bundan yıllar yıllar önce, mersin akkum'daki yaz kampında sahilde gitar çalan bi çocuk gördük. çelimsizdi ve bembeyaz bir suratı vardı. biz arkadaşlarla kamelyanın birinde oturup gülüp eğlenirken bu arkadaş denizdeki yakamoza kitlenmiş ağlamaklı bir şekilde şarkı söylüyordu. arkadaşın birinin içine oturdu bu durum. ''hadi bir gidip soralım'' dedi. biz de gittik çocuğun yanına oturduk. çocuk gerçekten de dertliydi. başladı durumları anlatmaya. biz de dinliyoruz kız arkadaşı nasıl terketmiş falan diye. bu arkadaşın ağzından garip garip betimlemeler benzetmeler çıkarken arkadaşım; ''arkadaş sende de ne dert varmış, çal bi parça da dinleyelim bari'' dedi. bu yumuşak sesli çelimsiz çocuk orada aklına gelenlerden bir parça yaptığını söyledi. parçada dolaylı yoldan kızın gelmişi geçmişi kalmadı. ama şarkı çok hoşumuza gitmişti. şarkının ikinci bölümünde biz de eşlik etmeye başladık. samet denen arkadaşımız ''başkan sen bu dertle ya ölürsün ya da meşhur olursun'' dedi. kıza hep beraber saydık sövdük. arkadaşımız emre de meşhur oldu.
+ya hacı canım sıkıldı bea!
-benim de çok pis. nere gitcez?
+ya afrika diye bi kulüp varmış. oraya mı gitsek?
-hacı gitmeyelim bea.
+olum çok sağlam dansçılar varmış. *
-piçler.
açık ve net söylüyorum gereksizdir. pes veya bir takım sevdiğin oyunlar sana özgü olmalıdır. ne yani amk, karşında bir jayden jaymes ya da irina shayk gibi bir hatun duruyo ve sen neden 4-2-1-3 oynamıyo diye isyan mı edeceksin? bi kere, şu kızların pes oynamasını zaten sindiremiyorum. evet amk ben de pes oynuyorum. şimdi kız kalksın dantel çorap, jartiyerini çeksin gelsin karşısına ne dicen? ''ya hayatım bu kez city'yi alma tevez çok gol atıyo'' mu diyecen? ayrılacak mısın o kızdan? biraz empati yapın. kız lan bu, evet seninle pes de oynayabilir. onun bundan zevk aldığını falan da zannedersin ama o senle pes oynadığın için değil, ilerde sana mutlu bir hayat sunabilme ihtimalini gözünde gördüğünü sandığı için beraberdir. o zaman güzel vakit geçirdiğini düşündüğü ve ileride de bundan keyif alacağını düşündüğü için senle pes oynar. yani pes atmak, hiçbir zaman onun seninle yapmayı istediği ilk şey olmayacaktır. yarın bir gün de benim gibi birisi gelecek o kızı elinden alacaktır. o zaman kıllı arkadaşlarınla oynamaya devam edersin. roberto carlos'u da forvete koyarsın.
+ abi bu kutu kola ne kadar?
- 1 buçuk.
+ bi tane versene abi.
- al.
+ bi dakka ya. (o arada düşünür) abi bunun 1 litresi ne kadar?
- 2 lira.
+ (hesabı kitabı yapar) tamam abi ondan ver.
- al.
+ abi pardon.(tekrar düşünür) (içses:lan bunun 2 litresi de muhtemelen 2.25tir. hatta 2.5 litresi de 2.5tur) sorar:
+ abi bunun 2.5 litresi ne kadar?
- 2.5 lira. (kendince bir zafer elde etmiştir)
+ tamam abi 2.5 litreliğinden ver.
çıkar ve kolanın yaklaşık 500 ml'sini tek başına içer. kalanının da asidi kaçmıştır artık. mal.
20 soruluk bir anket düzenlemek isteyen eşcinsel anketöre, gayet modern ve onların duymayı istemediği cevapları vermediğinde, ki onlar senden 'eşcinsellik bir tercihtir' ya da 'eşcinsellik bir hastalıktır' klişesini bekliyor, sen ne düşündüğünü söylediğinde onların işine yaramıyorsun. onlar senden bir yurdum insanı beklemektedir. çünkü anketin sonuçları 'eşcinsellerin hakları çiğneniyo' tarzında bir şey olmalıdır. neyin peşindesiniz bi türlü anlamadım.
hali hazırda mersin büyükşehir belediye başkanıdır.
3-4 hatta 5 dönemdir(tam bilmiyorum) ardarda seçilmektedir. efsanevi sözü ''bu sahillerden denize gireceğiz'' dir. ancak bu sözleri içeren bilbortta parmak işaretiyle bir yön göstermektedir. belediye işçilerinin sanırım bu kişiyi pek sallamadıklarından nabzet, parmak ucu denizi değil dağları göstermektedir.
ve biz hala o sahillerden denize giremedik. 13 yıldır lan.
'anne!' diyor, 'bana neden alafranga tuvalet almıyorsun?' diyor, 'bizde neden kilozet yok' diyor. bak çocuğum;
bir evde 3 öğrenci yaşadığını düşün. malum öğrenci evi olduğundan, kola, kahve, bira vb. içecekler sürekli tüketiliyor. bu 3 kişinin günde beşer kere klozete sadece işemeye gittiğini ve hepsinde de sifonu çektiğini düşün.
3x5 =15 kere tuvalete gidiliyor. o klozetlerin rezervuarı en az 6 litredir.
6x15=90 litre günde sadece işemek için su harcıyorsun.
her bi kişinin en az bi kere zıçtığını düşünürsen 18 litreyi de öyle yedin.
günde 110 (+- 2 lt) litre = ayda 3300 litre yapar. dini bayramlar, belirli günler ve haftalar dahildir. her gün zıçıyon müdür.
ayda 3300 litre, bir yılda 30 tondan fazla su yapar. böl üçe. ne etti? 20 ton su israf ediyosun. çevreci ol. ya da su faturası kol gibi girsin.
mahallemizin bakkalı şükrü abi'nin rte'nin ulusa sesleniş konuşmasını telefon melodisi yapmasıyla başlar. kendisinde müthiş bir rte sempatisi vardır. saygı duyarım. aramızda geçen diyalog. bir ses duyulur;
sevgili vatandaşlarım, göreve geldiğimizden beri...
+ abi bu ne bilgisayardan mı geliyor?
- yok la cep telefonuna kaydettim. recep tayyip baba ulusa sesleniyo ya. onu kaydettim.
+ onu da melodi mi yaptın abi?
- evet. ne güzel olmuş di mi? bayılıyorum bu adama ya ne kadar doğru konuşuyo. namazında niyazında adam.
+ abi telefonun hep böyle mi çalıyor?
- evet dedik ya la. lan onu geç de, şu facebook'ta topface de bi sürü rus karı var. sen rusça öğretmenisin. bunların dilinden anlarsın. bana 2-3 kelime bişey öğretsene he?!
+ olur abi yazayım. mesela bak privyet merhaba demek.
- sen arada gel de beraber yazışalım bunnarnan.
+ peki abi.
eğer mahalledeki basket sahasında yapılıyor ise ses bilimi, akustik vb. şeylerden yoksundur. müzisyenler için de bir zulümdür. düğüne giriş, sahaya giriş için yapılmış daracık tel örgü kapıdan yapılır. genelde kapıya uzak olan potanın altında oturan gelin ve damat, üçlük çizgisinin orda kendiliğinden oluşmuş dans pistinin ordan ''hadi gelin'' denen çağrılara gülümseyerek cevap verirler. ışıklandırma konusunda belediye ne verdiyse mantığı hakimdir. ve pasta genellikle orta saha yuvarlağının oraya doğru getirilerek kesilir. orta saha yuvarlağının geline bakan diliminde genelde çocuklar pastayı şaşkın gözlerle izler. taç çizgisi taraflarında yoğunlaşan kalabalık ''kesseler de yesek'' olayındadır.
potalara çıkabilen çocuklar, çıkamayanlara büyük üstünlük kurmuştur. zira potaların göküyüzüne bakan dilimi * yeterince seyirci kapasitesine sahip değildir. yukarı çıkmayı başarabilen çocukların bir diğer görevi de potalara düğün ambiyansını ve atmosferini daha iyi yansıtmak için getirilmiş balonları takmaktır.
takı merasimi de oldukça keyiflidir. daha ''gelinin annnesindeeen haaarika bir üçlük burma geliyoooo vuuuoolleey'' zihniyetinde olana rastlamadım. biraz uğraşılsa tematik bir düğüne çevrilebilir. damadın kayınçolarından bir smaç ya da aleyüp falan gelebilir.
hepsi denenmiştir ve başarılı olmuştur. bunların milyon tane psikolojik açıklaması var ama zahmete girmeyeceğim. okuyan anlar zaten.
- göz kuntağı kurarak dinlemek.
- yürürken sağa sola çok bakmayıp karşıdaki bir yerlere odaklanmak.
- kesinlikle ve kesinlikle çelik bir saat. öyle deri kordonlu sikimsonik saatlerden değil.
- pantolon kumaş pantolon ise; kesinlikle iyi bir kemer.
- ve tabi ki ayakkabı. karşı cins ayakkabıya bakıyor arkadaş. bilinçaltında bir yer ediniyor kesinlikle.
- omuz kasları. omuzların geniş olması.
- (çoğu kişi saçma diyebilir ama) leş gibi kokmayan, vücudun kendine has kokusu. leş gibi değilsen o stik ya da roll-onları sürme arkadaş. erkeğin kendi kokusu hatunları bağlar. o kokuyu tekrar tekrar tekrar koklamak istiyor.
- genelde erkeğe biçilmiş işler. traş olurken şöyle göğsü hafif öne çıkarma gibi. ya da tulum giyip ev işleriyle uğraşmak gibi.
bir çok şey var aslında ama başlıktan da anlaşabileceği gibi bunlar detay. aslolan karakter ve karizmadır.
