lütfen dünya klasikleri olarak nitelendirilmiş kitapları yazmayın.
2 sene önce ''genç werther'in acıları'' nı aldım, açtım okuyorum. böyle sıkıcı bir şey yok. mektup biçiminde yazılmış, zaten bu tarzda bir kitabı okumaya alışkın değilim. 20-30 sayfa ya okudum ya okumadım, bıraktım.
hakkında da bir şeyler de okumuştum. yazıldığı dönemde okuyan insanları intihara sürüklediği, insanların giyim tarzını bile etkilediği falan falan.
1 ay önce aldım tekrar kitabı elime. başı yine aynı sıkıcı ama bu sefer sonunu görücem, hissediyorum. bitti.
üstüne kaç tane kitap okudum hala ara ara o kitabı düşünüyorum.
ben doğru zamanda değilmişim okumak için yoksa kitap klasik olmayı hak ediyor.
modanın geçmesi değil. genelde çoğu kişi çakmalarını giyiyordu. o da marka olduğu için ayakkabıcıların çakma converse satmasını zora sokuyor, zabıtalar kol geziyor. artık sneakerlar fora.
bence büyük markalar çakmalarının olmasından şikayetçi olmamalı. müşteri çalmak gibi bir şey yok çünkü müşterileri aynı değil. her şeyin çakmasını alan insan converse çakması yokmuş gidip orjinalini alayım demez. gider başka şey alır.
furya yaratmazsan çok satmazsın. ya ucuz olacaksın herkes ulaşacak ya da çakmaya imkan tanıycaksın reklamın olcak.
her zaman alt kesim elit kesimden görüyor değil. elit kesim de alt kesime bakıyor. zaten doyumsuz alt kesimde bulunup kendinde bulunmayan bir şeyden de eksiklik duyuyor. ama gidip orjinalini alıyor.
okursun, kendi paranı kazanmayı hayal edersin, kendi hayatını kendin kurmayı, kimsenin sırtına basmadan yükselmeyi istersin. atanamazsın, üç kuruşa sürünürsün.
ve sonra liseden arkadaşlarını görürsün. okumayan, iki senelik bir yeri kazanıp bitiremeyen, ygsde barajı geçemeyen insanlar lüks içinde yaşarlar. lüks arabalar, havuzlu evler, yurtdışında tatiller.
evet, onurlu yaşam, bilgi para etmiyor.
evet, adalet bu ülkede yok.
ülkenin ''sevgili öğrenciler'' yazamayan başbakanı var ve bir de üniversiteli işsizleri. hadi inandır umuda.
evet, genç yaşta hayata küsen o insanlar çok haklı.
evet, son derece yetkililer çok suçlu.
asgari ücret+1 gün haftasonu tatili+sigorta+yemek.
bu koşullar ki insani koşullardır. kaç tane iş var bu çapta? ya asgari ücret bile yok, ya sigorta yok, ya haftasonu tatili yok.
sonra iş var, millet çalışmıyor. mecliste uyuyan adamın maaşına günde 18 saat çalışcak insan bulursunuz da neyse.
ülke yaşanmaz oldu.
o kelimeleri çok mu arıyor diye çok düşünüyorum. o konuşmaların akıllıcaymış gibi duran saçmalığı, o kadar çeşitli kelimenin düzgün telaffuz edilemeyişi... garip matematiksel hesaplamaların vardığı yeri hiç katmıyorum bile.
insanların nezaketten yoksun olmaları.
her şeyin karşılığını beklemeleri; bilgiyi iş için öğrenirler, aşkı evlilik için yaşarlar, düğününde takıyı sen de ona tak diye takarlar, instagramda fotoğrafını sen de onunkini beğen diye beğenirler, doğum gününde hediyeyi sen de ona al diye alırlar. boş iş yapmazlar.
insanlarla ilişkiler ticaret değildir asla zararına iş yapmayan insanlarla sosyal olunmaz. akraba, arkadaş, eş olunmaz.
eğer verdiğinle aldığın denk düşücekse kimseye ihtiyacın yok çünkü kimsenin bir katkısı yok ya da kimseye bir katkın yok.
hep kaybediceksen de al başına bir bit aynı şey.
"Türkiye'nin ekonomisi ne kadarsa eğitimi de o kadardır. Eğitimi ne kadarsa ekonomisi de, zenginliği de o kadardır. Türkiye şu anda satın alma gücü paritesinde dünyanın 14´üncü büyük ülkesi. Millî geliri bakımından da 16'ncı büyük ülkesi. Eğitimde neredeyiz denildiğinde 16´ncı sırada deseniz de doğrudur, satın alma gücü paritesi bakımından 14´üncü olduğumuzdan dolayı 14´üncü sıradayız demek de doğrudur. Hedefimiz dünyanın 10 büyük ekonomisinden biri olmak. Bunu yapabilmek için daha kaliteli bir eğitimi evlatlarımıza vermek, onların da aldıkları eğitimlerle daha nitelikli, daha yüksek teknolojili ürünleri üretmesini ve topluma faydalı olmalarını istiyoruz. Bu yolda çok adımlar attık. Çoğu gitti azı kaldı. Azını da önümüzdeki dönemde tamamlayacağız."
atanamamış bir öğretmen olarak güldüm.
en aptal, teknolojiden anlamayan, sosyalleşmeyen, kafasını o derste tuttuğu kokuşmuş defterdeki bilgileri ezberlemekle dolduran, dergi takip etmeyen, ya bir kitaplığım olsun benim demeyen bedava bedava kütüphanelerden otlanan, daha ucuz diye cemaat dershanelerine giden insanlar atandı. ben bekliyorum. kpss yaklaştı.