yolu boğularak noktalamayı tercih edenlerin yaptığı iştir.
serin suyun vücudun her noktasını sarması ve akabinde kişiyi bilinçsizce boğması, sevgiye muhtaç olan birey için sanki bir sarılma, kucaklama ve bağra basma metaforudur.
mağazalarda ürünü övmek için üstündekini gösterip "bak apla aynısından ben de giyiyorum eki eki" diyen satış danışmanlarının ağzından dökülen sözlerdir.
bu davranışa iç çamaşırı mağazalarında pek rastlanmaz.
dudaklarının arasında sallandırdığı o sarma sigarayla civardaki gönülleri alev alev yaktığını sanan erkektir. sakince üflediği duman yüzünün önüne düşen kara saçlarıyla dans edip göğe doğru yükselirken arada birkaç kısık bakış atmayı da ihmal etmez.
iki grup bütün gün birbirine hakaret ve aşağılama içerikli sözler sayar durur. ancak çoğu cahildir, ideolojiye körü körüne bağlanmış naylon tiplerdir. uludağ sözlük tarzı siyaset yaparlar ki o konuda haklarını yememek lazım, bu kavramın hakkını verirler.
propaganda ile vakitlerine yazık ederler, zira kimse iplememektedir. ve kimse elin kıçı sivilceli çocuğunun uludağ sözlük'te yazdığı üç beş "x'ler boktur" entrysine bakarak "y" olmaya falan karar vermez. böyle yazılı masturbasyonlardan ziyade gerçek mastrubasyonu tavsiye ediyorum bu tiplemelere. en azından ufkunuz genişler, hayati sistemleriniz çalışır.
ayrıca fazla propaganda yapmak kısırlığa sebep oluyormuş.
eklenti: ha tabi herkes cahil bok, ben pırlantayım da demiyorum. ama sıktı lan farketmediniz mi? hep aynı terane, ipe sapa gelmez polemikler, manipüleyşınlar falan..
her protestoda, her eylemde vatandaşın teki araya girip "la şehitlere bu kadar tepki vermiyonuz" diye olayı manipüle eder. nasıl bir zihniyettir anlamak mümkün değildir. küçük olasılıkların insanları kurar bu ilişkiyi genelde. aynı üzüntünün şehitlere de duyulmuş olabileceği ihtimaline beyninin kıvrımları arasında yer yoktur.
bazen birer piç olurlar, bazen de gerçekten babanız olmaya kasan iyi niyetli adamlar.
ama kesin olan bir şey vardır, "üvey" kelimesini bir kenara atamazsınız, görmezden gelemezsiniz. her daim bir soğukluk olur aranızda. eğer öz babanızı gerçekten seviyorsanız durum daha da vahimdir. artık onun her hareketinde öz babanızı arayacak, bulamadığınızda da ortalığı ateşe vereceksinizdir.
genelde birayı masanıza getirirken "kalk kendin al biranı" bakışı atan, akşama kadar istemediği kadar müzik dinleyen; ama rock ve metali yaşam tarzı olarak benimsemiş biri için en uygun konumlardan birinde bulunan insanlardır.
sabahtan akşama kadar mensubu olduğu ideolojiyi öven, bunu yaparken karşıt görüşleri de yeren başlıklar açarak insanlarda "lan bu kadar bol vakti nerden buluyor" düşüncesinin oluşmasına sebep olan kişidir.
bıkmadan usanmadan bu tip entryler girer; böylelerinin şakşakçısı da düşmanı da bol olur. kısa zamanda popüler olurlar. iç bayıcı tiplemelerdir.
tecavüz davaları için gayet uygun ve yeterince de insancıl (hatta az bile kalan) bir cezadır. bunu bile barbarlık olarak gören kanun fetişistlerine selam ederim.
afrika'daki bazı kabile mensupları hayvanı avladıktan sonra ölüsünün başında kendisine sağladığı et için teşekkür eder ve onu sırf ailesini doyurmak zorunda kaldığı için avladığını açıklarmış.. bir de sırtına kürkü geçirip statü belirtme adına hayvanların sırf lüks için katledilmesi olayında arz kesimini oluşturan insanlara bakıyorum, bu dünyaya ne verdik ki ondan bazı şeyleri üç kuruşluk keyfimiz uğruna alabiliyoruz? almaktan kastım can burada, alınan şey "can".. o postun sahibinin de bir canı var. ne ilginç değil mi? ya da hayvan nasıl olsa, sittir edin.
kısacası yemek ve hayati şeyler için hayvanları avlamak bir nebze mübahtır, ama ibne modacıların aslında bir boka benzemeyen kreasyonlarına çeşni katsın diye küçücük memelilerin karnını yarmak hayvan oğlu hayvanlıktır.
çevredeki insanların yüzde doksanının piç ve aç birer sırtlan olması, en güvendiğiniz kişilerin yeri geldiğinde karşınızdaki en büyük engel haline gelmeleri, insanların kıça silinecek bir takım maddi şeylere hayati önem vermeleri gibi sebepleri vardır.
bireyde, insanların kurduğu o mutlu ve yapay yaşamlarının ortasında koca bir bomba patlatıp hepsini alevlere yollama isteği uyandırır.
dünyanın dışında sıraya girmiş ve hayata gelmeyi bekleyen ruhlardan bazılarının başına gelen hadisedir.
bu ruhlardan kimisi new york'a düşer johny olur, kimisi istanbul'a düşüp karin olur; kimisi de afrika'da medeniyet yüzü görmemiş (ve iyi etmiş) bir kabileye düşüp xanxito olur. insan başına gelebilecekleri düşündüğünde farklı bir deneyim yaşayabilir, her birimiz bulunduğumuz ortamlardan çok farklı yerlere de düşebilirdik.
o yüzden ruhların atanması kısmı oldukça sancılı bir iş olsa gerektir.
sözlük yazarı dediğimiz varlıkların bildiğimiz hasan'dan hüseyin'den farkları olmayabilir. yeri geldiğinde çok pis puştluklar yaparlar, arkadan işler çevirirler ve mahalle karısı gibi dedikodunuzu yaparlar. bu yüzden fazla içli dışlı olmamak en güzelidir.
bir yazarın başlığı altına girdiğinizde karşınıza çıkan sürüdür.
yazarın kimin nesi olduğunu öğrenmek amacıyla ismine tıklanır, ilk bir kaç tanım "hoşgelmiş" türevi şeylerdir. ama daha sonra yazarımız iyice kaşarlandığı için bir sürü kankaya sahip olmuştur, atıyorum nick altında şöyle entryler görülmeye başlanmıştır;
38- harika yazar.
39- bok gibi yazar.
40- yazdı mı tam yazar.
(üçü de yazarın kankası)
...
..
.
218- dün öptüğüm yazar.
219- geçen gün şeyimi öpen yazar.
220- öptüğüm dün yazar.
(bunlar da kankalar)
bunların dışında bir de şöyle bir durum vardır.. örneğin yazarı eleştirmek amacıyla başlığına girersiniz ve ardından şöyle bir durum çıkar;
kanka yazar no1: yazıları su gibi akan canım yazar.
kanka yazar no2: tarzını çok sevdiğim pop ikonu, saçları falan süperdir (swh)
kanka yazar no3: bok gibi yazan yazar, kaka yazar.
istanbul'un her yerinde görülen bir insan çeşididir. neden özellikle kol saati sattıklarını anlamak mümkün değildir. "zenci, kol, satmak" gibi çıkarımlar da yapılabilir ama sonuç vermez..