yıllar sonra düşündüğümde hiçbir anlamı olmayan bir nicki neden alır bir insan diye düşünürken buldum kendimi. gerçekten ben bu nicki neden almıştım? ilk yazar olduğumda nickime bakıp böbürlenmiş miydim? *
kanetmark olarak çok garip duygular içerisindeyim.
an itibariyle kendimden garip kokular almaya başladım, saçlarımın kırıkları bile kırıldı, her tarafı yağ, pislik içindeyim. boka batmış gibiyim yani anlayacağın. ama elden bir şey gelmiyor, gönül isterdi ki şimdi biri gelip itfaiye hortumunu tutsa üstüme deterjanla beraber. yapacak bir şey yok. insan üşenince duşa girmiyor. girmemeli.
yurdum insanını düşününce aklımda canlanan bir hayal. nerden aklıma geldi bilmiyorum da şimdi bir düşünün ufo inmiş anadolumuza, cavit amcanın tarlasına. hemide ufo clk, sağlam yani. cavit amca yatağından bir hışımla bismillah diye kalkmış, ödü bokuna karışmış tam tabiriyle. pencereden bakmış sonra bir hışımla küreğini almış eline, hanımın 'ne oldu beey' sorusuna 'yine hıyarları çalıyor ibneler' diye cevap vermiş. ondan sonra tarlanın içine kürekle dalmıştır. tabi uzaylı cavit amcayla daşak geçio efenim hıyarlarını çalıyo. cavit amca da ana avrat kovalıyor uzaylıları kürekle. ilerde olursa yaşanır benden demesi.
altıncı nesil yazarların sağlam yazarlarından, zira final sabahı iki kalkıp 'aman beaa açıp iki sözlüğe bakıyım'' derken adam akıllı iki şey okutmuştur sağolsun. okuyoruz bakalım devam etsin kendisi.
edit: şu iki olayına neden bu kadar takıldım ben de anlamadım.
altıncı nesilin parmaklarını çıtlatarak beklidiği güruh. sıçtınız olm. bunlarla öyle dalga geçtik ki, acısını öyle bir çıkartacaklar ki sizden ben gelmeyin derim.
yılmaz erdoğan'ın aldatılması halinde yazacağı şiir öbeği. aslında ben senin beni bir saniye bile aldatmama ihtimalini sevdim diye yazcaktım sığmadı. hani derler ya ben seni aldattım ama tek gecelik. ''hadi ya, o zaman olur''
erkek gibi terk edildiğini söylemesi gereken erkektir. yoktur ayrıca öyle bir erkek. ha ilk kez sevgili yapıp evleniyorsa bilemem tabi de mesela ben bir terk edildim, yemin ediyorum götüme şemsiye sokup açsalar bu kadar koymaz. içe doğru sıçmak neymiş o zaman öğrendim. geçti acısı tabe.
efenim çok gaddarca bi başlık. senin canın cananın kopya istemiş vizede sen vermemişsin ne kadar gaddarca. başlıktan böyle inek bir elemanın gururuna yediremeyip kağıdına kapanması gibi anlaşılabilir, o bambaşka bir vakadır, ayrılma sebebidir. ancak şimdi bir düşünün ki vizeye çalışırken sevgilinizi çağırmışsınız, 'ben arkadaşlarımla çalışcam' diye cevap almışsınız. üstüne günlerce dışarı çıkamamışsınız, sizi sinir etmiş kızcaaz. ondan sora da size aldığı püf soruları bile vermemiş.. ne yaparsınız??
ilk önce vize ile ilgili bulunabilecek bütün kaynaklar ele geçirilir. güzel bir müzik eşliğinde her şey planlanır. ondan sora inekler misiniz günlerce kopya mı hazırlarsınız bilemem ama büyük gün sevgilinin yanına oturulur. nasıl iyi çalıştın mı sorusuna dudak altı sırıtmasıyla çalışamadım diye cevap verilir, ondan sonraki o üstünlüğünün verdiği gururla da 'sana çalış dedim değil mi ben' azarı yendikten sonra kaşları iki kez oynatıp ilk yarım saatte tüm sorular çözülür.
ve işte büyük an, sevgiliniz kopya istiyor, ve şok içinde;
-aşkım, aşkım şu soruyu versene..
+duyamadım aşkım mı dedin ne diosun bağır biraz?
-lan olum şu sorunun cevabını ver diyorum sinir etme beni.
+olum mu? o da kim.. *
-ya ben seni duyamıyorum, en iyisi çıkıyorum ben.
ve artık amerikan filmlerinin zafer müziğini duyar gibi kulağınızda orayı terk etmişsinizdir.
herkese önermiyorum tabi, ayrılma sebebidir. ama unutulmamalı ki; intikam soğuk yenen bir yemektir.
+anne geçen gün babam sen evde yokken sizin yatak odasına bir kadınla girdi o kim?
-!!!???
+uzun boylu genç bi kızdı böyle kim o?
-!!!!???
+çok garip sesler çıkarıyordu anne kim o?
-...
+tanıyor muyuz anne biz onu?
+anne neden ağlıyorsun?
eğer ayrı şehirlerde iseniz telefon muhabbetleri en zorlu muhabbetlerdir.
-oğlum domuz gribi var, dışarı çıkma, otobüslere binme, kimseyle selamlaşma.
+hea tamam anne tamam.
-tamam deme bana dolaşma dedim.
+tamam anne.
-ne yedin bugün bakiyim.
+tamam anne.
-oğlum manyak mısın ne yedin diye sordum.
+hea ne yicem nugget falan işte.
-bak sağlıksız besleniyosunuz sora hasta oluyorsunuz. marketten iki domates al biraz sebze ye oğlum.
+tamam anne.
-havalar da soğuycakmış bak istanbul'da kar yağcakmış dışarı montsuz çıkma.
+tamam anne.
-aferin oğluma. öyle çok kızlarla da samimi olma, düşünme oğlum bağlanma kimseye.
+tamam anne.
-üzmeye deymez kendini..
+tamam anne.
-hadi kapatıyorum öp beni bakim.
+tamam anne.
-hadi kapadım.
+tamam anne.
dıt dıt dıt.
+olum lan sar kasedi başa iki saat sora tekrar arar
>lan olum yapma şu kadına şunu annen lan o senin.
+sus çarpcam ağzına yüzüne sar kasedi.
ne kadar zamandır buradayım
ne kadar zamandır dipte
ve ne kadar zaman denizin dibinde olurdum
eğer beni kurtarmak için orada olmasaydın
savruluyoruz,her gece savruluyoruz
sürükleniyoruz, birbirimizden yalnız sürükleniyoruz
ihtiyacımız olduğunu göstermeden
fakat yaraların erirse düzelebirdim
ne kadar zamandır yaralıyorum seni
ne kadar zamandır
ve ne kadar zaman dizlerimin üzerindeydim
yalvarırım, yalvarırım bağışla beni
savruluyoruz,her gece savruluyoruz
sürükleniyoruz, birbirimizden yalnız sürükleniyoruz
ihtiyacımız olduğunu göstermeden
fakat yaraların erirse düzelebirdim
teşekkür ederim bana karşı sabırlı olduğun için
olmam gerekenden daha zayıfım artık
çaresizlik ve kıskançlık aklımı kör etti
ve benim için nasıl uçtuğunu göremedim.
'' hesap günü birtek hesaptan soracaklar. hesap günü, birtek hesaplarımız hesaba çekilecek. '' diye cevap verilip duygusal moda girildiğinde hassiktr oradan diye cevap alınabilir, alınmayabilir de.
ben seninle birgün veysel karanide haşlama yeme ihtimalini sevdim. ankaranın karbonmokonsit kokan sokaklarında bir karbonmonoksit olma ihtimalini sevdim. ama sen karbondun; bense monoksit.