karamboldedans
179 (hevesli)
beşinci nesil yazar 4 takipçi 27.50 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    yalinayak siirdir

    1.
  1. Ece Ayhan'ın bir şiiri.

    1. Biz tüzüklerle çarpışarak büyüdük kardeşim

    Emrazı Zühreviye Hastanesi'ne kapatıldı anamız
    Adıyla çalışan ermiş Sirkeci kadınlarındandır

    Şeker atar hâlâ mazgallardan Cankurtaran'da
    Acı Bacı'nın acı bilmez uçurtma çocuklarına

    Yıl sonu müsamerelerine kimler çıkarılmaz?

    2. Velhasıl onlar vurdu biz büyüdük kardeşim

    Babamız dövüldü güllabici odunlarla tımarhanede
    Acaba halk nedir diye düşünür arada işittiği

    Dudullu'dan tâ Salacak'a koşarak alkışlayalım
    Fazla babalarıyla dondurma yiyen çocukları

    Hangi çocukların neye imrenmesi yalınayak şiirdir?
    1 ...
  2. sen ne zaman büyüdün

    1.
  3. Grup Yorum'un Nurhak parçasının başında kısmen okuduğu (ki enfes okuyor) Hasan Hüseyin Korkmazgil şiiri.

    eski duvar diplerinde karanlık sular
    ay vurmuş gölgelenmiş kuytular
    canım oğul güzel yiğit
    al gel kanlı gömleğini, sana nasıl kıydılar?

    ben bu yürek yarasını bir gece elbistan'da duymuştum
    bir külüstür mapusane zindanların en kötüsü
    gözlerinin moru vurmuş ak mendillere
    bir kelepçe sabahı ki türkülerin en acısı
    ben bu yürek yarasını bir gece elbistan'da duymuştum

    akşamlar bir karakuş gibi sağılıp inerdi tenha yollara
    yıldızlar dut kokardı, iğdeler ay kokardı
    öflez ışıkları, yol boylarında osmanlı karakolların
    tilkiler üşüşünce akşam yıldızıyla bağlara
    kelepçemin karasına bir ak güvercin
    nazlı nazlı, canım yiğit, süzüm süzüm canım oğul, gelip konardı
    ben bu yürek yarasını bir gece elbistan'da duymuştum

    ekmek yedim, su içtim ben nasıl yadsıyayım
    nurhak dağlarının hemencecik eteğinde o yerde
    toprak kına gibidir etlidir damarlıdır
    sanırsın balla yoğrulmuştur kehribar üzümleri
    kütükleri Hititlerden, kan gütmesi Osmanlıdan
    ekmek yedim, su içtim ben nasıl yadsıyayım
    taze peynir gibi taze, sarı yabangülü selam
    ya nasıl yadsıyayım ishaklı selvilerde ayışığını
    ya bu kanlı gömleği ben kime giydireyim?
    ben bu yürek yarasını bir gece elbistan'da duymuştum

    sen ne zaman büyüdün de ne zaman kaptırdın gönlünü o nurhaklar'a?

    sen daha bebek bebek, sen daha baba baba
    canım oğul, o kıraç topraklarımın yabangülü, yiğidim
    sen ne zaman büyüdün de düştün yollara
    yolunu mavi kargalardan, toylardan sorar oldun?
    hala duruyur mu tellerinde o mavi kargaları maraş topraklarının?
    o karamuk çalıları, o çoban döşekleri, o müslüman kayalar?
    beni sordun mu gözüm, o kanlı toprakların menekşeli sabahlarından?
    çıkınımda kara zeytin bile yok, kara alman kelepçesi bileklerimde
    ben bu yürek yarasını bir gece elbistan'da duymuştum

    bileklerim canım oğul yeni yeni başladı sızlamaya
    sen büyüdün de demek, düştün de demek o damar damar kınalı topraklara
    tüketmişim yirmi yılı, canım yiğit, bir salkım üzüm gibi
    canım oğul, güzel yiğit
    al gel kanlı gömleğini, sana nasıl kıydılar!
    ben bu yürek yarasını bir gece elbistan'da duymuştum
    4 ...
  4. her ingilizce espriye gulmek

    ?.
  5. en hüzün verici eylemlerden birisidir. amaç etrafa ingilizceden anladığını göstermektir. genellikle kalabalık ve bu kalabalığın hepsinin öyle ya da böyle ingilizce bildiği ortamlarda gelişir. mesela sınıfta. hoca ingilizce konuşuyordur, espri yapar ve tüm sınıf abartılı bir şekilde kendinden geçer. kim ki daha fazla gülüyorsa, "iyi ingilizce biliyor" üvanını alacağını düşünür.
    0 ...
  6. uc kadinla evlenme abazanligi

    ?.
  7. karşıt olarak her tatilde yatılacak bir kadın bulma, geneleve gitme abazalığının çıkarıldığı abazalıktır.

    eh tabi bu karşıtlığı çıkaranlar da biliyor 3 kadınla evlenmenin abazalığını ve bunu temizleme yolunu ancak başka bir abazalıkla buluyorlar. mesela hiç aşktan, tek kadınla evlenmekten ya da sevgili olmaktan falan bahsedebiliyorlar mı? hayır, zinhar hayır. hayal dünyaları şu şekilde "ya 3 kadınla evlenirsin, ya da geneleve gidersin..". işte resim budur. akıl uçkurdadır.
    1 ...
  8. plaza de mayo

    1.
  9. siktirolup gidecekler

    1.
  10. nihat genç'in eski bir yazısı. eski bir güzel, ama çok güzel bir yazısı. umarım bu yazısını karşısına alıp hicap duymuyordur kendinden şimdi. yazı şöyle

    insanoğlunun çektiği acılardan söz eden tek bir milliyetçi siyasetçi tanıyor musunuz? insanlıktan söz ettiğinizde dişlerini bit kırıyormuş gibi gıcırdatmayan tek bir milliyetçi siyasetçi tanıyor musunuz? gencecik anne kuzusu çocukların götüne jop sokmayı, milli menfaatler gereği diye savunmayan tek bir milliyetçi siyasetçi tanıyor musunuz? şeref kavramını lüzumlu lüzumsuz her yerde, her konuda kullanan, şeref israfçısı, şeref orospusu, şeref manyağı olmayan tek bir milliyetçi siyasetçi tanıyor musunuz? tüm halkın kaderini ve insanlığın geleceğini, istikbalini, tek bir partiye, şahsına ve devletin ali menfaatlerine odaklaştırmadan konuşan tek bir milliyetçi siyasetçi tanıyor musunuz?

    hitler kavgam kitabında ilan eder: "her şey devlet içindir, hiçbir şey devlet dışında ve devlete karşı olamaz";, bu faşist yasaya iman etmeden bu ülkeyi yönetebilen tek bir milliyetçi siyasetçi tanıyor musunuz?

    yine hitler kavgam'da şöyle der: "bir insanın değeri, ahmakları kandırma kabiliyeti ile ölçülmelidir!", bu ilkeye harfiyen riayet etmeden bu ülkeyi yönetebilen tek bir milliyetçi siyasetçi tanıyor musunuz? hırsızlık yapmadan, hırsızlara kol kanat germeden, hırsızları genel müdür, milletvekili yapmadan bu ülkeyi yönetebilen tek bir milliyetçi siyasetçi tanıyor musunuz? mussolini akdeniz için: "mare nostrum" (bizim deniz) diyordu, kafkasya'ya, balkanlar'a, musul'a "bizim" demeden konuşabilen tek bir milliyetçi siyasetçi tanıyor musunuz? (demirel, adriyatikten çin denizi, lafını ettikçe, sırp televizyonunun komik şovmenleri, bu sözleri ekranlarda defalarca yayınlayıp cephelerde bosnalı müslümanları kesmekte olan askerleri böyle ajite ediyordu.)

    temel hak ve özgürlükler konusunda tek bir yasa çıkarmış, bir tek milliyetçi siyasetçi tanıyor musunuz? aksine, insan hakları, batı’nın bölme parçalama planıdır dememiş bir tek milliyetçi siyasetçi tanıyor musunuz? ünlü siyaset bilimci makyavel'in politika, kötüyle daha kötünün arasındaki tercihtir, sözünü, yani kırk katır mı kırk satır mı politikası gütmeyen tek bir milliyetçi siyasetçi tanıyor musunuz? kurtuluş savaşı'nda mustafa kemal'e fevkalade doğru olarak verilen başkumandanlık yetkisine, sivil rejimde de sulanmayan tek bir milliyetçi siyasetçi tanıyor musunuz? o gün bugün savaş olmadığı halde, başkumandanlık yetkisi gibi dgm'ler, mgk'lar gibi statüler kurulmadan bu ülkeyi yönetebilen tek bir milliyetçi siyasetçi tanıyor musunuz?

    halkı siyasetten iğrendirmeden, bireyin kemiklerini kırmadan bu ülkeyi yönetebilen tek bir milliyetçi siyasetçi tanıyor musunuz? sivil idareden korkmayan, sivilleri joplatmadan, sivillerin sesini zindanlarda boğmadan bu ülkeyi yönetebilen tek bir milliyetçi siyasetçi tanıyor musunuz? (üniversitedeki arkadaşları demirel için, hiç kağıt oyunu oynamazdı diyorlar!" kağıt, top, bilardo gibi oyun oynamayanlar "oyun" açlıklarını işte böyle ülkenin, halkın kaderiyle oynayarak giderirler.) ülkenin kaderiyle, gencecik çocukların, yetimlerin, öksüzlerin, açların, yoksulların hayatlarıyla oynamadan bu ülkeyi yönetebilen tek bir milliyetçi siyasetçi tanıyor musunuz?

    durmaksızın kelime-i şahadet getiren imansızlık şüphesi gibi, sabah akşam, gece durmaksızın milliyetçiliği tekrarlamadan, milli menfaatlerden söz etmeden bu ülkeyi yönetebilen tek bir milliyetçi siyasetçi tanıyor musunuz? "türk milletinin teminatıyız", ";devletin teminatıyız" gibi, partisini. özellikle kendisini aklına estiği her yerin teminatı saymadan siyaset yapabilen tek bir milliyetçi siyasetçi tanıyor musunuz?

    "milli menfaat" bahanesiyle bir toplum yaşamı için olmazsa olmaz kanun teminatını hiçe saymadan bu ülkeyi yönetebilen tek bir milliyetçi siyasetçi tanıyor musunuz?

    vatan bütünlüğünü laf olsun diye yüzyıldır durmaksızın söyleyen, yol ve coğrafya olarak vatan bütünlüğünü, yani demiryolu ve karayolunu yüzyıllarca ihmal edip, mağaralaşmış köylerden kasabalara dahi inememiş insanları, yüzyıl sonra neden geri kaldınız diye, topla tüfekle yok etmeden bu ülkeyi yönetebilmiş tek bir milliyetçi siyasetçi tanıyor musunuz? demokrasiden korkmadan, medeniyetten korkmadan, insandan korkmadan, ****ye, aydına, kuruma güvenmeden, ülkemizde özerk, bağımsız kurum bırakmadan bu ülkeyi yönetebilmiş tek bir milliyetçi siyasetçi tanıyor musunuz? (bir zamanlar başbakan şükrü saraçoğlu üniversite için söylemişti: "ne demek, hem onların paralarını biz verelim, hem de bizim aleyhimizde bulunsunlar." üstelik bugün durum değişti, üniversiteli hocaların paralarını harçlarıyla gençler verdikleri halde, bizim paramızla yiyip içiyorsunuz, yine de bizi eziyorsunuz dediklerinde 19 yıl ceza alıyorlar.)

    mahkemeye saygı gösteren, savunma hakkına saygı gösteren tek bir milliyetçi siyasetçi tanıyor musunuz? (binlerce örnekten sadece ikisi, manisa ve göktepe davalarında, mahkemeyi ve mağdurları koruyan bir küçük demek vermiş tek bir milliyetçi siyasetçi tanıyor musunuz?)

    milliyetçilik bir kemik ve beyin hastalığıdır!

    değil tek bir cinayet, adı cinayetler serisinde geçmeyen tek bir milliyetçi siyasetçi tanıyor musunuz? arkasında asker, polis ya da devlet memuru, ya da yandaşları olan yüzlerce faili meçhulden sadece bir tekini ortaya çıkarmış tek bir milliyetçi siyasetçi tanıyor musunuz?

    yüz yirmi yıl önce ziya paşa söylemişti:"asiyabı devleti bir har da olsa döndürür", türkçesi:"devlet çarkını bir eşek de olsa döndürür."

    şair eşref cevap verir: "döndürür döndürmesine amma anasını .iker de döndürür."

    sanki meclis duvarında burada fuhuş yapılır gibi bir yazı yazıyormuş gibi, herkesin ben ahlaklıyım, ben namusluyum, ben memleketi çok severim demeden… sanki meclis duvarında gizli bir yazı şeklinde, burada vatan satılır gibi bir yazı yazıyormuş gibi, her allahın günü ben vatanımı satmam, ben vatanı çok severim demeden bu ülkeyi yönetebilmiş tek bir milliyetçi siyasetçi tanıyor musunuz?

    siz hiç, evini, yazlığını, arabasını, bankada yüklü parasını ayarlamadan siyaset hayatını bitirmiş tek bir milliyetçi siyasetçi tanıyor musunuz? vatan sevgisi, namus, ahlak, milli menfaat gibi palavralara rağmen, halk bu olmayan malları nasıl satın alıyor? çok basit! türkiye olmayan bir bir anayasayla yönetilir. ingiltere anayasası dahi yazısızdır, ama vardır, biz, “olmayan anayasasıyla” ülkeyi yönetiriz.

    12 eylül anayasası tarihimizin en acımasız anayasası olduğu halde, bununla dahi yetinmeyip, derin devletin, susurluk'un, demirel'in, medyanın, mit'in icadı garip menfaatlerin teamüllerinden oluşmuş "olmayan", "görünmeyen" anayasanın teamüllerine uymadan bu ülkeyi yönetebilmiş tek bir milliyetçi siyasetçi tanıyor musunuz?

    halka, çocuklara, insanlara, bahara, bir gün olsun, mutlu musunuz diyebilmiş tek bir milliyetçi siyasetçi tanıyor musunuz?

    ne güzel söylemiş nazım hikmet: "insan olan vatanını satar mı/suyunu içip ekmeğini yediniz/ insan olan vatanını satar mı?

    son elli yıldır halkın oyuyla geldikleri halde, yani meşruiyet sorunları olmadıkları halde, yine halksız demokrasiyi alkışlayıp demokrasiyi zincirleyen kurumlara köpeklik yapmayan, halkın oyunu alıp, halk egemenliği gibi sorunları olmadıkları halde, demokrasiden halkı kovup, ülkeyi meclis dışında bırakan partilere domuzluk yapmamış tek bir milliyetçi siyasetçi tanıyor musunuz?

    halksız demokrasi kitabının yazarı duverger söylüyor: "halk yığınları, kendisinin maddi ve manevi çıkarlarının bilincine varmamış olduğu için, holding ve devlet desteğinde siyasal partiler, politik çıkarları gereği, halk yığınlarının oylarını yok eder. bu oyları demokrasi oyunu içinde uçururlar.

    yüzlerine bir an olsun baktığınızda, dünya hayat, insan, çocuk, arkadaş, neşe, sevgili coşkusunu ebediyen kaybetme tehlikesi geçirmeyeceğiniz bir tek milliyetçi siyasetçi tanıyor musunuz?

    ...

    yoksul, çaresiz, bilgisiz ve körleştirilmiş bu halkın, bu gençlerin kendilerini modern araçlarla topluma ve kendilerine yararlı kılacak eğitimsel, düşünsel, iktisadi araçlar olmadığı müddetçe bu yığınlar bir yolunu bulup, basitinden, ucuzundan, kurusundan, risksizinden bir şekilde "kendilerini önemli sayma, kendilerini gerçekleştirme" imkanlarını bulacaklardır!

    ülkemizde en ucuz, en basit kendini gösterme, kendini topluma ispatlama, kendini önemli sayma yollarının en yaygını, vatan, namus, velhasıl ülkeyi kurtarmaktır!

    değersizleştirilen insanların sıkıntısıdır! ahlakı, namusu kurtarmak! kırk televizyon, yüz üniversite, halk kitlelerini çorum'da, çankırı'da, tokat'ta, zihinsel, iktisadi, modern olarak gelişimlerine yardımcı olmadıkları sürece, tarihin bu kısır döngüsü devam edecek! bir amerikan kovboy filmidir bu, yerliler sürüler halinde kaleye saldırır: kalabalık ve vahşi kızıldereliler kovboyların mermileri bitinceye dek gönüllü ve kahramanca ölürler. önceki gün özal'ı, dün fazilet'i, bugün mhp'yi alkışlayarak kutlayan medya kovboyları birkaç aya kalmadan bu son süvarileri de kurşunlamaya başlayacaktır.

    çakallar, battallar, barbarlar şehri, siyaseti işgal edip, anasını .ikecektir.

    ve milliyetçi politikacılar, "halkı değersizleştirme" politikalarını elli yıldır ısrarla sürdürüp, olmayan namusu, olmayan şerefi, olmayan ahlakla, tarlalarımıza girmiş yabani domuzlar gibi, ahlakın, onurun, insanoğluna saygının leşini çıkaracaklardır!...

    önceki gün özal'ın, bugün refah'ın, bugün mhp'nin arkasından koşan benim şaşırmış sevgili halkım! avrupası, medyası, bu orospu, çakal siyasetçiler kurban olsunlar senin karakaşına. burada bekliyoruz. beynindeki milli narkozun bitmesi, aptallığın sona ermesini, o milliyetçi siyasetçiler hiç kuşkunuz olmasın .iktirolup gideceklerdir!
    3 ...
  11. romana

    1.
  12. fuat saka'nın lazutlar 3 albümünde yer alan, en bir iç yakıcı karadeniz türküsü. bu şarkıda, saka'ya eşlik eden adam hele.. sanki romana bir zamanlar sevgilisiymiş de yitirmiş.. aynen o yakıcılık da söylüyor.

    Sözleri şu şekilde

    romana dağların kızi
    efulim fulim
    yüreğume koydu sızi
    ela ela leose

    romana çatmış kaşini
    efulim fulim
    omuza salmış saçıni
    ela ela leose

    romananın gözü kara
    efulim fulim
    ararsan dağlarda ara
    ela ela leose
    0 ...
  13. yasam suncagiz bir sey iste

    1.
  14. Emirhan Oğuz'un ateş hırsızları söylencesi adlı şiir kitabından bir şiir. Ayrıca şiiri Sağmacılar cezavinde kaleme almıştır.

    Yaşam şuncağız bir şey işte
    bir defter kalır gidenlerden
    ayrı düştüklerimizden bir kitap
    yıllar sonra aklına gelir de birden
    bakarsın/kuytu dalında bir sayfanın
    incecik izler vardır
    diretmişliğimizden

    Yaşam şuncağız bir şey işte
    altı çizilmiştir kimi satırların
    gelseydiniz, karışsaydı gözleriniz çayın buğusuna
    böyle koymazdı tozutarak esmesi karın
    okursun/için burkulur da biraz
    derin gizler vardır
    birikmiş eski mektupların

    Yaşam şuncağız bir şey işte

    bir dostun ölüm haberi gelir
    bir ihzar müzekkeresi bir arama emri
    sen bir ilmek daha arasın acının şiirine
    duyarsın/biri sevdiğini öper son kez ağzından
    sokaklar iz tarlası
    adresin belirsizdir

    Yaşam şuncağız bir şey işte

    güneş fabrika duvarlarına düşünce
    sessiz adımlarla yürür sabahı umut
    karışsan yankıların bir ışık salkımında yitişinde
    dinlersin/yazılmamış bir tarihin
    yalın dipnotudur bunlar
    yazılır günü gelince
    0 ...
  15. gunluk siirler

    1.
  16. Onat Kutlar'ın bir şiiri.

    Sen gittikten sonra iki çalgıcı
    turnalar semahını çaldı ve kimse dinlemedi onları
    benden başka. Sarımsak kokusunun
    yoksulluk ve rakıyla buluştuğu saygısız kalabalıkta
    kimse duymadı beni terkeden
    kanatların bıraktığı esintiyi. Biri incecik öbürü kalın
    iki tel vururken çalgının yüreğine
    nicedir aklımı kurcalayan Bertold Brecht'in
    "Sevenler" şiirini düşündüm bir yaşamdan ötekine
    yanyana uçan iki turnayı. Taa yirmisekizlerden.
    "Güneşin ve ayın az değişken dilimleri altında
    uçup giderler yine, böyle tutkun birbirine.
    Hey, nereye gidersiniz? - Hiç bir yere - Nerden gelirsiniz?
    Her yerden. Sorarsınız, ne zamandır birliktesiniz? diye.
    Az zamandır. Ne zaman ayrılacaksınız peki? - Yakında."
    Çıktığımda hava acıktı ikindi güneşi gibi
    nicedir ısıtmayan parlak ayın az değişken dilimleri altında
    yürürken sordum kendi kendime. Nereye gidiyorsun?
    Hiç bir yere. Ne zamandır yalnızsın? Bilmem, denize
    ve ayışığından yapraklar kesen
    şiire sormalı bunu. Daha yazılırken
    bir anıya dönüşen şiirlere
    Sordum kendi kendime ne yapılabilir çamurdan? Heykel
    Acilardan? Aşk. Yoksulluklardan
    bir devrim bile yapılabilir. Ama hiç bir sey
    hiç bir sey yapılamaz ayrılıklardan.
    Sen, çalgıcılar ve ayışığı çekip gittiniz uykunun
    eşiğine vurulmuş bir turna gibi dönerek
    düşerken sordum otuzdokuzlardan Bertold Brecht'le birlikte
    "Ne yapmalı peki?" Aklim dokunacak
    bir baska akıl arıyor. Nicedir yabancı denizlerde
    yıkanan tenim baska bir teni. "Ne yapmalı?"
    Biliyorum yağmur yağmaz yukarı doğru yeniden
    Acımaz olur, silinir gider izi bıçağın.
    Ama hiç bir rüzgar doldurulamaz boş kalan yerini,
    bir yaşamdan ötekine
    birlikte uçan turnaların yerini
    gökyüzünde.
    1 ...
  17. horoz siki kadar akilla esek siki kadar akil verme

    1.
  18. 50 karakter sınırlamasından dolayı yazılamamış normal hali "horoz siki kadar akilla esek siki kadar akil vermek" olan büyük söz. anlamı çok derindir, her adam söyleyemez.
    4 ...
  19. yuksek ayvanlarda bulbuller oter

    ?.
  20. hakkı coşkun'un derlediği enfes bir malatya türküsü, sözleri şöyle:

    Yüksek ayvanlarda bülbüller öter
    Bülbülün figanı aleme yeter
    Benim çektiklerim ölümden beter

    Gel anam gel bacım gelin olasın
    Çarşamba gecesi bize gelesin

    Elinin kınasın al eylemişler
    Gözünün sürmesin bol eylemişler
    Seni bir yiğide mal eylemişler

    Gel anam gel bacım gelin olasın
    Çarşamba gecesi bize gelesin
    1 ...
  21. yumusak g vitamini

    1.
  22. cemal süreya'nın bir şiiri:

    "bilginlerimiz sağolsunlar
    bir vitamin buldular
    çalışınca azıcık;

    yumuşak g vitamini
    ulusalcılık"
    0 ...
  23. sappho ile konusma

    ?.
  24. mozaik grubu'nun harikulade parçası, ezginin günlüğü'nün ilk albümlerindeki parçaların tadını veriyor. sözleri de şöyle:

    ay söndü sonra yildizlar,
    gece yarilandi, zaman geciyor

    aşk yürüdü okşayarak kendini,
    yillarca, yillarca onceydi
    sessizlik icindeydi gokler.

    ay söndü sonra yildizlar,
    zaman aralandi, güller açıyor
    o yıldız söyleyerek kendini,
    yillarca yillarca önceydi
    sessizlik icindeydi gokler....

    ay söndü sonra yildizlar,
    gece yarilandi, zaman geciyor

    aşk yürüdü okşayarak kendini,
    yillarca, yillarca onceydi
    ay söndü sonra yildizlar,
    gece yarilandi,
    sessizlik icindeydi gokler....
    0 ...
  25. dedemin dasagi in asagi

    ?.
  26. Nihat Genç'in televizyon kanallarında bayat bir ulusalcı söylem tutturup araya iki üç damla gözyaşı sepiştirme döneminden öncesinde kaleme aldığı, harikulade öykü.

    Buradan: http://www.nihat-genc.com...=viewarticle&artid=41
    0 ...
  27. bey mayil

    1.
  28. bir gaziantep türküsü. cengiz özkan, feryal öney ve cemo doğan yorumları çok güzeldir. yine de en iyi cemo doğan yorumlamış.

    sözleri şöyle:

    aman bir ay doğmuş ilk akşamdan geceden
    şavkı vurmuş pencereden bacadan
    aman uykusuz mu kaldın bey mayılım
    amman dünkü geceden

    uyan bey mayılım uyan
    gadan ben alim kölen ben olim

    aman mayıl ne yatarsın korku dağında
    bülbülller ötüşür seher çağında
    aman gel bir sefa sürek bey mayılım
    amman baban bağında

    uyan bey mayılım uyan
    gadan ben alim kölen ben olim
    0 ...
  29. msn e disarida statusunde girmek

    ?.
  30. açıktan, göstere göstere adam sikmektir.

    lan arkadaş en kötüsünden iki dakika bekle sonra "dışarıda" görün de yiyenler olsun.
    2 ...
  31. ulusal onur

    ?.
  32. adı üstünde onurun ulusal olana ait olan kısmı. onur aşağı yukarı saygı, şeref, itibar, özsaygı anlamına geliyor. ulusal onura dönersek ulusun şerefi, itibarı, özsaygısından bahsetmiş oluyoruz. vizigot, ulusal onurdan bahsederken vizigotların itibarından bahsediyordur...

    buraya, bizim mahalleye dönersek. türkiye'de ulusal onur kelimesi çok kuvvetlidir efendim. bir kere birisi çıkıp "ermeni soykırımı var" dedi mi kesinlikle ulusal onur kabarır, hatırlatılır. mesela bir herif çıkıp "sabiha gökçen ermeni'dir" derse bu asla ulusal onura yedirilmez. herkes tarih boyunca nasıl onurluca yaşadığımızdan, bu onurun bizden başka kimseye de ait olmadığından bahseder. tarih derslerinde hep bu anlatılır...

    amma velakin ulusal onur derken eğer ki aklınıza genel anlamda bir onur kavramı geliyorsa yanılmaktasınız. ülkemizde bahsedilen ulusal onur, garibana, daha güçsüze karşı sivrilirken, güçlü olana gelince lafı dahi edilmez. mesela ekonomiyi imf yönetebilir, abd kafaya çuval geçirebilir, 12 eylül için "bizim çocuklar başardı" diyebilir ve ya "çabuk çıkın" emri ile bir orduya nasıl hareket edebileceğini söyleyebilir. bunlar ulusal onur kontenjanına dahil değildir. zaten onur dediğin hiç güçlü olana kabarır mı?

    işte böyle bir şeydir ulusal onur.

    not: nazım hikmet hani şiirinde de bahsediyor ya, "amerika'nın yarı sömürgesiyiz" dediği için "vatan haini" ilan edildiğini... neyse. sustum.
    1 ...
  33. insanlarimiz cahil

    1.
  34. uzun süredir yaptığım gözlemlere dayanarak söylüyorum ki bu lafı eden kişilerin, büyük bir kısmı zir cahildir. "insanlarımız cahil..." gibi insanı heyecanlandıran bir girişle başlayan konuşmaları genellikle üzücü bir şekilde devam eder. bir çoğunun konuşmasının bir yerinde "eğitim şart" gibisinden bir şeyler duymak işten bile değildir.
    1 ...
  35. do you love me

    1.
  36. Nick Cave abimizin let love in albümünde bulunan (yaptığı tüm şarkılarda olduğu gibi) aşmış gitmiş şarkısı. Aynı albümde "Do you love me (part2)" şeklinde, sözleri aynı ama müziği daha da bir güzel olan versiyonu da var.

    Sözlerini de yazalım da tam olsun:

    do you love me?

    i found her on a night of fire and noise
    wild bells rang in a wild sky
    i knew from that moment on
    i'll love her till the day that i died
    and i kissed away a thousand tears
    my lady of the various sorrows
    some begged, some borowed, some stolen
    some kept safe for tomorrow
    on and endless night, silver star spangled
    the bells from the chapel went jingle-jangle

    do you love me? do you love me?
    do you love me? do you love me?
    do you love me? do you love me?
    do you love me? like i love you?

    she was given to me to put things right
    and i stacked all my accomplishments beside her
    still i seemed so obselete and small
    i found god and all his devils inside her
    in my bed she cast the blizzard out
    a mock sun blazed upon her head
    so completely filled with light she was
    her shadow fanged and hairy and mad
    our love-lines grew hopelessly tangled
    and the bells from the chapel went jingle-jangle

    do you love me? do you love me?
    do you love me? do you love me?
    do you love me? do you love me?
    do you love me? like i love you?

    she had a heartful of love and devotion
    she had a mindful of tyranny and terror
    well, i try, i do, i really try
    but i just err, baby, i do, i error
    so come find me, my darling one
    i'm down to the grounds, the very dregs
    ah, here she comes, blocking the sun
    blood running down the inside of her legs
    the moon in the sky is battered and mangled
    band the bells from the chapel go jingle-jangle

    do you love me? do you love me?
    do you love me? do you love me?
    do you love me? do you love me?
    do you love me? like i love you?

    all things move toward their end
    i knew before i met her that i would lose her
    i swear i made every effort to be good to her
    i made every effort not to abuse her
    crazy bracelets on her wrists and her ankles
    and the bells from the chapel go jingle-jangle

    do you love me? do you love me?
    do you love me? do you love me?
    do you love me? do you love me?
    do you love me? like i love you?
    1 ...
  37. tuy ve bugu

    ?.
  38. ahmet erhan'ın bir şiiri. ellerinden öpüyoruz kendisinin, her şiiri ama özellikle bu şiiri için.

    tüy ve buğu

    sen, benim tüylenmiş yerlerimin konuğu
    sen ki penceremde donmuş o buğusun
    - incesu pazarına yolun düştü mü hiç?
    ne ilgisi var deme, sen o renklersin
    o damar damar domates, patlıcan moru
    bağırtısı kürt halil'in, birdenbire patlayan..

    oturdum, yağmuru içime doldurdum bu akşam
    sanki bir şey olmadı, biraz gözlerim söndü
    onlar dağlanan gönlümün dünyaya açılan yanı
    baktım baktım seni gördüm, baktım baktım
    sen, benim tüylenmiş yerlerimin konuğu
    - buharlı trenler çağına yetişebildin mi?
    üşüye üşüye kömür ayazında kavruldu tarlalarım..
    ne ilgisi var deme.. yapayalnız kaldım..
    0 ...
  39. anatolian pieces

    ?.
  40. ahmet kanneci'nin bir albümü. içindeki parçalar şöyle:

    1 ham meyva
    2 supurgesi yoncadan
    3 naz bari
    4 halay
    5 odam kirectir
    6 madimak
    7 alli turnam
    8 bulbulum
    9 yalan dunya
    10 ilahi
    11 yandim allah
    12 lacin
    13 daldalan
    14 hora
    15 aygiz
    0 ...
  41. beyaz bir gemidir olum

    ?.
  42. sivas katliamında yaşamını yitiren behçet aysan'ın harikulade şiiri.

    sen bu şiiri okurken
    ben belki başka bir şehirde olurum

    kötü geçen bir güzü
    ve umutsuz bir aşkı anlatan

    rüzgarla savrulan
    kâğıt parçalarına
    yazılmış

    dağıtılmamış
    bildiriler gibi

    uzun bir yolculuğa hazırlanan
    yalnız bir yolculuğa.

    çünkü beyaz bir gemidir ölüm.

    siyah denizlerin hep
    çağırdığı
    batık bir gemi
    sönmüş yıldızlar gibidir

    yitik adreslere benzer
    ölüm
    yanık otlar gibi.

    sen bu şiiri okurken
    ben belki başka bir şehirde ölürüm.
    3 ...
  43. kocaman tren ufacik ray vay anam vay

    1.
  44. olmayacak gibi görünen bir şeyin gerçekleşmesi sonucunda hayrete düşen bünyenin takdir edilesi lafı. ankara'da hatırı sayılır büyüklükte bir kitlenin favori "deyim"idir aynı zamanda.
    1 ...
  45. ozel ve tuzel kisiler

    ?.
  46. birinden ayrılmayan kişilerdir. her yerde de birlikte anılırlar zaten. laurel ve hardy bunların yanında halt etmiştir.
    1 ...
  47. apolitik genclik espri yapiyor

    1.
  48. Özellikle 12 Eylül'den bu yana, toplumsal olaylar hakkında, ciddi iki laf edemeyeceğini de bildiği için ancak espri yapma gücünü kendinde bulan afacan gençlerimizin haline bakıp, çayını yudumlarken aniden üzülen bünyenin sarfettiği kelam.

    not: yine bu bünye bilmektedir ki bu afacan gençlerimizin belini darbe feci kırmıştır. yılda altı kişiye bir kitap (o da metal fırtına ya da ayşe kulin romanı..) düşen bir alandadırlar. durumları vahimdir. ağlaması gerektikleri halde medeni cesaretlerinin çok yüksek olmalarından dolayı toplumsal konular hakkında bir marifetmiş gibi espri yapmaktadırlar bu gençlerimiz ki "apolitik gençlik espri yapıyor" diyen bünyeyi asıl bu üzmektedir.
    3 ...
  49. murray bookchin

    1.
  50. anarko-ekolojinin babası. "özgürlüğün ekolojisi" (ayrıntı yayınları artık basmıyor. bulmak için bayağı bir enerji sarfetmek gerekiyor maalesef), "toplumu yeniden kurmak", "kentsiz kentleşme" gibi toplumsal ekoloji hakkında yazılmış önemli eserlerin de sahibidir aynı zamanda. ne yazık ki yakın zamanda yaşamını yitirmiştir. aklımda kaldığı kadarıyla ünlü "taraf olmayan bertaraf olur" cümlesi de bookchin'e aittir.

    kendisiyle yapılmış bir röportaj için:
    http://uk.geocities.com/a...er/bookchin-roportaj.html
    1 ...
  51. sivex

    1.
  52. Sivilceler için verilen oldukça etkili bir losyon. Prospektüsünde abartı bir şekilde yan etkiler sıralanmış olsa da kullanan kişilerin genelde pek şikayetçi olmadığı görülmüştür.
    3 ...
  53. her kadın kendi ağacını tanır

    1.
  54. bejan matur'un enfes şiiri.

    sana geldiğimde
    kanatlarını,
    siyah taşlarla örülmüş
    o ıssız şehrin üzerinde açacak,
    bulduğum bir ağacın dallarına tüneyecek
    ve acıyla bağıracaktım.

    her kadın kendi ağacını tanır.

    uçtum o gece.
    karanlığın girmeye korktuğu şehri geçtim.
    gölge olmayınca ruh yalnızdı. uludum.
    0 ...
  55. daha fazla entry yükleniyor...
    © 2025 uludağ sözlük