Bugün aklımı kurcalayan yegane soru. Sorduğum kişiler biontech dedi, sanırım onu olacağım ben de. Sonunda bize de sıra geldi ya, buna da şükür. Hasta olmadan olayım bari aşımı. Bilime güveniyorum, bakalım.
"beyoğlu rapsodisi" ile "sis ve gece" kitaplarını okuyup beğendiğim bir yazar. okurken merak uyandıran, sade bir anlatıma sahip ve bence sürükleyici bir tarzı var.
yavrusuna 1 ay civarı bakmışlığım var. sevimli bir şeydi, çok da insan canlısıydı. dışarda gören cinsini söyleyince bile korkuyordu. büyüyünce neye dönüştüğü hakkında bir fikrim yok. hayvanın cinsinde de vardır belki ama saldırganlık insanların yetiştirme tarzından dolayı oluyor diye düşünüyorum.
Bende yok mesela. Muhtemelen de olmayacak. Param olsa da almam çünkü hiç kullanışlı değil bana kalırsa. Şu an kullandığım telefonu da çalıştığım parayla aldım.
sinek ısırığında hayvan gibi kabaran cilt tipi. bir yere çarptığında da anında kızarır, derken morarır, sonra yeşile döner, sarı falan bütün renk skalasını görürsün.
Önceden asla içemediğim, acı gelen kahve türü. Ders çalışırken alışınca çok güzel geldi. Tabii yanında bişeyler de yiyince daha zevkli oluyor içmesi. Standart bi marka olan Kuru Kahveci Mehmet Efendi alıyorum. Öyle kahve kültürüm yok, tadı güzel geleni içerim. Bu bitince Jacobs Monarch denicem bakalım onun tadı nasıl. Makinem yok, french press kullanıyorum. iş görüyor bence zaten evde içen tek kişi benim. Öyle çok para dökmeye gerek yok bunun için.
bir netflix filmi. yakın zamanda izleyip beğendiğim filmler arasında yerini aldı. filmin konusu ve sadeliği, ilişki dinamiğini alabildiğine gerçek ve çarpıcı bir şekilde göstermesi bayağı hoş olmuş. zaten bu vıcık vıcık aşk filmlerindense bence aşk bütün gerçekliği, kavgası, travmaları ve o sıcaklığı ile anlatılmalı. siyah beyaz oluşu da ayrı bir hava katmış diye düşünüyorum. filmin müziklerine ayrıca bayıldım. konusuna ve fragmanına bakıp izlemeyi düşünen olursa tavsiye ederim.
domatesin kabuğu soyulmalı, biber minik doğranmalı, biraz da baharat atılabilir, yumurta da karıştırılıp iyi pişirilmeli. bi de gözünüzü seveyim menemene soğan mı konur ya! afiyet olsun.
zor günlerden geçiyoruz. hem bireysel olarak hem ülke olarak hatta ve hatta dünya olarak. ama tabii insanın derdi kendine büyük gelir hep. bu zamana kadar göz ardı ettiğim ne varsa bir bir çıktı karşıma, büyüyerek. sıkıldım, bunaldım, streslerden stres beğendim. tüm bunlar çok uzun değil öyle birkaç gün içinde oldu. sorumluluk almam gerektiğini öğrendim, boşvermişliğin iyi sonuçlar doğurmadığını. ama karanlık günlerin ardından doğan güneşler de varmış. bunu en iyi bu zamanda anladım. beni seven bir insan, kötü gün dostum, ailem varmış. onlar zaten vardı ama bu süreçte bazı varoluşlar daha bi derinden hissettiriyor kendini. umudum yoktu hayata dair, insanlara dair. ama bazen bi küçücük an insana hala umut var dedirtiyor. zor günleri atlatıp bir oh çekmeyi diliyorum. hayat cidden ne zor bazen.
Üst komşu terörü ile geçiyor. Aylardır bu saatlerde gürültü yapmaktan geri durmadılar. Şimdi de kurutma makinesi kullanıyorlar veya elektronik bişey çalıştırdılar. Üç kızdan elli kişilik ses çıkıyor, her gün her saat hem de. Pandemi bitsin artık, yoksa deliricem.
17 sayısına takmış bir hanım abla, gerçekliği biraz yitirmiş gibi. Hepsini yaptıysa yaşını merak ettim. Tebrik eder, esenlikler dilerim. Biz de aynı işte ne olsun. Aöf falan.
Yalnızken hızla ortaya çıkan kişilik özelliği. insan içinde ise tam tersi oluyor. Tabii içinde olduğun insan topluluğuna göre de değişebilir. Gerçi gelecek ile ilgili de bu durumun dışına pek çıkılamıyor, günümüz şartlarında malum. O yüzden de yüzde yüz kişinin tercih ettiği birşey olmayabilir. insanı her zaman kötü sonuçlara hazır tutması bakımından da iyi birşey sayılabilir.
Dünden beri kafayı bozduğum şarkı sözü. Şarkının kendisi o kadar güzel değil ama nakaratı tam kafayı kırmalık. içimde başa sarıp duruyorum. Durduğun yere değil olduğun yere bak, döndüğün yerde yok ama vardığın yerde var.
Çok takdir ettiğim ama bir türlü beceremeyeceğime inandığım sanat dalıydı resim. Kısa bir süredir bu eylemin içerisindeyim. Çok yeniyim ve öğreniyorum. En son ortaokulda resim kursuna gitmiştim. Yıllardır, sıkıntıdan bir yerlere uyduruk şeyler çizmek dışında resim yapmış değildim. Bu işe merak sarıp başlayınca bende bir yetenek olduğunu fark ettim. Şimdilik suluboya ve karakalem çalışması yapıyorum. ileride akrilik ile yağlı boyaya geçme niyetindeyim. Umarım bu süreç benim için tatmin edici olur çünkü çok çabuk sıkılıyorum bazı şeylerden. Sözlükte de çok güzel çizimler görüyorum bazen. Belki bir gün ben de buraya bir resmimi koyacak kadar özgüven sahibi olurum.
Üçüncü sezonu gelmiş olan çizgi dizi. Bambaşka bir prenses algısı yarattığı için severek izliyorum. Zaten Simpsons yaratıcısının elinden çıkan bir işin kötü olması beklenemezdi. Elfler, farklı dünyalar, ölüp dirilenler, yeraltı yaşam formları, büyü, şeytan gibi kavramları komik bir dille işlemiş. Bu tarz dizilere meraklı olanlar için tavsiye ederim.
Dünyanın en güzel şeyi. Kedi zaten hayvandan çok bir arkadaş gibi, başına buyruk çünkü. Seni asla dinlemiyor, canı isterse geliyor, ortalığı dağıtıp birşeyleri kırıyor, uykunun en tatlı yerinde bir yerini ısırıp tırmalıyor. Ama onun o tatlı hallerini görünce insan her zorluğu unutuyor. Hayatımda bir kez kedi baktım. Yavruydu, ben büyüttüm. 2 yıl yaşadık beraber. Onunla daha çok günler geçirmeyi isterdim. Hayattaki en büyük keşkem bu. Huyu bana benzeyen, huysuz kızım. Seni hiç unutmadım, her gün o güzel yüzüne bakıyorum inan ki. Huzurlu uyu.
tatlı yapmak ve onu afiyetle yemek, güzel bir film veya sevdiğin bir diziyi izlemek, resim yapmak, belki kitap okumak, müzik dinlemek gibi şeyler. ama tatlı, seven için kesin çözüm diyebilirim. bir de kesinlikle uyumak.