adı üstünde sesleri,müzikleri bir hayvan misali yutan bağımsız çalışmalar yapan grup yada müzisyenleri toplamış bir platform. kendilerini çok güzel özetleyen bir yazı da var ;
Önceden duymuş olduğum bir cümleydi, "insan hiç bir yerden buraya bir zerre getiremez". Tabii burada kastedilenin evrenin tamamı olduğunu unutmamak gerekir. Elimizde yeni diye tuttuğumuz ne varsa yanılsamadan ibaret. Sadece keşfedebilir ya da farkedebiliriz. işte bu keşiflere yeni diyor bir çok kültür. Var olduğu halinden insan eli değmesiyle, daha doğrusu aklın müdahalesiyle oluşturulan ürünlere dönüşünce, sanki yeni yepyeni hatta ilki üretmek gibi bir vehim
Akıl oluşturması gerektirdiğini düşündüğü müziği nelere göre budamaktadır? Bu budama esnasında ne gibi güzellikleri ortadan kaldırır. Ne fark eder! Sonuçta ağaç ta güzeldir baston da. Burada önemli olan ağaçtan baston çıkarmayı sahiplenmeden ortaya koymak herhalde. Ama nasıl?
Aslında başka bir müzik diyerek üzerine uzunca bir süredir düşündüğüm "şey", hem insanın aklından ötede hem de insandan görünen bir müzik. Öyle ki kaleme aldığımız ya da almadığımız ama zaten varolduğunu bildiğimiz bir şeyleri zamandan ve mekandan soyunarak ifade etmeye çalışmak. Yani vesile olmak.
Peki, insan tahayyül ettiği bir yapının nasıl vesilesi olur? Varlığıyla. Sadece var olmakla belki. Ama daha fazlası değil Sahiplenmden yapabilmek dedim ya. işin belki de en zor kısmı bu. Şimdilik Bastonun baston olduğunu bilmenin yanında, ağaçtan olduğunu unutmamak gibi. Hangi sesleri birleştirdiğimizi düşünerek onun bizim yapıtımız olduğunu düşünebiliriz?
işi tam tersinden ele alacak olursak aslında günümüz için daha gerçekçi bir durum ortaya çıkacaktır. Bugün bestecilik, aslında var olan bir bilgi karmaşasının içinden, yine insanın kurgulamış olduğu (ki buradaki kurguda ne gibi zaafların göz önüne alınıp alınmadığını bilmemiz gerekmiyor bile) bir sistem ile süzüldükten sonra oluşan rasyonel yetinin kullanabildiği bir hizmet aracıymış gibi görülmekte. Tabii ki burada taklidi de olsa evrenin ya da her şeyin kendi içindeki uyumu düşünülmekte. Bizler müzikte bir çok kültürde olan bu uyum simülasyonunu kabul ediyor, benimsiyor ve uyguluyoruz. ikinci kişi olarak uygulamaya koyulduğumuz andan itibaren aslında taklidin taklidini yapmaya başlıyoruz.
Bahsetmeye çalıştığım şey aslında bir çiçeğin açmasının benzersizliği gibi. Çiçeğin doğal ortamında büyümesine insanın müdahale edemediği gibi fiziki özelliklerini de bizler atayamayız. Peki, kendi işimizde bu farkındalığa nasıl ulaşabiliriz? Açıkçası bu benim formülize edebileceğim bir şey değil. Ama işin özünde bu niyetle hareket etmenin başka bir farkındalığa sebep olabileceğini düşünmekteyim. Zaten bunu bilememek ya da bilinse bile paylaşılamaz oluyor olması en doğrusu herhalde. (Bu arada bana göre doğruyu bir takım yanlışlar içinden akıl ile seçebiliyor olmak sadece bir yanılsama. Doğru tek. Seçeneksiz.)
Şu ana kadar söylemiş olduklarımdan kesinlikle böyle bir müziğin imkansızlığı akıllara gelmemeli. Zaten öncelikle akıllara bir şey gelmemeli. Çünkü akıla gelen herşey bu müziği budayan, güzelliklerinden alıp götüren bir balta darbesi gibi. Ama unutmamak gereken bir diğer konuda eğer amaç hizmet etmek ise işlevi için gereken zahmeti de üzerinde göstermektedir. Bizlerin farkedebileceği en temel nokta üzerimizden akıp gidenleri yine üzerimizden bize akıtmak. En azından bu fikirle hareket etmek. O zaman kim kime neden kötü diyebilir.
Evet, insanın kendini tanımasının bir başka hali olarak müzik üzerinden bunun olabilecek olması ihtimalinden bahsediyorum. Kendimizden kendimize tanımaya çalıştığımız her ne ise, ya bu bir sesle olursa diyorum
işte Müzik Hayvanı, bu sese kadar olan yolculuk esnasında çırpınan tüm sesleri barındırmak üzere çıktı yola. Kendimizce...
Karga Barın artık gelenekselleşen yıllık toplama albüm serisinin adıdır.
kompile karga 4: söz olarak piyasa çıkmış son albümlerinde cenk taner ve karabatakların tahta kılıçlar şarkısıda mevcuttur. diğer albümlere http://www.kargabar.org/#/Album adresinden yani kendi sitelerinden ulaşabilirsiniz.
cenk taner'in 14 kasım 2013 çıkışlı yoldan çıkmış şarkılar albümünden Versem sana bir soluk aşk, gülümser misin? tadında yine cenk abilik sözlere sahip bir şarkı...
cenk taner'in 14 kasım 2013 çıkışlı yoldan çıkmış şarkılar albümünden tatlı mı tatlı bir şarkıdır... buyrun sözleri için ;
Bu kadar az günaha bir yaşam verilmez
Yaşamak çıplak bir söz, kolay geçilmez
Hem kendi kendinle, hem de kendi cenginle
Yalnızlıktan kim anlar senin kadar
En azından bu aralar
Hem kendi kendinle, hem de kendi cenginle
Kadroda yıldızlar, önümüzde kupalar var sandın
Oysa hep biz bizeydik oynuyorduk forma aşkına
Yarın olsun, yarın olsun, hep yarın olsun
Çünkü bugün sen yoksun, yokluğunda kayboldum
Ne güzeldi çokluğun, şimdi az oldum, hep yarın olsun
Ne kadar da mutluydum, çokluğunda kayboldum
Bu kadar az günaha bir aşk verilmez
Sevişmek çıplak bir söz, kolay geçilmez
Hem kendi kendinle, hem de kendi cenginle
Bütün yollar sana çıkar
En azından bu aralar
Hem kendi kendinle, hem de kendi cenginle
Kadroda yıldızlar, önümüzde kupalar var sandın
Oysa hep biz bizeydik oynuyorduk tozlu sahalarda, gazozuna
cenk abimizin kitabıyla aynı isimli şarkısıdır. mualif sözlere sahip olan şarkı kanımca gezide yaşananlara göndermedir. güzeldir,naiftir,sıcacıktır özgürlüğe özlemdir.
Mutluluktan tutuklanmıştım bir zamanlar
Ama boş bulundular kaçtım
Kaçkınlar defterine yazılmış adım
Hem kaçkınım hem deli
Ne gidiş belli, ne dönüş
Sonra günlerden bir gün sanırım cumartesi
Dünyanın bir yerinde bir şey oldu, güzel oldu
Bizim denizde yüzmek bize yasak oldu
Taş kaydırdık kıyıdan, ellerimiz pis oldu
Yine de duramadım söylemeden
Ne sen özgürsün şimdi ne de ben
Özgür olduğunda Marmara, görüşürüz bir ara
Özgür olduğunda Ankara, buluşuruz bir ara
Mutlu Olmak imkansız Derneğinde
Kurucu üye sıfatıyla
Herkeslere yemek var bu gece
Bütün içkiler bizden, iç gönlünce
Sonra yine bir gece, bilmem kaç kişiydik
Yarımız insafsız, yarımız imkansız
içi yanmış bir tayfa, sorular derin
içmişiz bir fil gibi, artık ne varsa
Yine de duramadım söylemeden
Ne sen özgürsün şimdi ne de ben
kesmeşeker'in aralık ayının 2.haftası çıkması muhtemel olan ''doğdum ben memlekette'' albümünden cenk taner durgunluğunda naifliğinde ve felsefesinde sözlere sahip bir şarkı.
Bir tezatlar kitabıdır ömrüm
bazen asi bazen uysal
kaç yağmur yaşamış ki bu şehir
bizden önce kaç deli aşk?
Neler ettim bir sorsam kendime
çekmediğim fiilleri çekeydim keşke
bir aynada bakınca yüzüme
bilmediğim dilleri tadaydım önce
Aşka giden bir turist kafilesinde
foto makinesi olmayan tek insan
aşkın resmini çekmemekle
aşkın bir tavra sahip
tek tek tek insan
Bir akşam pazarıdır gönlüm indirimler yapmış her gün
aşık bir çocukken gördüm kaç yüz olmuş yalnızlığım
Vazgeçtiğim neler mi varmış cebimde bazı hırslarım kalmış
atınca hepsini bir yana
meğer kalbimde ellerin varmış meğer kalbimde ellerin varmış
Aşka giden bir turist kafilesinde
foto makinesi olmayan tek insan
aşkın resmini çekmemekle
aşkın bir tavra sahip
tek tek tek insan...
bir gün sen de anlayacaksın
kalabalıklardan kaçıp
dizlerini karnına kadar çekip ağlayacaksın
işte o an özleyeceksin
eski sevgilini değil
pili bitmiş oyuncak ayını.
yanından ayırmadığın, yatarken sarıldığın saflığını
tel sarar kızıma tel sarar diyen babana benzemeyecek her erkeğin gözleri.
o küçük kız çocuğu değilsin artık
ama birgün sen de ağlayacaksın!
kenarları dantelli elbisesiyle
saçlarıı ördüğün oyuncak bebeğini
nereye koyduğunu hatırlaman gerektiğini anlayacaksın!
tel sarar kızıma tel sarar diyen babana benzemeyecek her erkeğin gözleri.
Bülent Ortaçgil'in 2010 çıkışlı sen albümünde en favori şarkım. o kadar güzel ki sözler... o kadar içten bir şarkı ki... söylemek istediklerimi anlatıyor gibi...
eskiden iyi meslekti doktorluk,
şimdinin modası muhendislik
sana bir şey söyleyeyim mi iyi meslek yoktur,
mesleğini iyi yapan insanlar var.
kerem ile aslının aşkı birinci
leyla ile mecnununki ondan sonra
sana birşey söyleyim mi büyük aşk yoktur,
aşklarını büyütebilen insanlar var.
istediğini yap, çok geç kalmadan daha güç olmadan
istediğini yap her şey bitmeden
senin yargıların en doğru
benimkiler tabiki en en doğru
sana birşey söyleyim mi doğru yanlış yoktur
başka yerlerden bakan insanlar var
istediğini yap, çok geç kalmadan daha güç olmadan
istediğini yap her şey bitmeden.
bülent ortaçgil'in 2010 çıkışlı sen albümünden acıtan bir şarkı.
Nisan denizi gibi acıtır
Hoş geldin değil hoşça kal acıtır
Aklında resimler hep geri sarıyorsan
Birazda duygun varsa acıtır
Güneşe bakmısız gibi acıtır
Tutuşmuş da yanmamışız gibi acıtır
Ustün biraz hafifse ve ayaz bindirmişse
Kacacak yer yoksa acıtır
Tepemizde bulutlar yağmuru unuttular
Kuru toprak gibiysen acıtır
Ay dolunay, deniz yanıyor
Ben nerdeyim, ben nerdeyim, ben nerdeyim
Saat çok geç belki gece üç
Kimlerleyim, kimlerleyim, ben nerdeyim
Öğrenmiş de inanmamışız gibi acıtır
inanmış ama öğrenmemişiz gibi acıtır
Aklın havadaysa ve sen yerdeysen
Bir de fark edersen acıtır
Yudum, yudum biriktirmişiz
Biri çarpıp dökmüşse
Artık dolmuyorsa acıtırr
Ay dolunay deniz yanıyor
Ben nerdeyim, ben nerdeyim, ben nerdeyim
Saat çok geç belki gece üç
Kimlerleyim, kimlerleyim, ben nerdeyim
Ay dolunay deniz yanıyor
Ben nerdeyim, ben nerdeyim, ben nerdeyim
Saat çok geç belki gece üç...
Kimlerleyim, kimlerleyim, ben nerdeyim
pedro almodovar'ın yönetmenliğini yaptığı yine bolca kırmızıyı,maviyi,turuncuyu,beyazı kullandığı eğlenceli bir filmi. biraz türk filmi senaryolarına benzesede değişik kurgulmayı başarmıştır pedro ustam. her filmi birbirinden şahanedir zaten oda ayrı mevzu. bir adamın saplantılı aşkını, yanlızlığını, aile özlemini,öteki taraftan aşksız,tüketilmişliğin verdiği umutsuzluk ve belkide bu yüzden bağımlı olan bir kadının hikayesini yine sizi sarıp sarmalayarak sıkmadan anlatmıştır. son sahnedeki resistire şarkısı da güzel bir başlangıcın habercisidir. sonuç itibariyle izlenilmesi gereken bir almodovar eseridir,sıcaktır,samimidir,sevgi pıtırcığıdır. *
2cl Rum (beyaz),3cl Blue Curaçao,3cl greyfurt nektarından yapılan bir çeşit tatlı bir kokteyldir. tüm malzemeler içine buz konularak shake edilir ve cocktail bardağına konularak servis edilir. rengi mavi olan bu kokteyl aynı zamanda çok güzel bir tad bırakır damağınızda.
6 yada 7 çilek,2 cl cointreau (portakal likörü),1 cl limon suyu,4cl tekila ile yapılan bir kokteyldir. çilekleri blender yardımıyla püre haline getirdikten sonra diğer malzemelerle shake edillir ve cocktail yada martini bardağında servis edilir. tadı ve görüntüsü çok hoştur. *
kesmeşeker'in yine anlam dolu sözlere imza atmış şarkılarından biri. bu şarkı sanallaşmaya,yalnızlaşmaya başladığımızı hiciv ederken, gülümsetiyor...
Bu yokluk günlerinde emin oldum sevdiğine,
Ama sahip olamadın!
Bu yokluk günlerinde ikinci sinir harbinle mağlup oldum
Vatan sağolsun!
Vatan dostların yardım çığlığı
Hayat kurtarır bazen,telefon hatları
Dostum eyvallah,oku şu kitabı,
Yak gitsin şu dijital ormanı!
Şimdi ben ne desem boş...
Karılmış harcımız yalnızlıktan,
Şimdi ben ne desem boş...
Karılmış harcımız yalnızlıktan,
Sanal oğlan! yalnızlıktan...
Yazdım suyun üstüne
Hepsi yalan, hepsi yalan...
Ankara arıyor: ayrılmayın hattan
istanbul bekliyor: burdayım,tamam
Eyvallah dostum, erkekler doğudan
Bize tarif gerek, kadınlar batıdan
Şimdi ben ne desem boş..
Karılmış harcımız yalnızlıktan
Şimdi ben ne desem boş..
Karılmış harcımız yalnızlıktan
Sanal oğlan! yalnızlıktan...
çoğu kişinin yaşadığı bir sorunsaldır. Banka veya kredi kartınızda çoğunlukla ya kısaltma yapılır yada bütünüyle yazılsa bile sığmaz, bir yada iki harf eksik kalır, uyuz olmanıza neden olur. bide öss de başıma gelmiş bir hadisedir sürekli ya adınızı yada göbek adınızı kısaltmak zorunda kalırsınız. nüfüs kağıdınıza ve adınıza başınızda duran öğretmen bakıp durur, kıllanır. neden benim tek adım yok der; tepinir durusunuz,olduğunuz yerde. üniversitede bu kısaltmalar yüzünden ilk vizemde hocanın kağıdımı okuması ve yüksek not almama rağmen, panoda kocaman bir sıfır görmüşlüğüm ve yıkılmışlığım bile vardır. sonra çözüme kavuşsada başıma çok dert olmuştur bu. **
whisky'nin 1996'da güneşin tahtı isimli albümündeki şarkısı. çok bilmez kimse aslında ama bu şarkısı da tadını doyulmaz bir heavy metal ziyafeti çektirir insana. bilmeyen varsa dinlesin metal müzik adına en önemli gruptur türkiyede bence. **
büyük bir sorunsaldır. Bu çocuk yolda yürürken bile hemen kendini belli eder. Anne ve babasının yanında isteksizce yürür elleri ceplerinde kendine ne kadar coolum havası vermeye çalışsada ailesiyle tatile çıkmıştır. Ve onlarla yürüyüşe çıkmak, alışverişe gitmek,denize gitmek vs. heryerde onları takip etmek zorundadır. Hele anne düşkünse çocuğa -gel oğlum peynir ekmek domates yaptım denizden çık artık karnın acıkmıştır diye bağırırsa eğer koca sahilde; ergen çocuk rezil olmuş sinir küpü olmuş bi vaziyette denizden çıkarken içinden ulan bende bi gün manitamla yada arkadaşlarımla tatile çıkıcam dediğini yüksek sesle söylemesine gerek yoktur çok bellidir.
acıbadem mahallesinde tam nişantaşı durağının karşısındaki sokaktır. Doğduğum ve hayatımın bir bölümünü geçirdiğim yerdir. Okadar çok anı barındırır ki taşındıktan sonra tekrar o sokağa gitiğimde içim burkuldu. bi yerlerden çocukluğum fırladı dışarı. koşup oynadığımız sokak oturduğumuz apartman bi yandan hüzün verirken diğer yandan da mutluluk verdi bana. herşey o kadar değişmiştir ki o sokakta. tek değişmeyen komşulardır o sokağın müdavimleri. Birde palmiye çıkmaz sokağı vardır ki oradada çok saklambaç oynamış, ip atlamış, seksek oynamış, çok kavga etmiş, çok fazla arkadaşımız olmuştur o yüzden pıtrak sokak ve palmiye sokak ayrıdır. Düşerse yolunuz şuan bağıran çağıran oynayan çocuklar yoktur eskisi gibi ama hala bizim seslerimiz duyulur bi yerlerden ben öyle hissettim..
içerisnde bir çok anımı barındırdığım acıbadem semtindeki okul. O kadar çok anı vardır ki en önemlisi nabi karadeniz gibi tatlı sert bir hocanın bana matematiği sevdirmesidir. Ve ortaokula ilk geçtiğim sene bu adamın karısının benim türkçe öğretmenim olduktan sonra kadın öğretmenle annemin tartışması hocanın bana psikolojik sorunlarımın olduğunu söylemesi annemin ağlaması ve benim o gece o kadına çok pis beddua etmem sonucunda kadının aynı yıl meme kanseri olup diğer yıl ölmesi oha diyip bu kadar tesirli bir beddua ettiğimi bilmem sonucu korkmam ve kimseye beddua okumayacağıma karar verdiğim an.Y azık oldu kadına...