ne kadar önemli değil mi insanın kilosu veya boyu, sevmek için ? pazardan mal seçer gibi insan özelliğine bakıp kadın/erkek aramak, günümüzün yeni modası, elden ne gelir.
ilgi budalası olmamak gayet zor bir şey. bunun için, sussam da konuşsam da ilgi budalasıyım. konuşunca ilgi çekmek için konuştu olur, susunca da sessizliğe özenen içine kapanık tip diye ilgi budalası derler.
bir dağ da tek başıma tarzan gibi yaşasam daha mutlu olurdum. mutluluğu insanlar, kendi istedikleri gibi dayatıyor. eğitim hayatım boyunca hep mutsuzdum. herkes okumak zorunda değil. okuyup da türkiye de ayınştayın olamazsınız. abd de olursunuz.
ne olduğunu bilmediğimiz, objektif haber alamadığımız vatan toprağı ilçeler. içinde yaşayan insan sonuçta, birileri katletme derdinde de olsa, onlar insan.
edit: sonunda başardım, toplumun her kesiminden eksi alarak tüm halkları birleştirdim.
insan, videoya çekip maskara etmek için mi yardım eder yoksa cidden o insana rahat bir hayat yaşatmak için mi yardım eder ? elbette köksal bey bu durumdan rahatsız değildir, zaten rahatsız olma gibi bir lüksü yok adamın. çok seviyorlarsa videoya çekip tüm insanlığa başkalarının onunla münakaşalarını, alaylarını, el kol hareketlerini göstermezler. hayır ya anlamıyorum o adamın suçu neyde videolara kaydedilip dalga geçiliyor ? bir çok kişi " haha hihi " gülüyor bakıp. böyle bir şey kimin başına gelse istemez emin olun. umarım o adam rahat bırakılır da, daha iyi yaşaması için gönüllü yardımcı olmak isteyen insanlar el atarlar. videolara da çekmezler !
saç dökülmesi, zayıflık, suratın şikirsizleşmesi ve ten renginin solması.
ama sonunda da birden bire içinize çekilerek muhteşem bir şekilde yok olursunuz.
her bakımdan boş adam. buraya sayfalarca bir şeyler yazmak da bir seçenekti. boş adam nedir ? boşluğu da dahil, dolusu bile işe yaramaz bir insan demek. ben sanırım genel özellikler bakımından, %89,34 boş bir adamım.
"ben başkasının yalnızlığı olsaydım" diye bir şiir var. bunu bana benim için değerli bir arkadaşım okumuştu, sesi güzel bir kadın. sanırım hayatım da duyup duyabileceğim en güzel kadın seslerinden biriydi.
mutsuz oluyorum.
şuanlık yaşadığım yerde kanser oranları fabrikaların pisliğinden dolayı artıyor. sırf başkalarının cebi dolsun diye, fakir bir mahallede insanlar sebepsizce ölüyor. bunu bilmek ve buna dair bir şey yapamamak, çaresizliği iliklerime kadar hissettiriyor.
arada bir gelen sanayinin pis kokusu, deniz suyu kapkara, hava da hep grilik var...
makine gibi önemli bir disiplin, türkiye de ne yazık ki içler acısı bir durumda. elektronik mühendisliği ve hatta tüm mühendislikler öyle ama makine daha da değersizleştiriliyor yetkili kişiler tarafından*. ayrıca da bir mühendisin gayesi, imza atıp cebini düşünmek olmamalı, insanlığa ve ülkemize faydalı şeyler üretmek/tasarlamak olmalı. gel gör ki bu topraklar bilime hep hasret kalacak. Makine mühendisliğine gelince, için de kaç kız/erkek olduğu önemli değil, bölümü ne kadar hak ettiğimiz önemli. bu disiplin, eğer ideali olan biri varsa ona göre zordur, bir şeyler yapmak için. çalışma alanı geniştir, bir çok alan karşınıza çıkar bunlardan, istediğinizi seçebilirsiniz. para azdır çoktur önemli değil, idealiniz gerçek mühendisliğe yakışır olsun.
buraya gelip sadece bu anlamsız giriyi girebilecek kadar boş ve anlamsız bir insanım. hayatım tamamen düzeltilemeyecek durumda. ayrıcada hayat seyrimin bundan sonra daha berbat olacağını sezinliyorum. inanılır gibi değil, bir insan nasıl tabiatsız kalır bilmiyorum. her şey bana müstahak. her şey...
türkiye de ahlak polisi yerine siyasilere "medeni insan ahlakı" öğretebilecek bilinçli bir seçmen kitlesi gerekmektedir. ne yazık ki böyle olması gerekirken, iki kelimeyi yan yana getiremeyen insanlar, orta çağ zihniyetli insanların yolunda kendilerini anlamsızca feda ediyorlar.
Açık ve net doğasını kaybeden insan beyanatıdır. insan kendi öz doğasını kaybettiğinde, seçenekler arasında ilk "yok olma" (ölüm) belirir. ki bu doğayı kaybetmek, kendini inşaa etmekten daha kolaydır. Seneler ilerledikçe, değişmez bir hayat kuralı olarak zaten her birimiz, kendi yaşam koşullarımızı, doğamızı kaybediyoruz. ne yazık ki bazılarımız bu yarışı daha bir erken kaybediyor, çünkü koşullar onu elemeye yönelik aleyhinde çalışıyor. kimisi fakir olur, kimisi fiziksel aşırı çirkin olur, kimisi tabiattaki tüm berbat sayılabilecek kusurları bünyesinde barındırır vs... sonuç olarak tüm bunlar kişinin öz ruhunu yani kendi doğasını kaybetmesini geçerli kılar.
sol görüşlü olup da bu Esad denen caniyi savunanları anlamıyorum. tamam akp silah sağladı cihadçılara ama bunlar da sütten çıkmış ak kaşık değiller. Ortadoğu da kimin elinde bir silah varsa o potansiyel bir katile/caniye dönüşüyor ne yazık ki. bize düşen, elimizden gelen, bir şey yok ne yazık ki. çocuklara ve masum sivillere acıyorum sadece. keşke ülkemiz tüm masum sivilleri alacak kadar zengin ve donanımlı olsa da, bu hayatlar ölmese.
Orhan Pamuk’un en güzel eseri olduğunu düşünüyorum. Kitap da ki anlamlı ve uzun cümleler, kitabın manasına daha da yakıştığını düşünmekteyim. Özellikle Celal Bey’in köşe yazılarına diyecek söz yok. Mesela boğaz da suların çekilmesi…Kahramanımız Galip Bey, etrafında ailesi ve bir iki arkadaşları var. Ayrıca da halaoğlu Celal Salik. Ve… Ve Rüya… Rüya’nın peşinde Galip… Galip’in zihnin de esir olmuş duygular, cam kırıkları gibi anılar. Gittikçe kararan bir aşkın hikâyesidir romanımız. Celal Salik’in ipucu olarak kullanıldığı köşe yazıları, Galip’in umut teknesi olmuş, istanbul’un, o zamanlar anlam kokan sokakları, manalı ya da boş bakan insanları, yine Galip için birer ize dönüşmüşken, Galip her yerde yüreğinde bir tutam acıyla dolaştı durdu. Sokakların sonu gibi kararan aşklar, yolların sonuna ve sonun başlangıcına yaklaşmak gibi “Kara Kitap”.
gayet makul, insan tabiatına uygun bir evliliktir. sonuç olarak biri insan, diğeri başka canlı değil ya ? aynı coğrafyanın insanları, yine aynı coğrafya da aşk yaşayabilirler birlikte. çerkes-türk, türk-laz, vb. evlilikler olabiliyor sonuç olarak bu da olabilir.