hugo almeida, ne zaman iyi bir golcü olmuş ki bu transfer göklere çıkarılıyor. kariyeri ortada, hangi takımda neler yaptığı belli. bir de portekiz milli takımı'nın 11 oynayan oyuncusu denmiş. ayıp ya 30 küsur yaşındaki brezilyalı adamı devşirip milli takımda oynattılar. almedia yok muydu o zaman? transferi beşiktaş camiasına hayırlı olsun ama onların dertlerinin dermanı hugo almeida değil.
hafta sonu oynanan derbiyle ilgili görüşlerini bugün köşesinde dile getiren yazar. yazının tam metni:
''bu bir radikal galatasaray taraftarının kendi evindeki fenerbahçe yenilgisi sonrasında kendi kendisiyle bir dertleşme yazısıdır.
veyahut bir hayal kırıklığının kağıda dökülmüş hali de sayılabilir.
ne yazık, fenere yenilmek sanki bizim alın yazımız.
mağlubiyetin acısı ve hüznü... belki de pazar gecesinden itibaren içinde yaşadığım dünyayı yazımın başlığı daha iyi ele veriyor:
evet, fenerbahçeye üstelik ali sami yende yenildikten sonra...
söylenecek ne kalıyor ki?..
bu maçı kaybettikten sonra sözün hükmü artık yok. ne söylesen boş, evet aynen öyle, boş...
hatta şu kadarını bile söylemek dilimin ucuna geliyor:
bu yenilgiden sonra bana şampiyonluk kupasını getirsen dahi, şunu iyi bil, yine belki sevinirim ama kendini kolay affettiremezsin.
yaşadığım düş kırıklığı o kadar derin çünkü...
daha kötüsü, gidiş böyle devam ederse içimden cim bomla ilgili yazı bile yazmak gelmeyecek.
mustafa hocanın beşiktaşına bakıyorum. aslanlar gibi mücadele edip eskişehirspor karşısında 2-0dan maçı çevirip 3-2 kazanıyorlar.
şampiyon adayı bursasporla i̇stanbul büyükşehir arasındaki dişe diş maçı izliyorum, heyecan kasırgası halinde geçiyor.
bir de bizim pazar akşamı ali sami yendeki ruhsuz halimize bak.
ne büyük hayal kırıklığı...
aylar boyu bu maçı bekliyorsun. saracoğlundaki yenilgiden sonra ali sami yende, kendi evindeki rövanşı iple çekiyorsun.
üstelik takım fenerbahçeden daha iyi bir görüntü veriyor.
i̇nişli çıkışlı olsa da, bir maçtan diğerine insanı şaşırtsa da, hatta aynı maçın içinde hem saçını başını yoldurup, hem aslanlar diye bizi bağırtsa da, takımdan bir türlü umudunu kesmiyorsun, kesemiyorsun.
sonunda iyi bir şeyler olacak, sabırlı ol oğlum diye kendi kendine gaz vermeyi sürdürüyorsun.
ama içinde de hep bir sıkıntı... peşini hiç bırakmayan bir tedirginlik...
bu takımda bir şeyler eksik, bu kadar pahalı yıldızımız var ama yine de olmayan bir şey var duygusu içini kemirmeye devam ediyor.
her maçta biri büyük bir hata yapıyor, yıkılıyorsun. kalecin, savunman güven vermiyor. orta sahan takımı taşıyamıyor.
i̇leride yıldızların var ama çok istikrarsız, bir iyi oynuyorlar, bir kötü. üstelik muhteşem goller kaçırabiliyorlar.
trabzonspor maçında, iyi de oynayan emre güngörün büyük bir hatasıyla yıkılmıştık. bir hafta sonra da, johnson ruhuyla (kanat atkayanın deyişi) 30-35 metreden topa çakan selçukun golü ve bunu yumurtlayan leo franco hatasıyla da fener karşısında yıkıldık.
neden, niçin?..
erman toroğlu, gösteri takımı hüviyetinde diye tarif ediyor cim bomu. rıdvan dilmen, rijkaard intihar etti! derken, mehmet demirkol da rijkaardı sorgulamaya başlamış:
galatasarayda yetenek var. ama bunun farkında değiller. çünkü bunu kullanacak bir organizasyon sağlayamıyorlar.
bundan sorumlu olan kim?
hocamız frank rijkaard!
rijkaard devrim mi, yoksa gökmen özdemirin deyişiyle masal mı?..
bu takımın temeli mi yanlış atıldı?
taşlar yerli yerinde değil mi?
yol haritası mı iyi çizilmedi?
elimizde iyi topçular var ama hocanın taktiksel yanlışları mı cim bomu çıkmaza sokuyor?
hepsi haklı, yerinde sorular...
benim içim yanıyor, fenerbahçeye bir kez daha, üstelik kendi evimizde yenildik çünkü...
gerisi boş!
diyorum ki:
çok daha iyi bir galatasaray istiyoruz, hem fenerbahçeyi evire çevire yenebilecek, hem de yalnız türkiyede değil, avrupada da bir zamanlar olduğu gibi sarı kırmızı bayrağımızı dalgalandıracak bir galatasaray.''
birilerinin çıkıp net bir şekilde; ''bu adam yalan söylüyor böyle bir şey söz konusu bile olamaz'' demesini bekliyoruz. muallakta kalan konularda sessiz taraf suçludur. görüşme yoktu vardı o konuşulmadı bu konuşulmadı gibi söylemler yerine ortaya net bir şey koymaları gerekmekte.
formatı burdaki birçok yazardan daha iyi bilen ve en önemlisi neyi niçin yazdığını bilen yazardır. kimileriyle fikir ayrılığı yaşaması onun moderatör özelliklerinden yoksun olduğu anlamına gelmez. üstelik başka olşumlarda moderatörlük geçmişi vardır ve kimsenin onun moderatörlüğünden şikayet ettiği görülmemiştir.
ortada bir kavga vardır lugano da kavganın bir tarafıdır. yok geçmişi sabıklaı yok çirkef. gören der ki emre aşık ve sabri sütten çıkmış ak kaşık. bu adamın futbolu buydu zaten futbolu sert oynuyor. juventus onun kara kaşına kara gözüne mi hayran kaldı da bu kadar istiyor. herkes bırakacak bu işleri maçın iki katili varsa emre belezoğlu ve sabri denen adamlardır hekem diye ortada gezen sünepe bu adamları zamanında ihraç etse iş bu noktalara gelmezdi.
öncelikle türklerin anadolu'ya girişi malazgirt savaşı ile olmamıştır ki zaten türk ordusunun savaşı kazanması roma kuvvetleri içinde lejyonerlik yapan türklerin türk kuvvetlerinin safına geçmeleriyle gerçekleşmiştir. burdan hareketle o bölgede bu tarihten çok önce de türklerin olduğunu görmek mümkün. kürt meselesine gelince her hür milletin kendine ait bir dilinin olması ve bu dilin kendini diğer dillerden ayıran özellikleri bulunması gerekmektedir. bu bütün tarihçilerin üzerinde mutabık kaldıkları bir husustur. lakin kürtçe diye dünyaya sunulmaya çalışılan yapıda bunu görmek mümkün değil. şimdi bir millet olabilmek için dil zaruri değil dersek bugüne kadar ki bütün tarih anlayışımıza değiştirmemiz gerekmekte. belki söz uslup olarak biraz sert kaçmış bunun yerine ''kürtler türklerin bir boyudur'' denseydi üzerinde bu kadar hassasiyetle durulmazdı.
neden insanların inandığı değerlere böyle rahatlıkla saldırılıyor anlaşılır bir şey değil. saçma sapan işler oluyor. ölmüş kişiler üzerinden siyaset yapmak kolay. varsa bir yapmak istediğiniz çıkın yapın, konuşan değil konuşulan olun. ideoloji bir sidik yarışı değildir. ortaya somut bir şeyler koymadıktan sonra, bu durum laftan ileri gitmeyecektir.
bir de bu yazıları oylayanlar hangi mantıkla oyluyorlar anlamış değilim.
bir kere insanları fakir diye damgalamak kibirlerin en büyüğüdür. onun neticesinde malını mülkünü kendini büyük göstermek için kullananlardır düşman olunanlar. paranın bir amaç değil araç olduğunu idrak edemeyenlerdir. yoksa işinde güçünde insanlara zenginmiş fakirmiş kimsenin söyleyeceği laf yok.
neden arabanın alınan ilk gün kaza yapması denmiyor da, özellikle jeep vergulanıyor? jeep olunca daha büyük bir etki yapacağı mı sanılıyor ya da göşteriş budalalığımı söz konusu.
sir william wallece'ye aşık olurken milliyetçilik iyiydi. kurtuluş şavaşında şehit olanlar zaten başka bir millet için savaşıyorlardı. komik olan milliyetçilikle faşizme yapılan söylemlerin hemen hemen aynı olması. önce sapla samanı birbirinden ayırmak gerekir. yanlış birşey varsa merak etmeyin düzeltilir. at gözlükleriyle olaylara bakmanın alemi yok.