trt'de yayınlanan, komik bir tiplemenin yoldan geçirenleri çevirip abuk subuk yardımlar istediği program. tv'ye çıktıklarını ve bir şovda olduklarını bilmeyen vatandaşlar o garip sunucuya yardım ettikleri miktarda para ödülü kazanıyorlar. tabi adam sunucu kılığında falan olmuyor, güzel rol kesiyor eleman. bazen deliyi oynuyor, bazen ağır abiyi vs.. replikleri falan da pek bir komik.
doğaçlama olması artı olan bir program. yemek saati güzel gider.
yolu boğularak noktalamayı tercih edenlerin yaptığı iştir.
serin suyun vücudun her noktasını sarması ve akabinde kişiyi bilinçsizce boğması, sevgiye muhtaç olan birey için sanki bir sarılma, kucaklama ve bağra basma metaforudur.
hiperaktif adamdır, yapmacık bulmuyorum şahsen. belli ki dizginleyemediği bir enerjisi var. malum müzikten de pek uzak kaldı. o yüzden televizyonlarda ve filmlerde boy göstermesi doğaldır. bu tavrıyla tekrar müziğe dönse, bir şeyler üretse iyi olurdu aslında.
mağazalarda ürünü övmek için üstündekini gösterip "bak apla aynısından ben de giyiyorum eki eki" diyen satış danışmanlarının ağzından dökülen sözlerdir.
bu davranışa iç çamaşırı mağazalarında pek rastlanmaz.
değişen dünya şartlarına ayak uyduramamasıyla nam salmış düşünceler bütünü.
çünkü değişimi ve gelişimi doğasına aykırıdır, tabiatı gereği sabit ve katı olur. değiştirildiği takdirde inanç sistemi tümden sarsılacağı için ilk günkü gibi kalmak zorundadır.
bunun aksine insan bilinci sabit kalmaz. toplumlar sayesinde sürekli değişir. bilmem kaç bin sene önce pipisini tuttuğunda "doktor bu ne" diyen adamlar şu anda uzaya uydu fırlatıp durmakla meşguller. insan bilincinin ve zihninin büyük bir hızla geliştiğini hiçbir din alimi ya da bilim adamı inkar edemez.
savaş da burada başlamaktadır. bir tarafta bilincin toplumsal gelişiminin ve değişiminin su getirmez gerçekliği, diğer yanda da kalplerde yeşeren imanın sabitleşmiş sarsılmazlığı..
ortak noktada buluşulması ise şu küresel bilinç seviyesiyle çok zor gibi gözükmektedir. şiddet herkesin kullanımına açık bir müessese haline gelmiştir. birileri uygulayınca yasal, diğer birileri uygulayınca tü kakadır. o yüzden kullanımında bir abes görülmemektedir.
insan bir zamanlar küfür olarak kullandığı "hayvan" kelimesiyle yavaşça bütünleşmektedir. bu süreçte bilim de din de; geriye kalan her şey de kutsallığını ve asaletini yitirmektedir. bu durum, yukardakilerin çıkarlarını derinden sarsmaya başladığı an bir çözüm yoluna seve seve gidilcektir elbet. ama yüzyıllarca insan bilincine empoze edilen değişmez sabitler (din, bilim ve diğerleri diyelim yine) yüzünden patronlar s... yutacaklar ve anarşik bir dünyada kıçlarını kurtarmak sahip olabilecekleri tek yüce (!) amaç haline gelecektir.
içindeki kapkara kine kemalizm diye bir bahane uydurmaya çalışan yeni nesil insanlardan sadece biri. ver eline oynasın siyaseti, siyasetin amacı da bu değil mi zaten? biri gitsin karşıt görüşlünün kafasını kessin, diğeri kalksın bir topluluğa kin kussun, insanlar da birbirini yesin..
dürüst olun. siyaset kazandırmadı size bu nefret tohumlarını. içinizde hep vardı, sikkodan kılıflara soktunuz sadece. siyaset, anlaşmazlık, din düşmanlığı, ırkların üstünlüğü gibi zırvalara.. kabul edin, hayvanlarla aramızdaki çizgi gitgide silikleşiyor. yamyamlığı deli gibi eleştirmemize rağmen yamyamlığın olduğu bir dünyaya doğru ilerliyoruz. düşünme yetimizdi bizi farklı kılan, katliam planları yapmak değil. vahşet doğamızda var birer insan olarak, bunları sakın gelip geçici ideolojilere ve dünya düzenine mal etmeyin.
ne güzel lan dünya. kimse bizi anlamasa bile konuşuyoruz, ne büyük erdem.
entrylerinin içine "allah" kelimesini katınca direk haklı olduğunu sanan yazar. "şeriat iyidir, çünkü allah sözüdür" tarzı entrylerinden anlayabilirsiniz bunu.
haklılık derken, eşeğinkine su kaçırmadıkça dilediğini söylemekte özgürdür tabi. her ne kadar fikirlerinden ölesiye nefret etsem de işin bu kısmına bir şey diyemem. ama dilediğini açıkça söyleyebilmek bir erdem değildir bu devirde. önemli olan söylediğinin özünün ne olduğudur. o öz herkeste farklı etki yaratır. bu yüzden kendisini eleştiren ve düşüncelerini sevmeyen insanların oluşu bu vatandaşı olduğundan daha fazla değerli kılmamalıdır.
"bok atıldıkça yüceliyor" felsefesinden oldum olalı nefret etmişimdir. neysen o'sundur, bir eksik ya da fazlası değil.
üç beş çürüğün ağzından çıkan zırvaları kemalizme büsbütün mal etmek de ayrı bir ruh hastalığı olsa gerektir. bir görüşü (ne olursa olsun) ister sev ister sevme. ama münferit davranışları topluluğa mal etmek hiç bir görüşe sığmayan, insanlığa bile sığmayan bir cahilliktir.
sevmeyeceksen sevme kemalizm'i, ya da kısaca "atatürk'ü" de bre tırsak vatandaş. ama antipatini bu tür saçma tezlerin arkasına sığdırmaya çalışarak cehaletini gözler önüne sermekten başka bir şey yapmıyorsun.