1942 yılında Adana'nın Kadirli ilçesinin Azaplı köyünde dünyaya geldi. Babası Mehmet, Van'ın Gevaş ilçesi'nin Avşar köyünden Hallac aşiretinden, annesi Hüsne ise Kayseri'nin Pınarbaşı ilçesi'nin Avşar Potuklu köyünden ve Avşar aşiretindendir.
Babası Van'dan 1914 yılında Kadirli'ye göç etti. Bu yöreye gelinceye kadar Osman Taşkaya'nın babası, Güneydoğu Anadolu'da çok güç koşullarda hayat memat savaşı verir. Hiçbir yerde mekan tutamaz. Sonunda Kadirli'nin Azapil köyüne yerleşir. iki kez evlenir. Fakat her iki eşi de vefat eder. Aşık Feymani'nin anası Hüsne'nin aşireti Avşardadaloğlular yazı Kayseri'de, kışı ise Çukurova'da geçirmektedirler. Yine bir kış, Çukurova'da geçirmektedirler. Yine bir kış, Çukurova'ya geldiklerinde Osman'ın babası Hüsne Hanım'la evlenir. Aşık Feymani dünyaya geldiğinde oğluna kendi babasının adını koyar.
Özgeçmişi hakkında bu bilgileri bize veren Aşık Feymani, aşıklığı hakkında şunları söyledi: "Küçük yaşta mecazi dediğimiz aşka tutuldum. Bu aşk 15 yaşıma kadar devam etti. Çoban Osman mahlasıyla şiir yazar, türkü söylerdim. 1964'ün sonbaharında ve 1965'in ilkbahar ve yaz aylarında birkaç kez rüyamda Nurani yüzlü bir zatı görmüştüm. Bana hep ''Feymani'' diye seslenmişti. Bu yüzden bu adı mahlas olarak aldım. 1972 yılında evlendim. Üçü oğlan, biri kız olmak üzere dört çocuğum oldu. Halen Azaplı köyü'nde oturuyorum''. Aşık Feymani, 1966 yılında başlatılan Türkiye Aşıklar Bayramı'na 1968'den itibaren katılmaya başladı. Şiir ve atışma dalında büyük başarı gösterdi. Çeşitli ödüller kazandı. Daha sonra yurt genelinde yapılan Aşıklar şölenlerine de katıldı. Şiirlerinde tasavvufi deyişlere geniş yer verir. Çukurovalı aşıklar arasında büyük saygınlığı vardır. *
~http://www.turkuler.com ~
diyarbakır yöresi türküsüdür. kapıcılar kralı filminde kemal sunal'ın sahnede süpürgeyle söylediği türkü var ya, işte o türkü.
Maden Dağı Dumandır
Maden Dağı Dumandır Deloy Loy Deloy Loy Kibar Yarim
Yolu Dolan Dolandır Deloy Loy Deloy Loy Kibar Yarim
Gitti Yarim Gelmedi Deloy Loy Deloy Loy Kibar Yarim
Yas Gözüme Dolandır Deloy Loy Deloy Loy Kibar Yarim
Bu Dağın Ardı Meşe Deloy Loy Deloy Loy Kibar Yarim
Gün Kalka Gölge Düşe Deloy Loy Deloy Loy Kibar Yarim
Beni Yardan Ayıran Deloy Loy Deloy Loy Kibar Yarim
Evine Şivan Düşe Deloy Loy Deloy Loy Kibar Yarim
Bu Dağlar Meşe Dağlar Deloy Loy Deloy Loy Kibar Yarim
Vermiş Baş Başa Dağlar Deloy Loy Deloy Loy Kibar Yarim
O Yar Görüp Gelende Deloy Loy Deloy Loy Kibar Yarim
Yol Verin Aşa Dağlar Deloy Loy Deloy Loy Kibar Yarim
son haftalarda suni gündemler arasında farkına varılamayan ve her gün 1-2 tanesinin okuduğumuz haberlerdir. düğnden bugüne 1 tane van'da iki tane de hakkariden şehit haberi gelmiştir.
(bkz: ateş düştüğü yeri yakar)
edit: lübnan, israil, akp, chp, milliyetçilik, laiklik ve benzeri konuların kendilerine ait başlıkları olması dolayısıyla polemik meydanına çevrilmemesini ummaktayım.
Bugün Bize Pir Geldi
Gülleri Taze Geldi
Önü Sıra Kanberi
Ali Murtaza Geldi
Ali Benim Şahımdır
Kıble Kıblegahımdır
Miraçtaki Muhammed
O Benim Padişahımdır
Padişahım Yaradan
Okur Ağdan Karadan
Ben Pirden Ayrılalı
Kaç Yıl Geçti Aradan
Yüzyıl Geçti Aradan
Eyvallah Şahım Eyvallah Alı Sensin Güzel Şah
illallah Şahım illallah Hak La ilaha illallah
Hak ilaha illallah
Aklımızdadır illallah Eyvallah Şahım Eyvallah
Ali Birdir Güzel Şah Eyvallah Pirim Eyvallah
Padişahım Yaradan
Okur Ağdan Karadan
Ben Pirden Ayrılalı
Yüz Yıl Geçti Aradan
Aramı Uzattılar
Yarama Tuz Attılar
Fazlıdan Bir Kul Geldi
Bedestanda Sattılar
Satarlar Bedestanda
Ses Gelir Gülistanta
Muhammed'in Hatemi
Bülgüzardır Aslanda
Gelgüzarım Aslanım
Sevdasını Çekerim
Ben Pirden Ayrılalı
Gözyaşımı Dökerim
Gözyaşımı Dökerim
Dökerim Gözyaşımı
Gör Mevlanın işini
Keşiş Kurban Eyledi
Yedi Oğlunun Başını
Keşiş Kurban Eyledi
Ne Hoş Bir An Eyledi
Yeryüzünde Melekler
Hepsi Figan Eyledi
Figan Ederler Melekler
Kabul Olsun Dilekler
Yezit Bir Dert Eyledi
O Dert Beni Del Eyler
Eyvallah Şahım Eyvallah Eyvallah Şahım Eyvallah
Hak La ilaha illallah
Eyvallah Şahım Eyvallah Eyvallah Pirim Eyvallah
Yezit Bir Dert Eyledi
imamlar Vird Eyledi
Şahım Bir Şehir Yaptı
Kapusun Dört Eyledi
Dört Eyledi Kapusun
Lalu Cevher Yapusun
Yezidler Şehit Etti
imamların Hepisin
La ilaha illallah illallah Şah illallah
La ilaha illallah
Eyvallah Şahım Eyvallah Eyvallah Pirim Eyvallah
Hasan'a Ağu Ezdiler
Hüseyne Nice Kıydılar
Zeynel ile Bakır'ı
Bir Zindana Koydular
Zından Değil Cezadır
Cafer Kazım Rıza'dır
Riza'nın Binbir ismi
Yollarını Gözedir
Taki Naki Ağladı
Gözyaşını Çağladı
Asker ile Mehdi'yi Oniki'ye Bağladı
Oniki'dir Katarım Türlü Metah Satarım
Yükümüz Cevherdendir Müşteriye Satarım
Satarım Müşteriye Kervan Kalka Yürüye
Cebrail'i Eş Etti Cennetteki Hürüye
Hürüye Eş Eğledi Hatırın Hoş Eyledi
Kuluna Kanat Verdi Havada Kuş Eyledi
Havada Kuş Eyledi
Kuş Eyledi Havada Gezer Düzde Ovada
Melekler Saf Saf Oldu El Kaldırmış Duada
Hatayım Hal Cağında Hak Gönül Alçağında
Yüzbin Kabe Yapmasza Bir Gönül Alçağında
Hak La ilaha illallah illallah Şah illallah
La ilaha illallah
Eyvallah Şahım Eyvallah Eyvallah Pirim Eyvallah
son örneği 22 şubat 2008 tarihli beyaz show'da görülen tecavüzdür.
olan 6 şehite duyulan saygıdan dolayı programın sonlandırılması hadisesi. uzun uzun yazacaktım vazgeçtim. kısa keseceğim;
dağlıca baskını'nın olduğu günün ertesinde sabah programlarını mecburiyetten takip etmiş bir insan olarak gözlemlerimiz şu oldu;
ilk sabah her taraf siyah renkte bir dekor önünde, petek dinçöz hanımefendi tribüne çevirdiği stüdyosunda şehit analarını ağlatacak konuşmalar , klipler yayınladı. kendisi bu esnada, siyah ve son derece kapalı bir kıyafet taşıyordu.
baskının 2. günü sabahında programda dekor yine siyah idi, bu defa türk bayrağı formunda balonlar yerde ve ayaklar altındaydı. petek hanımın sonradan devşirme milli şuuru, damardan alınan narkoz tedavisine benzediğinden bayrak kanunundan ve onu resmeden değerlerin ayak altı olmasından rahatsızlık duymamıştı. kezâ ekip de duymamıştı ki bu ayrıntıyı atlamışlardı.
3. gün sabahı petek hanım yine siyah ama bu defa midi boy diye tarif edilen bir etek ve kolyesi görünecek kadar boyun dekoltesi ile karşımızdaydı. tribünlerin bir kısmında gaziler diğer kısmında klasikleşmiş altın kızlar görünümlü kokoşlar vardı. konu arada sırada şehitlere filan geliyordu.
4. gün dekor eskisi gibiydi, petek hanım derin göğüs ve bacak dekoltesi ile karşımızdaydı. ihtimal odur ki şehitler tekrar canlanmıştı ve bunun sevinci "obaaaa eller havaya...." tarzı bir programla bizlere yansıtıldı. gaziler tekrar sosyal toplumun dışında itilmişlikleri ile evlerindeydiler, şehit anaları şehit anaları derneğinde dertleşmeye başlamışlardı büyük ihtimalle. kullanılmışlardı.
bu örnekten sonra bu geceki olaya geleceğim ve tek soru soracağım?
10 yıldır devam eden beyaz show'un yayın kesme istatistiklerine bakarak şehit sayımızı bulan bir matematiksel formül icat edebilir miyiz?
fenerbahçe: on üzerinde dokuz * ilker yasin: otur sıfır halit kıvanç: on üzerinden 7 trt: on üzerinden not vermiyorum. hatta alacaklı bile sayılırz. halit kıvanç'ı trt 40. yıl gecesine çağırmadığı ve ona iade-i itibar verme işini bir özel kanala devrettiği için.
not: ayara müsait bir başlık biliyorum. ama "demirden korksak trene binmezdik" dediler gaza geldim açtım başlığı.
elini attığı, entry yazdığı başlığı entrysi vasıtası ile moderasyonun gözüne* sokan ve bir anda başlığın sol frame'e gelmesini engelleten yazardır. son zamanlarda moderasyon ile uyum içinde çalışmaktadır.
- şu başlığa kafa göz dalan bir entry girer misin? sert bir şeyler olsun ama...
+ neden abi?
- bu başlık rastgele butonuna basan birisi tarafından farkedilirse çok polemik yaratabilir.
+ zararı nedir bunun?
- bizler kuşların, çiçeklerin cıvıldaştığı bir ortam istiyoruz burada.
+ o zaman ben başlık açayım istersen...
- ne gibi?
+ aşkım çorapların da ...
- sus ulan edepsiz...ayıbımı yüzüme vurma. süresiz çaylaksın a.q.
yayla gibi entrylerdir. alwayssleepy vasıtası ile karşılaştırdık ilk cümle oluştu zihnimizde. konuyu ailecek tartışmaktayız. sebepleri hakkında derin tahlilleri yapacağız ileriki zamanlarda.
bu arada kısa olacak ama kusura bakmasın burası ekşi değil; zat-ı muhteremin doğum gününün kutlarım.
ayarsal edit: şimdi buralar "ekşi sözlük x,y,z, entryleri" filan dolacak bakınız şeklinde. işte o nedenle zaten bu tarz entryler bizde kısadır. malum başlıklar bizi bekliyor boş bakınızlar vermek için. dur...hops...bir başlık var ona bakınız vermem lazım.
kendisinin milli eğitimde gerçekleştirdiği ve altına cayır cayır imza attığı uygulamalardan sonra aldığı istifa kararıdır. hayırlısı olmuştur. ancak giderayak "atatürk'ün izinden gidecem" demesi gayr-i samimi bir cevaptır. atatürk sanırım ermeni sorunu ile bu vatandaşın bakış açısıyla aynı şekilde ilgilenmiyordu.
bakın ilgili bir entrymizde bu beyefendi neler söylemiş;
--spoiler--
milli eğitim politkamızdan artık düşen sorudur. artık öğrenciler ermenistan ve/veya ermeni ile türkiye ve/veya türk sorununu 1915 den itibaren belgeleriyle değil, 1945 sonrası ortaya çıkan ufak bir pürüz olarak okuyacaktır.
bu ülkede muktedir olamayan iktidar, tarihi hala telim terbiyedeki vasıfsız işçilerin(!) onay vermesiyle değişeceğini sanacak kadar sığ görüşlüdür.
14 eylül 2006 tarihinde Talim Terbiye Kurulu Başkanı Prof. Dr. irfan Erdoğan ile başkent öğretmenevinde yapılan röpörtaj...
alıntı aynen şu şekilde:
"ERMENi MESELESiNiN KRONOLOJiSi DEĞiŞTi
Kronolojik sıralamada 1915 ten alınıp, 1945 sonrasına kondu. Sert ifadeler çıkarıldı
* Tarih kitaplarında en son hangi olaya kadar gelindi?
8 inci sınıflardaki zorunlu ders olan Türkiye Cumhuriyeti inkılâp Tarihi ve Atatürkçülük dersi ve 12 nci sınıflarda seçmeli okutulan Türk ve Dünya Tarihi dersi Körfez Savaşına kadar geliyor. Bu derslerde 60 ihtilâli de, 80 darbesi de anlatılıyor.
* Hamaset ne kadar var?
Toplumdaki değişim derslerin içeriğine de yansıyor. Toplum bazı şeyleri ne kadar rahat konuşmaya başlarsa programlardaki hamaset de o kadar az oluyor. Bunun için özel bir karar almaya da gerek yok, doğal akış içinde problemler de çözülür. Meselâ düşmanı denize döktük gibi ifadeleri artık tarih kitaplarında bulmak zor.
* Peki meselâ Ermeni meselesi nasıl anlatılıyor?
Bu yıl o konuda ciddi bir değişiklik yapıldı. Türkiye Cumhuriyeti inkılap Tarihi ve Atatürkçülük dersinin en son 1998 de hazırlanan müfredat programında Ermeni tehciri (Göç ettirme) Doğu Cephesinde geçen olaylar arasında anlatılıyordu. ilk kez bu yıl müfredata alınan yeni programda ise Ermeni sorunu kronolojik olarak birinci Dünya Savaşından çıkarılıp, ikinci Dünya Savaşı ve Sonrası ünitesine alındı. Konu burada, sonrasında Türkiyeyi ilgilendiren iç ve dış tehditler bağlamında değerlendirildi.
* Amaç?
Öğrencilerimizin, 1945 ten sonra Türkiyenin karşısına çıkarılan Ermeni sorununa karşı daha duyarlı olması...
* Böyle lokal bir anlatımın, 1915 i tarihin içinden çıkarmak gibi de bir tehlikesi yok mu?
Bu bir konsept. 2006 da, ben göreve gelmeden önce, bu kararın ilgili kurumlara danışılarak alındığını biliyorum.
* Türk Tarih Kurumu, Dışişleri, MGK?
Muhtemelen. Çünkü bu ciddi bir konsept değişikliği.
* Aslında Türk Dışişlerinin teziyle de bire bir örtüşüyor?
Program değil ama kendi bildiklerim çerçevesinde konuşmam gerekirse, bence doğrusu da bu. Ermeni sorunu 1950 den, 1960 tan önce yoktu. Sadece bizde değil, bu konu dünyanın da gündeminde değildi. Sorun ikinci Dünya Savaşından sonra önümüze getirildi. O nedenle tezimizin ne olduğundan ziyade, problemin ortaya çıkış tarihi baz alınarak yapılmış bir düzenleme. Çünkü bu da tarihin bir parçası.
* Haklısınız, ama Türkiyeye yönelik Çocuklarına tarihi değil, resmi tezlerini okutuyorlar diye bir eleştiri de gelebilir? Üstelik tam da Tarihçiler karar versin söylemini benimsemişken...
Ama gerçekten durum böyleyse, yani olayın sorun olduğu tarihle yaşandığı tarih arasında 50 yıl kadar bir zaman varsa, anlatımın da buna uygun olmasında hiçbir sakınca yok. Tam tersine konuyu bu şekilde işlemek çok daha doğru olabilir.
* Peki bir öğrenci 1915 te ne oldu derse?
Derste o da anlatılıyor. Onda bir sorun yok. 1915 yaşanmamış sayılmıyor. Ama Türkiye için Ermeni sorunu haline gelen kısım, sorun olduğu tarihten itibaren veriliyor. Ayrıca metinde ASALA nın Türk elçilerine yaptığı saldırılar da anlatılıyor.
* Bazı meclislerin soykırım kararı aldığı da anlatılıyor mu?
Ona da Ermeni lobisinin dünya ölçeğindeki etkileri kapsamında değiniliyor.
* ifadelerde değişiklik var mı?
Var, sert ifadeler kullanılmıyor. Aşağılayıcı intiba uyandıracak kelimelerden arınma söz konusu. Daha nesnel, daha global anlatımlar kullanılıyor. Üstelik sadece bu konuda değil, diğer konularda da aynı arındırma var. Benzeri çalışmalar Yunanistanda, Bulgaristanda da var.
* Basıldı mı bu kitap?
Tabii basıldı. ilk kez bu yıl okutulacak.
** ikinci Dünya Savaşında Hitler vahşetinin yaşanmasının ardından 1948 de Soykırımın Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi kabul edildi. Ermeni lobileri ise kendilerine 1915 te soykırım yapıldığı iddiasını ilk kez 1965te, yani Nurnberg Mahkemelerinin kurulmasından 17, 1915 tehcirinden 50 yıl sonra ortaya attılar."
muhteşem bir hizmet. bir web sitesi ve istanbul'un değişik yollarından gelen anlık görüntüler. kış ayları için birebir. ulan diğer illerin görüntüleri de var mı acaba başka sitelerde?