapılması? Ülkede bu şeylerin olması sizce ülkeyi geliştirir mi? Yoksa ülkeyi bitir mi? Ayrıca buraya eklenmesi ya da çıkartılması gereken şeyler neler olurdu?
Acayip bir fantezi, denenebilir diye düşünüyorum ama yok oramı atmam, yok buramı atmam diyen kızların olduğu bir dünya da porno sitesi yeterde artar bile. Ayrıca Seksting tarzı fanteziler de türedi teknolojinin gelişmesiyle, tavsiyem resim atacak şahıslarla yapılmasıdır. Unutmadan, Sapık gibi her önüne gelene yazanlardan iğrenmeye başladığım bir fantezi, aksi takdirde sanal seks değil, sanal taciz işlenmiş olur. Size mesaj atılması en doğrusudur.
Kanka o değilde 'o meshur beste'adlı kullanıcının kız olma ihtimali ve şu anda adet dönemine yaklaştığı için bu tarz paylaşımların ardı arkası kesilmiyor olabilme ihtimali var diye düşünüyorum. Ayrıca şahsın hesabı porno sitesine benziyor.
Bunu bir erkek yazsaydı acaba tepkiniz ne olurdu çok merak ediyorum. Cinsiyet ayrımı yapmıyorum sadece ne diyeceğiniz merak ediyorum. Tahminen eksi üstüne eksi, hakaret üstüne hakaret ve daha nicesi..
Ben 22 yaşımda olmama rağmen ömrümün boşa geçtiğini hissetmeye başladım bile. Otuzlara gelmeye gerek yok, hepimiz durumun ciddiyetinin farkındayız. Tek sorun; elimizden bir şey gelmiyor, hayat şartları, kötü geçim, sağlıksız ortam vs.. Bizi boşa geçen bir gençlik haline sürükledi. Umarım hepimiz çok iyi yerlere geliriz.
Yaş önemli değil, akıl önemli diyen ergenler babası yaşındaki adamalara hakaret eder nitelikte entry girmiş. Ya akıl yok, ya da can sıkıntısından yapmış olsa gerek ki; elini vicdanına koy desem panik yapar elini götüne sokar bu şahıslar. O yüzden 40 yaş ve üstü ablalar ve abiler; lütfen aldırış etmeyin, gülüp geçin.
Açılın! Ben inşaat sektöründe üst düzey kum taşıma, sıva yapma ve staja başlayan, bu işte yeni olan kişilere ustaca mala vurma eğitimi veren, beton yıkma konusunda deneyimlerimi sağlıklı bir şekilde aktarmaya çalışan, at, kır, yap üçlüsünü stajerlere ve müşterilerimize güler yüzlü, ter kokulu çalışanlarıyla göstermeye çalışan inşaat amelesiyim.
Allah insanların kendisini sevip sevmediğini test etmek için yaratmış diyen arkadaşım, gaybı bilen Allah' ın bizi test etmesine ne gerek vardı diye sorabilme imkanım var mı acaba?
Sonuçta içimizdekini ve dışımızdaki yalnızca Allah bilir, madem öyle neden test etme ihtiyacı duydu? Yani sonuçta ne olacağını bizden daha iyi biliyor. Bizim kafir, mümin, cennete ehli veya cehennem ehli olduğumuzu tek bilen yüce varlık o. O halde bizi test etmek için gönderdi ve bu dünya yı imtihan dünyası olarak yarattı demek ne kadar akıllıca?
Hani cevabını bilmiyorum, kötü bir niyetle de yazmadım. O yüzden hakaret etmeden cevap ver.
Sihirli annem ve selena dizilerinden tanıdığım güzel kız. Küçükken televizyon vasıtasıyla yüzünü görmeye alışık olduğum, eşek kadar olduktan sonra bile yüzü aklımda kalmış olan biri. Görür görmez tanıdım diyebilirim, sanırım akılda kalan bir siması var.
Fakat pek da tanınmayan, hafif yakışıklı, şu an ne iş yaptığını bilmediğim biri ile evlenmiş. Umarım mutlu olur.
Saat on bir yirmi altı. Yelkovan yavaş yavaş ilerliyor. Akrep kıpırdamadı. Kanımda dolaşan amfetamin on dokuzuncu saatin sonunda hala etkisini sürdürüyor, gözüme uyku girdiği söylenemez. Kısa psikotik uykularımı saymazsak, neredeyse bir gündür hiç uyumadım ve bu odanın dışına hiç çıkmadım. idrara daha sık çıkıyorum.
Kadının biri ehliyet sınavını kaybettiği için ağlıyordu.
Motivasyon veren tavsiyelerin ardından tam iyi oldu derken bir anda yine ağlamaya başladı. Neden ağlıyorsun diye sorduklarında "Selma sınavı geçti, ama ben geçemedim" demişti.
işte amozon ormanlarında ki hadise de bunun gibidir. Bir dişi kendini gösteriyorsa, etrafta dişi uluların olduğunun en büyük kanıtdır bu aslında. Şayet bir Afrika atasözü der ki; rekabet varsa, bir kazanan hiç bir zaman olmayacaktır.
beni etkilemedin hiçbir zaman. ne avuçlarını koklamak geldi içimden ne de parmaklarını sevmek. birçok kadını da sevmedim zaten. onlar adım attı ben de tuzak oldum, bekledim. aşkı ya da huzuru beklemedim. bekleyecek daha önemli şeylerim vardı.
Kalbin atmadığı saatler ve saatleri her gün tekrar eden insanlar var. Çöllerin dışında kalmış çöller, okyanusların sırtını çevirdiği okyanuslar var. Her şey birbirini sindirmeye çalışıyor.
Taşmak isteyip taşamıyorum, halim yok. Sürekli günleri tekrarlıyorum. Günlerin sırasını unutmaktan korkuyorum. Isı nasıl hesaplanır, dairenin alanı hesaplanırken pi kaç alınır, hatırımda. Gündelik her şey yavaş yavaş siliniyor. Buğu gibi. Günlerin sırası, aylar ve rakamların çağrıştırdıkları.
Doğum günüm, kimlik numaramın ilk üç rakamı ve kredi kartlarımın son dört hanesi, artık hiçbiri hatırımda değil. Dairenin alanı hesaplanırken pi üç virgül on dört alınır ve yarı çapı ile çarpılır. Biliyorum.
insan ne kadar çok düşünürse o kadar aciz bir varlık olduğunu fark ediyor. Aynaya bakmak istemiyorum, o görüntüye tahammül edecek cesarette değilim. Belki müzmin bir anksiyete belki varlığıma yönelik bir isyan, bilemiyorum. Ben sadece öfkeyi, kini, simsiyah zehir gibi nefreti hissediyorum.
Hiç kalbi atmadan yaşayan insanlar var, kendimden biliyorum.. iyi biri değilim, olmak ister miydim? Cevaplaması zor bir soru. Kim için, ne için? Galiba istemezdim. isteseydim bunu sormazdım.
Hayatta pi’nin üç virgül on dört alındığı hiçbir problem yaşamadım, insanlar yalın olmayı arzuluyor. Virgülleri ve küsuratları sevmiyor. Ben yine de dairenin alanını hesaplarken yarıçapı, üç virgül on dörtle çarpıyorum.
Toplardamarımdan akan sıcacık kirli kanın akışının ağırlığını hissediyorum. Bileklerim sızlıyor. Kalpsiz insanların da canı yanabiliyor, tuhaf bir şey bu. Şekersiz çaydan tat alabilmek gibi. Şekersiz çaydan aldığım tadı şekerli çaydan hiçbir zaman alamadım. Geometrik bir mesele değil, daha çok bilinçaltı ve biraz anatomi bilgisi.
Ezcümle, sevgi, neşe
değil renkli cümlelerin pek çükümde
Bin günah işleyebilirim tek bir günde
Gani Müjde'nin renkli züppe dizilerindeki zengin zümreleri gibiyim
Kötülük yaparım nedensizce!
Neden sizce?
Bence sadece nedensizce ama emin ol değil şerefsizce.
Vicdanım rahat buna istinaden; hayat ne viski ne çizgi zaten,
Ama yerime konuşan birisi var ben beyninizin içinde içip sıçarken,
Ben bende değilim çünkü bazen,
Hadi beni ayıpla madem ama ne diyebilir ki ailen,
Rekor sıçan dizinin esin kaynağı Halit Ziya iken...
Arkadaşlar kadın cinayeti demek bile zaten başlı başına cinsiyet ayrımıdır. Sadece kadınlar ölmüyor! Çocuklar, askerler, mülteciler, açlıktan ölenler VS..
Bizim sanki tek sorunumuz buymuş gibi hareket etmek yerine, biraz da yukarıda ki arkadaşın dediğine katılarak, reklam amaçlı yapılan femizan haberler olduğunu düşünüyorum.
Biraz mantıklı düşünelim, haber yapmak yerine gerekeni yapmak en mantıklısı olacak. Medya organları keşke bir kadın ölsede haber yapsak diye sabah yataklarından uyanmaya başladığı günden bu yana kadın cinayetleri arttı diyebilirim.
Kadınların ölmesine elbette üzülüyorum, sorun kadınların ölmesi değil, asıl sorun sadece kadınların öldüğünü düşünen insanların olması. Çevrenize bir bakın, dünya da medya organlarının paylaştığı kadın cinayetlerinden daha fazla insan ölüyor.
Belli kurallar olsaydı ve eğer bu kurallar hamurabi kurallarına benzer cezalar taşısaydı, bu gün gazeteciler, kadın cinayetleri, tecavüz ve taciz haberleri yapıyor olmazdı. Bu sebeple tecavüzleri kınayan haber kanalları, idamın gelmesine karşılar. Madem öyle, ne yapabiliriz? haber yapabiliriz demekten başka bir bildikleri yok.
Bazıları en iyi giyim markası gucci, bazıları en iyisinin wakiki olduğunu söyler. Ben ve benim gibiler giydiğimiz bize yakıştıktan sonra markayı pek önemsemez. Sonuçta parasıyla rezil olanların yüzünü hiç bir marka güldüremez. Umarım bir gün pazardan alışveriş yapanların da hangi marka daha iyi diye sorduğunu görürüm, aksi takdirde marka değil, giydiğinin önemli olduğunu herkesten ve herşeyden daha çok bilirim.
Düşünmek bile istemeyecek kadar halsizim ve beni benden alan yorgun duygularıma karşı koyamayan bir benliğin içindeyim. Dünyaya meydan okuma hevesi, nereden geldik nereye gidiyoruz gözlemi.. Ve daha nicesi ile bazen okumak, bazen uyumak, bazen de bir şeyler yapmak istediğim o zaman dilimindeyim.
Alkolik olduğunu düşündüğüm fakat sosyal medya gerçeği yansıtmaz fikri ile "'mastor' sevdiği bir kelime olabilir" demekten başka bir şey bulamadığım kullanıcı. Yeniyim, zamanla herkesi ve buradaki herşeyi tanıyabilirim, zamana bırakıyorum ve yanlış bir tabir kullandıysam özür diliyorum.
Sigara ve çay. Bu ikili benim için çok güzel gidiyor. Ama olmasaydı sanki daha güzel olurdu. Bazen düşünüyorum, ben mi çok aptalım, yoksa hiç denemedikleri şeyi kötü gören insanlar mı? Bilmiyorum ama şunu söylemek pek yerinde olacak; içip de bırakamamak aptallık değildir, bahene üretmektir, aslında kendini zehirlemeyi göze alan şahıslar cesur insanlardır, günden güne eridiği halde içmeye devam eden kişiler iradesiz değil, ifadesiz insanlardır. Ama sigaraya hiç başlamadığı halde ve hiç kullanamadıkları halde, neden içiyorsunuz, çok kötü bir şey diyen şahıslar, işte asıl aptallar onlardır. Bu tarz şahıslar kuran okumadan Müslüman olan, ya da biyoloji dersi kötü olan şahsın evrim hakkında fikir sahibi olmasına benzer. Bilmedikleri şeyleri yargılar, veya inanırlar. işte gerçek aptallar bunlardır..
