Please do yourself a favour. Don’t lower your standards to fit in. Don’t shrink who you are to make others feel comfortable. Do find and surround yourself with people who like you just the way you are and who encourage you to keep growing.
bir gün, bir balık bir kuşa aşık oluyor. ölüyor aşkından. kuş bu tabi herkese ve herşeye tepeden bakıyor. diyor ki balığa ; ben de seni severim sevmesine de yuvamız nerede olacak? nerede yaşayacağız aşkımızı? ben suda yaşayamam. balık da diyor ki; ben havada da karada da seni istiyorum. ölüyorum aşkından. çıkıyor sudan, tabii saniyeler içinde can veriyor.. aşk için..
balık ölüme aşık olacak kadar kör, kuş sevenin kıymetini bilemeyecek kadar nankör.
balık sevdiğinin canına can verecek kadar fedakâr, kuş sevenin canını alacak kadar gaddar.
aşık ölüme aşık, maşuk ise ölümün ta kendisi...
“tehnalığı seviyorum. sık görüşülmeyen ama bağı da koparılmayan dostlukları. sakin mekanları, az rastlanılmayı, kendimle kalmayı, kendimi saklamayı ve de sınırlarımı.”
psikolojinin ezber bozan babası olan sigmund freud'un, insan ilişkilerinde çarpıcı bir tespite dayanan şapka çıkartılacak ve ders kitaplarında yazması gereken işte o müthiş sözü;
“insanlar sizi eskisi gibi kullanamadıklarında, değiştiğinizi söylerler...”
titrek bir mum alevinin
havaya bıraktığı bulanık bir is
ve göz gözü görmez bir sis değildik biz.
beni bilimle anla iki gözüm
felsefeyle anla
ve tarihle yargıla.
serçenin bir tanesi bahar günü dalgın dalgın uçuyormuş.
bir anda farketmiş ki, bir yolun üstünde uçuyor ve karşıdan da motorsikletli bir adam geliyor.
her ikisi de çarpışmayı engellemek için ellerinden geleni yapmışlar ama nafile...
serçe "çotan daank" diye kaska çarpıp düşmüş.
şimdi, motorcu arkadaşımız, allahı var sıkı bi hayvansever.
doğal olarak hemen atlamış motordan; koşmuş serçenin yanına.
serçe baygın yatıyor...
kıyamamış, bırakamamış yolda; almış getirmiş eve.
eskiden kalma bir de kafesi var evde..
baygın serçeyi kafesin içine güzelce yerleştirmiş..
yanına da az biraz su, az biraz ekmek koymuş, vurmuş kafayı yatmış....
bizim serçe bir müddet sonra ayılmaya başlamış..
daha tam seçemiyor ortalığı..
hafif bulanıklık var yani...
bi bakmış parmaklık, ekmek, su falan var bulunduğu yerde...
birden dank etmiş vaziyet:
motorcuyu öldürmüşüz beeeee...!!!!!!
“-biliyorsun beni, severim markette dolanmayı, sonra tuvalet kağıtlarının olduğu rafa geldim ve 92 yaşında bir kadın gördüm, en hesaplı tuvalet kağıdını arıyordu.
+ iyi de herkes yapar bunu.
-tamam ama, 92 yaşındasın, yarın ölebilirsin, üç kuruşun hesabını yapmanın ne anlamı var? yani, 92 yaşında sıçabiliyor olmak zaten muhteşem bir olay, neden en pahalı tuvalet kağıdını alıp bunu kutlamıyorsun ?”
“Bir şeylerden kaçar gibisin.
Soluk soluğa ama hiç bir şey anlatmayacağına yemin etmiş gibi sakinsin.
Gitmek istediğin belli bir yer yok ama kalmak istemediğinden artık eminsin.
Sadece biraz olsun herkesin ve herşeyin susmasını istemişsin.
Kendini duyabilmek için.”
türk kültüründe doğanın yeniden uyandığı
bahar bayramı olarak kutlanan gündür.
bahar demek umut demek, yeni başlangıçlar demek,
renkler demek, çiçekler, kelebekler demek, güneş ışığı demek, yeniden merhaba demek, yeniden canlanmak demek, şiir demek.
ülkece güzel günler göreceğimiz günlerin de başlangıcı olsun inşallah. herkesin içindeki umut filizleri çiçek açsın.