Artık telefona heyecanla bakmayacağım, yanımda olup olmamasını takmayacağım, sözlüğe girip de sayfayı merakla yenilemeyeceğim, dakikalarca ne yazsam da konu açsam diye de düşünmeyeceğim. Belki sadece kitaplardaki insanları sevmeliyiz ya da onlara nefret duymalıyız dünyadakiler buna değmiyor.
"...Meselâ, haram sevmekte bir kıskançlık elemi ve firak elemi ve mukabele görmemek elemi gibi çok ârızalar ile o cüz'î lezzet, zehirli bir bal hükmüne geçer. Ve o gençliğin sû'-i istimali ile gelen hastalıkla hastahanelere ve taşkınlıklarıyla hapishanelere ve kalb ve ruhun gıdasızlık ve vazifesizliğinden neş'et eden sıkıntılarla meyhanelere, sefahethanelere veya mezaristana düşeceklerini bilmek istersen, git hastahanelerden ve hapishanelerden ve meyhanelerden ve kabristandan sor. Elbette ekseriyetle, gençlerin gençliğinin sû'-i istimalinden ve taşkınlıklarından ve gayr-ı meşru keyiflerin cezası olarak gelen tokatlardan eyvahlar ve ağlamalar ve esefler işiteceksin."
Allah bizlere yapacaklarımızın sonuçlarını görmeyi nasip etsin.
- Fitne zamanı hakkı tutanları nasıl anlarız?
- Düşman okunu takip ediniz, o sizi hak ehline götürür.
imam-ı Şafi
Bakınız, dışarda ingiltere amerika almanya fransa ve daha nice ülkelerin ve içerde Pkk'nın hiç chpye mhpye hdpye ya da diğer muhtelif partilere tek bir söz tek bir nefes dahi harcadığı görülmüş müdür? Heyyy gidi ahmaklar koyun sizsiniz siz. Düşünme kabiliyetiniz alınmış boşuna yaşıyorsunuz.
Yazar sıfatını lekeleyen, yazdıklarıyla incir çekirdeğini doldurmayan, 5-6 malum kelime olmadan cümle kuramayan bir gençlik olmaya devam mı edeceğiz? Dışarda binlerceniz var.
Ülkeninin menfaatini kendininkine tercih edendir.
başlığı açan kişiye not: "her dudakta aynı rezil şikayet: yaşanmaz bu memlekette! neden? efendilerimizi rahatsız eden bu toz bulutu, bu lağım kokusu, bu insan ve makine uğultusu mu? hayır, onlar türkiye'nin insanından şikayetçi. insanından, yani kendilerinden. aynaya tahammülleri yok. vatanlarını yaşanmaz bulanlar, vatanlarını "yaşanmaz"laştıranlardır." cemil meriç
Bu gece istanbul'da olacağım. garip bir heyecan sardı stresle karışık. Şuan benim için her şey muamma kalacağım yer nasıl olacak nasıl insanlarla karşılaşacağım gibi bir sürü soru var kafamda. Ailem içerde napıyorlar bilmiyorum çok ses geliyor. Valizimi bile onlar hazırladı. Galiba korkuyorum.
Edit: şuan atatürk havaalanındayım. Yarım saattir bagaj bekliyorum. Aha geldi.
Sevdiğim kızla barıştım kalbini çok kırmışım hiç onun tarafından bakmamıştım. Halbuki ne kadar hatalı davrandığımı şimdi anlıyorum. Sevdiklerinizin değerini bilin kaybetmeden önce.
Aslında yalan söylüyorum öylesine değil bu yazı bir amacı var hatta. Ama amacımı bilmiyorum. Ama var yok diyemezsin. Buna hakkın yok. Ne olduğunu bilmiyorum evet ama var bu bir gerçek. Belki sadece o okusun diye. Okuyup napacak? bilmem en azından burda olduğumu bilebilir. Gelme üstüme. Sorma bana soru. Neden direkt yazmıyorsun be ahmak? Cesaretim yok. Sözümü çiğneme... Ahahah aptal. Belki bu kadar kolay vazgeçilmektir sorunum ha bu kadar değersiz olmak. Kendime itimadım kalmadı. Haklısın.
Aslında gariptir ne olduğu düğümün. Ne bir eşyadır ne de bir alet. Bazen bak iyi bu açılmaz sağlam oldu der mutlu oluruz, bazen anne şunu bir açsana nasıl düğüm atmışsın der sinirleniriz halbuki aynı şeydir ikisi de. Biraz talihsiz bir kaderi vardır düğümün, kimseye yaranamaz. Bazen iki şeyi birbirine sıkıca kenetler bazen tek bir şeyi kullanamaz hale getirir. Bir de boğazda olanı vardır düğümün. Bu daha da gariptir: sanki biri parmaklarına sıkıca, sağlam bir düğüm atmış gibi kan gitmez kullanamazsın aynı bunun gibi düşündüklerin de beyninden ağzına ulaşamaz. Bunu sebebini "çözemedim" daha.
Bugün bir iş için hastaneye gittim. Girmek üzereyken bir korna sesiyle dikkatim hızla hastaneye gelmekte alan arabaya kaydı. Arabayı kullanan adam bağırıyordu. Ne dediğini anlamadım ama korktuğu aşikardı. Acil kısmının önünde durdu ve hızlıca arka kapıya yönelip açtı. içerden bir delikanlı çıkardı hemen hemen benim yaşlarda bir delikanlı. Delikanlıyı kucağına aldı adamın üstü hep kandı. Çocuğun boynunda müthiş bir kanama vardı çünkü. Adam bağırarak sedye istedi. Sedyenin gelmesi 5 6 saniye sürdü lakin adam için belki saatler geçti halinden bu anlaşılıyordu. Çocuğu aldılar ve gözden kayboldu. Gördüklerim beni etkilemişti. Adımlarımı zor attım midem bulandı ve hayattan korkunç bir tiksinti duydum. Ama bu işimi yapmama engel olmadı. Sıranın bana gelmesini beklerken orda çalışan birkaç kişinin konuşmasına kulak kabarttım: Çocuk ölmüştü. Artık yoktu o delikanlı dünyada. O anda ölümü hayatımdan ne kadar da soyutladığımı ne kadar da kendimden uzak tuttuğumu hiç kendime yakıştırmadığımı fark ettim . Oysa o kadar hayatın bir parçasıydı ki ölüm. Onu biz hep unutmak istedik. Ölümlü bir haber anlatanın yanından kaçmak istedik konuyu değiştirmek istedik aman neyse konuşmayalım böyle şeyler dedik. Nolacak bundan sonra farklı mı olacağız? Hayır. ben bunu yazdıktan sonra siz okuduktan sonra kaçmaya kaldığımız yerden devam edeceğiz. Ta ki o bizi yakalayıncaya kadar.