yurdum insanını düşününce aklımda canlanan bir hayal. nerden aklıma geldi bilmiyorum da şimdi bir düşünün ufo inmiş anadolumuza, cavit amcanın tarlasına. hemide ufo clk, sağlam yani. cavit amca yatağından bir hışımla bismillah diye kalkmış, ödü bokuna karışmış tam tabiriyle. pencereden bakmış sonra bir hışımla küreğini almış eline, hanımın 'ne oldu beey' sorusuna 'yine hıyarları çalıyor ibneler' diye cevap vermiş. ondan sonra tarlanın içine kürekle dalmıştır. tabi uzaylı cavit amcayla daşak geçio efenim hıyarlarını çalıyo. cavit amca da ana avrat kovalıyor uzaylıları kürekle. ilerde olursa yaşanır benden demesi.
yılmaz erdoğan'ın aldatılması halinde yazacağı şiir öbeği. aslında ben senin beni bir saniye bile aldatmama ihtimalini sevdim diye yazcaktım sığmadı. hani derler ya ben seni aldattım ama tek gecelik. ''hadi ya, o zaman olur''
efenim çok gaddarca bi başlık. senin canın cananın kopya istemiş vizede sen vermemişsin ne kadar gaddarca. başlıktan böyle inek bir elemanın gururuna yediremeyip kağıdına kapanması gibi anlaşılabilir, o bambaşka bir vakadır, ayrılma sebebidir. ancak şimdi bir düşünün ki vizeye çalışırken sevgilinizi çağırmışsınız, 'ben arkadaşlarımla çalışcam' diye cevap almışsınız. üstüne günlerce dışarı çıkamamışsınız, sizi sinir etmiş kızcaaz. ondan sora da size aldığı püf soruları bile vermemiş.. ne yaparsınız??
ilk önce vize ile ilgili bulunabilecek bütün kaynaklar ele geçirilir. güzel bir müzik eşliğinde her şey planlanır. ondan sora inekler misiniz günlerce kopya mı hazırlarsınız bilemem ama büyük gün sevgilinin yanına oturulur. nasıl iyi çalıştın mı sorusuna dudak altı sırıtmasıyla çalışamadım diye cevap verilir, ondan sonraki o üstünlüğünün verdiği gururla da 'sana çalış dedim değil mi ben' azarı yendikten sonra kaşları iki kez oynatıp ilk yarım saatte tüm sorular çözülür.
ve işte büyük an, sevgiliniz kopya istiyor, ve şok içinde;
-aşkım, aşkım şu soruyu versene..
+duyamadım aşkım mı dedin ne diosun bağır biraz?
-lan olum şu sorunun cevabını ver diyorum sinir etme beni.
+olum mu? o da kim.. *
-ya ben seni duyamıyorum, en iyisi çıkıyorum ben.
ve artık amerikan filmlerinin zafer müziğini duyar gibi kulağınızda orayı terk etmişsinizdir.
herkese önermiyorum tabi, ayrılma sebebidir. ama unutulmamalı ki; intikam soğuk yenen bir yemektir.
öyle bir aile ki, kafa yapıları biraz daha geniş olsa evin içinde çok fena seks cümbüşü yaşanır.
şimdi evin içinde bir karı bir de koca vardır. karı ağır kaçıyor ama yine de karıdır efenim o. bir de çocuklar vardır.
aşk-ı memnu dizisinde ise bu durum şöyledir.
adnan bihter'den, bihter behlül'den, behlül bihter'den, nihal behlül'den,beşir(bildiğin uşak) nihal'den, katya(hizmetçi karı) beşir'den, bir kız daha var tombik bişey o da uşakların kızı o da beşir'den, matmazel adnan'dan, bihter'in anası da katlakça bir şekilde andan'dan hoşlanmaktır.efenim şimdi düşünün ki triblex bir ev ve içinde oluşan şu durum. bu nası aile lan. ki kanımca evin küçük çocuğu da behlül'den hoşlanmaktadır. ne zaman görsem behlüüüül diye atlıyo. hormonal bozukluk olabilir.
efenim her ilişkide yaşanır bu. özel olan şeyler vardır. ilk sen..... ile başlayan cümleleri geçtim. onlar zaten mavradır. ama şöyle bir şey olur örneğin, bu kafe bizim için özel olsun, benden sonra kimseyle gelme tamam mı gibisinden sözler verilir, daha sonra bakarsınız ki, ben öyle bir şey söylemedim paranoyak mısın, hem ne gerek var öyle saçma şeylere diye serzeniş edilir. ulan hani aşkından ölürken sallıyordun, şu böyle olsun bu böyle olsun diye. inanmayın bu saçmalıkları arkadaşım. rahat rahat sözler vermeden ilişkinizi yaşayın. ben yandım eller yanmasın demiyorum, ben yandım eller de yansın ki görsünler neymiş. düzgün düzgün ilişki kurun olum. sallamadan etmeden, kızlar bide duygusal olunca her şey özel olsun isterler, sonra geçince paranoyak muamelesi görürsün.
eğer erkekseniz ve yanınzda bir kız varsa, kalkıp bayanın yanına oturuyorsa kendinizi göt olmuş hissedeceğiniz hadisedir. kız kalkar bir kadının yanına oturur, düşünürsünüz lan benim neyim eksik lan, ter mi kokuyorum, neden rahatsız oldu, acaba dindar mı falan diye. zor bir durumdur.
fakat en acı veren olay ise dolmuştaki kızın yanınızdan kalkıp başka bir erkeğin yanına oturmasıdır ki yerin dibine geçme vaktinizdir o an. bunalıma girersiniz. *
siyaset ve yaşamı ele geçiren en güçlü canavarlarımızdır ideolojiler.ideoloji;bir merkezin,bir toplumu veya topluluğu yönetmek için ürettiği;düşünsel,felsefi,bilimsel,hukuksal,dinsel vb.. kavramları kullanma ve bütünleştirme sanatı olarak adlandırılıyor..yani insanları kullanma sanatı..
ideoloji,bin yıllardan beri insanların refahları düşünülerek,bir amaca yönelik kullanılmış.toplumları etkilemiş,savaşlara yol açmış,barışı getirmiş.her insan kendine yakın geleni seçmiş,seçtiği amaçlar uğruna çalışmış.çalışırken de,kendi ideolojisinin güzelliklerini göstermek için,diğer ideolojilerin temellerini incelemiş ve kurulan düşünce akımlarından daha güçlü bir canavar yaratmak için çaba göstermiş..bu çaba işin normal yanı gibi görünse de aslında insanları bir yarışın içine itiyor.senin ideolojin benimkinden daha doğru,seninki yanlış,seninki saçma,seninki anlamsız,seninki gelecekte insanları refaha ulaştıramaz!ama benimki bu söylediklerimi yapar.. bu yarışın sonuçlarından birisi bu istemsiz oluşan cümleler.. yine işin normal yanı gibi görünüyor..eğer bir insan bir amaca ulaşacaksa bu cümleleri kullanmak zorunda oluyor..
insanları etkileme sanatıdır ideolojiler.başarısız insanlar kendilerine bir yol bulabilmek,güçlü durabilmek için;yani psikolojik olarak bu oyunun içine düşüyor.şöyle diyelim,köyünde toprağından başka bir şey ile ilgilenmeyen bir insana,din ile ilgili bir şeyler söylediğinde artık o ideoloji kendisine ait oluyor..sokakta ekmek parası kazanmak için çalışan bir insana ezilen halkımın ezilen insanı,gel sen de bizimle çalış deniyor.savaşlarda vatanı için ölmüş insanlar üzerinden kelime oyunları yapıldığında milliyetçilik doğuyor..bu örnekler çoğaltılabilir..işin vahim yanı,insanların ideolojileri kabullenmeleri zayıf yanlarından oluşuyor..ben dinciyim,sağcıyım,solcuyum,ulusalcıyım,liberalim,komünistim denildiği zaman,neden diye sorulduğunda yukarıdaki cevaplar inliyor kulaklarda.. ideolojinin neden yapıldığını neden onu tercih ettiğini aslında çoğu insan bilmiyor.. psikolojinin,kelime oyunlarına yenildiği aslında bilinmiyor.. amaç hep güçlü durmak..güçlenmek..
peki sonuç ne oluyor.. siyasilerin savunduğu ideolojiler hangi insanı refaha ulaştırmış.. ben göremiyorum.. ne dinci huzurlu,ne sağcı,ne de solcu.. peki bu ideolojiler neden yapıldı.. akıllara sorular geliyor. bu ideolojiler birbirleri için mi yaratılmış acaba diye.. bir oyalama kampanyası ve yıkım yok mu ortada.. devamlı insanlar eziliyor,ezilmek kelimesini en çok komünistler,sosyalistler kullanır.. peki soruyorum,durum böyleyken tek ezilen onlar mı.. ortada bir düşünce ezikliği yok mu..
insanlar birbirlerini dinlemeden,sağındakini solundakini dinlemeden nereye varabilir.. savundukları ideolojileri için birbirlerine hakaret etmeyen kaç insan var dünyada.. ya bu oyun insanları birbirine düşürmek için yapılmışsa,ya geride kalan canlar bu oyunun bir parçası ise.. ya geride kalan insanlar da kullanılmışsa.. hangi sistem bize zenginlik vermiş ki söyler misiniz!!hangi sistem refahı getirebilmiş!
peki ya hangi akıl bu sistemlerin her insana göre düzenlenmiş biçimini akıl edebilmiş.. var mı her insan için ortak bir ideoloji var eden.. bunları düşünmeden körü körüne savunduğunuz ideolojiler sizi ne hale getirmiş,hala göremiyorsanız canla başla devam edin,hiçbir lafım yok..ancak şunu da unutmayın;damarlarınızdaki o asil kan,siz düşünemedikçe sizi hiçbir zaman asil yapmaz!
normal insandır. seviyorsa çekmelidir, fakat şu dizeler biraz daha iyi anlatır olması gerekeni;
Öksürüyorum fakat içimdeki seni hala atamadım ciğerlerimden. Dünyamdaki her şey, yani; sen, şimdi yoksun. Kulağımda yine de zevkli bir tını var, hayat dans ediyor kovuklarımda. Sana bir öpücük verdim, fakat senin değilim. Gökyüzü hiç bu kadar mavi olmamıştı, seninle olduğu gibi şimdi de. Senin için neyim bilmiyorum ama ne olmadığımı biliyorum.. Hayat dans etmektir, sen bana yürümeği öğütledin, oysa koşmak istemiyordum, sadece dans etmek istiyordum.
Sensizlik bana 'sen'i öğretti. Işıltıyla bakardı gözlerin, şimdi solmuş. Hayat ne kadar suçluysa, kadercilik oyununda, biz de suçluyuz kendimizi bilemedik. Ben her zaman sensiz kaldım, senin yanında bir dolu ben vardı. Şimdi ise kendimi alıyorum senden. Ve bunu yaparken dans ediyorum, durmak yok, müziksiz değil, dünya sesleniyor, bana ince tonda söylüyor şarkılarını, narin ve hassas, ,işte bu yüzden seviyorum seni. Bana beni öğretiyorsun, oysa bundan haberin yok. Sadece kendini düşündün, şimdi ben dans ediyorum, sen hala kendini düşünüyorsun.
Ve acı çektirmek mi önemli olan, son cümleler acı çektirmek için kullanıldı. Hayır acı çektirmeyeceğim, sadece dans ettiğimi söyleyeceğim. Hassas bir tonda ilerliyorum, ritmi yakalayabiliyor musun; Hayır bağırmana gerek yok, ne kadar ötede olsan da seni duyabiliyorum, acı çekmeyeceğim, gökyüzü yine mavi.. Son cümleler etkileyici olmalıdır, bense sade olsun diyorum. Sen son cümle ol, ben de sade.
belki sevgili, belki anne belki bir başkasıdır ama aynen başlıktaki kadındır.örneğin ilk sigara biter, tam ardından ikincisi yakılacaktır. sevgiliyse eğer yanınınızdaki tam anlamıyla sıçtığınızın resmidir. o ikinci sigara yakıldığı anda, ''daha yeni söndürdün, hiç kendini düşünmüyorsun, oda duman koktu dır dır dır.dır.dır.''
lan bi sussana, belki ben ikinci sigarayı yakınca daha fazla zevk alıyorum. ondan sonra bu dır dır ederken lanet edip sigarayı yarıda söndürürsünüz. içtiğiniz sigaradan da bir şey anlamazsınız. bir gün birinin üstünde söndürcem de dur bakalım..
--spoiler--
-romayı kim yaktı
+anam.
-evladım senin anan kim.
+kanuni sultan süleyman
-ilk halife kimdir?
+imparator neron..
-çocuğum karıştırıyorsun, roma'yı yakan hz.şaban'dı.ilk halife imparator neron, yani padişah neron roma'da
hz.şaban ile beraber ananı günde bin dörtyüz elli üç kere kanunen... afedersiniz mahmut bey tansiyonum düştü galiba, bu sınıfa gelince hep böyle oluyor..
--spoiler--
ülkemizde tartışılması gereken ülkemize has sorunları kapsaması gereken konu..
gördüğüm kadarıyla ülkemizde erkeklerin ve kızların anormal şeyler yapmasına etki eden etmenler şunlar;
-aileden kopuk olma, kötü ve ilgisiz bir aile ortamı.
-kurumlara karşı güvensizlik(siyaset,sosyolojik kurumlar vs )
-dile ve vatana karşı hiçbir duygu beslememe.
toplumumuzda pek çok töre cinayeti, cinayet ve hertürlü insana zarar verecek olayların asıl kaynakları arasında eğitimsizlik var gibi görünse de, eğitimli insanların da uyguladığı şiddet ortadır.(en azından gergin siyaset ortamını örnek verebilirim) tartışılması ve çözüm bulunması gereken bir konu..
dizilerde moda haline gelmiş olay. yediden yetmişe herkes evin içinde sabahın sekizinden, yatma vaktine kadar sanki bir baloya, düğüne, partiye gidecekmiş gibi dolaşır.
arkadaşım evde pijamayla rahat rahat dolaşmak varken ne bu kasıntı yahu, sabahtan giyiyorsun ayakkabıyı, leş gibi olmuyor mu ayağın, kokmuyor mu. çıkar bi çorap geçir ayağına gez rahat rahat. sıçmaya gidiyorsun, çıkarmak zor olmuyor mu lan üstündekileri.. bu kadar mavra olur. bana şimdi asillik, kalitelicik masalları uydurmasınlar, asillik giysi midir olum. bi rahat ol, bi özgür ol yav. bi insan olun arkadaşım. adamın asabını bozmayın, bu ne serkeş hayat, bu ne bohem...
fotoğraf çekmek bir sanattır.öncelikle bunu vurgulamak isterim.bildiğiniz üzere sözlüğümüz sanat aktiviteleri açısından önem arz eden sözlüklerden.sanat demek,farklılık demektir.kişisel bir şey tabi ki herkes sanat budur şudur der,kimse de bir şey diyemez.fakat fotoğraf çekilirken,insanın neden dumur olduğunu düşündüm ve şu sonuca vardım;
öncelikle fotoğraf makinesini görmeyen birini düşündüğümüzde, hiçbir şey yokmuş gibi çektiğinde flaş patladığında ve kişi bunun farkına vardığında, 'ne yaptın ya,sil hemen' cümlesini yöneltir.çoğu kişi bunu der.anladığım kadarıyla bunu diyen kişi,kendini beğenmemektedir.düşündüğü şey,bilincinin çok çok altında,kendine güvenmeme sorunudur.biri gördüğünde zaten kendisi umursamayacaktır,fakat tam o an,kötü bir durumda olmamasına rağmen hayatında yaşadığı güvensizliği açığa vurur..
ve sıra geldi fotoğraf çekilirken verilen poza;
artık güvensizlik sorunu ortadan kalkmıştır,kendine güvenme hali ile,hadi şimdi çek denir ve saçma pozlara girilir.bu da aslında kendine güvendiğini belli etmesine rağmen,güvensizliğini gizleme çabasıdır.verdiği poz ile kendini ne kadar beğendirmek istediğini belli etmeye çalışır.
fotoğraf ile uğraşan usta biri;insanın karakterini fotoğraf çekerken anlar..
şu an haber kanalında ahmet türk'ün açıklamaları doğrultusunda, sanki öcalan suçsuzmuş gibi, sağlığı yerinde değil, biz kürtler imralıda öcalan'ı yalnız bırakmayız tarzında açıklamalar yapıyorlar. hukuk adı altında, mahkumlara nasıl davranılması gereken kanunlara göre hareket edip, ortalığı karıştırıyorlar.
şimdi sorarım, akp açılımla ne yapmak istemektedir. eğer özgürlükse istenilen şey, özgürlük bu ülkeyi savaş ortamına sürükleyen bir adamı savunmak mıdır, sadece kendine müslüman olmak mıdır?
dtp şükretsin öcalanın içerde olduğuna, dışarı salsalar öcalan çıktığı gibi vurulur. milletin damarıyla oynuyorsunuz, açılımdı şuydu buydu diye.
eğer biri senin annene söverse kavga edersin. eğer biri ölmüş annene söverse onu parçalarsın.
biz yıllardır dış güçler ile savaşarak milyonlarca insan kaybettik, bunlar türktü, kürttü, lazdı, rumdu.
şimdi de binlerce insan evladını kaybetti. şu medyadaki açıklamaları okuyorum da, bir açılım değil, bir küfür gibi bu halka. bizim halkımız mı bunu hak ediyor yöneticilerini iyi seçmeyerek, yoksa halkımıza haksızlık mı ediliyor; işte bu da paradoks.
gördüğüm kadarıyla en nefret edilen kadın burcudur. karakteristik özellikleri sebebiyle acınmayı seven kadınların, erkeklere çektirmesinden mütevellit oluşan bir önyargı durumu oluşmuş. efenim ben de çok çektim ikizler burcu kadınından. lanet olsun ikizler burcu görünce kaçar hale geldim. bir ikiyüzlülük, hissetmediği şeyleri söyleme, ben sensiz yapamam diyip arkanı iki döndüğünde hemen başka erkekleri ayartma, ondan sora devamlı bir ilgi bekleme, ilgi aldığında da rahatsız olma. say say bitmez. her olayda emrah modu. dünyanın en acı çeken insanı kendisiymiş gibi bir hava estirme. bu ne acındırmacılıktır ya. yaradılış.. bir şey diyemezsin tabi.
ikizler burcu kadınları bozulmasın ama, mutluluk sizin için çok zor. ikiyüzlüsünüz çünkü. söylediğiniz şeyler ile düşündüğünüz şeyler çok farklı. bunu da görmüyoruz sanıyorsunuz. mutlu olmayı hak edenleriniz de vardır elbet ama hak etmiyorsunuz, doğruya doğru. dost acı söyler.
ha bir de ikizler burcu erkeği vardır. bunlar kadınlardan da lanet. topunuzu sevmiyorum ulan. ikiyüzlü ikizler burcu insanları..
hristiyanların mantığına göre olay şudur: tanrım ben sana dua etmek istiyorum ama işim gücüm var, yaşamak için bir şeyler yapmak zorundayım, bu yüzden yaktığım bu mum, ben yokken kilisede dualarım yerine geçsin. sönene kadar dualarım kabul olsun..
göründüğü üzere gayet hoş. aman müslümanlara mum vermesinler, yanmayan cami kalmaz. özellikle türk müslümanlara.
düşüncenin insan vücuduna tesir en eden en ilginç yanı, kendini düşündüğün şeyden alamayınca vücudu kilitlemesi. tespitlerim sonucunda şunu fark ettim, beklenti halindeyken insanlar genelde sadece bekliyorlar. eğer bir şey yapmışsan ve sonucunu bekliyorsan, vücut stresten dolayı adrenalin salgılıyor, böylece aynı zamanda heyecan duyuyorsunuz. fakat ne ilginçtir ki, bu durum insanları dünyadan soyutluyor. örneğin sevgilinden beklenen ve saatlerce gelmeyen mesaj sonucu, çoğu insan hiçbir şey yapmadan oturur, ders çalışmaz ya da öss senesinde bizzat yaşadığım olay mesela; okumak istediğim kitapları okuyamamıştım, canım istemiyordu bir şeyler bekliyordum çünkü...
beklentiler, insanın gelişimini engeller. bu yüzden biraz mantıklı olunmalı. hayatları o kadar boş harcanır hale getirdik ki, önemli olan şeylerin sadece beklentiler olduğu bir dünyada yaşar hale geldik. hem beklemeyi hem de bir şeylerle uğraşmayı öğrenmeli insanlar. en azından bu yazıyı okuyanlar...
her sorduğunda çok yalnızım diyip melankolik takılan tipler vardır. yalnızlığı sorun edinir, sonrasında da üzülür falan. kardeşim bütün gece oturuyorsun, sabahın köründe yatıyorsun, akşam kalkıyorsun, herkes evine geçmiş akşam yemeğinden sonra mayışmış oluyor. ondan sonra çıkıp da yalnızlık naraları atıyorsun. sinir oldum sana. seni, kınıyorum arkadaşım. düzgün ol biraz lan, git erken yat, biraz insan içine karış. sinir yaptım.
ben diyorum gümüşhane sen diyorsun götüm şahane insanlarıdır. sorulduğunda hobileri arasında kitap okumak en önce gelir; '' ben yüzüyorum, sora televizyon izlemeyi, dvd player ile oynamayı* he bide kitap okumayı seviyorum, hobilerim bunlar'' diyen tiky kızlar genelde götleriyle kitap okuyan insanlardır mesela. ulan kitap okumak nasıl hobi olur. nasıl su içiyorsan, besleniyorsan, kitap okumak da zorunlu bir ihtiyaç. hiç duydun mu en büyük hobim su içmek diyeni. kısacası beyinsiz insandır. okuduğu kitaplarla hava atar. nası havyar yiyip hava atıyorsa bazıları bu da kitap okuyor diye hava atar. milletimiz kitap okumayı hala benimseyemediği için hobi olarak görülüyor mesela. neyse işte öyle. fazla söze gerek yok.
-aşkım keşke bu film hiç bitmese dimi..
+* (sokacam filmine ya bu ne ak) hıhı evet tatlım, çok zevkli..
-aşkım bu filme tekrar gelelim mi haftaya..
+(hay ak seninle tanıştığım güne) ayıp ediosun aşkım, dvdsini alırız hatta istersen..
kendisi albüm alamamaktadır, çok üzülmektedir, aylin aslımla girdiği muhabbette, aylin aslım'ın verdiği kapağa; ama albümü taksitle alamıyoruz ki, taksit yapmıyorlar ki.. diyerek aylin aslım'a laf koyduğunu zannetmiştir. hatta zannımca hala zannetmektedir. kendisine karpuz almasını öneriyorum.. ama 12ye bölsün öyle yesin.. *