ispanyol usulü sardalya:
melzemeler
- 1 kg. sardalya
- bir demet dereotu
- bir kaşık tereyağı
- bir-iki kaşık zeytinyağı
- tuz
- karabiber
- birkaç diş sarımsak
- kırmızı toz biber
sardalyaları ayıklayın, mümkünse kılçıklarını da alın. ince kıyılmış dereotu ve sarımsağı zeyinyağıyla karıştırın. tuz, karabiber ve toz kırmızı biberi de harca ekleyin. balıkların arasına harç koyarak ikili ikili kapatıp tepsiye dizin. kalan harcı da üzerine yayın. bir kaşık tereyağını da fındık kadar parçalara bölüp balıkların üzerine koyun. ağır ateşte(fırında/kuzine sobada ya da ocak ne bulursanız) pişirin.
afiyet olsun. ortalama 20dk da pişen, acayip lezzetli birşeydir.
balık avı yasağının yasal olarak kalktığı gündür efendim. resmi tanımı bu. lakin;
balığa gelllll!! diye kendi tanımımı da yapayım. az kaldı kaltak sabret!
bir hikaye var bilir misiniz?
hani, askerler gelmiş önce koministleri götürmüş.
- ben onlardan değilim ki...
demiş biri, sessiz kalmış
sonra askerler, sosyalistleri götürmüş
- ben onlardan değilim ki
demiş biri, sessiz kalmış
sonra askerler solcuları, demokratları, sıradan insanları .... götürmüş
- ben onlardan değilim ki...
demiş biri, sessiz kalmış
en son onu götürmeye gelmişler!
ses çıkaracak tek bir kişi bile kalmamış
kıssadan hisse: bugün engellediğin her yürüyüş, her eylem, her basın açıklaması ( basın açıklaması ve yürüyüş yasal eylemlerdir) kişinin kendi özgürlüğünden bir adım gerilemesidir.
hukuk bugün ona işlemediyse yarın sana da işlemeyebilir.
sokaklar bugün ona yasaksa yarın sana da yasaklanabilir.
basın açıklaması yapamazsa o yarın sen de yapamayabilirsin.
sana göre o böyle şu böyle diğeri böyle tanımlamalarıyla geçmez bu yaşam...
kimsenin diğerinin yasal hakkını kullanmasına engel olamayacağı bir dünyada sen de özgür olursun unutma!
aksi halde sen de esirsi. evet kafanda çizdiğin çerçevenin içinde, esirsin.
açıkça dile getirilmeyen ve çoğunlukla kişinin bilinçsiz bir bastırmaya tabi tuttuğu, dolayısıyla bilinç düzeyinde algılamadığı eşcinsellik eğilimleri.
kişinin bilinçsiz bir şekilde bastırmaya tabi tuttuğu duyguları; eşcinsellerden nefret etmek/eşcinsellere yaşam hakkı tanımamak/eşcinselleri hasta olarak tabirlemek gibi tezahürlerle görebiliriz.
- gülşen e güzelleme +
- erkeklere güzelleme +
- kadınlara güzelleme +
- apolitik olma +
- cisellik soslu yazılar yazma+
- cinselliği küfürle marine etme+
- asla ve kat i suretle, ekşi sözlük moderasyonuna laf atan yazılar -
- asla ve kat i suretle, ekşi sözlük moderasyonuyla ters düşecek yazılar -
- dedikodu yazmak +
- cihangirden bahsetmek +
bence bütün olayı ( ceren&fikret) mustafa nın annesi hazırlamıştır. böylece büyük oğlunun acısını mustafadan çıkartmıştır. benim de böyle anladığım film olmuştur. son sahnesinde fikret in ne dediği anlaşılmadıysa da tarafımdan bence;
- işi beğendin mi abla? demiştir, yürüyüp gitmiştir.
- nerelisin sen?
- mardinliyim.
- aaa mardin de sarışın var mı?!
- ya kürtler asıl sarışındır. sonra türklerle evlene evlene kararmışlar.
( çift taraflı ırkçılığa gellll)
farkında dahi olmadan, alttan alta verilmiş ırkçı düşünceleri dillendirmemizdir. buyrun;
- kürtler aşağılık duygusuna sahip bir ırktır/millettir/birşeydir.
ay aman yalnış anlamayın ben de doğuluyum.
- nerelisiniz siz?
- diyarbakırlıyım.
- ay iyi kurtulmuşsunuz oralardan.
(yaşanmıştır)
- ayy bizim çok iyi kürt komşularımız vardır. ( tabii onların iyi olması cümle kurdudur. kimse bizim çok iyi türk komşularımız var demez değil mi türkiye de!?)
hipertiroidi, tiroit bezlerinin fazla çalışmasına bağlı olarak tiroit hormonlarının fazla miktarda salgılanması sonucu ortaya çıkan klinik tabloya verilen isimdir.
belirtiler: aşırı terleme, el titremesi, ısıya hassasiyet, çabuk sinirlenmek, aşırı heyecan, kalp çarpıntısı, aşırı duygusallık/alınganlık, kilo kaybı, saç dökülmesi, cilt ve tırnaklarda değişiklik
oray eğin le olan tartışmasında sesi soluğu çıkmayan hocadır/gazeteye yazan kişidir. lakin, oray eğin zaten tv makinasında olaya noktayı koymuştur kanımca;
- ali atıf bir köşe yazarı değildir.
bitti.
istanbul hukuk fakultesi mezunu, kaktüsün sahiplerinden olan ömer beyin eşidir.
polisiye romanlar da kaleme almıştır.
son romanı savrulanlar için londralara kadar gitmiş bulaşıkçılık falan yapmıştır. yaşayarak yazma isteği olumsuz ya da kötü bir istek değildir de; romandaki karakter evli bir erkekle ilişkiye girdikten sonra kendini tamir etmek içinbırakıp gitmiştir yaşadığı şehri. yani bulaşıkçılık sonuçtur. sebebi yaşamak gerekmez mi diye sorası gelse de insanın, evli barklı kadına sorulamuyor işte neylersiniz...
657sayılı devlet memurları kanununun çerçevesini çizdiği zihniyettir. hele bir çıksın bakayım er kişi o zihniyet ve davranış kalıplarının dışına, gör bak ne oluyor? neler geliyor başına. biliyoruz da konuşuyoruz tandanslı entry.
canının istediğini giyen hatundur. yüzyılın yanılgısında olanlar vardır ki hala ve daha medya pompalaması vücut ölçülerinin dışında kalan vücutları görmezden gelmeye ve dahi onlara utanmaya çağırmaktadır. ortada utanılacak bir durum yoktur. kafalarda varsa da bu kadının sorunu/utancı değildir. :şimdi dağılın!
tezgahtar denmez! satış elemanı o da olmazsa kreasyon sorumlusu( attım ki ne attım) o da yetmezse mağaza sorumlusu denecek adı yeni kendi bildiğin meslek.
cihangir akarsu sokakta gönül rahatlığıyla istanbul un en iyi kuaförlerinden biri diyebileceğim kuaför. sahibinin ismini almış birçokları gibi. tam bir mahalle kuaförü. müşterileri arasında madamlar da var mine kırıkkanat ta. eh naçizane ben de demezsem ölürüm. ortam sade afili değil. ama yapılan iş hakkıyla son kuruşuna kadar hakedilerek. sohbete girin rahat olun benim gibi buz gibi biranızı yudumlayarak saçınız yeni şeklini alsın.
firuz un artık göklerde çay içen çaycısı-ydı-. ruhu şad olsun. her gidişimde o kadar gözleriyle gülümser, kafasına dikerken kutuyu '' erkek değil mi kadir abi'' dediğimde yine gülümserdi sana da açayım mı bir kutu diye. canınızın sıkkın olduğunu anlar meyve bile getirirdi sizi severse... ben sevmiştim onu bütün sokak adamlarını/kadınlarını sevdiğim gibi. birgün yine çay içmeye kadir abiyi görmeye gittim. göremedim.
en güzel yerinin firuz çay ocağı mı bahçesi mi ne dersen de işte orası olan semttir. her daim yanından yörenden ntv de, cnn de, radikal de, milliyet te çalışan/yazan birilerinin geçip gittiği biraz konuşursan çaycının bile bir filmde rol aldığı hemen hemen herkesin mutlaka ama mutlaka cebinde bir iki senaryo kafasında proce vs vs vs ile dolaştığı pardon oturduğu musalla taşına ( gerçekten) baka baka çayını içtiği yerdir. semtin en ucuz yeri de orasıdır. aşağıdaki menemenciyi tavsiye etmem! karnınız da doymaz cüzdanınız da boşalır minicik bir menemen tavasına sebep. yokuş aşağı inerken taksim de dikkat etmek gerekir. hele kışsa duble dikkat. evler pahalı cafeler daha pahalıdır. firuz un hemen yanında bim mağazası vardır. su neyim ihtiyacı ordan giderilebilir sıcak yaz günlerinde. ha bir de kimileri için depresyonun ( grimak a selam) semtidir. iyidir hoştur taksim den hem farkldır hem değildir yürüme mesafesindedir zaten ne kadar farklı olacak...
bugünden tezi yok '' gazeteciliği '','' haberciliği '' bırakmasını düşündüğüm kişidir.
bunu yaparken de bir basın açıklaması yapıp; sağ tarafına hani şu kaçırılan çocuk ve/veya (herneyse işte) kaçırtılan çocuk - şeref can-ın annesini almasını sarı basın kartını da onun boynuna takmasını sonra da deniz kenarı köyde sazan avlamasını tavsiye ediyorum. bundan kelli en iyi yapacağı işin sazan avlamak olacağını düşünmekten kendimi alamıyorum. sen bunca yılın gazetecisi ol, sonra gözlerinden tek bir gölge bile okuyama karşı tarafın, birtek bana konuştular diye haber yap, o da yetmezmiş gibi ertesi gün bazı kanallarda savaş ay ı da kandırdılar alt yazısı geçsin. geçmiş olsun!
- ilişkimize biraz ara verelim börtecan
- ay tamam verelim nazgülcan
- nazgülcan ben bu arada yerimde durmam evrende hiçbirşey yerinde durmaz
- ne dedin börtecan
- uyu uyu ben arayı uzatmaya gidiyorum