ürünleri arkada biriktirmeden poşete doldurma yarışıdır. bazı kasiyerler inatlaşıp son sürat okuturlar barkodu. kilit nokta, poşetleri hızlı açabilmektir.
ülkeyi savaşın eşiğine getiren provakasyondur. birinci dünya savaşı'nda osmanlı'yı savaşa sürüklemek için gemilere türk bayrağı çekilip rus limanlarının bombalanmasına benzettim bu olayı. ihh'yi eleştirenleri amerikan uşaklığı ile suçluyorlar ama bop'a hizmet eden eylemleri kimler yapmış, kim kimin uşağı iyi düşünmek gerek.
yıllar sonra bile unutulmayacak bir anıdır. örneğin ben, fenerliler bursa'da gol olduğunu sanıp sevindiklerinde dönüp diğer maçı açtım, baktım hala 2-1. "lan" dedim "acaba bursa yedinci yabancıyı falan mı soktu oyuna". beynim ambele oldu. sonra fener maçına döndüm, maç bitti, bunlar sahaya falan girdi. yine yedinci yabancı hikayesi geldi aklıma, zira anlam veremiyorum olan bitene. sonra döndüm diğer kanalı açtım, şampiyon bursa yazıyor. götümle gülmek üzere tekrardan fener maçına döndüğümde o kanalda da bursa'nın kutlamaları verilmekteydi. ligtv, türk futbol tarihinde eşi benzeri olmayan bir olayın görüntülerini vermeyip başka bir eşi benzeri olmayan bir olayı iki farklı kanaldan vermeyi tercih etmişti. çok büyük hata, çok.
telefon bankacılığı, müşteri hizmetleri vs. yerlerde bağlandığınızda size sıra gelene kadar ne kadar bekleyeceğinizi tahmin ettikleri süre. genellikle tutmaz hesaplar, telefon parasınının girdiği ile kalırsınız. fakat bu işi en büyük başarıyla yapan şirket biletix'tir. internetten bilet almak için girdiğinizde, özellikle derbi ve benzeri önemli maçlarda biletix'in altyapısı allah'a emanet olduğu için, bilet almak büyük eziyettir. tahmini bekleme süresi olarak size önce 10 saniye verir, sonra bu süre giderek artmaya başlar. ya programı yazan loop'u yanlış kurmuş, sonsuza ıraksıyor, ya da birileri bizimle fena halde dalga geçiyor.
turnuvanın bir kısmı ramazana denk geliyormuş, fransızlar da hemen bunu koz olarak kullanmışlar. halbuki bunu asıl kullanması gereken bizim lobiciler olmalıydı, kültürel yanı ön plana çıkartılarak.
bir kalıp beyaz peyniri alalım, rondodan geçirip iyice ezelim, sonra ceviz büyüklüğünde top top yapalım, una bulayalım ve yağda kızartalım. tanım: süper rakı mezesi.
piyasada bulunmayan, evde kendinizin yapabileceği bir peynir çeşidi. bildiğimiz beyaz peyniri rondoya atın, çevirin iki dakika, sonra boş bir yoğurt kabına bastırarak doldurun, aha size ezme peynir.
peki ne farkı var normal peynirden? şöyle, rondodan geçirirken içine istediğiniz ilaveyi yapabilirsiniz bu peynirin, karabiber, maydanoz, bal, süt, tereyağı, kıyma, pırasa vs.
seneler evvel italya'da bir otelse kendisine rastladığımda yaptığım şey. "sir" dedim, "vaktiniz varsa kısa bir jam session'a ne dersiniz?"
adam da kırmadı beni sağolsun, "hadi bakalım" dedi. başladı takılmaya, ben de ordan yetişmeye çalışıyorum ama saçmasapan sesler çıkıyor gitardan. kovdu beni.
daha sonra bir konser sonrasında buldum kendisini "hocam beni hatırladınız mı?" dedim. "fuck off" dedi bana.
yıllar evvelden kalan güzel bir hatıra. samimi bir insandır kendisi, insanları yanaklarından şapur şupur öpmeyi sever, tabi öncesinde sıkı bir elense ile karşısındakini kendisine çekerek. arada ben de yaparım sevgilime.
karşısındakinin ana dili ingilizce olmayan bir insan evladı olduğunu bildiği halde ebesinin örekesi kadar uzun mail içinde tek cümlelik koca koca paragraflar kuran dümbüktür.
belli bir coğrafyaya sıkışıp kalmış, hristiyan nüfusunun hemen hemen yarısı kadar insana ancak ulaşabilmiş bir dinin daha fazla benimsenmesi için yapılması gerekenlerdir.
en güzel yalan söyleme şeklidir. bir hikaye ne kadar çok detay içerirse o kadar inandırıcı olur ama öte yandan boka sarma riski de yükselir. fakat hikayeyi bazı gerçeklerle desteklerseniz yalanlar ve gerçekler birbirine girer ve o gerçekler sayesinde psikolojik olarak inandırıcılığınız artar.
fifa başkanı sepp blatter ve uefa başkanı Michael platini'nin bazı liglerde ve genç milli takımlar düzeyindeki turnuvalarda pilot uygulamalarla başlatıp genele yaymayı düşündükleri yeni kurallar silsilesi. özetle şu yenilikler düşünülüyor:
kısa vadede:
1. uefa avrupa ligi'nde denenen çizgi arkası hakemi uygulamasının yaygınlaştırılması (galatasaray'ın başını yaktı bu ibneler gerçi ama güel uygulama)
2. endirekt serbest vuruşların ceza alanı içiyle sınırlandırılması (yani cezaalanı dışında tehlikeli hareketlere direkt vuruş verilecek)
3. taçların ayakla atılması (galiba bu bir ara denenmişti, herhalde yeniden deneyecekler)
uzun vadede:
1. oyuncu değişiklik sayısının arttırılması ve çıkan oyuncunun
geri girebilmesi
2. her devrede birer mola hakkı
3. topa sensör takılması (çizgiyi geçti-geçmedi tartışmaları için)
4. masa hakemleri ve kamera görüntülerinden faydalanılması
5. korner atışlarının 5 metre içerden yapılması
6. ceza alanının genişletilmesi (yeni korner noktasına kadar çekilecekmiş)
müslüman olmayanlara, ekseriyetle ateistlere yöneltilen bir tehdit. şimdi, ateist adam buna inanmıyor, takmıyor o ayrı. ama söyleyen inanıyor ve bunu söylerken öyle bir zevk alıyor ki... elinde olsa sen yanarken karşına geçip şarabını içecek, elinin altındaki hurileri düzerken sana nanik yapacak. sadistik bir zevk. bundan zevk alacağını düşünen bir insan nasıl iyi bir insan olduğuna ve ödüllendirileceğine inanır ki?
uludağsözlükte yazan saygıdeğer müslüman yazar kardeşlerimizin bu dini seçme nedenleridir. anket gibi, değil gibi. cidden merak ediyorum, neden müslümanlığı seçtiniz?