üsküdar ve çevre ilçelerdeki bayanları için uygulanmış bir sosyal sorumluluk projesidir. devamı dileriz. hakkında da şöyle bir yazıya ulaştım okuyun efenim.
Üsküdar Belediyesi ve Tiyatro Greyfurt'un ortaklaşa hayata geçirdiği bu sosyal sorumluluk projesinde, çoğunluğunu ev hanımlarının oluşturduğu sınıflar, haftada iki gün olmak üzere, üç aylık hızlandırılmış tiyatro eğitimi alırlar.
Sahnede durmanın ve beden eğitiminin temel derslerini alan kadınlar, bu sayede sahne ile tanışma ve kendilerini bu yolla ifade etme imkanı bulurlar.
Proje sonunda ise, gruba özel olarak kaleme alınmış bir oyunu sahnelerler. Kadına sözlerini sahneden söyleme ve kendini ifade etme imkanı sunan bu projenin ilk ayağı Mart-Haziran 2012 aylarında hayata geçirildi.
yapılması en gereksiz şakadır. soğuk zaten beyne giden hücreleri dondurmuş durumdayken saçma arkadaşınızın size doğru fırlattığı buz kütlesi ile o donan hücreler iyice donar ve arkadaşınız o andan sonra sizin için yaşayan bir ölüdür...
- ahmet
+ patttt !!
- hahaha
+ mına kodum gel lan buraya.
- aaaaaa
kağıt oyunları ata sporu gibidir. baba ile oynanmaz ama okey, tabu, gibi oyunlar oynanır. biraz daha burjuva işi olduğu için.
+ kanka batak oynayacağız ama 2 kişi daha lazım. babanı çağır beraber oynayalım.
- olmaz olum okey oynarsak olur.
+ neden kanka ?
- salak herif babam ile aynı masada batak oynayamam ben.
+ eee okey oynuyorsun ama
- olum o burjuva işi.
+ ya bi siktir git ya...
yıllardır paramla farklı üniversitelerde okuyup, her partiye katılıp, ama hiç birinde milli olamamanın vermiş olduğu hüzün ile yaşadım.sibel kekilli filimlerinin bütün sahnelerini ezbere blirim.ellerimden nasır, yüzümden sivilcem eksik olmaz.servetimizin haddi hesabını bilmiyorum ama yinede milli olamıyorum biri bana yardım eli uzatsın.son ümidim sözlüktü ama oda fıs çıktı.
bildiğimiz gibi kadınlar her ay belli dönemlerde regli dönemi dedikler dönemden geçerler.bu dönem sürecince kadınlarımız mutsuz, sinirli, duygusal vs... olurlar.bir gece yarısı bazı kadınlar konusunda ün yapmış kişiler ile oturup düşündük ve kadınların 7 gün regli dönemi ve 7 günde regli döneminden çıkış olarak bir ayın 15 gününü çıkardıklarını gördük.bu süre içersinde erkek her zaman ezilen taraf olur.yazımızı sonlardırırken bayların gerçekten iyi bir sabrı olduğunuda söylemeden geçemicem.
görür görmez ilk aklına gelen entry yazar.zaten senin ilk aklına gelen entry genel olarak bütün insanların aklına gelir.hemen yazar ve enter tuşuna basar.bu tip yazarlar yüzünden başlık altında aynı bilgileri görürüz.***
evrenin bir noktasında, küçük bir tırtıl gözlerini
hayata açmış. Doğal içgüdüleri ile hemen beslenmeye başlamış.
Ne bulursa yemiş. Bir süre sonra, yeterince büyüdüğünde,
kendine güvenli bir yer bulup, bir koza örmeye başlamış.
Bu kozanın içinde geçirdiği uzunca bir sürenin sonunda da,
rengarenk kanatlı bir kelebek olup çıkmış.
Minik kelebek, uçabiliyor olmanın da verdiği mutlulukla uçmaya
başlamış. Dağlar tepeler aşmış, ormanın her yerini dolaşmış.
Derken bir vadiye gelmiş. Rengarenk çiçeklerin bulunduğu bir
vadiye.
Etrafına şaşkın şaşkın bakarken, vadinin öbür ucunda bir papatya
görmüş. Bir anda afallamış. Ne düşüneceğini, ne yapacağını
bilememiş. içinden "Ne muhteşem bir çiçek" diye geçirmiş.
Ve vakit kaybetmeden yüzlerce renkli, hoş kokulu çiçeğin
üzerinden geçip doğruca onun yanında almış soluğu.
"Merhaba" demiş papatyaya, "sizi uzaktan gördüm ve yanınıza
gelmek istedim.". Nazlı papatya şöyle bir bakmış konuğuna ve
"Merhaba" demiş, "ben de yalnızlıktan sıkılmıştım zaten."
Ve konuşmaya başlamışlar. Kelebek ona hayat hikayesini,
nerede dünyaya geldiğini, geçtiği ormanı, tepeleri anlatmış.
Papatya da ona kendinden bahsetmiş. Birbirlerinden gerçekten
hoşlanmışlar. Kelebek bütün zamanını papatyayla geçirmiş.
Gece olunca beraber yıldızları ve ateş böceklerinin danslarını
seyretmişler. Gündüz olunca kelebek, kanatlarıyla papatyayı
güneşin yakıcı ışınlarından korumuş. Minik kelebek papatyayı çok
sevmiş. O kadar çok sevmiş ki, bir türlü onun yanından
ayrılamamış.
Papatyanın da onu sevip sevmediğini merak ediyormuş. Ama cesaret
edip de bunu papatyaya söyleyememiş bir türlü. Onu kırmaktan,
incitmekten, bu yüzden kaybetmekten korkmuş. Papatya da
kelebeği çok sevmiş ama o da bir türlü söyleyememiş sevgisini.
Duygularının karşılığının olmayacağından, bu yüzden kelebeği
kaybedeceğinden korkmuş. Böylece iki sevgili yan yana
ama sevgilerini paylaşmadan sürekli sohbet etmişler.
Böylece saatler saatleri kovalamış. Günler geçip de, kelebek
artık zamanı kalmadığını, gücünün tükendiğini anlayınca,
papatyaya
dönmüş ve; "Üzgünüm ama senden ayrılmam gerekecek" demiş.
Papatya buna bir anlam verememiş. "Neden" demiş. "Yoksa
benim yanımda mutsuz musun?". "Hayır" demiş kelebek. "Bilakis,
sen benim hayatıma anlam kattın. Fakat biz kelebeklerin ömrü
sadece üç gündür. Ve ben de ömrümü tamamladım. Artık
kelebeklerin hiç ölmediği bir yere gitmeliyim."
Papatya bu duruma çok üzülmüş ama yapacak bir şey yokmuş zaten.
Kelebek artık hiç gücünün kalmadığını, daha fazla
tutunamayacağını
fark ettiğinde, son bir gayretle papatyaya "Sevi seviyorum"
diyebilmiş ancak. Papatya donakalmış. Sadece "Bende..."
diyebilmiş kelebeğin arkasından. Ardından da gözyaşlarına
boğulmuş.
içinden "Keşke onun da beni sevdiğini bilseydim.
Keşke onu sevdiğimi söyleyebilseydim." diye geçirmiş.
Papatya, sevdiğinin onu sevdiğini bilmeden geçirdiği günlerin
acısına dayanamamış. Bir süre sonra yaprakları önce solmuş,
sonra da dökülmeye başlamış.
Her düşen yaprakta papatya, "seviyormuş" diye geçirmiş içinden.
işte o günden beri, bunu bilen aşıklar,
sevgililerine soramadıklarını hep papatyalara sormuş:
"Seviyor mu, sevmiyor mu?"...
bir tane olan annelerimizin tamamen masum bir şekilde söylediği laflar veya cümlelerdir.
+anne bak köpek aldım
-aman ne çirkin şey bu
+olurmu anne alman kurdu bu
-aman iyi adı ne bunun
+daha koymadım
-karabaş olsun
+anne! dişi bu köpek hiç karabaş olurmu
-tamam o zaman beyaz baş olsun
+hönk!
iki genç kızımız organize sanayi bölgesine ilk adımları attıktan sonra,saniyi halkı ellerindeki ingiliz anahtarını bir anda yere atar ve bir sigara yakar. ağır adımlarla kapı önü diye adlandırdığımız bölge de gelen iki genç kızımızı keserler...
+kızım! Burda satış yapmak sence akıllıca bir durummu ?
-yaa sen delisin ya burası cennet cennet...
+ne cenneti kızım baksana şunlara sanki bizi yiğecekler..
-yok yok bakarlar ama saldırmaz onlar
+Ben gidiyorum
-Hönk!
eskişehir anadolu üniversitesinde eşcinselleri savunan bir konferans da bayan ablamız farkında olmadan eşcinseller dicene 'ibneler' demesi ardından 'lan ne dedim ben ' diye tepki vermesi