ibrahim üzülmez olabilir mi diye hep sorduğum soru ama kendisinin galatasaraya sol yakadan süzülüp bir tane gol atmışlığı var ki sormayın. bütün kahve pas ver sen ne zaman attın ki oradan gol diye tepinirken golü atıp umuma da kapak yapan zatdır kendisi.
5 ocak 2009 pazartesi tarihi itibarı ile doçentlik jürisinde oybirliği ile başarılı bulunmuş bilimadamıdır da artık. hala beklemektedir gelecek olanları.
"bir kâsedir alev dolu, gönlüm yana yana,
ben ta senin yanında dahi hasretim sana.
yaşlar dökende söndüremez ateşimi su,
sunsan elinle kanımı, içsem kana kana." Rabia Hatun.
efsane: yarışı kaybettikten sonra da koşmaya devam eden yarış atı: beşiktaş. bunu ancak kalbi hep siyah ve beyaz olan, başkalarının yenilgilerin bizi takımımıza nasıl bağladığından habersiz oldukları, efsanemiz.
bir önceki yazılanları bütünüyle onayladığım, benim de büyüdüğüm yerdir. doğrudur:insan özellikle çocukken dünyasının doğu sınırında makine kimyanın yüksek kulesi vardır. çocuklar hep korkarlar bir gün patlayacak diye. varoşlarından uzaklarda ve kuzeyde hüseyin gazi görünür. varoşların arkası ise sonsuzluk hissi verse de güney de kalır ve ovalara uzanır. uzanırdı en azından eskiden. dereler vardı ve kadınlar yün yıkamaya giderlerdi oralara. samsun asfaltı henüz ne idüğü belirsiz bir şekilde ikiye bölünmemişti. hatip çayının kenarı hala yüksek duvarlarla çevrilmemişti. varoşlar kısmından iner mke bloklarındaki çocuklarla maç yapardık. kayaş ortaokulunun zemini asfalt bahçesinde. kale direkleri de vardı. bir de basket sahası. kale direklerinden birisi hareket ettiği için büyüklerimiz maç yapacaksa onu basket sahasını da içine alacak şekilde geri çekerlerdi. futbol basketbola her zaman tercih edilirdi. bir de büyüklerimiz geldi mi yandaki toprak sahaya hiç itiraz etmeden geçerdik. büyüklere itiraz edilmezdi. doğrudur: o domates, o nane hiç bir yerde öyle olmuyor. kayaş merkez camiinden ezan okundu mu herkes susar dinlerdi. ali tatlı diye bir manifaturacı vardı. köşklüdere diye de bir ilkokul.yollardan arabalar akardı. uzaklara akardı. herkes kaçar gibiydi. ailem şimdilerde taşınmış olda da ankaraya her gelişimde gitmekten kendini alamadığım semtimdir. hele kışsa ve hele güneş yeni batmışsa.
sevimli yüzlü bir adam. hukukçu olacak büyüyünce. maltepe üniversitesi hukuk fakültesi son sınıf öğrecisidir. spora meraklıdır. rahmetli ismet sungurbey'in son öğrencilerindendir. araba ile hızla seyrederken ve viraja bu hızla girerken tek eliyle durmadan ve aralıksız altı saat boyunca mesaj yazabilir. bu enerjisini derslere harcasa okul birincisi olacağına inanılır. ama mütevaziliğinden dolayı ve arkadaşlarını üzmemek için bunu yapmaz. pek önemsemez ama çocukluktan galatasaraya bir sevgisi vardır. sivaslıdır. ümraniyelidir. sadi özatanın oğlu ve dursun özatanın kardeşidir. iyi adamdır. az ve öz: gerçek neydi biliyor musunuz: Herşey.
Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesinde avukatlık hukuku ve meslek kuralları dersi vermektedir. istanbul Barosu genel sekreterliği ve başkan yardımcılığı görevlerinde de bulunmuştur. Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği'ne verdiği desteklerle de bilinir ve sevilir. Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunudur. Bina çökmeleri ile ilgili yüksek lisans çalışmalarına devam etmektedir. Benim kuşağımdan stajerler üzerindeki hakları ödenmez.
birgün herşey bitti sandığınızda; tüm yanılgılarınıza, hayal kırıklıklarınıza, yenilmişliklerinize, ihanet etmişliklerinize, umutsuzluklarınıza rağmen sizi orda ve o son anda bekleyen ve bir daha hiç katbetmiyeceğiniz ilk aşk.
"canın kaynayıp zakkum çiğneyip aşık ol sen
yaşını döküp gözünü sulayıp sadık ol sen
ondan sonra dergahına layık ol sen
canını versen, rahm eylese, canan kılar"
sadece insana özgü olmamakla birlikte insanlar için de geçerli bir yargı cümlesi. sebebi, varlığın, örneğin insanın, kendini bütünüyle anlayacak bilgeliğe ulaştığı aşamadan sonra artık insan ya da o anladığı varlık olarak kalmasının mümkün olamayaşı.
insana ilk bakışta tuhaf gelen giyim tarzıyla da efsanedir. çok hızlı konuşur. beş dakikalık bir zaman aralığında nizamül-mülk'den Hegel'e bir zaman ve coğrafyada gezebilir. tiyatroyu, sinemayı, edip cansever'i, ece ayhan'ı ve daha pek çok şeyi bilir ama insan en çok Galatasaray Üniversitesi'ne gelen fransız hocaların fransızca mevzuunda bir şeye takıldıkları zaman nami bey'e sormalarına şaşar kalır.
her ne kadar sizlik diye çıksada adının başında üç noktası da olan ve 2000'li yıllara doğru ikisi galatasaraylı, birisi de itü'lü olmak üzere üç kafadar tarafından çıkartılan, diğer bütün fanzinler gibi kısa sürede aramızdan ayrılan edebiyat dergisi. üç sayılık ömründe gerisinde ciddi araştırma yazıları ve şiir denemeleri bırakabilen ender dergilerdendir.
adı olmasa da özü böyle:
Saman alevi sevdalarım var benim,
Geceyi gündüze kıydıran yatışmamışlıklarım!
Adına kaç dize daha yazılır,
ya da senin adın hangi şarkıya yakışır,
Saat buraya varmışken bunca had niye aşılır,
Gidilmeyen yollarla nereye nasıl varılır bilinmez ama;
Böyle sayılmamış izlerle ne bir yol aşılır ne de ömür yakılır..!
Canımı yakan tınılara minnettarlığım duvarlara dayalı
Göz yolda umarsız,can böyle dişte sancısız mı kalmalı
Dayalı döşeli hayatlara onca umudu bağladık bağlayalı
Şartsız sevilmeyi çoktan unutmuş;Kaç kadın kalmışsa ruhu beyaz
Ve kaç ten kalmışsa ilk günkü gibi bakire;
Değer yargıları değişmiş olsa bile
Ruhsuzluk kol geziyorsa da terkedilmiş hayatlara gebe şehirde,
Gitmelidir hemen çekilmelidir, savaşlar kaybedilmiştir artık!
Artık yaşanan ateşli ahlaksızlıkları hoşgörme zamanıdır!
Sende hoşgör beni ve say ki dönmedim bu kez direkten
Say ki yenilmeye duyulan saygı şehvetle kolkoladır
Gözüm el tutmaya sevdalı günlerde kalsa da
Ruhu tetikleyen tükenmişlikler teni çoktan aşmış;
Sahtelik gün be gün yaklaşmaktadır!
Sevdayı oyuncak yapanlar,
Gurursuzluğu şerefle taşıyanlar ve böyle gülücük saçanlar
Hayat denilen mezarı çoktan kazıp,
Aptal yanımıza bi parmak bal çalıp
Tüm iyiniyetleriyle üstünü farkettirmeden kapatmıştır...
Bilmiyorsun..!O kadar alışığım ki gitmelere...
Sen aşka soyunurken benim ellerimde sevda yanıklarım vardı
Bir tutam aşka karşılık bir kucak umudum yandı
Ve aklımda sadece gelmekte olanın giderken ki ayak sesleri kalacaktı!Çağdaş Çelik.
kısaca çç olarak tanınır.kendisini msn space'de kisacacc space sayfasından tanıdım.klaket casting ve menajerlik diye de bir firması olduğu rivayet edilir. kadınlardan ve aşktan muzdarip bir hali var gibi geldi okuduklarımdan. şiirin adı "esmer çocuk katilleri sevdaya göz dikerse"
Saman alevi sevdalarım var benim,
Geceyi gündüze kıydıran yatışmamışlıklarım!
Adına kaç dize daha yazılır,
ya da senin adın hangi şarkıya yakışır,
Saat buraya varmışken bunca had niye aşılır,
Gidilmeyen yollarla nereye nasıl varılır bilinmez ama;
Böyle sayılmamış izlerle ne bir yol aşılır ne de ömür yakılır..!
Canımı yakan tınılara minnettarlığım duvarlara dayalı
Göz yolda umarsız,can böyle dişte sancısız mı kalmalı
Dayalı döşeli hayatlara onca umudu bağladık bağlayalı
Şartsız sevilmeyi çoktan unutmuş;Kaç kadın kalmışsa ruhu beyaz
Ve kaç ten kalmışsa ilk günkü gibi bakire;
Değer yargıları değişmiş olsa bile
Ruhsuzluk kol geziyorsa da terkedilmiş hayatlara gebe şehirde,
Gitmelidir hemen çekilmelidir, savaşlar kaybedilmiştir artık!
Artık yaşanan ateşli ahlaksızlıkları hoşgörme zamanıdır!
Sende hoşgör beni ve say ki dönmedim bu kez direkten
Say ki yenilmeye duyulan saygı şehvetle kolkoladır
Gözüm el tutmaya sevdalı günlerde kalsa da
Ruhu tetikleyen tükenmişlikler teni çoktan aşmış;
Sahtelik gün be gün yaklaşmaktadır!
Sevdayı oyuncak yapanlar,
Gurursuzluğu şerefle taşıyanlar ve böyle gülücük saçanlar
Hayat denilen mezarı çoktan kazıp,
Aptal yanımıza bi parmak bal çalıp
Tüm iyiniyetleriyle üstünü farkettirmeden kapatmıştır...
Bilmiyorsun..!O kadar alışığım ki gitmelere...
Sen aşka soyunurken benim ellerimde sevda yanıklarım vardı
Bir tutam aşka karşılık bir kucak umudum yandı
Ve aklımda sadece gelmekte olanın giderken ki ayak sesleri kalacaktı!
yeditepe üniversitesi tiyatro bölümü üçüncü sınıf öğrencisi.arka sıradakiler ve komeditürk dizilerinin sevimli oyuncusu.geleceğin yıldız adaylarından.takibe değer.
Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesinde Ticaret Hukuku Anabilim dalında çalışır.
Anteplidir.
Fenerbahçelidir.
Doktora yapmaktadır.Almanya'dan yeni dönmüştür.
Anonim şirkette yönetim kurulu üyelerinin sorumluluklarına pek bir meraklıdır.
Kambiyo senetlerinde Senet Metninde Değişiklikler isimli bir de kitabı vardır.
iyi insandır.
Sevimli insandır.
tedip hakkının maddi hukuk anlamında kaldırılıp kaldırılmadığı meselesi tartışmalıdır. Zira Türk Medeni Kanununda Türk Kanunu Medenisinde olduğu gibi tedip hakkına açıkça yer veren bir düzenleme yer almıyor. Hal böyle olmakla birlikte, Yeni Medeni Kanunumuza neden bu hükmün alınmadığıyla ilgili gerekçelere bakıldığında isviçre'de benzer bir eğilim olduğundan bahsediliyor. Oysa oradaki yazarlar, kanunda açıkça anılmasa da velayet hakkı kapsamında tedip hakkının da varolduğunu düşünüyor. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi'nde bir makale var. Yazarı, kötü değil de iyi anlamıyla ( dayak vb. şiddete dair yansımaları dışlayarak ulaşılan ) tedip hakkının bugün için de velayet hakkı kapsamında değerlendirilebileceği görüşünde.
Yeditepe Üniversitesi Hukuk Fakültesinde akademik çalışmalarına devam eden Medeni Hukuk Profesörü. Dicle Üniversitesi Hukuk Fakültesinin efsane dekanı.
"Gelir dalgın bir cambaz.
Geç saatlerin denizinden.
Üfler lambayı.
Uzanır ağladığım yanıma.
Danyal yalvaç için.
Aşağıda bir kör kadın.
Hısım.
Sayıklar bir dilde bilmediğim.
Göğsünde ağır bir kelebek.
içinde kırık çekmeceler.
içer içki Üzünç Teyze tavanarasında.
işler gergef.
insancıl okullardan kovgun.
Geçer sokaktan bakışsız bir
Kedi Kara.
Çuvalında yeni ölmüş bir çocuk.
Kanatları sığmamış.
Bağırır Eskici Dede.
Bir korsan gemisi! girmiş körfeze.
ömer edip cansever'di.edip cansever'i kaldı. kötü olduğuna inandığı ilk şiirleriyle birlikte belki de sevmediği ömer isminden de kurtuldu. 1928 doğumlu,1985 de ayrıldı aramızdan.28 mayıs. bu yirmisekiz mayıs başka birilerinin de doğumgünüdür aslında ama onu sonra yazarım. Antika dükkanı olduğu rivayet edilir kapalıçarşıda ve ortağının pek de dükkanın işlerine karıştırmadığı söylenir. edip bey elbette ikinci yenidir ama en kuvvetlisi demek Cemal Süreya'ya, Sezai Karakoç'a, Sait Faik'e, Ece Ayhan'a haksızlık olur gibi. Onların sıra derdi de yoktu zaten demek belki de en doğrusu. Ama Edip Bey'de Cemal Süreya'daki ve Ece Ayhan'daki parasız yatılı hali yoktur. Biraz daha varlıklıdır. değerinden bir şey kaybettirmez ama. bir şey eklemeyeceği gibi. Gerçekten görülesidir sigaralı fotoğrafları. Broy edebiyat dergisinde 1960'lardan kalma bir fotoğrafı yayınlanmıştı. öz insan. insan çünkü. Şiirde diyalektiğe değil kadere inanır. Çünkü kadere inanır.
1826 yılında ocaklarının kapatılmaları vakayı hayriye midir? vakayı şerriye midir? Bilinmez sorulardır bunlar,olsa olsa insanın şiir yazası ya da film çekesi gelir ki gerçeğin bir öte yakasına düşerek sıyrılalım. Ama insan sormadan edemez: Yerlerine kurulan ordunun adının bir anlamı var mıdır? Kapatılan yeniçeri ocağı mıdır yoksa bektaşi dergahları mı? Binlerce insanın öldürüldüğü bir gün içinde doğru mudur? Elbette doğrudur ama anlaşılması zor.