makina mühendisleri odası (mmo)ankara şubesi'nin yaklaşan seçimlerinde, mevcut duruma karşı, eşitlikçi, demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti gerekleri temelinde ülkemizin yeraltı ve yerüstü zenginliklerinin sömürülmesine karşı, bağımsızlık mücadelesini sürdürme ve meslek alanlarını koruma ve genişletme sorumluluğunu yerine getirmeye devam etmek için seçimlerde yeralacak grup.
çocuk rüyalarının vazgeçilmez kahramanıdır bisiklet... bisikleti olan komşu çocuklarının insafına bağlıdır gerçek hayatta dokunmak..."ahh bu benim olacaktı ki!.." diye içten geçirile geçirile binilir hayattaki ilk yoksunluğa...ama çocuk lütfu da kısa sürer..daha acımasızdır zira çocuk yoksunluklara, sahip olduklarına daha bağımlıdır bir o kadar...
tüm mutlulukların, o iki tekerleğin çemberinde döndüğüne inanır bisikleti olmayan çocuk...mütevazi maaşıyla ay sonunu nasıl getireceğini bilemeyen baba, bir sürpriz yaparak, bisiklet getirir belki diye beklenir her akşam... elinde günlük nevaleyi taşıdığı küçük poşetiyle köşebaşında göründüğünde, yine de sevgiyle koşulur önüne...yarın vardır, öbür gün vardır, daha yaşanacak çok gün vardır çocuk için nasılsa...hiçbir gün yapmaz baba bu sürprizi..yapamaz...büyündüğünde daha ciddi yoksunluklar gelir, bulur insanı...ama hiçbir yoksunluk, çocukken sahip olunamayan bir bisiklet kadar boşluk yaratamaz...en güzel bisikleti alıp, koysanız da bir köşeye, dolmaz o boşluk hiçbir zaman....
hayat boyunca yaşanacak sayısız hayalkırıklıklarına çocukken atılan ilk alıştırma adımı gibidir...
sahip olmak istenilen kıldan-tüyden nesneler, çocuklar için dünyanın en önemli şeyidir o an için...uçan balon da bu ehemmiyetle alınır, anne ya da baba tarafından çocuğun koluna bağlanırdı...çocuk, kolunun ucundaki ipte salınan balona baka baka, muzaffer bir komutan edasıyla yürümektedir..anne ya da babanın, bağlama işlemine gerekli özeni göstermemiş olması ya da çocuğun kolundaki düğümle sık sık oynaması gibi nedenlerle ip çözülür ve o an için çocuğun en önemli varlığı olan balon, ağır ağır süzülmeye başlardı gökyüzüne doğru..ağlamaklı bir yüzle bakakalırdı çocuk, mutluluğunun uzaklaşıp-gidişine...
(bkz: jimmy carter)
fıstık ticaretiyle uğraşan bir ailenin çocuğudur. ülkemizin yaşadığı 80 ihtilali başkanlığı dönemine rastlar.
kendisini ortaokul birinci sınıftaki bir din dersinde yaşadığım olayla özdeşleştirmişimdir hep. huşu içinde, sınıfta volta atarak bir sureyi okumakta olan genç ve yakışıklı dincimiz sınıfa arkasınını döndüğü anlarda, muzip bir arkadaşımız, bu şahsın, ansiklopedi gibi kocaman bir kitabın boydan boya her iki sayfasını da kaplayan, amerikalılara has iri ve beyaz dişlerinin özellikle vurgulandığı dev gibi bir karikatürünü havaya kaldırararak tüm sınıfı güldürüyor, hoca sınıfa döndüğü anlarda kitabı indirip uhrevi bir edayla sure mırıldanmaya başlıyordu. dincimiz de arkası dönükken rutin olarak gerçekleşen bu kıkırdama durumundan kıllanarak, en çok kıkırdayan şahıs olara "ne oluyor?" sorusunu şahsıma yöneltmiş, allah çarpar korkusuyla, o zamanlarda ilahi bir tarafı olduğunu düşündüğüm dinciye yalan söyleyememiş ve arkadaşın elindeki kitabı işaret etmiştim.
hoca da ağır ve sakin adımlarla (-ki dinciler vakur ve munis olurdu o zamanlar) arkadaşımızın yanına gitmiş, karikatürün bulunduğu sayfa açıldığında, dev karikatürün abartısız yarısını kaplayan ve shrek'teki eşeğin dişlerine tıpa tıp benzeyen bu dişleri görünce, tüm ağırbaşlılığına rağmen o da gülmekten kendisini alamamıştı.
hemen hemen tüm amerika başkanlarının dişleri böylesine iri, beyaz ve sağlıklı..oysa ki yetmişiki milletten oluşan bir ülkenin, böylesine bariz genetik bir özelliğe sahip oluşları da şaşırtıcı gelmişitir bana hep.. bugün düşünüyorum da, o zaman karikatürize edilmiş ve bizim de çocuk saflığıyla güldüğümüz bu dişler, ne çok çocuk öğütmüş ve öğütmekte..öğüttükçe de sağlık kazanmakta..ama ne o zaman bizim aklımıza gelmişti sormak, ne de şimdi cesaret edip sorabilmekte hiçbir çocuk, "amca senin dişlerin neden bu kadar iri?" diye...
dört yapraklı yonca olmaktır. ancak bulunduğunda sevinçle karşılanıp, özenle saklanmaz genellikle.. baskı, dışlanma, yargılanma v.b. yöntemlerle yaprakları koparılır tek tek..
evet , tarih kitaplarında her savaşın bir kazananı ve bir kaybedeninin olduğu yazsa da, aslında hiçbir savaşın kazananı yoktur. savaşan her iki topluma da, açlık, kıtlık, düşmanlık, sevgisizlik, ölüm, güvensizlik, mutsuzluk v.b. gibi telafisi mümkün olmayan ya da onarılması uzun zaman alacak kayıplar yaşatır mutlaka. savaşın tek kazananı, fırsatçılardır ki esasen savaşın çıkmasını da bunlar kurgular çoğu zaman.
türk mühendis ve mimar odaları birliği'nin (tmmob) görüş ve düşüncelerini kamuoyuna duyurabilmesi amacıyla tmmob yönetim kurulu kararıyla kurulan ve 2007 yılının şubat ayında yayına başlayan radyo. kaliteli müzik, özgün ve özgür ifade, toplumsal sorunlara duyarlı bir ses..
idari yargıda, dava sonuçlanıncaya kadar dava konusu edilen idari işlemin uygulanmasını durduran, davayı gören mahkmece verilen tedbir niteliğinde bir karardır. her idari davada yürütmenin durdurulmasına karar verilmesi gibi bir zorunluluk yoktur. öncelikle davacının dilekçesinde bunu talep etmiş olması gerekir.
yürütmenin durdurulmasının talep edildiği davalar öncelikle ivedilikle incelenir ve davacının bu talebi hakkında karar verilir ilk önce.davayı gören mahkeme dava konusu idari işlemin açıkça hukuka aykırı olduğu ve uygulanması halinde telafisi güç ve imkansız zararların doğması ihtimaliolduğuna kanaat getirirse, dava konusu işlemin yürütmesinin durdurulmasına karar verir ve bu karar taraflara tebliğ edilir.
yürütmenin durdurulması, dayanağını anayasa ve idari yargılama usul kanunu (iyuk)' dan alır.