erdal demirkıran 'sadece aptallar sekiz saat uyur' isimli kitabında bir insanın günde 4 saat uyumasının yeterli olacağını söylüyor. eğer böyle bi durum varsa günde beş saat uyumak çok da kötü bir şey değil.
doğru bir sözdür. zira oradan mezun olanların büyük çoğunluğu hırsızlığı ve adaletsizliği nasıl din kılıfına uyduracağını çok iyi öğrenir. yeni türkiyenin ruhu da hırsızlık, adaletsizlik, adam kayırma olduğu için bence sonuna kadar doğru bi tespittir.
her ne kadar şuanda her tarafına gök delenler dikilip o güzel silüetinin içine sıçılsada gitmeyenin çok şey kaybettiği bir durumdur. her tarafından tarih akar. her köşesinde apayrı bir anı vardır. her taşı geçmişe açılan kapıdır. bir de güzel bir boğazı vardır ki insanı şaşırtır.
git arkadaşım. şuan ne kadar sikik bi hale getirilmişsede git o güzel şehre. elbet vardır el değmemiş güzel yeri. gidersen eğer attığın her adımda düşün, geçtiğin yolda senden önce kimler geçti acaba diye.
gezi olaylarının bilançosu yok şu kadar milyar dolar diyene kadar dön bak arkana bu ülkede iktidar geçinen insanların kaç milyar dolar cukkaladığına. gezi olayını sadece yeni şafak ve yeni akit okuyorak anlayamazsınız. gezi bi halkın iktidara, hırsızlığa, yolsuzluğa, adaletsizliğe karşı verdiği en anlamlı mesajdır.
berkin elvan terörist veya değil, burada önemli olan onun ''insan'' olduğudur. berkin, o çocuk bir polis tarafından öldürüldü. tut ki sapanla taş atıyor olsun, tut ki en hakiki terörist olsun o attığı taş başında kaskı belinde jopu olan o polise ne kadar zarar verebilir? illa öldürmek mi gerekiyordu bir çocuğu?
ali ismail korkmaz'ın ölümüne için sızlamayanın insanlığından şüphe ederim ben. döve döve öldürülen, her tarafı morarmış ve kanlı bi şekilde ölen bi genç eğer seni üzmüyorsa gerçekten 'ahlak ve din' kavramlarını biraz daha araştırmanı öneriyorum. devletin varolduğu yerde adaleti devlet sağlar, eline sopan alan ak gençler değil.
ve gezide ölen insanlara üzülmüyorsan dostum, kusura bakma da sen türk olma, kürtte olma. sen ve senin gibiler apayrı bir 'şey' olun ve kendinizi bizden soyutlayın. ta ki 'insanlık, adalet, ahlak' nedir öğrenene kadar.
geri dönüşü olmayan bi eylemdir.
bi insanı eğitip, öğretim topluma yeniden kazandırmak varken uzuvlarının kesilmesi ilkellikten başka bi şey değildir.
şeriatçı geçinen arkadaşların sonuna kadar savunduğu eylemdir. ama aynı şeriatçı arkadaşlar allahın merhametli ve affedici olduğunu da söyler.
anadoludan gelen her kıza veya tv de internette gördüğü yabancı kadınlara benzemeyen her kıza kezban muamelesi yapan büyükşehirde yaşamayı bi halt zannedip anadoludan gelen kızları kendince hor görerek prim yapmaya çalışan gavatlar ne ara bu kadar çoğaldı hiç anlamıyorum. o güzellik algın sana dayatılan 'algı' aslında benim gerizekali arkadaşım, aslında o senin kendi güzellik algın degil, sana tvlerle ve medya yoluyla dayatılan güzellik algısı bunu önce beyninin duvarlarına yaz.
içime boşanma olayına da gelirsek, hata tabi ki de kezban(!) olan saf anadolu kızımızda. kendisini yatağa atana kadar yapmadığı yalakalık kalmayıp kızı yatağa binbir çabayla soktuktan sonra kızı kezban ilan eden o gavatta kesinlikle bi suç yok. suç dediğim gibi o kezban kızda. çünkü kız anadolu da iki yüzlülük nedir görmemiş, insanların çıkar için neler yapabileceğini görmemiş, burada her iyi davrananı 'iyi' zanneden o güzel kız. sen hep güzelsin. bakma bu gavatlara.
genç erkeğimiz evleneceği yaşa kadar her gün osbirini çekmiş, tarayıcısını kastırana kadar onlarca sekmede pornoları açmış, çeşit bolluğunun ve kadın bedeninin metalaştırılmış nimetlerinden faydalanmıs, pornoların yarısını bile izleyemeden işini halledip pişmanlık duyarak tarayıcıyı kapatmıştır. hal böyle olunca evlenindiği zaman eskiden izlediği videolarda ki çeşitliliği hatırlayıp işi abazanlığı vuruyor.
salakça deyişleri dilimizi yerleştirip salak salak algılara kapılmaktan bi bıkmadık. neymiş efendim baldız baldan tatlıymış. oldu canım. 'senin kızın, kardeşin de başkasının baldızı olabilir' muhabbetine hiç girmeden bi kaç şey söylemek istiyorum. böyle gerizekalica sikimsonik deyişleri kimler üretiyor herhangi bir fikrim yok fakat bunun toplumsal yaşama etkisini incelediğinizde karşınızı bi çok şey çıkacak. örnek vereyim; yeni evlenen bi yiğidomuz 'baldız baldan tatlıdır' lafını evleneceği yaşa gelene kadar yüzlerce kez duyuyor, evlendiği zaman baldızını gördüğünde direk pavlovun köpeğine dönerek baldızı hakkında fanteziler kuruyor. neden? çünkü şartlandık. neden? çünkü baldızı baldan tatlı olduğundan eminiz. neden? çünkü amına kodumun yerinde kimse söylediği lafın nereye gideceğini bilmiyor.
eğitimi şamaroğlanına çevirip, her iktidar kendi sikinin doğrusuna yeni sistem getirdiği sürece bu ülkeden hiç bi bok olmayacak. eğitimin ''devlet politikası'' haline gelmesi lazım.
aklı siyasete ermeyen sabiler bari sizin pisliğinizle uğraşmak zorunda kalmasın.
serbest olmasa bile belli bir smiley sayısına entry başı sınır getirilmelidir. yoksa :D :D :D D: D: :D :D :D :D:D :D:D:D:D:D tarzında şeyler kaçınılmaz olacaktır.
eskilere nazaran daha çok kullanılan, sosyal medyanın ve medyanın yaygınlaşmasıyla kullanımı doğru orantılı olarak artan
insanların (halkın) iyi veya kötü olarak bildiği şeye başka bir isim veya sıfat verilerek düşüncelerinin değişmesine neden olur.
örneğin, düne kadar iktidardakiler Abdullah Öcalan derken artık ''imralı'' demektedir. Abdullah Öcalan kelimesini kullanmayıp imralı kelimesini kullanarak halkın 40 bin kişiyi öldürdüğünü bildiği Apo'nun, ''imralı'' kelimesiyle bunları bir nebze unutturarak ona sempati kazanmasına neden olur.
bir diğer örnek olarak fethullah gülen var. ki bunu zaten biliyorsun. artık ''pensilvanyada ki şahsı muhterem'' olarak biliniyor bu din tüccarı.