yüreğinin derinlerinde fırtınalar kopmuş, hayata karşı koyma gücü tükenmiş er kişinin huzursuzluğa yakarışıdır.
çekil huzurumdan! gelecek hayallerim vardı benim. umudumla doğdum, umudumla büyüdüm. oysa annemin kokusunu ilk aldığım anda hissedebilmiştim umudumun, huzurumun, zorlamakla oluşmuş yüreğimin defalarca hırpalanacağını. oysa yalan arasında en doğrusuydu benim yalanlarım. ağlıyorum şimdi bak. uzun zaman oldu ağlamayalı. ama şimdi ağlıyorum bağıra bağıra. anıra anıra ağlıyorum. sesim çıkabildiğince, gücümün yetebildiğince ağlıyorum. Allahım sanırım aklımı yitiriyorum .. çekil huzurumdan, çok geç ama çekil huzurumdan. gitsende yokki artık faydası. seni sevmiyorum. seni biten hayatıma dahil edip dibe vurmuş huzuruma tekrar umut katacağını sandığım ve içi yalanlarla dolu balonları havaya fırlatmama nedden olduğun için lanet ediyorum kendime. biliyorum patlayacak o balonlar ve tüm yalanlar düşecek başıma tekrar altında kalacağım ama bu defa gücüm yok. ezilip gideceğim ...
birbirini teselli etme modunu yaşayan iki çok yakın arkadaşın diyaloğu.
bazen " boşver kanka bir üçlü saralım " diye de devam eder. hani şarkısı da var ..
anneye yakarıştır.. ağlayamıyorum annem! küçücük evimin daracık odasında küçücük lambamla ve içi izmaritle dolu kül tablamda bilgisayarda oyalanacak birşeyler kurcalarken ağlamak istediğimi hissettim. bu hisssimin verdiği hüzün, boşluk belki çaresizlik ve kimsesizlik ağlayacak en büyük nedenimin sen olabileceğini hatırlattı bana. açtığım en güzel şarkının ardından bir süre sıktım kendimi... kızardım, bozardım, iç çektim, kendimce ağzımı burnumu büzüştürerek ağlama triplerine boğuldum. ama yok! damla yok! ağlayamıyorum anne, tüketmişim tüm gözyaşlarımı.. artık sana bile ağlayamıyorum ..
gelişi güzel hayatının herhangi bi yerinde ' işte tam hayatımın ortasındaki nokta bu an ' dedirten ve kısada sürse başından sonuna kadar destan gibi yazılan gecelerdir yakılası geceler.bir bakışın bir dokunuşun daha fazla nekadar uzun sürebileceğini kestiremediğin tanrının içinden dans ederek geçtiği andır.Sonra bu hazzı yaşatan er kişinin herhangi biri gibi olup bitti dediği anda irkilip gözlerini açtıran sebebin yükselen ateşle teninin ısındığı olduğunu anlamaktır geceyi yakmak...Elinden bişey gelmez ateş sönene kadar,en sonunda yine küllerini alıp gidersinn...
kanımca kendisi bir ağaç cinsi olup, şu aralar laz şivesi ile küfrünün de varolduğunu duyup saatlerce güldüğümdür. o söylüyor;
"amina karayemuş odunu girsun."
tüm olumsuz ve kötülüklerin üst üste geldiğini hissederek çevrende güvendiklerinde dahil olmak üzere herkesten arka arkaya kötülük görmek. güvenin alt üst olur, hayata tutunmakta zorlanır, gücünü tüketirsin.
çeşitli nedenlerle belkide acilen ayrılmak zorunda kaldığın evinden pılını pırtını toplayıp giderken, nerelere sığacağını bilememek. üç eş eşyanla ortalarda olduğunu hissedip onlarca seçeneğinle baş başa kalıp ne yapacağına nereye evim diyeceğini bilememek.
hayatın boyu kendine ait tek varlığından evinden ayrılırken içinde yanan kırk mumla odana, mutfağına, iyi kötü tüm anılarının yaşandığı her bir köşesine dikkatlice bakmak. sonra da bavullarının yığılı olduğu odandaki ilk gününü, ilh heyecanını ilk koşuşturmalarını hatırlayıp bir iç çekmek ... ardından da bir kaç damla göz yaşı!
sözlük yazarlarının ve açılan başlıkların git gide bokunun çıkartılması yerine, daha seviyeli, bağnazlıktan uzak, hepimizin tanımını ve amacını bildiğimiz sözlük anlayışının saptırılmaması için çağrıda bulunmak.
çıkarttığı tiz sesiyle insanı koltuğundan hoplatan, her defasında " bağırmakla iş mi yaptırılır " cümlesini sarfettiren, ahlakı, acıma duygusunu, samimiyeti, dürüstlüğü eskilerde unutmuş garip kişidir.
sevgini dillendirmenin en güzel gösterge cümlesidir. ötesi yoktur. bilinir ya da bilinmez. bu duygu düşmüşse yüreğe sadece yürekte yaşanır. iki kardeşin ayrılacağını bilmekse iç burkar, can yakar. ancak yaşaman gerekenin önüne sonuna kadar geçilmeyeceği görülür. pes edilir!
içinden bir parçanın söküldüğünü hissettiğin andır. ev arkadaşından ayrıldığına mı, hayattaki kendine ait tek şeyden kopacağına mı, bir daha böyle bir fırsatı yakalayamayacağına mı yanarsın? öylece kalakalır beynini tırmalarsın. gözünün önünden bir bir geçer. eve ilk adımını attığın an, ev arkadaşınla ilk sohbetin, ilk içişlerin, ilk dansedişlerin ve hatta ilk kavgaların. özlem ne acıymış! özleyeceğini bilmek, bilerek gidivermek ne zormuş ...