Bu adamda Can Yücel, Cemal Süreya gibi heba oldu ülkemizde. Cahillikten ölecek bir gün bazı insanlar. Önünüzde internet var hala "palyaço" şiiri çok güzel ya Turgut yazmış falan diyorsunuz. Salak mısınız nesiniz amına koyim ya. Yüz kere söylendi o şiirin Turgut Uyar'a ait olmadığı. Zaten adamın sadece 3 şiirini biliyorsunuzdur onları bile yanlış biliyorsunuz. Ayıptır günahtır.
Şu "tanınmasın" olayından ne anlıyor insanlar anlamış değilim. Basbaya da tanınsınlar, konserlerine bilet bulamayacak duruma gelelim bu güzel grup için. Şu an ülkemizin en iyi sounduna sahip gruplardan biri. Erdem Topsakal Alex Turner gibi adam mübarek. Çok yaşa yökş!
peki kadınların erkeklerin plajlarda bile koltuk altı kıllarını almamasını, ensesinde dahi kıl olduğu halde almaya aciz olmasını, bacaklarındaki gerizekalı kılı çekmek zorunda olmasına kaç puan? koldaki 2 gram "kıl" diye bile tabir edilmeyecek olan tüylere laf eden moronlar her yerde. hea zaten siz brad pittsiniz, çok temizsiniz, çok süpersiniz amk. şimdi siktir git ve 40 gün mağarada bekle traş olmaktan bile aciz olup kızların 2 gram tüyüne laf eden müthiş yakışıklı, kılsız, temiz, brad pitt'e benzeyen süper yakışıklı, sempatik türk erkeği.
"Baba dedim sen neden kendin beste yapmıyorsun, türkü üretmiyorsun? dedim. Oğlum dedi. Ozanlar birbirinin devamıdır dedi. Eğer benim demek istediğimi benden evvel gelip giden bir ozanımız yazmış, gitmiş ise bana o bir miras bırakmıştır. Saygıyla anarak onun sözlerini havalandırırım." demiş güzel insan, ağlatan insan. Kurban olayım senin gibi insana baba.
tutunmak nasıl da güçleşti
uçuşup dururken yerle birleştim
cuma günü her yer alev sokak harlı
bense soğuk beyaz şarap tadı
ah aklımda silik düşler
geriye geriye dönüşler var
devrimimin ortasından ta en başa kaçışlar var
tütün sarmaya yorgun ellerim kimi nasıl sarar
boğazımda o bozuk tad otomatik sigaralar
her şeyden düşüp gitmek bambaşka bir uyanışa
ama şimdi bu ev var kediler var kediler var
ah aklımda silik düşler
geriye geriye dönüşler var
devrimimin ortasından ta en başa kaçışlar var
bir elimde telefon üstünde adın yazar
düşünürüm seni zaman gelir o resmini
kışın biriydi o kaç parçaya bölünmüştük
yalnızlıklarımıza sarılıp nasıl da üşümüştük
ah aklımda silik düşler
geriye geriye dönüşler var
devrimimin ortasından ta en başa kaçışlar var
son anda işemek, çıplak ayakla dolaşmak, bira içip müzik dinlemek, karpuzu kabuğundan yemek, çocukluğumuzu hatırlamak(Merdivenlerde saçma çocuk muhabbetleri ve ölüme gider gibi bisikleti yokuş aşağı hıphızlı sürmek), balkonda çay içmek
çoğu zaman güzel bir şey. aslında önemli olan ön yargılı olmamız değil; hangi yargılara karşı ön yargılı olduğumuz. yaşadığımız yüzyılda çoğu şey ön yargıyı hakediyor. Hatta ön yargı bizi ayakta tutan en önemli şeylerden bir tanesi.
Hayatımın içinden akıp giden tren yoluna devam ediyordu. Ancak trenleri bir çok nedenden dolayı affedebiliriz. En basiti, o bir trendir. Arabaların tersine trenler dünyanın arka tarafında ilerler. istasyona yakın kenar mahalle evleri diğerlerinden biraz daha iyi haldedir. Ama raylarda yol alırken yalnızca kötü halde olanları görebilirsiniz. Hiçbir araba yolculuğu, bir memleket hakkında tren yolculuğu kadar fikir veremez. Bahçelerimize, çatı katlarımıza ve barakalarımıza bakarsınız, iplerde kuruyan iç çamaşırlarımızı görürsünüz. Bahçe süslerimize, kerevizlerimize, pırasalarımıza, verandalarımıza ve tuğladan yapılmış barbekülerimize bakarsınız. Flaman topraklarında boy gösteren, mahkeme kararınca onaylanmış ama tadı olmayan otları ağır ağır yiyen inekleri görürsünüz. Rayların kenarındaki, yere sabitlenmiş tozlu mermer ve granitlerin, sevdiklerimizin son durağı olan yeri simgelediklerini görmek istiyorsanız; trene binin.
(bkz: de helaasheid der dingen)