üzerinde türlü türlü kuramların yazıldığı insan denen organizmanın genetik özelliklerinin çevresi yaşadıkları çerçevesinde bir mizaç bir karakter bir kişilik benlik oluşturmasını konu alır.
öncelikle kişilik denince aklımıza sadece iki isim gelmelidir kanımca. sevgili freud ve öğrencisi erickson. yani psikoseksüel kuram ve psikososyal kuram. bu kuramları tek tek yazmak copy paste olmaktan öteye gitmeyecektir. bunlarla ilgilenen arkadaşlar basit bir kpss kitabından derin psikoloji kitaplarına kadar bunları bulabilir. freud kişiliğin oluşmasının bilinçdışında 3-6 yaş arasında hatırlayamadığımız yaşantıların sonucunda olduğunu ve id denen hayvani duygunun isteklerini terbiyeleyen süperego denen vicdan mekanizmasının baskılarına savunmalar üreten bir orospu olan egonun maceralarının sonucu olarak değerlendirir.
aslında burada yazarın söylemek istediği şudur. ülkemizdeki insanlara düzgün tuvalet eğitimi ve iyi bir emzirme dönemi geçirtmek tecavüzleri , uyuşuklukları , obezliği , küfürbazlığı , sigara alışkanlıklarını , dağınıklığı , disiplinsizliği ve daha sayamayacağım binlerce bir birinin türevi olan kötü şeyleri engelleyebilirdi.
nasıl mı ?
oral dönem fiksasyonları : çok yemek yemek , mazoşizm , sadizm , küfürbazlık , sigara tüketimi ,tırnak yemek vs vs vs.
anal dönem fiksasyonları: titizlik , dağınıklık , pintilik , disiplinsizlik , aşırı hijyensiz yaşam , inatçılık , sinirlilik , ve obsesiflik vs vs vs .
birisi kadının toplumdaki rolünden mi bahsediyordu ? birisi kadının çalışmasından mı yanaydı ?
çözüm şu : artık devlet evlenmek isteyen her çifte zorunlu olarak kişilik gelişimi kursu aldırmalıdır. artık bu kadının köleleştirilmesini süsleyelerek ''kendi ayağı üstünde duruyor'' imajını kafadan atması gerekliliğini görmeliyiz. ben size tayyip erdoğan ya da kılıçdaroğlu ağzıyla değil kendince psikoloji ve sosyolojiyi yıllardır okuyan ve özümsemeye çalışan biriyim. artık kadının metalaştırılmasına çalışıyor ayağına köleleştirlip nesillerin kaybedilmesine izin verilmemelidir. çünkü amin maaluf ve sevgili freudla ericksona kulak verip toplumun sadece ve sadece ''analık'' müessesi ile düzeleceğini görmemiz elzemdir.
şimdi buradan sakın şu anlaşılmasın. kadınlar çalışmasın diyen yok ama çalışan kadın çocuk doğurmasın doğuracaksa çalışmasın 6 sene esas görevini yapsın topluma düzgün bireyler yetiştirsin.
aslında senin dediğin yıllarca denendi ama yine bozuk kişilikler oluştu diyenler olabilir. ama savunduğum cehalete dayalı kadının eve hapsi değil ki , kastım eğitimli sosyal ve topluma karşı sorumluluğunu bilen anneler. bir erkek olarak şunu söyleyebilirim. dünyanın kurtulşu kadınların kendi rollerine döndüğü gün başlayacaktır. birgün bu söylediklerim elbet haklılığını ispat edecektir. kadınlar eskiden cahilce hayvan yerine konmuş eve kapatılmış sonuçları ortadaydı son 20 yıla kadar. kadınlar arsızlaştırılıp ağızlarına bir parmak bal çalınıp kandırıldı. yetişen piç nesiller ortada. gün geçtikçe eskiden daha kötü olan bir durum kadının ''kişiliğini'' bulmasıyla sona erecektir. tabiki bu çok yakın gözükmüyor. bunun sebepleri ise kadınların beyinlerinin suni özgürlük hikayeleri ile yıkanması ve yazık ki kadınların bu oltaya ayıla bayıla gelip öğretmen olan akademisyen olanlarının yeni nesillere şiddetle bunu aşılaması.
aslında bir benzetme yapılacaksa. bizler demiyormuyuz akp kandırıyor ama cahil halk hala akpye oy veriyor. peki neden bir işçi asgari ücretli biri ''kendini soyana '' sevine sevine oy versin? çünkü bu adam zamanında çok büyük zorluklar görmüş darbeler krizler fakirlik elitlerin mobingi gibi gibi birçok şey. yani halka öldürmek gösterilip sakat kalmaya razı edilmiş. aynı kadınlarda böyle zamanında dövülmüş insan muamelesi bile görmemiş kadınlar şimdi biraz daha rahat şartlara eyvallah ediyor. bu sadece islam medeniyetinde değil çinde ve dahi avrupada da böyledir. daha 19. yüzyılda kadınların avrupada insan bile sayılmadığını , çin de isimlerinin bile olmadığını biliyormuyduk ? şimdiki yaşadıklarımız o günlerin mirası bizlere.
velhasıl sizlere daha büyük veriler de sunabilirim kadınların aldatılmasıyla ilgili ama okunacağını çok sanmıyorum.
okuyan birşeyler anlayan bikaç kişi bile olsa bir kadına bile ulaştıysam ne mutlu bana.
fenerbahçenin sami yen de yine galip geldiği bir maçtan sonra rakibi susturan büyük taraftarının tebessüm ettiren bir tezahüratıdır.
o sami yen bizden çektiği kadar kimseden çekmedi. sulu derbide o stad ''fenerbahçem benim biricik sevgilim'' diye inledi 90 dakika. o sırada iyi gün taraftarı tek kullanımlık pet bardaklarla gusül abdest alıyordu.
oy verenlerin vay haline öteki tarafta binlerce mehmedin iki eli iki yakasında olacak. gerçi nerde onlarda o anlayış perde giyip kefenle geldik diyen şaklaban kefensiz yatan binlerce mehmedin halinden ne anlar ?
yıl 2014 ve hala arapla zencinin aynı olduğunu sananları gördükçe siniri bozulan yazar isyanı. yahu hiç mi bişey bilmeden göçüp gideceksiniz? araplar bizim gibi beyaz ve kavruk tenli insanlar zenciler ise siyah tenli insanlar. bir de bunun iranlıyla arabı aynı şey sananları var illallah getirtir adama.
anlatmaya başlamadan önce kendimi kınıyorum kekoda mantık sorgulaması yaptığım için.
neresinden tutsam elimde kalıyor.
*adamlar din kardeşiyiz o yüzden türkiye ışide karşı bizi savunacak diyor ama savunmamızı istedikleri silah vermemiz gereken pkk marksist ateist bir terör örgütü.
*kobanide kürt kardeşleri ölürken burda yaygara yapacağına savaşsa belki yardımı olacak ona da göt yemiyor.
*taş atıyor molotof atıyor polise askere yani tehdit ederek savaşa bizi yollayacağını sanıyor madem siz bizden güçlüsünüz bu kadar sizin yenemediğinizi biz nasıl yenelim ?
*sen burda yağmalama yaparken polis asker savaşa karar verse nasıl gidecek ?
*otobüs şoförleri , kan araçları ışid militanı değil ki yoksa öyle mi ?
* son soru kobanide kardeşlerinin kafası koparken bim basıp hırsızlık yapmak eylem yerinde içip içip halay çekmek ?
türkiye cumhuriyeti devletimizin ışid pkk savaşı patlak vermişken yapması gereken tek şeydir. ışid i kınayıp bi bok yapmamak itin iti kırmasını beklemek sonunda kazanan itte savaştan hemen sonra çok zayıflayacağı için onunda kafasını koparıp eline vermek olur. hatta bana kalsa devlet ışidle bir olup pkk ypg hpg hdp bdp her ne kadar şer odağı varsa hepsini sikip atmalıdır. ama bu kadar vizyonu elbette beklemiyoruz bizimkilerden ama en azından ışidin işine karışmasınlar yesinler birbirlerini.
şimdilerde aşağılama sözü olarak kullanılan bu söz aslında içinde hazin bir hikaye barındırır. insanların şuan kazanımı olan bütün hakların kanlı bir geçmişi vardır büyüğünden en küçüğüne kadar. sunay akın abinin anlatımıyla ;
--spoiler--
Cumhuriyet öncesi istanbul'da tramvay taşımacılık hakkını Belçikalı bir sirket elinde tutuyordu. Ve cumhuriyet ilan edildiğinde artık özgür bir ülkedeydik ve ülkemizde iş yapan bütün o yabancı firmalarla Cumhuriyet Türkiyesi bir kez daha masaya oturdu.
Denildi ki; "Artık o dönem bitti, artık karsınızda özgür bagımsız bir ülke var.
Sartnamelere benim de koyacaklarım var, benim de dediklerim olacak. Sadece sizin dedikleriniz degil. Bizim de hakkımız var. Yeniden anlasmak isteyen, sartlarımızı kabul edenler kalsın, etmeyenler çeksin gitsin."
işte bu Belçikalı sirket -
istanbul'da tramvay tasımacılıgı hakkını elinde bulunduran- önüne sartlar konuluyor -Cumhuriyet'in sartları-kabul ediyor. O sartlardan biri su:
tramvaya binen yolculardan ögrenci kimligini gösterenler tam ücretin yarısını ödeyecek.
Belçikalı sirket bunu kabul ediyor. Fakat istanbul'da tramvaya binen ögrenciler kimliklerini gösteriyorlar, kraldan daha çok kralcı olan biletçi var ya; "Ben anlamam.
Emir; herkes aynı ücreti ödeyecek. Tam para ödeyecek!"
-Hayır diyor, hayır... Siz kendinizi nerede sanıyorsunuz. Burası Türkiye Cumhuriyeti.
Bizim de haklarımız var. imzaladıgınız o anlasmaya göre bu kimligi gösterdigim için tam ücretin yarısı kadar ücret ödemeliyim.
O yıllarda tam bilet seksen para, ögrenciler için kırk para... iste kırk paralık adam lafı oradan geliyor...
Büyük olaylar yasanıyor tramvayda. Belçikalı sirket, istanbul Emniyet Müdürlügü'ne geliyor. istanbul Emniyet Müdürlügü Sansaryan Handa'dır o yıllarda. Cumhuriyetten önce Sansaryan Han, isgal kuvvetlerinin ana kumanda binasıydı.
Belçikalı sirket diyor ki; "Bu ögrenci milleti tramvaylarda sorun çıkartıyor, kavga çıkartıyor, anarsist bunlar... Her tramvaya birer memur koyun."
Ve ne gariptir, ne acıdır ki Belçikalı sirketin bu istegi kabul ediliyor ve her tramvaya birer sivil polis memuru konuluyor.
Ama ögrenciler haklarını savunmakta kararlı. Tarih 15 Kasım 1924...
istanbul'daki bütün ögrenciler su kararı alıyorlar; o gün, tüm ögrenciler duraklardan tramvaya binecek ve biletçiye kırk para uzatacak. Eylem bu...
Bu kadar, baska ne olabilir ki zaten... Cumhuriyetimizi, gelecegimizi emanet ettigimiz -hele ki okuyan-üniversite ögrencisinin eylemi baska ne olabilir ki zaten?
15 Kasım 1924... istanbul'un tüm tramvay duraklarında ögrenciler tramvaylara biniyor. Harbiye tramvay duragında tramvaya binen ögrenciler, biletçiye kırkar para uzatıyorlar. Biletçi kabul etmiyor, bir itiskakıs... ögrenciler kararlı... "Hayır! Burası Türkiye Cumhuriyeti'dir artık. Benim hakkım bu, bunu kabul edeceksin." itiskakıs derken vatman tramvayı durduruyor. Orda sirketin sahibi ve yetkilileri, bir tamir isi mi ne vardır, kenarda isçiler de var... vatman da tramvayı tam orada durduruyor.
Ögrenciler asagı indiriliyor ve o isçilerle sirket yöneticileri tarafından dövülmeye baslıyor. Üstelik bunla kalsa iyi... iki el silah sesi... Herkes kaçıyor ve tramvayın yanında, kanlar içinde yatan iki ögrenci...
Bugün toplu tasımalarda ögrenci kimliginizi gösterip indirimli ücreti ödüyorsunuz ya; Cumhuriyet O'dur iste...
Ama bunu bugüne kadar kaç ögrenci biliyor ki? Kaçınız bundan haberdarsınız, kaçınız?
--spoiler--
brezilyalı halk kahramanı uludağ sözlük ahalisinin devrimcisi. ulan iyi güldürdünüz beni ha.
guarada doğmuş bir futbolcu olarak tanınıyor.sol açıktır.okunuşu (çe gubara) önce şili futbol federasyonunda önemli asbaşkanlıklar almış sonra misyonunu tamamladığını düşünüp ganaya futbol devrimi yapmaya gitmiştir. total futbol düzenine karşı vur kaç kontra taktiğini benimsemiştir. son durağı papua yeni ginede yandaşları tarafından bir komployla federasyon tarafından şikeyle yargılanmış yahnisi yapılarak afiyetle yenilmiştir. şimdilerde 3. dünya ülkelerinde futbol adına anadolu takımlarının simgesidir.topu götüyle istop ettiği bir fotoğrafı fenomen olmuş bu ülkelerde gençlerin t-shirtlerine baskı olmuştur.
sözlüğe her yeni gelen şeyde evet şöyle böyle özellikler var tabi sizde yeni tasarım kullanıyorsanız içeren cümleler duymaktan iğrenmiş yazar beyanı. ya eski tasarım göz yormayan kolay kullanışlı amaca uygun sade ve bence yeni tüm tasarımlardan daha şükela bir tasarım neden hep hor görülür anlamam. iyi şeyler neden bozulur sadece üstüne modifiye yapılmazda yeniden boz yeniden yap anlayışı olur. yakışıyor mu hergün facebook aşağılayan bir sözlüğün facebook gibi duran arayüzü ? eskisi hiç değilse özgündü birazcık.bu böyle gider günün birinde padişahımız eskiyi tümden kaldırır atarsa ben de zaten ogün bırakır atarım sözlüğü.
Güzel olan
Her günü seninle tekrar tekrar yaşamak
Erimek yarını olmayan zamanlarda
Durdurmak bir yerde bütün saatleri
Bütün kuralları kırıp parçalamak
Sonra varmak o yerlere
Mevsimlere dur demek
Kar yağarken çiçek açtırmak ağaçlara
Güneşi bir akşam saatinde tutup bırakmamak
Sonra doldurmak ay ışığını kadehlere
Delicesine içmek
Ve unutabilmek her şeyi ansızın
Sevmek seni en yücesiyle sevgilerin
Birlikte geçmiş, gelecek bütün çağları aşmak
Güzel olan
Sevmek seni Tanrılar gibi
Seninle Tanrılaşmak...
Bir gün bu akan sele dur diyeceğim, göreceksin
Ne bu şehir kalacak
Ne bu duygusuz sürü
Bu korkunç kalabalık
Her vapur seni getirecek bana
Bütün istasyonlarda seni bekleyeceğim
Kapılar sana açılacak
Senin için söylenecek şarkılar
Şiirler senin için yazılacak
Her evde bir resmin
Her meydanda bir heykelin olacak
Ve sen kimi gün bir rüzgar gibi
Kimi gün denizler gibi, bulutlar gibi
Kopup ötelerden, ötelerden
Yalnız bana geleceksin
Bir gün bu akan sele dur diyeceğim göreceksin.
Ben eskimeyen tek güzelliği sende gördüm
Sende buldum erişilmez hazları
Yanında sıyrıldım korkulardan, yalanlardan
Duyguların en ölmezini sende duydum
Susuzluğum dudaklarında dindi
Yalnızlığım ellerinde
Çoğu gün unuttum açlığımı
Sende doydum...
ilk defa seninle bütünlendim, anlıyor musun
Anladım yaşadığımı her nefes alışta
Seninle geçtim bütün zamanlardan
Seninle var oldum
Eridim seninle bir sonsuz çalkanışta.
Boynunda bir yer vardır, ben bilirim
Ne zaman oradan öpsem,
Değişir gözlerinin rengi
Yanar dudakların, terler avuçların
Dökülür kapkara aydınlık gibi
Omuzlarına saçların
Gitgide artar kalbinin vuruşları
Bir musiki halinde dünyamı doldurur
Ansızın bütün sesler kesilir
Zaman durur
Bir baş dönmesi başlar o en yükseklerde
Her gün seninle yeniden var oluruz
Eriyip kaybolduğumuz yerde...
Sesini duymadığım gün
Yaşanmış değil
Açan çiçek değil
Öten kuş değil
Yüzünü görmediğim gün
içimde yıldızlar sönük
Güneşler güneş değil
Seni sevmediğim gün
Seni anmadığım gün
Olacak iş değil...
Her günüm seninle geçsin
O güneşe en yakın
Kimsenin varamayacağı bir dağ başında
Uçsuz bucaksız uzak denizlerde
insan ayağı değmemiş ormanlarda
Uzaklarda, en uzaklarda
O gemilerin uğramadığı limanlarda
Işığım ol, alınyazım ol benim
Vatanım ol, evim ol
Yeter ki bir ömür boyu benim ol
Her günüm seninle geçsin...
90lı yıllarda doğmuş çocukların en büyük olayıydı. taso çıkarmak zaten zordu ama çok çok az çıkan ash ı çıkarmak bildiğin mahallede nüfuz sahibi olmak demekti hey gidi günler hey. ash kapçiliğim olduğunda ne sevinmiştim be. iki tasoyu üst üste koy.vur sıra sıra döndürmeye çalış. hayatımızın amacıydı be. mahallenin piçlerini az kökmedim.
milliyetin yaptığı komik haber. neymiş cemaat otogarda öğrenci avına çıkıyormuş. ulan hepiniz vardınız be bundan önce 30 yıldır otogarda bekleyen cemaat abileri ablaları kimsenin gözüne batmadı da şimdi mi sorun oldu ? hükümet tekmeyi koydu diye milliyette kraldan çok kralcılık yapıyor şimdi. bu siyaset denen şey işte bu kadar alçak bir kurum. insanları nasıl da dönekleştiriyor.
bu sözlükte iq seviyesi gerçekten çok düşük. burda cemaatçilik ya da hükümetçilik yapan yok. ben sadece senelerdir cemaate ses çıkarmayıp hükümet tarafından cemaat günah keçisi ilan edildikten sonra herkesin cemaate yüklenmesinden bahsediyorum. salak salak konuşup adamın sinirini zıplatmayın.
burak yılmaz denen abinin bildiği tek varyasyon. bilirsin işte burak 3 savunmacıya karşı tek kalmıştır kafasıyla yere çarptırır topu sonra yanaklar şişer çapraza topu çekebilirse abanır. halı sahadaki yapılı yaşlı bıyıklı dayıların yaptığı nefes nefese koşmadan ne farkı var bunun ? evet kamil abi yapabilir bunu o sonuçta haftada bir maça geliyor ama sen bu işten para kazanıyorsun be adam.
amerikan futbolu futbolcusumuymuş neymiş. önemli olan ne olduğu değil. herif nişanlısına bir yumruk atmış nakavt etmiş. sonra barışmışlar falan ama herif hem ünlü hem zengin hem popi hemde şikayet olmamasına rağmen kamu davasında kaybetmiş futbol lisansı iptal edilmiş. bir de bizim ülkedeki emsallere bak.
tecavüze uğrar kadın rızası var denir yollanır.
tecavüze uğrar aile zoruyla evlendirilir herif yine serbest kalır.
kadın evde sopayı yer karakolda barıştırılır ertesi gün kadının cenazesi çıkar o evden.
feminist falan değilim bilakis erkeğim ama böyle de bir gerçek var.
genç yaşında bir haftadır hergün yorgun uyanan elini bile oynatamayan yazar isyanı.
şuanda 76 yaşındayım ya. bildiğin emekliyim ben hemde demiryollarından. kollarımda derman yok. altımda açık gri kumaş pantolon göbeğime kadar çekmişim uzak gözlüğüm boynumda böyle geçmeli çıt çıtlı üstümde kareli bol kesim battal bir kısakollu gömlek. ensemdeki baklavaları kaşıyorum. bıyığım var favorilerim kulak başlangıcında. ya o kadar ki parka gidip bulmaca çözmek istiyorum öpüşen gençlere ters ters bakıp töbe töbe diyesim var. sokaktaki yanlış parketmiş arabaların sileceklerini kaldırasım var. mes var ayağımda şuan.
leyla ile mecnunun 13. bölümündeki bomba replik. vay be efsaneydi ilk sezon efsane. güzelim diziyi kuşa çevirdiler. gece gece kamuspotu güldü leyla ile mecnun severlerde gülsün istedi.
korumak kollamak üzerini sarmak anlamında kullanılan öz türkçe fiil. yaprak kelimeside yapramaktan türemiştir. tıpkı ayak sözcüğünün ayadan türemesi gibi.
kıvama gelmek anlamında bursa yöresinde kullanılan öz türkçe bir deyiştir. ayrıca ekşide tanımı ''çok bunalmak,o kdr bi bunalmakki bunun karsisinda caresiz kalmak ve anlamsız bakislarla ortaligi süzmek'' kıbrıs türkçesine göre böyle yapılmıştır.
merkezden yönetim gelişmemiş sistemlerin güç otorite ve karizma yöntemiyle yönetilmesidir , yerinden yönetim ise daha çok küçük teşkilatların güçlendirilmesi , yerel yönetimlere daha fazla sorumluluk verilmesi ve merkezi otoritenin sadece denetleyici güç olmasını öngören gelişmiş sistemlerin yönetimidir.
gönül isterdi ki ülkemizde ülkü birliği ve etnik birlik olsaydı da biz de yerinden yönetime geçseydik.ama bu bu ülkede çok imkansız. doğru olanı uygulasan diyarbakır hakkari van gibi illerde ilk özgürlük olarak apo heykelleri dikilir.ama hollanda belçika amerika almanya ingiltere gibi ülkelerde böyle mi bu durum ? elbette hayır. adamlar yerel sistemi oturtmuş eğitimde sağlıkta ve ekonomide zaten yaptıklarının meyvesini 200 yıldır alıyorlar.
12 başlıklı yüzde 90 oranında türkçe sözcükleri ayıklama yöntemidir.
1)sözcüklerin sonuna gelen yapım ekleri.
şöyleki türkçedeki yapım ekleri bellidir bu ekler dışında yapım ekleri alıp türemiş gibi gözüken türkçe kökenli sözcükler çok aldatıcıdır. mesela okul ve öğretmen kelimeleri bunlara örnektir. oku- mak fiili ve öğret-mek fiili fiilden isim yapan yapım eki almış gibi duruyor değil mi ? ama işin aslı o değil i.f.y.y. ekleri türkçede bellidir.ve ''men'' eki ve ''l'' eki bunların arasında yoktur.peki bu sözcükler türkçemize nasıl girdi diye soracak olursak tam net bir şey denemez lakin okulun ekol sözcüğünden öğretmen sözcüğünün ise ingilizcedeki meslek eki gibi duran men ekiyle serberst çağrışımla uydurulmuş sözcükler olduğunu düşünüyoruz.
gelelim asıl konuya, türkçedeki yapım ekleri tdk ya göre bunlardır ;
isimden isim yapan ekler
el, siz ,ci , ce , daş , inci , lik , li , ki ,msi , cil , şın/cın , sal , ıt , ceğiz , cik , ti.
ma, me ,mak, mek ,ga, ge ,ca, ce ,gı, gi ,ım, im ,gın, gin ,ın, in,ış, iş ,gıç, giç ,kan, ken ,ıcı, ici ,ak, ek ,ı
Fiilden fiil yapan ekler
dir, ele ,er , imse ,in , r ,ş ,t ,il .
2) ses uyumları.
büyük ve küçük ünlü uyumları iyi bir ayırt edicidir.
3)uzun ünlüler türkçe kelimelerde bulunmaz.
kağıt gibi sözcüklerin a harfinde şapka olur ya o işte türkçe de yoktur.
4)o ve ö sesleri türkçe kelimelerde sadece ilk hecede bulunur.
anadoluda bir takım söyleyişler vardır hani çoğumuzun güldüğü aslında türkçenin kurallarını en iyi anadolu ağızlarında görürüz. şöyleki bir sözcük türkçenin söyleyişine aykırı ise anadoluda bu söyleyiş türkçeye uyduruluverir. bu kural için örneklerimiz ise doktur , motur , horuz , horaz , motör gibi değişimlerdir.
5)f sesi türkçe sözcüklerde bulunmaz
anadoluda kimse öfkelenmez öğkelenir.
6)j sesi türkçe sözcüklerde bulunmaz.
cenderme ,capon , cakoben gibi düzeltmeler buna örnektir
7)h sesi türkçede yansıma sözcükler hariç bulşunmaz.
8)türkçe sözcüklerin başında c,ğ,l,m,n,r,v,z harfleri bulunmaz
9)türkçe sözcüklerin sonunda b, c, d, g ,ğ harfleri bulunmaz.
10)türkçe sözcüklerin başında ard arda iki ünsüz bulunamaz.
tren örneği gibi.
11)iki ünlü yan yana bulunamaz.
normal yazımı okunuşu kağan olan türkçe sözcüğü kaan olarak yazmak türkçenin kuralına aykırıdır. bu örnek kabul edilemez.
12) unutmayın her sistemin her canlı varlığın bir istisnası vardır türkçeninde canlı bir sistem olduğunu unutmamak ve tahrif edilmiş öz türkçe sözcüklerin ve kuralların tümüne aykırı öz türkçe sözcükler olduğunu unutmamak gerekir.
şans başarısından arındırılmış puanı hesaplamak için çoktan seçmeli sınavlarda kullanılan ölçme ve değerlendirme formülüdür. daha net anlatmak gerekirse ''4 yanlış bir doğruyu götürüyor'' sözünün akademik açıklamasıdır.
formül gayet basit.çoktan seçmeli sınavda kaç tane şık varsa bir eksiği kadar yanlış cevap sayısı bir tane doğru cevabı yok eder. bu formülde boş bırakılan ya da geçersiz olan sorular dikkate alınmaz.
eğer şık sayısı 5 ise 4 yanlış bir doğruyu götürür ,
eğer şık sayısı 4 ise 3 yanlış bir doğruyu götürür ,
eğer şık sayısı 3 ise 2 yanlış bir doğruyu götürür ,
eğer şık sayısı 2 ise 1 yanlış bir doğruyu götürür.
dünya üzerindeki tüm konuşulan ya da ölü dillerin keşfedilen en büyük ortak özelliğidir.
şöyle ki ; tüm canlılar her zaman kendilerine göre en kolay gelen şeyi yaparlar. mesela ; yanınızda sehpanın üzerinde bir bardak su varsa gidip mutfaktan su almaz.
türkçemizden örnek verecek olursak bazı sert ünsüzlerin yumuşaması , akıcı ünsüzlerin ise zamanla kaybolmasıdır.
somutlaştıracak olursak ;
''şol cennetin ırmakları '' ---> şol kelimesi şu anlamına gelir. l harfi akıcı ünsüz olduğundan düşmüş söyleyiş olarak o harfi u harfine dönüşerek kolaylaşmıştır.
''köktürk'' ---> kelimesi ise k harfinin sert ünsüz olması ve çok çaba gerektirmesi neticesinde g harfine dönüşmüş göktürk olmuştur. k harfinin g ye dönüşmesi hala daha anadoluda şuan bizim k harfiyle kullandığımız sözcüklerin g harfiyle söylenmesi şeklinde devametmektedir.anadolunun bir köyünde kimse kadir demez ''gadir'' dir o.
''geliyorum'' ---> sözcüğünü ele alırsak yine karşımıza l ve r akıcı ünsüzleri çıkar ve şuanki toplumuzun belkide yüzde 80 inde düşerler nasıl mı ? bakın böyle. ''geliyom'' ileride evrileceği yer ise tahminlerime ve istatistiklere göre geliyüm , gelim olacaktır sırayla. kele-yoru-men den nerelere gelmiş sözcük. dilde kolaylık ilkesi böyle birşeydir.
son olarak size ekstra bilgi ''yapıyorum ediyorum geliyorum'' gibi fiillerin sonundaki m birinci şahıs eki ''men'' yani ben sözcüğünün dilde kolaylık ilkesiyle törpülenmiş halidir.
edit: öncelikle birşeyi açıklayalım. r ve l akıcı ünsüzlerinin sözcüklerden düşmesi türkçe gramer adetidir.o yüzden de bir kelimesinin bi olması da doğal ve olması kaçınılmaz bir en az çaba örneğidir. ayrıca en az çaba ilkesinin belli bir kuralı kaidesi veya kalıbı yoktur.ama genel olarak ağzı en çok kolay teleffuza yönlendiren şey akıcı ünsüzlerin kaybolması ve sert ünsüzlerin yumuşaması şeklindedir.
çile isimli kitabında şiir üzerine düşüncelerini paylaştığı bölümdür. dili ve terminolojisi çok ağır olduğundan çoğu kişi es geçer. lakin ben bu metni çok önemsiyorum. nfk burada şiirin 3 sac ayağından bahseder.
kütük nakış ve nakkaş. tabiki üstad burada bir benzetme yapmıştır. aslında kütük dediği fikir , nakış dediği fikrin süslenmesi ahenk unsurları nakkaştan kasıt ise şair.üstad burada fikri olmayan sadece söz sanatlarından kafiyeden oluşan şiiri amaçsız , sadece güzel fikirden ideolojiden oluşan şiire ise yavan söz gözüyle bakar. kendisi mehmet akifi sadece kütük , divan şairlerini de sadece nakış içerdiği için eleştirir. nfk nın kriterlerine burada çok az şair uyar. bunlardan biri de bizzat beğendiğini dile getirdiği yahya kemaldir.
kendisinin sadece nakıştan oluşan şiirleri eleştirdiği fikirsiz saydığı şiirleri eleştirme adına kafiye adlı bir şiiri vardır. burada kafiye uyum herşey var ama bir fikir olmadığı için bir işe yaramaz olduğunu göstermek ister.
kafiye
ne diye
bu şuna
şu buna
kafiye?
başa taş
aşa yaş
hey'e ney
tuhaf şey
kafiye
mantığı
o mantık
hediye
sandığı
bu sandık!
o mantık
bu sandık-
ta sandık
ve yandık
ne yandık
hendese
kümese
tıkılmak
hadise
kırkayak
adese
oyuncak
vesvese
gökbayrak
ölümse
gel dese
tak tak tak
mu-hak-kak
sorular
sordular
neden çok
nasıl yok
niçin var
sanatsız
papağan
neden çok
ve atsız
kahraman
niçin yok
çok ve yok
yok ve çok
aç ve tok
tok ve aç
tut ve kaç
saklambaç
sözlük alemlerinde kamuspotu adlı yazarın gözlemlediği büyük yavşaklık ve samimiyetsizlik görüntüsüdür.
şöyle bir girizgah yapalım. bundan tam 5 gün önce büyük büyük haza beyefendi galatasaray taraftar hazretlerine sövdüğüm için 5 günlük güzel bir çaylaklık cezası aldım. kendime göre haklıydım çünkü tahrik edilmiştim. ben çaylaklık cezası alırken ''ne kadar fenerli varsa topunun anasını ...'' diyen beyefendi bazı galatasaraylı arkadaşların hepsi cezasız kaldı. olsun be moderasyon sorun değil. neyse esas konu bu değil.
bu 5 gün içinde bi deneme yapayım dedim ne tecrübeler edindim ne tecrübeler. ekşiye kayıt yaptım. tabi çaylak olarak bir de ortamı göreyim dedim. sonuçta sevmesem de sözlüklerin babası sosyal medya denen yavşak kavramın kralıdır ekşi. kaydı mı yaptırdım 17 bin küsur den başladı çaylaklık. neyse gözlemlere geçelim.
1) ekşi çok bozmuş usta. şöyle ki format nedir ? nasıl sikilir ? dersi ooo yarrak alırım bir dal diye yüksek kürsüden veriliyor. ayrıca teması falan saçma. sözlük alemlerinin yegane teması eski temadır gerisi fos.
2) ekşinin olayı şu herkes çaylaktan yazar olana kadar aristotales platon gibi tespitler yapar , en sevdiği takım la lakers , en bayıldığı hayvan ornitorenk , en bittiği hatunda kate upton iken , yazar olan öyle bir evrim geçiriyorki anlatamam. bir ay önceki sevgi kelebeği birden plaj barzosuna dönüşmüş.
3)popüler başlıklar var ekşi de kadın hakları ya da hayvan hakları dedin mi mangalda kürek bırakmaz ibneler. size öyle entryler gösteririmki adamı feminist sanırsınız. ama bu yavşaklar gün geldi bu malum skandal oldu meme meme link link link link meme meme kate kate sırtına attırmış falan filan diye inlediler 2 gün uyumadılar. 3 entry önce meme linki isteyenler 3 link sonra link isteyenlere sövdü.
4)türkiye de hergün binlerce can alınırken çocuk kadın erkek farketmez prim yapan bir tek kadına şiddet olduğundan yine meme uğruna kadın hakkı hayvan hakkı yaladılar.
5)volkan demirel bir insana köpek gibi zehirlerim diye teşbih yaptı , herifler bu sinekten de yağ çıkarıp hayvan hakkı savundu. eşşek hoş laftan anlamaz desek heralde hepimiz eşeğiz pis faşist diye bizi de protesto edecekler.
6)burada da ekşide de parklarda bahçelerde yiyişen türbanlılar yada türbanlı aşşa türbanlı yukarı diye ya da izmirli aşşağı izmirli yukarı diye binlerce başlık açılırken kadın hakkı savunucuları kate uptonun memeleri için ağladıkça ağladı. ama ağlarken linkte aradı.
toplum olarak o kadar gerizekalı bir toplum oldukki artık toplumsal yansımalarımız sözlükte boy gösteriyor. hepsi pink floyd metalica dinliyor ama bu ülkede en çok soner sarıkabadayı satıyor , hepsi chpli ya da akp muhalifi ama akp yüzde 55 oy alıyor , hepsi 195 boyunda ama türkiye ortalaması 170 daha bunun gibi elli tane şey yazarım buraya. gerçekten iticisiniz. ama iyi bir haberim var uludağ gerçekten daha samimi diğerine göre. keşke bizim sözlükte sadece taşşak muhabbeti olmasa bir de formata sahip çıksak güzel olurmuştu.
son söz olarak sen neden bunları yazdın efendi diye soracak olursanız. cidden 5 gündür ağır doldum ağır. ve bazı şeyleri anlatmak istedim paylaşmak istedim.
kardeşiz deyip kardeş gibi gözüken münafıkların yaptığı şeydir.sözde herkes türkün kardeşi ama arkasını daha dönmeden hançeri sokuverirler türkün sırtına.
27.08.2014 tarihli şitaa bükreş razgrad maçında 120 dakika stoperde takımını savunan ve gol yedirtmeyen sonrada 119. dakikada kırmızı kartla ihraç edilen kalecisinin yerine penaltılarda kaleye geçen ilk penaltıyı kendi atıp sonrada 2 penaltı kurtaran fantastik futbolcu.razgrad bu sonuçla şampiyonlar liginde.